Kaybettik de Kaybettik.. Niçin Hep Kaybettik Biliyor musunuz?

Kaybettik de Kaybettik.. Niçin Hep Kaybettik Biliyor musunuz?

Havaların soğuması, beraberinde üşütme, salgın, enfeksiyon kapma vs. derken yavrularımız, minik bebeklerimiz bu günlerde yoğun bir şekilde ağır hastalıklar geçirmekte.

Torunlarımdan dolayı benim de yakinen bu durumlara şahit olduğum ve çevremdeki insanlarda da gördüğüm bir şeyi burada vurgulamak isterim.

Bir anne kuzusu, bir bebek hasta olup ta ateşler içinde yanarken, anneciği de adeta yanmakta..

Yavru; boğazı yırtılırcasına öksürürken, annelerin da sanki ciğeri parçalanmakta..

Kuzu; sabahlara kadar uyuyamaz iken, anneciğinin gözüne hiç mi hiç uyku girmemekte..

Vallahi et tırnaktan ayrılmıyor.. Bu ne müthiş bir duygu.. Kurbanı olduğum ALLAH (cc) ne hikmetlerle donatmış mahlûkunu?

Ayrıca bu işin Müslim ve gayrı Müslüm farkı yok.. İnsan ve Hayvan farkı da yok.. ANNE her zaman annedir.. Yavrusu için canını bile verir..

Aynı şey; İslami hassasiyetleri tavan yapan, İslam’ı doğru bir şekilde anlayan, canı gönülden benimseyen, ümmetin “bir ferdinin bile” derdini KENDİ ŞAHSİ DERDİ sayan tüm Müslümanlar içinde söz konusudur.

Bu vasıflara haiz her Müslüman, akide kardeşi acı çekerken, O da acı çeker..

Akide kardeşi kırım kırım kıvranırken, O da kırım kırım kıvranır.. O ağlarken, kendisi asla gülemez, hatta O da hüngür hüngür ağlar.

Bu işin Arabı, Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Almanı, İngilizi, Fransızı vs. yok.. Mademki o da bir Müslümandır O halde O, bu Müslümanın can kardeşidir.

Birlikte ağlarlar birlikte gülerler.. Aynı anne ve minicik kuzusu gibi.. Burada da yine et tırnaktan ayrılmaz..

Söz konusu ettiğim bu çerçevede bir hayat anlayışına sahip olduğunu gördüğüm kardeşimiz Abdulaziz KIRANŞAL bey güzel bir yazı kaleme almış. Rabbim ondan razı olsun.

Gelin önce bu yazıyı bir okuyalım, sonra ben bir iki satır daha bir şeyler ilave edip, duygu ve düşüncelerimi sizinle paylaşayım..

Yazı şu:

“Okçular Tepesini Terk Edenlere…”

Uzun bir nöbetti bizimkisi… Ümmetin umudu olmak için çıkılan uzun ve zorlu bir yolculuğun nöbeti… Şehir şehir, mahalle mahalle, ev ev tutulacak bir nöbet…

Kimimiz terk etti tepeyi, ganimetlerin peşinden koşup gittik. Ne zafere ulaşabildik, ne de ganimet toplayabildik… Ne evlerimizi koruyabildik, ne şehirlerimizi, ne de nesillerimizi… TÜM TEPELERİ KAYBETTİK…

Kimimiz karaya çıkınca Allah’ı unuttu… Ne gemide verdiğimiz sözü tutabildik ne de karada adam gibi durabildik…

Kimimiz bahçe sahiplerinin imtihanına tutuldu… Kimse görmeden toplayacaktık mahsulümüzü. Büyük bir musibete duçar olduk.

Ne mahsul toplayabildik, ne de kimse gördü bizi… HER ŞEYİMİZİ KAYBETTİK…

Kimimiz amansız bir “vehn” hastalığına yakalandı bu yolda… Dünya sevgisi ve ölüm korkusu kapladı yüreklerimizi.

Yürürken mal, makam, şan, şöhret, güç, kuvvet ne varsa topladık yoldan. AVM’lerin, lüks İslami otellerin, milyarlık iftar sofralarının pençesinde tükenip gittik…

Dünya selinin önünde sürüklenen çer çöp gibi olduk… Allah düşmanımızın kalbinden söküp aldı korkumuzu…

Dünyalık kazanımlarımızı kaybetmeme adına, AHİRETİMİZİ KAYBETTİK…

Kimimiz Tâlut ordusunun imtihan edildiği nehirle imtihan edildi yolda… Bir avuç içmemiz gereken nehirden kana kana, tıksıra tıksıra içtik…

Ne sabit kalabildi ayaklarımız, ne de gökten sabır yağdı üzerimize… Dizlerimizin bağı çözüldü…

Bizim bu zalimlerle, bu kalabalıklarla başa çıkacak takatimiz yok, biz bu medeniyet karşısında yenildik demekten başka bir şey gelmedi elimizden… İZZETİMİZİ KAYBETTİK… ONURUMUZU KAYBETTİK…

Kimimiz Samiri’lerle karşılaştı yolda… Buzağıların peşine takılıp gittik… Sahte böğürtülerin, göz kamaştıran parıltıların büyüsüyle yoldan çıktık.

Yola çıktıklarımızı, yolda bulduklarımızla değiştirdik. Düşmanlarımızı yakın, dostlarımızı uzak tuttuk.

Yakınlaşan düşman dost olmadı amma uzaklaşan dostlarımızı düşman ettik sonunda… KARDEŞLİĞİMİZİ KAYBETTİK…

Kimimiz Züleyha’lara rastladı yolda… Nefsimizin ardına düşüp gittik. Ne Yusuf olabildik ne de ben Allah’tan korkarım dedik…

Zindanlar bize göre değildi, yırtılmasına bile fırsat vermeden çıkarıp attık gömleklerimizi…

Apart dairelerin tek odalarında, gizli nikahlarla ve sonu gelmez yalanlarla tükenip gittik… Ahirete bir şey bırakmadan ne varsa yaşadık bu dünyada… İFFETİMİZİ KAYBETTİK…

Kimimiz Salebe’lere katıldı yolda… Dava için çıktığımız yolda davarların peşine takılıp gittik. Vadi dolusu mallar doyurmadı gözümüzü… Tırnaklarımızla kazanmıştık her şeyi…

Allah’ın verdiğini itinayla esirgedik onun yolundan… Daha çok biriktirdik, biriktirmekten vakit bulamadık dağıtmaya, her şeyi anladığımız zaman dağıttığımızı kabul edecek kimse kalmamıştı yanımızda… ŞUURUMUZU KAYBETTİK…

Kimimiz Kuzman’lara dönüştü yolda… Nice Uhud’lar gördük amma, desinler, görsünler, bilsinler, sevsinler, övsünler diye savaştık… Reklamcılık kapladı tüm benliğimizi…

Şan ve şöhretin ardında eriyip gittik… Canımız dâhil her şeyimizi verdik ancak ne şehit olabildik sonunda, ne de kimse övdü bizi… İHLASIMIZI KAYBETTİK…

Allah’ın rızasından başka kaybedecek bir şeyi olmayanlardık yolun başında… Şimdi ellerimizde kaybetmekten korkacağımız çok çok şey var amma her şeyimiz olan “O BİR ŞEYİMİZİ” kaybettik sonunda…

– – – – – – – – – – – – 

Yazıyı okudunuz kardeşlerim

Evet, Kaybettik de Kaybettik.. Peki, niçin kaybettik bunca güzel şeyi hiç düşündük mü?

Şu malum hikâyemizi gelin bir kere daha hatırlatalım ve hatırlayalım ne dersiniz?

Yeni tanıştığı arkadaşıyla sohbet etmekte olan adam, arkadaşına demiş ki:

“- Bu günlerde çok belim ağrıyor..” Arkadaşı ona cevaben: “- Ondan dır” Demiş.

“- Gözlerim de artık iyi görmüyor.” Arkadaşı cevaben: “- O da Ondan dır” Demiş.

“- Kulaklarım bitmek üzere çok zor duyuyorum.” Cevap yine: “O da ondan dır”

“- Uyku denen bir şeyim kalmadı.” “- O da ondan dır” cevabını alınca dayanamamış sormuş;

“- Arkadaş, belim dedim, ondan dedin. Gözüm dedim ondan dedin. Kulaklarım dedim o da ondan dedin. Uyku dedim hepsi ondan dedin. Allah için söyle, Ondan, ondan dediğin O şey nedir?”

Arkadaşı cevaben; “- 80 yaşındasın değil mi? Hepsi de İhtiyarlıktandır.” Demiş.

Bu hikâye örneğinde olduğu gibi “Kaybettik de Kaybettik” dediğimiz her bir şey de “Ondan dır” güzel kardeşlerim.

Yani arz üzerinde, Allah’ın kitabını ve Rasulünün sünnetini “HÂKİM, HAKEM ve HÜKÜMRAN KILACAK” tatbik edecek İSLAMİ BİR DEVLETİN bulunmayışındandır.

Bekir Yetginbal – 17 Ocak 2023


Tags:

 
 
 

Bir cevap yazın