Suriye’lilere Numan Kurtulmuş’tan Hararetli Demokrasi Tavsiyesi
Suriye’ lilere Numan Kurtulmuş’tan Hararetli Demokrasi Tavsiyesi
Kanal 7 Ankara Temsilcisi Mehmet ACET’in hazırlayıp sunduğu BAŞKENT KULİSİ programının bu haftaki (15 Aralık 2024) röportaj konuğu TBMM Başkanı Numan KURTULMUŞ idi.
Oturdum bu röportajı izledim.. İzleyemeyenler için “Kanal 7” nin kendi web sitesinde yayınlanan bu röportajdan bazı bölümleri burada sizinle paylaşmak istedim.
Bu günlerde en sıcak gündem olan YENİ SURİYE’ NİN GELECEĞİ konusunda Numan KURTULMUŞ, “inandığı ve canı gönülden benimsediği” DEMOKRASİYİ, büyük bir hararetle Suriye’ li Müslümanlara tavsiye etti.
Aynı, partisinin lideri Recep Tayyip Erdoğan’ ın 14 Eylül 2011 günü MISIR’ da özel bir TV kanalına verdiği röportajda şunları söylemesi ve tavsiye etmesi gibi:
“Türkiye’de anayasa laikliği, devletin her dine eşit mesafede olması olarak tanımlar. Laiklik kesinlikle ateizm değildir. Ben Recep Tayyip Erdoğan olarak Müslümanım ama laik değilim. Fakat laik bir ülkenin başbakanıyım. Laik bir rejimde insanların dindar olma ya da olmama özgürlüğü vardır.”
“Ben Mısır’ın da laik bir anayasaya sahip olmasını tavsiye ediyorum. Çünkü laiklik din düşmanlığı değildir. Laiklikten korkmayın. Umarım ki Mısır’da yeni rejim laik olacaktır. Umuyorum ki benim bu açıklamalarımdan sonra Mısır halkının laikliğe bakışı değişecektir.” (Milliyet Gazetesi – 16.09.2011)
İstanbul’daki TBMM Çalışma Ofisi’nde konuşan Numan KURTULMUŞ, sorulara şu cevapları verdi:
Bir asır evvel Osmanlı Cihan Devleti dağılıp parçalandığında, o günün emperyalistleri Sykes–Picot üzerinden “böl parçala yönet” tezlerini ortaya koyduğunda, ortaya bir sürü devlet çıktı. Bir asır geçti üstünden. Şimdi Orta Doğu halkları şunu değerlendiriyor.
“Bu anlamda bölünmenin bir sonu yok. Yani kabileler düzeyinde, mikro milliyetçilikler düzeyinde bölünmeyi bile teşvik eden bazı görüşler de olabilir. Hatta bazı destekler de olabilir.
Bunun için biz diyoruz ki, burada herkesin, bütün toplum kesimlerinin, bu bölgenin asli unsuru olan “halkların bir arada yaşama iradesini” ortaya koyması lazım.
Onun için de Suriye gelecekle ilgili çok önemli bir laboratuvar olacak. Bunun da altını çizmek isterim.
Bu anlamda burada bizim ilk günden beri söylediğimiz şey;
Suriye’nin toprak bütünlüğü, ondan sonra burada bütün toplum kesimlerinin hepsinin adil bir şekilde temsil edildiği, kendilerinin var olduğunu hissettikleri “kapsayıcı bir sistemin” kurulması, ayrıştırıcı değil “kapsayıcı bir sistemin” kurulması ve
çok kısa bir süre içerisinde bu sürecin hızlı bir şekilde tamamlanarak ama ayakları yere basan bir süratle tamamlanarak burada DEMOKRATİK BİR SURİYE’nin inşası için adımların atılması şarttır.
Türkiye’nin bu süreçte devlet ve millet olarak gösterdiği bu yardımseverlik dolayısıyla Suriye halkının içten içe ve derinden duyduğu bir sempati.
Şimdi bu aslında zaten Suriye halkıyla Türkiye’yi bağlayan en önemli unsur budur.
Bu anlamda da tabi ki devlet kurumları bundan sonraki süreçte SURİYE’NİN DEMOKRATİK BİR ŞEKİLDE YENİDEN İNŞASI NOKTASINDA, -ki ben ona Demokratik rehberlik diyorum- SURİYE’ LİLERE DEMOKRATİK REHBERLİK yapabilecek birikime sahiptir.
SORU: Bir Türkiye modeli, bir İslam dünyasında da AK Parti’nin temsil ettiği bir düşünce biçimi olmuştur. Demin kapsayıcılık, adil temsil gibi ifadeler, toprak bütünlüğü, ifadeler kullandınız. Nasıl bir model olacak? Esasen şu an herkesin, bütün dünyanın kilitlendiği husus burası. Bir taraftan tabii yani işte mesela HTŞ’nin kendisini lavme edecek yani Birleşmiş Milletler’in terör listesinde olan bir örgüt olarak geldi. 2018’de Türkiye’de de aynı şekilde bu karara uydu. Şimdi bundan sonrası ile alakalı olarak efendim yani Hem uluslararası camiada yeni Suriye nasıl bir pozisyon olacak ve MODEL OLARAK da nasıl bir SURİYE MODELİ görmeyi arzu edersiniz?
Ümidimiz odur ki, Türkiye’nin aslında model dediniz ya ben bu model kavramını tutmam. Doğru bir laf olarak görmem. Her ülkenin çünkü kendi özgün yapısı vardır. Ama o özgün yapı içerisinde Türkiye’nin ilham vereceği en önemli hususun burası olduğu kanaatindeyim.
Şimdi önce çok daha geniş bir şey söyleyeyim. Fas’tan Endonezya’ya kadar geniş İslam coğrafyasındaki neredeyse bütün siyasi hareketleri gayet iyi, avucumuzun içi gibi biliyoruz.
İki uç noktada bu hareketlerin temerküz ettiğini ve onun için de başarılı olamadığını, onun için birçok ülkede iç türbülansların ortaya çıktığını görüyoruz. Nedir?
Bir kısmı, milletin değerleriyle, medeniyetiyle, İslam kültürüyle, İslam medeniyetinin birikimiyle hiç ilgisi olmayan, tepeden inmece, yukarıdan, Jacoben dediğimiz, işte BAAZ REJİMİ de aslında öyle bir şeydir.
Sadece burada, Suriye’ de değil, Mısır’da ve diğer yerlerdeki… Azınlığın çoğunluğa tahakkümü. Doğal olarak Jacoben bir tavrı, tarzı benimsediğiniz için illa bu mezhepsel ya da etnik bir azınlık olması gerekmiyor.
Fikri bir azınlığın çoğunluğa tahakküm ettiği bir takım örnekler. Onlarca örnek var İslam dünyasında.
Dolayısıyla halktan koptular. Rejimlerini tuttuklarını zannetseler de en güçlü olduğunu zannettikleri noktalarda bile halkla kendileri arasında bir gönül köprüsü oluşmadı.
Diğer tarafta da ve daha çok İslami değerlerden, Müslümanlık, medeniyet değerlerinden uzak bir anlayış sergilenmeye çalışıldı.
Diğer tarafta da adında çokça İslam olan ama DEMOKRASİ TECRÜBESİNİ DİKKATE ALMAYAN bir takım siyasi hareketler gelişti.
El-Kaide gibi vesaire onların türevleri gibi Afrika’da şu anda var olan Eş-Şebab gibi bir takım onlarca örneğini gördüğümüz siyasi oluşumlar ortaya çıktı.
Şimdi bunların ikisinin dışında İSLAMİ DEĞERLERLE, medeniyet değerlerimizle, kültüler değerlerimizle DEMOKRASİYİ İÇ İÇE GEÇİREBİLMİŞ, bunları birlikte uygulamayı başarmış ve burada siyaseten de başarılı sonuçlar elde etmiş olan örnek bir ülke olarak Türkiye duruyor.
Diyebiliriz ki 1946 seçimlerinden 50 seçimlerinden bu yana devam eden süreç aslında BU İKİSİNİ BİRLEŞTİRME mücadelesidir.
Milletin değerleriyle efendim medeniyetimizle kültürümüzle DEMOKRATİK DEĞERLERİ MECZ EDEN ve bedeli çok iyi ödenmiş bir DEMOKRASİYE sahibiz.
Darbelerle kesilmiş, başbakanı idam edilmiş, başbakanları iktidardan uzaklaştırılmış, 15 Temmuz’da da Recep Tayyip Erdoğan’a karşı bir darbe teşebbüsü yapılmaya çalışılmış ama milletin ferasetiyle bedeli ödenerek, ağır bedeller ödenerek gerçekleştirilmiş, kuvvetli, TAHKİM EDİLMİŞ BİR DEMOKRASİYE SAHİBİZ.
Aynı zamanda da artık çok şükür özellikle giderek daha fazla daha iyi bir noktaya gelen devlet-millet kaynaşmasını da sağlayan bizim KÜLTÜREL MEDENİYET DEĞERLERİMİZLE DEMOKRASİNİN MECZ EDİLMESİ, bütünleştirilmesi.
Yani DEMOKRASİYLE MEDENİYET DEĞERLERİ birleşiyor. İLHAM KAYNAĞI ifadesi olarak Türkiye’nin etki edebileceğini düşünüyorum.
Bu süreçte bizim Suriye’den beklentimiz, ümit ederiz ki, öyle olmasını temenni de ederiz, KUVVETLİ BİR DEMOKRASİNİN yani çoğulculuğu sağlayan, farklı fikirlerin temsil edilmesine müsaade eden, şimdiye kadar gösterdikleri ilk yaklaşımlar bunun ipuçlarını veriyor.
Ama bunları da kurumsallaştırarak, bunları da kökleştirerek ama değerlerimizden, İslami değerlerimizden, Suriye’nin medeniyet değerlerinden, kültürel değerlerinden asla onları kenara bırakmaksızın, bunları birleştirerek, bütünleştirerek kuvvetli bir takım Müslüman ülkelerin temel sonunu olan KUVVETLİ DEMOKRASİLERİ MÜSLÜMANLIK DÜŞÜNCESİ İÇERİSİNDE TAHKİM EDEBİLECEK, kuvvetlendirebilecek bir örneği Suriye ortaya koyabilsin.
Böylelikle yeni Suriye, DEMOKRASİ AÇIĞI BULUNAN, birlikte barış içinde yaşama kültüründe zafiyetler bulunan geniş coğrafyamıza da gerçekten ÇOK CİDDİ BİR İLHAM KAYNAĞI olarak ortaya çıkar.
Artık bu devrin geride kalması gerektiğini, eğer dünyayı hele hele küreselleştiğimiz bu dünyada küresel sorunlara karşı evrensel çözümler üretebilmek için böylesine ÖNEMLİ BİR DEMOKRATİK KAZANIMI sağlamamız lazım.
SORU: Suriye yönetiminin kafasında böyle bir şey var mı?
Bizim Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk açılışında böyle bir şey vardı. Bu benim meclisteki odamda da var..
Diyor ki; “Ve şavirhum fil emr ve emruhum şura beynuhum..” Yani işlerinizi danışarak, istişare ederek, birlikte karar alarak yürüyün.
Yani DEMOKRASİ aslında esas itibariyle bizim kültürümüze, bizim medeniyetimize de hiç uzak olmayan, tam tersine birlikte hareket etmenin sürekli tavsiye edildiği, telkin edildiği bir kültüre sahibiz.
Şimdi Cumhuriyet’in ilk kuruluşunda da bu bayrağı ortaya koymuşuz. Ve o zaman Türkiye şartları içerisinde DEMOKRASİ de bilinen bir şey değildi.
Ama bu kültürü ciddi bir şekilde kullanarak geliştirdik. Zaman içerisinde tek parti dönemi geride kalmış, o dönemdeki uygulamalar geride kalmış ve milletimiz ÇOK GÜÇLÜ ŞEKİLDE DEMOKRASİYİ BENİMSEMİŞTİR.
Hele rahmetli Menderes’le birlikte başlayan süreçte de. Hem DEMOKRASİYİ HEM İSLAM KÜLTÜRÜNÜ BİRLİKTE YAKINLAŞTIRMAYA çalışılmıştır.
Ve yıllar içerisinde büyük mesafe alınmıştır. Suriye’nin sosyolojisi de biraz sanki buna müsait mi? Yani bu anlamda hem demokrasiyi arzu eden hem de belli değerlere sahip, bunların korunmasını arzu eden.
SORU: Suriye’nin sosyolojisi buna müsait mi?
Müsaitten ziyade Suriye’nin sosyolojisi BÖYLE BİR YAKLAŞIMI ZORUNLU kılıyor. Hem müsait ama onun ötesinde, çeşitlilik içerisinde.
Hadi önceki dönemleri silelim ama 2011’de eğer Suriye’de olaylar başladığında DEMOKRATİK TEMSİL GÜCÜ yüksek bir sistem kurulabilseydi, yani herkesin için içerisinde olduğu, yönetimin içerisinde olduğu, temsil edildiği bir sistem olsaydı Allah aşkına 8 milyon insan evlerini terk etmek zorunda kalır mıydı?
Bir milyonun üstünde insan öldürülür, şehit edilir miydi? Yani bu süreç kendiliğinden bir dönüşüm.
Ümit ederiz, tavsiye ederiz ki bundan sonra belli yanlışlıklara, geçmiş dönemde yapılan yanlışlıklara düşünmeden ve oradan çıkarılan derslerle birlikte herkesin eşit ve özgür yurttaşları olduğu bir Suriye’nin inşa edilmesi mümkün olsun.
Kaynak: www haber7 com – 15.12.2024
– – – – –
Kardeşlerim, benim canlı yayında izlediğim bu röportajı sizlerde okudunuz. Unutmayalım ki; İslam’a göre;
İSLAM ASLA DEVLETSİZ OLMAZ
BİR DEVLET DE ASLA İSLAMSIZ OLAMAZ..
Demokrasi koca bir yalan, İslam gerçektir.
Laik koca bir yalan, Risalet-i İslam gerçektir.
Cumhuriyet bir yalan, Devlet-i İslam gerçektir.
Allah’ın nusretiyle İslam Devleti bir gün gelecektir..
“Ey Rabbim, bu paylaşımımı okuyan, anlayan, benimseyen ve paylaşan tüm Müslümanlara, son nefeslerine kadar ŞAHİT, son nefeslerinde de o müjdelenen İSLAMİ DEVLET de ŞEHİT olmayı nasip eyle..” Amin
Sevgi, saygı ve muhabbetlerimle
Bekir Yetginbal – 16 Aralık 2024
Tags: