Sıddîk, Sadık, Sadakat ve Erdoğan.. 31 Mart 2024 Yerel Seçimleri

Sıddîk, Sadık, Sadakat ve Erdoğan.. 31 Mart 2024 Yerel Seçimleri

Bizleri İslam ile şereflendiren Âlemlerin Rabbi, mülkün sahibi, Şanı yüce Allah’a sonsuz defa hamd olsun.

Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi en başta ölçü ve örnek Rasul Hz. Muhammed’in, ehli Beytinin, güzide Ashabının, İslam ümmetinin ve sizlerin üzerine olsun.

31 Mart 2024 Pazar günü öğleden sonra Yerel Seçimler için oy vermek üzere geldiği okulda Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi oy verme işlemi sonrası daha sınıftan çıkmadan önce ayaküstü “TRT Haber” muhabirine kısa bir açıklama yaptı.

Canlı yayında izlediğim bu konuşmasının bir bölümünde Erdoğan dedi ki:

“Bir taraftan Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimi diğer taraftan Yerel Yönetim seçimleri, bunların ülkemizde inşaAllah yeni bir dönemin, yeni yüzyılın başlangıcına vesile olmasını diliyorum.

Milletimize gösterdiği bu SADAKAT için de şahsım ve tüm partili arkadaşlarım olarak teşekkür ediyoruz. Bu vesileyle bütün sandık kurulu mensubu arkadaşlarıma da çok teşekkür ediyorum.” (31 Mart 2024)

Muhterem Müslümanlar ve ey Davetçi gençler

Erdoğan’ın bu konuşmada kullandığı “SADAKAT” kelimesi benim kafamda onlarca soru oluşturdu.

Arapça bir kelime olarak SIDK, SIDDÎK, SADIK, SIDDÎKA, SADIKUN ve SADAKAT lafızları arasında elbette ki bir kök bağı var.

Mesela SIDDÎK lafzını ele alalım.

SÖZLÜKTE “Gerçeği konuşmak, gerçeğe uygun bilgi vermek, dürüst ve güvenilir olmak” anlamlarına gelen SIDK masdarından bir isim olan SIDDÎK;

“Son derece doğru sözlü, asla yalan söylemeyen, sözünde duran, gerçek olduğuna inandığı şeyi onaylamakta tereddüt göstermeyen kimse” şeklinde tanımlanmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’ in Maide suresi 75. ayetinde Hz. Meryem’in Dosdoğru bir kadın/ Ummuhu Sıddîka(tun)/ oluşunu SIDDÎKA lafzı ile ortaya koymaktadır.

Yine Hadid suresi 19. Ayette, Allah’a ve Rasulüne iman edenler/  ulâ-ike humu-ssıddîkûn(e)/ SIDDÎKLAR lafzı ile anılmıştır. “İşte onlar Rableri katında SIDDIKLAR (özü, sözü ve yüzü dosdoğru olup itibar olunanlar) ve şehitler (veya şahitler) dir.”

Keza Tevbe suresi 119. Ayette Rabbimiz: “Ey iman edenler, Allah’a karşı gelmekten sakının ve/ vekûnû me’a-ssâdikîn(e)/ SADIKLARLA beraber olun..” buyurmuştur.

Bu bağlamda Hz. Ebu Bekir (ra) efendimizi söz konusu etmeden geçmek olur mu? Elbette ki olmaz, olmamalı da..

SIDDÎK kelimesi, malumunuz Sahabe hayatları anlatılırken Ebu Bekir’in (ra) bir sıfatı olarak sıkça zikredilir.

Hz. Ebu Bekir (ra) MİRAC OLAYI başta olmak üzere GAYBA DAİR HABERLERİ hiç tereddütsüz kabul ettiği ve çok çok büyük bir SADAKAT örneği sergilediği için bizzat Rasulullah (sas) efendimiz tarafından kendisine “SIDDÎK” lakabı verilmiş ve İslam tarihinde “EBU BEKİR SIDDÎK” ifadesi meşhur olmuş bir sahabedir.

Sözlük anlamı itibariyle SIDDÎK ve SADAKAT lafızlarının, ISTILAHI MANAYA bir yakınlığı olsa da, İSLAMİ BİR MEFHUM ve ıstılah olarak SADAKAT, yukarıdaki ayetler ve Ebu Bekir’in (ra) şahsiyeti çerçevesinde ele alındığında net olarak şu ortaya çıkmaktadır:

İslam’da SADAKAT; Allah’ı, Rasulullah’ı ve Kitabullah’ı mutlak bir tasdik, teslimiyet ve bağlılık, onlara asla ve kat’a muhalefet etmemektir.

Dolayısıyla yukarıda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dile getirdiği SADAKAT lafzı ile İslam’daki SADAKAT lafzı arasında mukayese bile edilemeyecek hatta TAM TERSİ bir anlam farkı vardır. Şöyle ki;

Erdoğan’ın ortaya koyduğu Sadakat de, “Şahsına ve partisine olan sadakat” öncelikli konudur.

Nitekim bu konuda yaklaşık 25 yıldır Erdoğan’a tam SADAKAT gösteren insanlar olduğu gibi, yakın çevresinde nice SADAKATSİZ, VEFASIZ yüzlerce adam görmüştür Erdoğan..

Mesela seçim günü sosyal medyada şunu okudum:

“Esenyurt ve İstanbul’un hak ettiği hizmete 1 Nisan sabahı Allah’ın izni, milletimizin iradesi, Dünya Mazlumlarının Lideri, İslam’ın yılmaz savunucusu, Türkiye Devlet Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde milletimiz hizmete kavuşacaktır.

Bu Hak davada böylesine büyük, Dünya milletlerinin bile ‘keşke bizim başımızda da böyle bir lider olsaydı..’ dediği liderin Hak yolunda bu davada yer almaktan bir zerre dahi karınca olabilmek umuduyla çalışmaktan hayatım boyunca gurur duyacak var gücümle ailem ve dostlarımla birlikte çalışacağız.

Sandıklara sahip çıkacağız, Allah önümüzü bahtımızı açık eylesin. Yol; hak yoludur. Sefer bizim Zafer Allah’ındır.. (31 Mayıs 2024)

Bunu yazan kişinin Erdoğan aşkı, vefası ve SADAKATI ne kadar ayan beyan değil mi?

Erdoğan’ın ortaya koyduğu bir diğer Sadakat ise Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye halkının DEMOKRASİYE, LAİKLİĞE ve CUMHURİYETE gösterdiği SADAKAT’ dir.

Erdoğan’ın çok takdirini ve teşekkürünü kazanan ana SADAKAT’ lerden birisi de yine Türkiye halkının KEMALİZME olan vefa ve SADAKATİ’ dir.

“Eğri oturalım, doğru konuşalım” atasözü misali; EVET, Türkiye halkı 100 yıldır, özellikle son 22 yıldır azimle sürdürülen bir ÖĞÜTÜM SİYASETİ ile DEMOKRASİYE, LAİKLİĞE, CUMHURİYETE ve KEMALİZME istekle bağlanan, vefa ve SADAKAT gösteren bir halk haline getirildi..

Birilerinin adına “Z KUŞAĞI” dedikleri, dinsiz, imansız, ataist, deist hatta şeytana tapan yüzbinler ve milyonlarla ifade edilen bir gençlik, bir nesil yetiştirildi.

Bunun yanında sözde DİNDAR bir nesil, bir gençlikte oluşturuldu, adına ASIM’IN NESLİ denildi.. Nasıl bir nesil bu ASIM’IN NESLİ biliyor musunuz?

Sakalı göbeğinde, çarşaflı, peçeli, sözüm ona TAM TESETTÜRLÜ (!) insanları büyük bir aşk ve şevkle sandık başına koşan, oy vermek için saatlerce bekleyen, SEÇİMLERE katılım oranının DÜNYA REKORU kırmasını sağlayan MUHAFAZAKAR DEMOKRAT (!) uyduruk bir nesil..

Bu nesiller 2024 yılı Türkiye’ sinde ATATÜRKÜN PARTİSİNİ (!) birinci parti yaptırdı.

Günümüz Türkiye siyasi arenasında Demokratik zeminde SİYASET YAPAN, Ak Partiden MHP’ sine, Yeniden Refah Partisinden HÜDA PAR’ ına, Büyük Birlik Partisinden Saadet Partisine vs. tüm partiler, İSTİSNASIZ HEPSİ DE, İslami anlamda Allah’a, Rasulullah’a ve Kitabullah’a ne bir vefa ne de bir SADAKAT söz konusudur.

Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti LAİKLİK AKİDESİNE canı gönülden iman eden bir Devlettir ve asla DİNLE İLGİLİ ne bir partiye, ne de Anayasa ve kanuna asla ve kat’a izin vermez, vermemiştir ve vermeyecektir.

Bunu çok çok iyi bildiği için Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih ERBAKAN, 03 Mart 2021 de Partisinin İstanbul Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı Sadık Tunç’ u kesin İHRAÇ TALEBİYLE disiplin kuruluna sevk etmişti.

Niçin biliyor musunuz?

Sadık Tunç, Twitter’da Arapça KELİME-İ TEVHİD yazılı şeriat bayrağı görseliyle ve #HalifeliğinKaldırılması şeklinde açılan bir etiketle paylaşım yapmıştı.

Tunç bu paylaşımda demişti ki;

“Sanıyor musunuz ki HİLAFET yeniden bu topraklara hâkim olmasın? Ömrünü Rızayı İlahiye adamış bir İslam HALİFESİNİN gölgesinde, Şeriat-ı Garra-i Muhammediyye’yi ilan edeceğimiz günler yakındır. Çünkü Allah nurunu tamam edecek.. Cenk, Cihad, şehadet.” (Kaynak tüm medya kuruluşları)

Sadık Tunç olayı ile birlikte, yukarıda ben “Tüm Demokratik partilerde, İslami anlamda Allah’a, Rasulullah’a ve Kitabullah’a ne bir vefa ne bir SADAKAT söz konusudur…” derken haklı mıyım haksız mıyım siz karar verin güzel kardeşlerim.

Ey Müslümanlar ve özellikle de ey Davetçi gençler, size sesleniyorum..

Şu hakikat kulağınıza küpe olsun:

DEMOKRASİ; tam bir tiyatro oyunudur, hayatın gerçeği değil, senaryoya dayalı araçtır.

Demokrasi; Kocaman bir yalan söyler ve der ki HAKİMİYET MİLLETİNDİR..

Halbuki pratikteki uygulamalarına baktığınızda, Uluslararası Şeytana tapan KÜRESELCİ SERMAYENİN, her ülkedeki YERLİ ve MİLLİ işbirlikçileriyle SENARYOSUNU yazıp, OYUNU DA birlikte oynadıkları bir OY VERME ve halkı da “Oy anam oy, of anam offff..” diye inim inim inlettikleri bir tiyatrodur yani..

Bilenler bilir, Prof. Dr. Mahir Kaynak’ın (1934 – 2015) kullandığı şu cümle adeta bir kriterdir. Mahir Kaynak diyordu ki;

“Siyasi askeri olayların sonuçları kime yarıyor ben ona bakarım?” ya da “Bu olaydan kim kazançlı çıkıyor siz Ona bakın?”

Geride kalan 100 yıllık dönemde, Türkiye denilen bu topraklarda sürekli KİM KAZANÇLI ÇIKMIŞTIR?

Cevap çok çok basit ve ispatı da anında mümkün.. “Uluslararası Şeytana tapan KÜRESELCİ SERMAYE ve ülkemizdeki YERLİ ve MİLLİ işbirlikçileri..”

İspat noktasında ilk söylenecek söz; DEMOKRASİ denilen ŞEYTANİ ARAÇ onların icadıdır.. Ne Kur’an da ne Sünnet ’de Demokrasinin “D” si bile yoktur elhamdülillah.

İkinci söylenecek söz; bu topraklarda bulunan İĞNEDEN İPLİĞE her şey, ÖZELLEŞTİRMELERLE ya onlara satılmıştır yada onlar ortaktırlar.. Aynı şu UNUTTURULAN Erzincan Faciasındaki Altın Madeni sahibi ABD’li şirket misali..

Üçüncü söylenecek söz; Hatırlarsanız Aralık 2021 de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Dominick Chilcott ile birlikte İstanbul Rumeli Kavağı’ndaki bir restoranda görüldüğü söylenmiş, bu bilgi İmamoğlu tarafından önce yalanlanmış, sonra resimleri servis edilince kabul etmişti.

Ve yine hatırlarsanız; Yeni Şafak gazetesi vs. gazetelerde, TGRT gibi TV’ lerde yayınlanan hatta sosyal medyada videoları da bulunan bir haber vardı.

HABER ŞU:

“Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, HRT Akdeniz (Hatay Radyo Televizyon Yayıncılık San. ve Tic. A.Ş.) TV kanalının CANLI YAYININDA sunucunun ‘Cumhurbaşkanlığına aday gösterileceğinizle ilgili sizin de isminizin yer aldığı bazı haberleri okuduk..’ sözlerine yanıt olarak dedi ki;

‘Kimin ismi ön plana çıkarılıyorsa o tehlike arz ediyor, Onu yiyelim demektir bu. Ben, bu konuda hiçbir şeye aday değilim..’

Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, sunucunun; ‘Cumhurbaşkanı adayının kim olacağına ilişkin bir soruya cevap olarak; ‘ULUSAL ve ULUSLARARASI KARAR VERİCİLERİN İŞARET EDECEĞİ’ bir insanı aday yapacaklar..” dedi. (Yeni Şafak – 20 Temmuz 2021)

Haberi okudunuz kardeşlerim. Bunu söyleyen zat, bir köy muhtarı değil.. Ufacıcık bir ilçenin Belediye Başkanı da değil.. Kocaaaa bir Büyükşehir’in Belediye Başkanı..

Demek ki neymiş kardeşlerim? DEMOKRASİ; tam bir tiyatro oyunu ve kocaman bir YALAN imiş..

Ama acı ve acıtıcı bir gerçek ki, koşa koşa sandık başına giden milyonlarca insan, bu tiyatroda SADECE VE SADECE bir FİGÜRAN OLDUĞUNUN hiç mi hiç farkında değil..

Dışarıdan ya da içeriden birilerinin belirlediği bir aday için, her seçim döneminde Türkiye halkına deniliyor ki; “Seçtiklerimden biri seç ve sesini kes..”

Halk ne yapıyor? Üzerinde EVET yazılı bir mührü, o sözde adayın üzerine basıyor ve sonrasında da çocuklar gibi seviniyor..

“Erdoğan’ın kriterlerine göre” kendisine SADAKAT GÖSTERMEYEN kişilerden birisi de kim görünüyor biliyor musunuz?

Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanan Mehmet Kasım Gülpınar.

Ak Parti’ den Yeniden Refah Partisine geçen Mehmet Kasım Gülpınar, TBMM’ de 24-25-26-27. Dönemlerde yani TAM 4 DÖNEM Erdoğan’ın MİLLETVEKİLİ yaptığı şahıs..

Adeta asırlar öncesinden Hz. Muhammed (sas) efendimizin dediği gibi oldu.. Ne demişti ölçü ve örneğimiz (sas):

“İnsanoğlunun bir Vadi dolusu Altını olsa, Bir Vadi dolusu daha ister.” (Buhari ve Müslüm Zekât, 117 / 1048)

Rasulullah (sas) efendimizin bu teşbihinde olduğu gibi, İnsanoğlunun bu mal, mülk, servet, MAKAM ve para hırsı, her kişiyi adeta DOYMAK BİLMEYEN BİR CANAVAR haline dönüştürüyor.

Bütün bunları bir kenara bırakalım şu Türkiye halkının “Hal ve Gidişatı” hakkında bir şeyler dile getirelim.

Ne olacak bu halkın hali?

“Bu gidişat nereye, Türk’ü ile Kürdü ile Çerkezi ile Lazı ile, Boşnağı, Gürcüsü, Tatarı vs. ile Eyyy Türkiye’ li Müslümanlar?”

Niye İslam’a itibar etmiyor, onu hiç araştırmıyor, ona hiç mi hiç tenezzül etmeyip “VARSA DA DEMOKRASİ YOKSA DA DEMOKRASİ..” diyorsunuz? Siz hiç Allah’tan korkmuyor musunuz?

Sizin hiç Ahiret, Cennet diye bir gaileniz yok mu? Şu fani dünyaya bile AT GÖZLÜĞÜ ile bakmaktan ne zaman vaz geçeceksiniz ey Müslümanlar?

VALLAHİ DE BİLLAHİ DE hem kendinize, hem ailenize, hem çoluk çocuğunuza, akrabalarınıza, ülkenize ve tüm insanlığa yazık ediyorsunuz, yazık ediyorsunuz vallahi çok çok yazık ediyorsunuz?

Siz asırlarca İslam’ı tatbik eden, İslam’ın sancaktarlığını yapan, Cihaddan cihada koşan, yedi düvele meydan okuyan, kıtalar feth eden şanlı bir İSLAM DEVLETİ’ nin tebaası idiniz?

Allah’ın ve Rasulünün sizlerden razı olduğu ve İstanbul’un fethini nasip ettiği şerefli halklar idiniz..

Ne oldu size gözümün bebekleri ne oldu?

Kim sizi bu hale getirdi biliyor musunuz? Bizzat kendiniz bu hale getirdiniz. Şu ayeti unutunuz ve adeta sırt çevirdiniz:

“Siz, benim dinime YARDIM EDERSENİZ, bende size yardım eder ve ayaklarınızı sabitleştiririm.” (Muhammed suresi 7)

Yardım ederseniz böyle.. Peki, şimdiler de olduğu gibi YARDIM ETMEZ İSENİZ, tabii ki Allah’ta size yardım etmez..

Nedir yardım etmek Allah’ın dinine?

Tüm gerekenleri, emirleri ve nehiyleri hakkıyla yerine getirmektir. Getiriyor musunuz? Hayır, hayır, hayır..

İşte % 80-85’ lik Seçimlere katılım oranınız, yani Demokrasiye gösterdiğiniz SADAKAT ve Vefa, bunun çok çok açık bir ispatı değil mi?

Bakın bu durumunuz karşısında Rabbimiz ne diyor sizlere:

“Siz benim kitabım (sosyal hayatınızı buna göre düzenlemenizi emrettiğim) Kur’an’a sırt çevirirseniz, bende size sırtımı çeviririm ve her birinizin arkasına BİR ŞEYTAN musallat ederim.” (Zuhruf suresi 36)

Kim bunu söylüyor? “Amenna ve Saddakna, İman ettik ve tasdik ettik..” dediğiniz Rabbimiz..

Evet, dilleriniz “Amenna ve Saddakna” diyor ama, tüm amelleriniz de size diyor ki; ARKADAŞ YALAN SÖYLEME.. Daha dün seninle birlikte koşa koşa Demokrasi için sandık başına gitmedik mi?

Her insanın elleri, ayakları, gözleri, kulakları ve dili, HESAP GÜNÜNDE ona hiç mi hiç sormadan, Rabbinin huzurunda onun için YA LEHİNDE YA DA ALEYHİNDE şahitlik yapacaklardır. İşte sandıkta tüm partilere verdiğiniz oylar, ALEYHİNİZDEKİ şahitlerinizdir.

Ey Müslümanlar, ey alnı secde izli insanlar

Allah, Rasulullah ve Kitabullah sizlerden SADAKAT ve imanınızın gereklerini yerine getirmeyi bekliyor.. Bunları yapmamak, Allah’a, Rasulullah’a ve Kitabullah’a vefasızlıktır, SADAKATSİZLİKTİR..

Bu vefasızlık ve sadakatsizliğin hem Dünyevi hem de Uhrevi cezası ise çok çok çok ağırdır. Bakın Rabbimiz ne diyor ayetlerinde:

“Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde oranın şımarmış yöneticilerine (iyiye yönlendirici) emirler veririz; onlar ise orada günah işlemeye devam ederler, sonuçta o ülke HELÂKE MÜSTAHAK OLUR, biz de oranın ALTINI ÜSTÜNE getiririz.” (İsra suresi 16)

“Biz hiçbir toplumu, kendilerine gönderilmiş belli bir kitap olmadan HELÂK ETMEDİK.” (Hicr suresi 4)

“Nitekim zulme dalmışken HELÂK ETTİĞİMİZ NİCE BELDELER var ki evlerinin DUVARLARI ÇATILARI ÜZERİNE YIKILMIŞ, ıpıssız kalmıştır. Şimdi oralarda kullanılamaz hale gelmiş nice kuyular, (harap olmuş) nice görkemli köşk var!.” (Hac suresi 45)

“Semûd kavmi ÇOK ŞİDDETLİ BİR DEPREMLE helâk edildi. Âd halkı ise DEHŞETLİ BİR KASIRGA İLE yok edildi.” (Hakka 5-6)

Bunlar gibi daha nice ayetler bizleri defalarca uyarmakta.. Bu ülkede nice nice depremler, nice yangınlar, nice salgın hastalıklar, nice toplu cinayetler olmakta görüyorsunuz.. Niçin?

Bunca ayetlere ve oluşan musibetlere rağmen, gel gör ki şu Türkiye halkı içinde 100 kişiye “Kur’an’ın mealini baştan sona BİR KERE OLSUN okudun mu?” diye sorduğumda 95 kişi HİÇ OKUMADIM cevabını veriyor..

Ey Müslüman, Allah için söyle..

Sen de bunlardan birisi misin?

Muhterem kardeşlerim.

Çözüm tektir ve O da bellidir. ÇÖZÜM, hem de yegâne doğru çözüm, Allah’ın kitabı ve Rasulünün Sünnetini, İSLAMİ BİR DEVLET eliyle tekrar bu topraklarda HÂKİM, HAKEM ve HÜKÜMRAN kılmaktır.

Aynı ilk DEVLET BAŞKANIMIZ Hz. Muhammed’in (sas) Medine’ de İSLAM DEVLETİNİ kurmak suretiyle yaptığı gibi..

Şu ayeti bir kere daha hatırlayalım ve nefsimize de sık sık hatırlatalım ey güzel insanlar:

““Bir kavim (İnsanlar) KENDİ NEFİSLERİNDEKİNİ DEĞİŞTİRMEDİKÇE, Allah da ASLA onların halini değiştirmez..” (Rad suresi 11)

İşte işin özü bu ey insanlar..

“Ey Rabbim, fikren ve fiilen SANA HAKKIYLA SADAKAT GÖSTEREN, bu makalemi okuyan, anlayan, benimseyen ve paylaşan tüm Müslümanlara, son nefeslerine kadar şahit, son nefeslerinde de o müjdelenen İSLAMİ DEVLET de şehit olmayı nasip eyle..”

Sevgi, saygı ve muhabbetlerimle

Bekir Yetginbal – 03 Nisan 2024


Tags:

 
 
 

Bir cevap yazın