Ölüm Anında İnsanların Hissettikleri Duygu ile Düşünceler ve 3 Ayet

Ölüm Anında İnsanların Hissettikleri Duygu ile Düşünceler ve 3 Ayet

Dün sabah namazından sonra, bir müminin ölüm anındaki pişmanlığını anlatan ayetleri okudum.

Bu ayetler öteden beri dikkatimi çeker. Yazmak bugüne nasipmiş.

Kur’an’da ölüm anında insanların hissettikleri duygu ve düşünceleri anlatan pek çok ayet vardır.

Kimi zaman kâfirlerin ölüm anındaki pişmanlıklarını, kimi zaman imanlarına uygun bir hayat süren müminlerin ölüm anında yaşadıkları güzellikler, kimi zaman şehitlerin ölüm anında kavuştukları müjdeler anlatılır.

Ancak bu türden manzaraların anlatıldığı üç ayet var ki bu ayetlerde ölüm anındaki bir müminin pişmanlığı bütün korkunçluğu ile dile getirilir. 

Konuya giriş mahiyetindeki ilk ayette Rabbimiz önce bir uyarıda bulunur:

1. “Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.” (el-Münâfikûn 63/9)

Mallarımız ve çocuklarımız hayatımızın neşesi ve süsüdür (el-Kehf 18/46) ama aynı zamanda bizim imtihan vesilemizdir (Enfal 8/28).

İnsan, sahip olduğu her şeyi Allah’ın rızasını kazanmaya bir vesile kılmak için gayret etmelidir.

Düzgün bir hayat yaşamak için mal sahibi olmak ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmak da onun görevleri arasındadır.

Ancak kişi mal ya da çocuklarını Allah sevgisinin önüne geçirir, malını çoğaltmak, evladını razı etmek için helâl dairesinin sınırlarını geçmeye başlar,

harama bulaşır ve bu uğurda ahiretini ihmal edip ibadetlerini aksatmaya başlarsa işte o zaman mal ve evlat sevgisi onun açısından başarısız bir imtihana dönüşmeye başlar. 

Bu şekilde bir ömür boyunca Allah’ın rızasını ihmal edip her şeyini mal çoğaltmak, evlatlarını razı etmek için zaman tüketen kimse hiç beklemediği bir anda ölümle karşılaştığında ne olur?

2. “Herhangi birinize ölüm gelip de: Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam! demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan harcayın.” (el-Münâfikûn 63/10)

“Şunu da yapayım dinime o zaman önem vereceğim.”, “Şunu da halledeyim namazlarımı o zaman tam kılacağım”,

“Çocuğumu okutayım, evlendireyim, iş bulayım kendi dini görevlerimi o zaman kafam rahat bir biçimde yerine getireyim” diye dini vecibelerini sürekli erteleyen bir kimse ölüm anında “Allah’ım bana biraz daha süre tanı” diyecek.

Peki, ne yapacaksın sana süre tanınırsa?

“Sadaka vereceğim, hayır hasenat yapacağım, namaz borçlarımı eda edeceğim, tutmadığım oruçlarımı tutacağım, fakir fukaraya yardım edeceğim.”

İyi de sen, ölümün sana her an gelebileceğini bilmiyor muydun? Sana “şu kadar yaşayacaksın” diye verilmiş bir senet ya da çek mi vardı?

Sen çocukken, gençken, orta yaşta iken ölenleri görmüyor muydun? Sen, sabah evinden sağ çıkıp akşam evinin önüne tabutla getirilenlerin olduğunu bilmiyor muydun?

3. “Allah, eceli geldiğinde hiç kimseyi (ölümünü) ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (el-Münâfikûn 63/11)

Boşuna vakit isteme, bu olacak şey değil! Çünkü Allah, koyduğu kuralı senin için değiştirmez. Ecel ne bir an öne alınır ne bir an geri bırakılır. 

Bu ayetlerden ne anlamalı?

Bu ayetleri okuyan kişi ümitsizliğe düşüp karamsar bir biçimde ölümü beklemez.

Tam tersine Rabbinin karşısına alnı ak bir şekilde çıkmak için ömrün her nefesini hayırla değerlendirmeye çalışır.

O, her an bir hayır peşinde koşar.

Amel defterinin iyilik tarafını doldurmak için hiçbir nefesi boşa tüketmemeye çalışır. 

Rabbimiz, bu ayette bahsedilen pişmanlığı yaşamayan, hayatının her anını dolu dolu yaşayıp son nefeste

“Ey mutmain nefis, dön Rabbine, Sen O’ndan razı O da senden razı olduğu halde, gir (cennetlik) kullarımın arasına, gir cennetime” hitabına mazhar olan kullardan eylesin.

(İşte o zaman insan:) «Keşke bu hayatım için bir şeyler yapıp gönderseydim!» der.” (el-Fecr, 24)

Rasulullah (sallâllâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz biz ümmetini ikaz sadedinde bir gün:

“‒ Ölüp de pişmanlık duymayacak hiçbir kimse yoktur.” buyurmuşlardı. Kendisine:

“‒ O pişmanlık nedir yâ Resûlâllah?”  diye sorulduğundaEfendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“‒ (Ölen), Muhsin (ihsan sahibi, hayır ehli, salih) bir kişi ise, bu hâlini daha fazla artıramamış olduğuna; Şayet kötü bir kişi ise, kötülükten vazgeçerek hâlini ıslah etmediğine pişman olacaktır.” cevabını vermişlerdir. (Tirmizî, Zühd, 59/2403)

Yazan Soner Duman


Tags:

 
 
 

Bir cevap yazın