Gazze Zaferimiz, Güç Birliği Bu İşi Bitirecektir Bi İznillah ve Nusretullah
Gazze Zaferimiz, Güç Birliği Bu İşi Bitirecektir Bi İznillah ve Nusretullah
Âlemlerin Rabbi olan şanı yüce Allah’a hamd, ölçü ve örnek Rasul Muhammed Mustafa’ya, Ehli Beytine, Güzide Ashabına ve tüm Müslümanlara salat ve selam olsun.
Filistin Topraklarımızın Gazze Şeridi bölgesinde 07 Ekim 2023 tarihinde İZZETTİN EL KASSAM grubuna bağlı Müslümanların başlattığı AKSA TUFANI askeri harekatı bugün 85. gününde.
Sevgili kardeşlerim ve Davetçi gençler. Tahmin ediyorum ki; daha yazıyı okumaya başlamadan önce “şu iki soru” kafanıza takıldı:
“Bu yazı başlığın; bunca gündür artarak devam eden vahşi saldırı ve katliamlar devam ediyorken ve savaş henüz bitmiş değil iken, çok çok erken bir ZAFER İLANI değil mi Bekir amca?”
“Bir de bu işi bitirecek olan GÜÇ BİRLİĞİ derken, ‘HANGİ GÜÇLERİN’ güç birliğini kastediyorsun Bekir amca?”
Soru; bir anahtardır.. İsabetli soru ise iyi bir anahtardır güzel insanlar.. “Sabreden derviş, Muradına ermiş” misali, cevaplara “yazımın sonunda” ulaşmış olacaksınız inşaAllah.
Ölçü ve örnek Rasul Muhammed Mustafa’nın (sas): “Sabır, bir ışıktır..” sözü aklımızdan çıkmamalı..
Bu askeri harekât ve sonrasında işgalci korkak, zelil ve katil “Terörist Devletin”, başta ABD olmak üzere “yedi düveli” arkasına alarak yaptığı “tüm saldırı ve katliamlar” bizlere “bir şeyi bir kere daha AYAN BEYAN gösterdi” elhamdulillah.
O şey nedir biliyor musunuz ey Müslümanlar?
Şu fani dünya hayatında; en başta lanetli şeytanın, nice insan ve örgütlerin, devletlerin ve tüm Uluslararası kuruluşların “Bir Hesabı Kitabı, Planı, Tuzağı..” varsa “Alemlerin Rabbi olan şanı yüce Allah’ın da elbet bir Hesabı, Planı, Tuzağı var..”
Nitekim asırlar öncesinden bunu bize “Zaferlerimizin Asıl Sahibi” şanı yüce Rabbimiz bildirmiş ve demişti ki;
“… Fakat Allah’ın azabı onlara hiç HESABA KATMADIKLARI bir yerden geliverdi ve yüreklerine o müthiş korkuyu düşürdü. Öyle ki evlerini hem kendi elleriyle hem de müminlerin elleriyle yıkıyorlardı. Ey akıl sahipleri, Düşünün de bundan ibret alın.” (Haşr suresi 2)
“Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik. Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini tamamlasın, seni doğru yola iletsin ve Allah sana, şanlı bir zaferle yardım etsin.
O, inananların imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine huzur ve güven indirendir. GÖKLERİN VE YERİN ORDULARI Allah’ındır. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Bütün bunlar Allah’ın; inanan erkek ve kadınları, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetlere koyması, onların kötülüklerini örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir başarıdır.” (Fetih suresi 1-5)
“Hatırlar mısın? İnkâr edenler seni etkisiz hale getirmek veya öldürmek ya da YURDUNDAN ÇIKARMAK İÇİN ne TUZAKLAR kuruyorlardı; Onlar TUZAK kuruyorlardı Allah da bozuyordu. TUZAK bozma işini en iyi yapan Allah’tır.” (Enfal suresi 30)
“Kötü TUZAKLAR kuranlar, Allah’ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya kendilerine HİÇ UMMADIKLARI BİR YERDEN azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?” (Nahl suresi 45)
İşte bu ilahi hesap; Gazze Savaşımızda elde edilen ve akıllara adeta durgunluk veren “Başarılar ve Zaferlerde” bir kere ayan beyan daha ortaya çıkmıştır elhamdulillah.
Halen yaşamakta olduğumuz GAZZE KATLİAMLARI’ nın “dününden bu gününe” gelin bir “kuş uçuşu” misali bir göz gezdirelim, “Ortaya çıkan bariz sonuçları” bir kere daha görelim, insanlara da gösterelim.
Mücahit kardeşlerimiz, Gazze’den başlattıkları bu operasyon ile işgal altındaki topraklarımızda ilk defa bu çapta çok büyük bir operasyona imza attılar..
Daha operasyonun başında “Terörist Devletin” ordusundan aralarında üst düzey subay ve askerlerin bulunduğu yaklaşık 240 işgalci asker esir alındı.
Bu operasyon bize gösterdi ki “Çok güçlü ve yenilmez ordu..” denilen Terörist Devlet ordularının aslında “Çok çok korkak, aciz, bencil, zelil, hakir insan dışı birer mahluklar..” oldukları cümle alem tarafından görüldü hamd olsun.
Gazze sınırına yakın bölgelerde oturan, gaspçı, hırsız, zorba 500.000 den fazla işgalci, KORKULARINDAN, işgal ettikleri bölgeleri terk etmek zorunda kaldı. Tel Aviv ve Kudüs çevresinde oturan ve “Çifte Vatandaşlık” belgeleri olan 80.000 ile 100.000 civarında Yahudi ise Türkiye’deki evlerine döndü.
Bu saldırı ve katliamlar bize Siyonist Yahudilerin kendi içlerindeki “tüm ihtilafları, dağınıklıklarını, kişisel ve siyasal hırsların ve iç çekişmelerini” bir kere daha bu kadar net açığa çıkardı.
Bu güne kadar “Terörist Devlet” resmen açıklamasa da, “Mücahitlerin yüzlerce sosyal medyadaki resim ve video paylaşımları” bize Terörist katillerin en az “850 – 900 askeri araç ve 4.500 – 5.000 civarında asker” kaybettiğini gösteriyor elhamdulillah. Bu onlar için çok çok büyük bir hezimettir.
“Terörist Devlet” ve dünya medyasındaki uşaklarının, yazılı ve görsel medyaya, TV’ lere ve özellikle de Sosyal medyaya “çok çok ağır bir sansürler uyguladığı” ve “toplumları manipüle ettiği” bu süreçte ortaya çıktı.
Yine bu süreçte “Gaddar Siyonist Terörist Devlet İtrail” in, Filistin‘de “Çocuk, kadın, yaşlı, hasta, hastane demeden” çok çok büyük bir “Soykırım” gerçekleştirdiği bu kadar net açığa çıktı. Son rakamlara göre 23.000 civarı Müslüman katledildi, 10.000 civarı Müslümanın ise enkaz altından henüz cesetleri bile çıkarılamadı.
Bütün dünyaya sözüm ona “İnsan Hakları ve Hukuk Dersi” veren tüm Batı Medeniyetinin ne kadar “İkiyüzlü bir pislik oldukları” artık çok çok net bir şekilde açığa çıktı.
Bu büyük operasyon, “Terörist Devlet İtrail” ile “Normalleşme projeleri hazırlayan,” harekete geçen hatta imzalar atan SATILMIŞ DEVLET ADAMLARININ iştahını, şimdilik kursağında bıraktı.. Hainleri de deşifre etti.
Bu güne kadar yaşadığımız süreç; İslam coğrafyasındaki sözde Devlet adamlarının “Terörist Devlet” ile bırakın siyasi ilişkilerini iptal etmesini, birçoklarının ona ALENİCE ona sahip çıktıklarını, “Ticari ve Siyasi ilişkileri” tam gaz “el altından, el üstünden” devam ettirdiklerini ve kendi halklarına karşı “Münafıkça davrandıklarını” bize gösterdi.
Donald Trump’ un Kudüs’ e gelmesi ile başlatılan ve adına “Asrın Projesi” denilen, hakikatte ise “Gazze’nin Boşaltılması” ihanet planını içeren proje de şimdilik boşa çıkardı. Sadece bu değil, tüm “Yahudilerin malum hayali” olan “Arz-ı Mev’ud” hezeyanları da bu büyük operasyon vesilesiyle sekteye uğratıldı. Gün gelecek çöpe atılacak inşaAllah.
Muhterem Müslümanlar, canım kardeşlerim
Bir de bu operasyon vesilesiyle “bizim cenahta olup bitenlere” şöyle bir kısa göz gezdirelim. Bir bakalım bize sağladığı KAZANIMLARIMIZ neler oldu?
En başta Rabbimize sonsuz defa hamdu senalar olsun ki bu güne kadar ki gidişatta “Şanı yüce Allah (cc) asla müminleri, mücahitleri yalnız bırakmadı”, onlara bol bol dünyevi ve uhrevi ikramlarda bulundu.
Allah’ın nusretiyle, “Düşman defalarca resil rüsvay edildi”, Mücahitler ve tüm Müslümanlar “Bayram üstüne bayramlar” yaşadılar elhamdulillah.
En başta binlerce yavrumuz, binlerce lohusa annemiz ve “Fi sebilillah savaşan” kardeşimiz direk cennete gitti inşaAllah.
Genel anlamda bu operasyon, ümmetin üzerindeki “Acziyet, eziklik ve yenilgi psikolojisini” dağıttı ve ümmete yeni bir “Direniş ve ayağa kalkış ruhu” kazandırdı elhamdulillah.
Gazze katliamları; İslâm ümmetinin nice gençlerinde “Cihad ruhu ve aşkının yeniden canlanmasına” vesile oldu.
Bu operasyon; “Terör Devleti İtrail’ in sonunun” çok çok yakın, Mescid-i Aksa’ nın kurtuluşunun ise sanıldığı kadar uzak olmadığını bir kere daha bize gösterdi. Mübarek mekânımız Mescid-i Aksa davasını ve Onu daha önce esaretten kurtaran SELAHADDİN EYYUBİ ile şanlı askerlerini yeniden ümmetin gönlündeki “Asli yerine” yerleştirdi.
Çok küçük çapta da olsa bu operasyon; bütün dünyaya bir kere daha “İslam’ın Savaş Ahlakını ve Esirler Hukukunu” öğretti. “Serbest bırakılanların canlı yayınlarda yaptığı açıklamalar” bunu bize ispat etti.
Bu süreç boyunca “Kahraman Gazze Halkının” hem kendi aralarında gösterdikleri “Dayanışma” ve hem de “Mücahit kardeşlerine verdikleri müthiş destek”, İslâm ümmetine “Birlik ve beraberliğin önemini” bir kere daha hatırlattı elhamdulillah.
Son olarak diyeceğim şey ise; Bu operasyon ve ardından gelişen tüm olaylar boyunca müminlerin “Allah’ın vaadine olan imanları ve ümitleri daha da çok arttı” elhamdulillah..
Değerli Müslümanlar ve Davetçi gençler
Yazımın başında şu cümleleri kullanmıştım: “…Tahmin ediyorum ki; daha yazıyı okumaya başlamadan önce şu iki soru kafanıza takıldı:
“Bu yazı başlığın; bunca gündür artarak devam eden vahşi saldırı ve katliamlar devam ediyorken ve savaş henüz bitmiş değil iken, çok çok erken bir ZAFER İLANI değil mi Bekir amca?”
Bu birinci sorunun cevabı, yukarıdaki tafsilatlı izahlarımdır.. İkinci soru ise şu idi:
“Bir de bu işi bitirecek olan GÜÇ BİRLİĞİ derken, ‘Hangi Güçlerin’ GÜÇ BİRLİĞİNİ kastediyorsun Bekir amca?”
Şimdi gelelim bu sorunun cevabına..
ŞUHEDALAR DİYARI “Gazze Hayat Mektebimiz” in Eğitim müfredatı üzerine bir “Sosyal & Psikolojik Analiz” yaptığımızda, karşımıza, Onları bu denli “Direnişçi kılan ve Şehadete koşturan ANA SAİK, ana İTİCİ GÜÇ acaba nedir?”diye incelediğimizde, Onun “İslam Akidesi esasına dayan İSLAM’IN GÜCÜ..” olduğunu görüyoruz hamd olsun.
İşte bu güç yani İSLAM’IN GÜCÜ, söz konusu ettiğim birinci güçtür.
Gencinden yaşlısına, kadınından erkeğine, zengininden fakirine Gazze’ li Müslümanlar, Maşallah “İslam’ın Gücü” ile o kadar çok güçlenmişler ki; Onlar için “Ölüm, ölmek değil diriliştir, şehadettir, Dünya sürgününün bitmesidir..” adeta kardeşlerim.
İslam’ın Gücü elbette ki; İslam Akidesinin temeli, İslam fikirlerinin ana kaynağı olan “Kelime-i Tevhid” dir. Yani şanlı bayrağımızdaki “ لَا اِلَهَ اِلَّا اللهْ مُحَمَّدُ الرَّسُولُ اللهْ “ (La ilahe İllallah, Muhammedu’r-Rasulullah) ifadesidir.
Bu öylesine ”çok çok çok güçlü” bir ifade ve içeriktir ki; “Buna canı gönülden idrak eden, kesin bir tasdik ile tasdik eden benimseyen” HER KİŞİ, mutlaka ama mutlaka YEP YENİ BİR HAYATA adım atmış olur.
Bu yeni hayatı başlatan, dinamizm kazandıran, insanlar ve toplumda yeni bir FİKRİ KALKINMA başlatan İSLAM’IN GÜCÜ, hangi kavmin düşünce dünyasında “bir vücut, bir yatak” bulursa, o kavim ya da toplumda, FİKRİ BİR ŞAHLANIŞ başlatır.
Bu öylesine bir şahlanıştır ki; buna tam iman etmiş ve tam teslim olmuş, FERT, CEMAAT, TOPLUM ve DEVLETİ adeta “Yatağına sığmayan, coştukça coşan” bir ”Rahmet Seline” dönüştürür..
Tıpkı, şanlı “Gazze Direnişimiz ve Kutlu Zaferimiz” de olduğu gibi elhamdulillah..
Gözümüzün bebeği “Gazze’ li Müslümanlar öyle muhteşem bir zafere” imza attılar ki, en başta katil ve terörist işgalci varlık bu katliamları “yaptığına yapacağına” bin pişman oldu.
Keza bu katillerin destekçisi olan, Onlara “can suyu veren” başta ABD olmak üzere, Avrupa’ lı emperyalist kâfirler ile onların tüm “Yerli ve Milli İşbirlikçileri” de inanın “bin pişman” oldular.
Bunu neye istinaden söylüyorum? Bu yangını “söndürme gayretlerine” istinaden söylüyorum. Mesela bu gün zilleti iliklerine kadar yaşayan İtrail, “50 rehineye karşılık 1 ay ateş kesmeye hazır olduğunu” bildirdi..
Çünkü bu yangın; en başta kendi halklarını, kendi devletlerinden ve devlet adamlarından “Nefret eder hale” hale getirdi elhamdulillah.
İş sadece bununla da kalmadı, nice akıl sahibi insanlar, “İslamiyet’i araştırmaya, niceleri ihtida etmeye yani İslam ile müşerref olmaya” başladılar elhamdulillah.
Peki, nedir “müşerref olmak?”
Sözlük anlamı itibariyle “Artık onun sayesinde, onur ve üstünlük kazanmak, şeref sahibi olmak..” deniliyor.
İstılahi anlamı itibariyle ise şeref sahibi ve müşerref olmak; “Allah indinde bir üstünlüğe ulaşmak..” demektir.
Şerefli Gazze halkı, İSLAM’IN GÜCÜ ve ona gösterdikleri “sadakat ve vefanın” karşılığında, şanı yüce Allah (cc) tarafından “Zaferlerle ödüllendirilmişler, kuzularını yavrucuklarını cennete uğurlamışlar, kendileri de cennet sırası” beklemektedirler.
Subhanallah, Elhamdulillah, Maşallah, Cennet de onların olacaktır inşaAllah.
Şimdi gelelim “İkinci Güce..”
Bunun detaylarına girmeden önce “şu tarihi süreci” hatırlatmakta fayda görüyorum.
Malumunuz ‘Dünya Siyonist Teşkilatı’nın Başkanı Theodor HERZL, Filistin topraklarında bir “Yahudi Devleti” kurmak amacıyla 19 Haziran 1896′da Osmanlı Sultanı 2. Abdülhamid Han ile bir görüşme yapar, NİHAİ ve SİYASİ HEDEFİNİ gizler ve ondan FİLİSTİN’DE Yahudiler için bir miktar toprak ister.
Sinsi ve siyasi niyeti 2. Abdulhamid Han tarafından anlaşılan ve ilk girişiminde başarılı olamayan HERZL, 19 Mayıs 1901 tarihinde yani 5 yıl sonra tekrar saraya gelir ve bir kere daha Sultan 2. Abdulhamid Han ile görüşür.
Bu görüşmesinde de amacına ulaşamayan bu “Sinsi Adam Theodor HERZL”, 1904 de vefat eder. “Dünya Siyonist Teşkilatı,” HERZL’in bu SİYASİ HEDEFİNDEN yani Filistin’ de bir “YAHUDİ DEVLETİ” kurma idealinden asla vazgeçmez.
Çünkü “Siyasi Tefekkürleri” onlara, “BİR DEVLETİN YOK İSE, SEN BİR YAHUDİ OLARAK HİÇ’ SİN” dedirtmekte ve kendileri için VAAD EDİLMİŞ TOPRAKLARA yani ARZ-I MEV’ÛD olarak inandıkları NİL NEHRİNDEN FIRAT NEHRİNE KADAR olan topraklara, ancak ve ancak “BİR DEVLET İLE” ulaşabileceklerine kanidirler.
Sonuç ise malumunuzdur..
14 Mayıs 1948 de Osmanlı’ nın katili İngiltere’nin desteğiyle İsrail Devleti kuruldu ve bu sonunda Siyasi amaçlarına ulaştılar.
İslam’ın “İ” harfi üzerindeki nokta kadar dahi İslam’dan olan bir şeyi Anayasasının kenarına bile yaklaştırmayan, Demokratik, Laik, Kapitalist ve “Fanatik Kemalist” bir siyasi varlık olan Türkiye Cumhuriyeti de 10 ay sonra, 28 Mart 1949‘da bu yeni Devleti “süratle” resmen tanıdı.
Peki, 1896 dan 1948 yılına kadar geçen 52 yıl boyunca “BİR DEVLET” olabilmek için Yahudiler ve onların “Gölge Devleti” gibi olan “Dünya Siyonist Teşkilatı” niçin DEVLET OLMADA bu kadar büyük bir “Hırs, azim ve gayret” gösterdi ve nihayetinde amaçlarına ulaştılar?
Cevabı çok çok basit..
İster kapitalist olsun veya komünist olsun, ister Hristiyan, Yahudi, Putperest ya da İnekperest olsun, “Her siyasi tefekkür sahibi insan” bilir ki “Bir toplum için DEVLET, olmazsa asla olmaz..” cinsinden bir zarurettir.
Aynı “Balık ile Su” arasındaki alaka gibidir Devlet..
Suyun dışına çıkan bir balık belki “birkaç dakika yaşar, hoplar zıplar” ama sonuçta ölüm kaçınılmazdır. Çünkü şanı yüce Allah’ın (cc), “Balığın Fıtratı” ile ilgili bir kanunudur bu..
Balığın fıtratı olur da “Toplumun Fıtratı” ve bunun ile ilgili “Şanı yüce Allah’ın (cc) hiçbir hükmü, kanunu, nizamı” olmaz mı?
Elbette ki vardır ve adına “Şer’i Deliler ve Şer’i Hükümler” dediğimiz, Kur’an’da ve Rasulün (sas) Sünnetinde ifadesini bulan Allah’ın (cc) tüm kanunları, “DEVLET, bunun Vakıası, Önemi ve Farziyeti” hakkında bize “bilgiler ve belgeler sunan” ana kaynaklarımızdır.
Bunların hepsini bir arada “İnceleme, değerlendirme ve icabet etme maksadıyla” ele alma gayretlerimiz bize şunu göstermiştir:
İslam’a göre DEVLET; çok çok çok önemli bir güçtür, bunun acilen inşa edilmesi, “Farz kere Farz” kılınmıştır, hatta “Farzların Tacı” mesabesinde dillendirilmiştir.
Ölçü ve örnek Rasul Hz. Muhammed (sas) efendimiz bu “DEVLET KURMA FARZINA” öylesine titizlik ve duyarlılık gösterdi ki, Onun (sas) “Doğru Mücadele Metodu / Nebevi Metod” ve bu metot ile ulaşmak istediği ve ulaştığı “Siyasi Hedef yani Devlet” bu gün bizlere de aynen farz kılındı.
İşte bundan dolayı kardeşlerim diyorum ki “İKİNCİ GÜÇ” İslami vasfa haiz bir Devlettir.
Ne demek “İslami vasfa haiz olmak?”
“Anayasa ve kanunlarının esasını, Kur’an-ı Kerim’ in, Rasulullah (sas)’ ın, Sünnetinin, Sahabenin İcmaı’ nın ve Şer’i Kıyasın oluşturduğu, Dahili ve Harici Siyasetini bu esaslara göre yöneten, emniyeti de Müslümanlarca sağlanan yani bu saydığımız özelliklere sahip olan bir Devlet, İslami vasfa haiz bir Devlettir..”
İlk ve en mükemmel örneği, “Rasulullah (sas) ve onun teşkilatı, partisi, hizbi olan ASHABI KİRAM’ ın Medine’ de kurduğu İSLAM DEVLETİ” dir.
Birinci Güç ne idi?
“İslam Akidesi esasına dayan İSLAM’IN GÜCÜ..” Ki asıl “Ana dinamik unsur” budur.
İkinci Güç ise;
Allah’ın (cc) emri olan “DEVLET GÜCÜ” dür. Ki Devlet; İslam’ın tatbik edilmesi, korunması, “Fikren ve Fiilen” yayılması için farz kılınanmetottan bir hükümdür.
Bu makalemizin başlığı içinde geçen “GÜÇ BİRLİĞİ BU İŞİ BİTİRECEKTİR Bİ İZNİLLAH..” cümlemizdeki GÜÇ BİRLİĞİ; bu iki gücün yani “İSLAM’IN GÜCÜ ile İSLAM DEVLETİ GÜCÜ..” nün bir araya gelmesidir, getirilmesidir.
İçinde bulunduğumuz bu gün ve bu aylar itibariyle bariz bir şekilde “Çok çok mükemmel tezahürlerine” şahit olduğumuz GÜÇ, Elhamdulillah İSLAM’IN GÜCÜ’ dür.
Allah’a, Rasulüne ve Dünya Müslümanlarına çok çok samimi ve sadık kullar ve “Sırat-ı Mustakım” üzere olan ve asla yalan söylemeyen muhlis cemaatler bir araya gelip “büyük bir dayanışma içinde” gayret gösterecek, Şanı yüce Allah’ da, “İzni, Nusreti ve OL emri” ile onlara yardım edecek, “Hasretle beklenen o DEVLETİMİZ” çok yakın bir zamanda kurulacaktır inşaAllah..
Hatta onun kurulacağı “Yıl, Ay ve Gün..” bile bellidir ve bu bilgi Rabbimizin ilmindedir.
Bizlere düşen görev; ölüm bizlere de ulaşmadan önce, Şeyh Takıyyuddin en Nebhani gibi (Allah ona gani gani rahmet etsin) “gece gündüz, yaz kış demeden” çalışmak, çalışmak ve “son nefesimize kadar” siyasi mücadelemize devam etmektir.
Olur ki o güne ulaşırsak inşaAllah; bir araya getireceğimiz “Bu iki muhteşem gücün”, NELER NELER YAPACAĞINI dün olduğu gibi, bu günde “Cümle aleme ve tüm cihana” göstereceğiz bi iznillah..
Hem de öyle bir göstereceğiz ki; İslam Devlet Başkanı olan HALİFEMİZ, Devlet sınırları dışında kalan tüm Dünya Müslümanlarına;
“Ey Müslümanlar gelin, yaşamakta olduğunuz beldeleri, toprakları İslam Devletine bağlayın, tek Ümmet ve tek Devlet olalım..” dediğinde cümle alem görecek ki yüz milyonlarca Müslüman “belki de bir seneyi bulmadan” yaşamakta olduğu toprakları, “İslam Devletinin bir Eyaleti ya da Vilayeti” haline getirecektir inşaAllah.
Güneş; hem ışık hem de ısı kaynağımızdır.
Güneşin ortaya çıkması, sadece KARDAN ADAMI eritmez.. Güneşin Rabbi; “Ey Güneş dünyaya hele biraz daha yaklaş..” dese, mutlak bir itaatle yaklaşan güneş, sadece KARDAN ADAMI değil, “yalçın granit kayalıklardan oluşan dağları da” eritir değil mi?
Yeter ki Rabbi ona sadece “OL” desin..
İşte İslam Devletimizin ortaya çıkması, bu DEVLET GÜCÜ ile yegâne Doğru fikir ve Akidenin sahibi olan İSLAM’IN GÜCÜ’ nü bir araya getirdiğimiz gün, “Arz üzerinde yepyeni bir gün doğacak”, zalimler, tağutlar ve onların tüm YERLİ VE MİLLİ İŞBİRLİKÇİLERİ, bu “GÜÇ BİRLİĞİ” karşında “sapır sapır dökülecek, devrileceklerdir” inşaAllah.
Yeter ki Rabbimiz sadece “OL” desin..
Son söz; sözlerin en güzeli olan şu sözleri söyleyen Rabbimize aittir. Hatırlayalım ne demişti:
“Kafirlere de ki; YENİLECEKSİNİZ ve cehenneme sürüleceksiniz.. Ve o ne kötü bir döşektir” (Ali İmran suresi 12)
“Ben onlara sadece MÜHLET / bir süre veriyorum. Şüphe yok ki, benim tuzağım metin/çetindir.” (Kalem suresi 45)
“Allah, içinizden iman edip de Salih amel işleyenlere vaad etti ki, kendilerinden evvel gelenleri nasıl yeryüzüne sahip ve hakim & hükümran kıldıysa, onları da yeryüzüne sahip ve hakim kılacaktır..” (Nur suresi 55. Ayet)
“Ey Rabbim, bu makalemi okuyan, anlayan, benimseyen ve paylaşan tüm Müslümanlara, son nefeslerine kadar şahit, son nefeslerinde de o müjdelenen İSLAMİ DEVLET’ te şehit olmayı nasip eyle..”
Sevgi, saygı ve muhabbetlerimle kardeşlerim..
Bekir Yetginbal – 30 Aralık 2023
Tags: