Borsa ve Hisse Senedi Alma Hakkında İslam’ın Şer-i Hükmü
Borsa ve Hisse Senedi Alma Hakkında İslam’ın Şer-i Hükmü
Soru:
Borsa ve Hisse senedi hakkında İslam’ın Şer-i hükmü nedir? Günümüzde çok aktif olarak maddi kazanç amaçlı kullanılan Borsa üzerinden hisseye girilebilir mi?
(Verilen cevabı okumadan önce faydasına binaen şu kısa bir açıklamayı bir okuyalım:
İCAP; bir şeyi kendisine vacip ve gerekli kılmak, yani “Teklifte bulunmak” demektir.
Bir “İslam hukuku terimi” olarak; “mesela Alım-satım ve Nikâh gibi herhangi bir ahdi / sözleşmeyi” yapmak isteyen “iki taraftan” birisinin “bu akde / antlaşmaya razı olduğunu göstermek” üzere “ilk olarak” söylediği bir “Söz” dür.
KABUL ise; karşı tarafın “bu İCAP’A / teklife” uygun olarak, “Muvafakatini” yani “kabul ettiğini, onayladığını” göstermek üzere “ikinci taraf olarak” söylediği bir “Söz” olup, bununla “akit/anlaşma” tamamlanmış olur.
AKİD, birbirine uygun iki iradedir. Akid; İcab ve Kabul’ün birbirine bağlanmasıdır. Bu ise “birbirine uygun olarak açığa çıkmış iki irade” demektir.
Buna göre; bir tasarrufun akid olabilmesi için, mutlaka iki şahıs (taraf) arasında ve bir mahal üzerinde karşılıklı sözleşerek (İcab ve Kabul diyerek) antlaşmanın yapılmış olması gerekir.)
Cevap:
Borsaya girebilen tüm şirketler, anonim şirketlerdir. Bu şirketler “Kârlarını ve Sermayelerini arttırmak” üzere, borsaya “hisse senedi” sunup satarlar.
Bazı insanlar “yatırım amaçlı” olarak paralarını işletip kazanmak maksadıyla hisse senedini satın almaya yönelirler. Yine büyük şirketler ve zenginler de diğer şirketlerden hisse senedi alırlar.
Anonim Şirket Şudur:
Anonim şirketlerin sözleşmesi “İslam’a göre batıl” olan sözleşmelerdendir. Bu nedenle onlara ortak olmak ya da onların hisse senedini satın almak asla caiz değildir.
Bunun detayları şöyledir:
1- Bu şirketlerde “İcap” yoktur. Bütün ortaklar “Kabul” gösterir, fakat “İcap” gösteren karşı taraf da yoktur. Bundan dolayı bu şirket batıl oldu.
Bu nedenle gerçek sözleşme olmadı, herkes “tek başına” katıldı, yani bir başka “tarafla” yeni bir sözleşme yapılmadı. Bir takım kişiler “belli bir iş yapmak üzere” bir şirket kurarlar, fakat hepsi “bir taraf” olurlar, yani “Kabul” tarafıdırlar.
Herkes para yatırır, ama ortada bu parayı çalıştıracak kimse yoktur, o taraf “icap” tır, “karşı taraf” ise yoktur. Sadece belli işin yapılması üzerinde anlaşırlar, kendilerinden / ortaklardan bu işi yapacak hiçbir kimse yoktur. Yani ortada “İki taraf” da yoktur.
Hisse senedini çıkarırlar, ortaklardan herkes belli miktar “kendi hisse senedini” alır, en çok hisse senedi alan kimse, “% 51 den fazla alan kimse” bu şirketin yöneticisi olur, “tüm tasarruf hakkı” sadece ona ait olur, bu açıdan da bu şirket batıldı.
“Bedeniyle (emeğiyle)” ortak olmuyor, sadece “hisseleriyle, parasıyla” ortak olur. Yönetici birisi durumunda olduğu için de yine bu şirketten “yabancı bir kimse gibi” ücret, maaş alır.
Oysa İslam’a göre “ortak olan birisi ücret veya maaş alamaz”, sadece “bedeniyle” ortak olduğu için sadece “pay” alır.
Aynı anda “diğer ortakların hiç haberi olmadığı” halde istediği şekilde şirket işlerini yürütür, fazla hisse senedini çıkarır, gerekirse şirketi satar da..
Diğer ortaklar ise, tamamen “yabancılar gibi” olup bu şirketin “idaresiyle ve yürütülmesiyle hiç alakaları kalmaz.” Ortada “ortaklık” diye bir şey de kalmaz. Sadece “hisselerin kazanmasını” beklerler.
Oysa İslam’daki bir şirkette, ortaklar “şirketin yürütülmesiyle, seyriyle ilgilenecekler, haberleri ve onayları olmadan yeni ortak alınmaz.” Zira ancak “diğer ortakların onayıyla” yeni ortakla “yeni sözleşme” yapılır.
Yine “ortakların onayı olamadan” asla şirket satılmaz, feshedilmez, her ortak hakiki kârını isteyecektir, kâr oranına göre dağıtılır, Anonim şirkette olduğu gibi “hissenin fiyatının yükselmesini bekleme” diye bir şey yoktur.
Bir ortak bu ”şirketten ayrılmak isteyince” bütün ortaklar bu ayrılıktan haberdar olacak ve onaylayacaklar.
2- Anonim şirkette diğer insanlar şayet “ortak olmak istiyorlarsa” sözleşme yapmazlar, sırf hisse senedini satın alarak ortak olurlar.
Onlar da “Kabul” tarafına katılır, “İcap” tarafı da yoktur. Yani parayı çalıştıracak “İcap” tarafı yoktur. Şirketin yöneticileri kendileri gibi “başka işler yapmak için işçiler çalıştırıp” onlara ücret verirler.
Bu işçiler ortak değiller. Sermayeyi çalıştırmak için onlarla anlaşma yapılmadı. Sadece “ücret karşılığında” belli işler yaparlar.
3- Yeni ortak olanlar bir kimseyle anlaşma yapmazlar, bir vekil tutup ortaklık yapamazlar. Ortaklar birbirlerinin vekili olamazlar, şirkette tasarruf hakları yoktur.
Bu açıdan da anonim şirket, batıl bir şirket şekli olur. Sırf piyasadan veya borsadan “hisse senedini alır” veya şirket kurulunca asıl kurucu olduğu zaman hisse senedine sahip olur, böylece “piyasadan hisse satın alanlar” gibi olur.
Hisse senedini, canı istediği zaman satar. İstediği şekilde bu şekilde şirketten ayrılır, diğerlerinin hiç haberi olmaz. Hissesine göre kar almaz, sırf hisse senedinin değeri yükselirse gidip satar bu şekilde kazanır.
Eğer şirket borsaya girmemişse ve kazanırsa ortakların kararı olmadan şirketin yönetimi kârdan ne kadar dağıtılacağına dair karar alır.
4- İşte en fazla hisse sahibi olan kimse, şirkette “Son karar sahibi” olur, diğerlerinin hiç bir rolü yoktur. Şirket yöneticileri istedikleri zaman kâr dağıtır, istemedikleri zaman dağıtmazlar.
Bütün tasarruf hakkı onlara aittir. Diğer ortakların hiçbir tasarruf hakkı yoktur. Yeni hisse senedini çıkarır, yine ortakların hiçbir alakası yoktur.
Ayrıca “ne kadar dağıtılacağı ve ne kadarının şirkette kalacağına dair” karar ancak bu idareye aittir.
İdare de şirketin parasını veya kalan kârını faizle bankalara yatırır, diğer ortaklar buna karışamazlar. Bu şekilde diğer ortaklar “gerçek ortak” olmazlar. Bu şekilde bu tür şirket batıldır.
5- Ortak, artık şirkette hiçbir rolü kalmadığı için kendi zatı da yoktur, kendini temsil edecek vekil tutma imkânı da olmaz.
Oysa insan bir şirkette bulunursa hem “kendi varlığı, zatı bulunduğu gibi” vekil tutma imkânı olmalıdır, hem şirket işini yapmak için birbirlerinin vekili olurlar, “herkes bir diğeri yerine” geçebilir, şirketi temsil eder.
Anonim şirketlerinde böyle bir imkân yoktur. “Sırf parasıyla ortak olur” ve parası üzerinde hiç tasarruf hakkı yoktur, tasarruf işi yapabilmek için yerine bir vekil tutamaz, “sanki kendisi şirkette değildir”, kendini temsil edebilecek kimseyi de tutamaz.
6- İslam’daki şirketlerde, bir ortak vefat edince veya aklını kaybedince veya biri ayrılırsa şirket fes olunur.
Kalan ortaklar tekrar aralarında şirketi devam ettirebilmek için tekrar anlaşabilirler. Mirasçılar ortaklığı devam ettirmek istiyorlarsa diğer ortaklarla anlaşarak katılabilirler.
Anonim şirketleri bir kişinin ölümüyle veya akli melekesini yitirmesiyle veya ayrılmasıyla fes olunmaz. Hissesini satan kimse ayrılmış olur, fakat diğer ortakları ilgilendirmez, şirket devam eder.
Çünkü herkes kendi zatıyla anlaşma yaptı, belli miktar ödeyip hisse alır, başkalarıyla anlaşmış değildir. Böylece anonim şirketler batıl olur.
7- Borsaya yatırım yapmak, bankaya yatırım yapmaya benzer, yatırımcılar sırf hisse alırlar, fiyatlarının yükselişini beklerler. Bankaya yatıranlar faizle veya faizin yükselişini bekleyip kazanmaya çalışırlar.
Gerçek ekonomide yatırımdan uzak dururlar, gerçek ekonomiye zarar getirirler, işsizlik çoğalır, alış veriş azalır, zira mal, para insanlar arasında tedavül olmuyor. Sırf belli ellerde kalır, bankalarda ve borsada, hissedarlarda kalır.
8- Çok zaman krizler borsadan kaynaklanır. Şirketler gerçek kâr elde etmeden çok hisse senedini çıkarırsa sarsıntı meydana getirir, zarar görürse hisse senedinin değeri de düşer.
Buna benzer nice sahte işlemler olur, şirketler birbirine bağlı olunca hepsinde sarsıntı meydana gelebilir, bütün ekonomi altüst olur.
Amerika’da patlayan 1929 krizi ve 2008 krizi gibi bütün ekonomi etkilenir, bütün memleket etkilenir, hatta bütün dünya etkilenir, küresellikten dolayı bütün borsalar birbirine bağlı oldu, bütün şirketler her borsaya girer, etkilenir, işlemlerin çoğu Amerikan parası olan Dolarla olur, bu da başka kötü bir nedenin eklenmesidir.
2008 New York Borsasında patlayan mali krizinde yalnız Amerika’da binlerce şirket ve 44 şehir iflas etti, 3 milyon insandan daha fazlası aldıkları meskenlerin taksitlerini ödeyemediklerinden dolayı sokaklara atıldı.
Misal olarak, Amerikan Leman Brothers şirketinin hisse senetlerinin değeri 600 milyar Dolar idi. Her hisse 69 dolardı.
İflasını ilan etmeden iki saat önce hisse senedi 6 dolara düştü, ondan sonra sıfırlandı. Hisse satın alanlar mallarını kaybettiler. Buna benzer Amerika ve Avrupa’da ve birçok devlette benzer durumlar oldu.
9- Doğru olan ve İslam’da meşru olan sözleşmelerde icap ve kabul olması gerekir. Zira SÖZLEŞMENİN TARİFİ; “Şeri hükümlere göre yerinde ispatlanacak iki tarafın icabı ve kabulüdür”. İki taraf direk konuşacaklar veya vekilleriyle konuşup şirket şartları üzerinde anlaşırlar. Bütün sözleşmeler böyledir.
İslam’daki şirketleri türleri şöyledir:
a- Mudarebe şirketi:
Bu tür şirketlerde bir taraf parasıyla diğer taraf bedeniyle, yani; cehdiyle, emeğiyle katılır. Birinci taraftan Kabul, ikinci taraftan icap olur.
Parasıyla ortak olan kimse parasını, bedenle çalışacak ortağa teslim eder. Bedenen ortak olan kimse anlaşılan işi yürütür. Yeni bir şey yapacaksa parasıyla ortak olan kimseyi haberdar edecektir. Onun onayını aldıktan sonra yeni iş eklenir.
Kâr oranı üzerinde anlaşırlar. Ne zaman dağıtacakları ve ne kadar şirkette kalacağını da anlaşırlar. Yine de bir taraf bedeniyle katılır, diğer taraf hem bedeniyle hem malıyla da katılabilir.
Bedeniyle veya cehdiyle ortak olmak; ya sırf bedensel, vücut çalışmasıyla olur, ya da “zihinsel çabasıyla” ortak olur.
Bazı işler internet yoluyla zihinsel çalışma gerektirir, plan çizmek, proje veya program hazırlamak ta olabilir. Çok ortak olabilir, ama muhakkak bir kısım sırf cehtleriyle ortak olacaklar, diğer kısım mallarıyla veyahut mal ve bedeniyle ortak olacaklar.
Malla katılacak kimse karşı taraf olan bedenle çalışacak kimseye teslim olur, böylece ortaklık olur. Bu şekilde mudarebe şirketi kurulur.
Şayet zarar söz konusu olursa, malla ortak olan kişi zararı öder. Bedeniyle ortak olan kimse sadece emeğini kaybetmiş olur, onun karşılığını alamamış olur, bu şekilde zarar görür.
b- İnan şirketi:
İnan şirketinde iki taraf da hem bedenleriyle hem paralarıyla katılırlar. Herkesin şirkete kattığı para belli olmalı ve fiilen sokulmalıdır.
Borçla ya da daha ilerde tahsil edeceği malla veya belli olmayan veya daha elde edilmeyen bir miktarla asla ortaklık olmaz.
İki taraf fiilen bedenleriyle ve paralarıyla ortak olmalıdır. İkisi birbirlerinin vekili olur ve tasarruf hakkına sahiptir.
İşçiler tutabilirler. Fakat bu işçiler, bedensel yapacak işlerde onların yerine geçmezler. Sadece işlerini kolaylaştırmak veya hızlandırmak için çalıştırırlar.
Ama biri bedenen yapacağı işi terk edip işçi tutamaz. Hem bedeniyle yapacağı iş başında duracak, aynı anda işi kolaylaştırmak veya hızlandırmak için işçi tutarlar. Her şirkette aynı durum vardır.
Kâr oranı üzerinde anlaşırlar. Zarar olursa buna göre mallarından kaybederler. İkisi de emeklerini kaybetmiş olurlar.
c- Ebdan şirketi:
İki kişiden fazla bedenleriyle katılırlar. İster elleriyle isterse zihinsel çabalarıyla da ortak olabilirler. Kendilerine yardım etmek veya işi kolaylaştırmak veyahut hızlandırmak için işçi tutabilirler.
Kârdan ücretlerini öderler. Anlaştıklarına göre kârı dağıtırlar, zarar olunca ortakların tümü emeklerini kaybetmiş, karşılığını alamamış olurlar.
d- Vucuh şirketi:
Başkalarının mallarıyla iki beden veya daha fazla beden ortak olarak bedenleriyle ortak olan kimseler şu sebeplerden dolayı payları daha fazla olur.
Ya biri diğerinden işte daha maharetli, daha beceriklidir veya idarede çok daha güzel davranır, işin idaresi diğerinden daha güzeldir, şirketi daha güzel yürütür,
ya da tüccarların güvenini kazanan bir beden olur, bu kişi borcu öder, oylama yapmaz ve kaçmaz, bu şekilde tüccarlar bedeniyle ortak olan bu kişiye güvendikleri için şirkete güvenip muamele yaparlar.
Bu nedenle kardan payı daha fazla olur. Onun vechi (yüzü), güvenilir zati rol oynadı. Bundan dolayı ona vucuh şirketi denildi. Bu kişinin yüzü şirketin başarısında rol oynar.
e- Mufavada şirketi:
Geçen şirketlerin türleri bir şirkette toplanmış olmasıdır. Bir taraf yalnız bedeniyle, başka taraf yalnız parasıyla, başka taraf hem bedeniyle hem de parasıyla, bir taraf bedeniyle beraber maharetiyle veya güzel idaresiyle veyahut tüccarların güveniyle beraber ortak olmalarıdır.
Kar ise anlaştıklarına göre dağıtılır. Zarar parasıyla ortak olan kimse üzerine düşer.
İşte İslam’a göre “caiz ve doğru olan şirketler” bunlardır. İslam yalnız bunlara cevaz verdi.
Kapitalist sistemdeki Anonim şirketler ve ortaklığı veya hisse senedini satın almak asla caiz değildir.
İslam Devletinde asla ve kat’a, “Borsa veya Hisse Piyasası” kurulmaz. Gerçek ortaklık olup, gerçek ekonomide yatırım olacaktır. Bu şekilde hiç mali bir kriz olmaz, ekonomide istikrar sağlanır.
Para tedavülü de gerçekleşir, pek işsiz kimse kalmaz, hemen hemen herkes iş bulur ve rızk kaynağını temin edebilir. Asla çok çok fahiş zenginler olamaz.
Zira anonim şirketlerin yöneticileri sürekli hisse senedini çıkarıp insanların paralarını toplarlar, bu şekilde milyarder olurlar.
Böylece paralar belli ellerde toplanmış olur, zengin ile fakir arasında büyük uçurum meydana gelir.
Oysa İslam bütün insanlar arasında malın tedavülünü esas tutar, toplumda iktisadi denge sağlar, aşırı zengin ve aşırı fakir kimse olamaz. Normal zenginlik olurken bir fakirin bulunmasını engeller.
Ekonomiyle ilgili İslam hükümleri bu esas üzerinde mebnidir.
Herkesin yiyeceği, giyeceği ve meskenini temin etmesine, lüks ihtiyaçlarını temin etmeye imkân ve fırsat sağlar. İslam devleti kendi tabiiyetini taşıyan herkese sağlık, eğitim ve emniyet hizmetlerini de bedava temin eder.
Allah-u Teala şöyle buyurdu:
“كَىۡ لَا يَكُوۡنَ دُوۡلَةًۢ بَيۡنَ الۡاَغۡنِيَآءِ مِنۡكُمۡ ؕ وَمَاۤ اٰتٰٮكُمُ الرَّسُوۡلُ فَخُذُوْهُ وَ مَا َنَهٰٮكُمۡ عَنۡهُ فَانْتَهُوۡا ۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَ ؕ اِنَّ اللّٰهَ شَدِيۡدُ الۡعِقَابِۘ “.
“Mallar ve paralar sadece sizden olan zenginlerin ellerinde dolaşmasın. Resul size ne getirdiyse alın ve neyi nehyettiyse terk edin. Allahtan korkun. Şüphesiz ki Allah’ın azabı pek çetindir”. (Haşr suresi 7)
Yazan: Müfessir, âlim Esad Mansur
Tags: