Türkiye’de Müteahhit Terörü.. Buna Yardım ve Yataklık Edenler Kim?
Türkiye’de Müteahhit Terörü.. Buna Yardım ve Yataklık Edenler Kim?
Türkiye’de siyasilerin sık sık dillerine pelesenk ettiği TERÖR lafzı sanırım en çok da “PKK Terörü” ifadesinde kullanılıyor.
PKK Terörü, PKK’lı Terörist.. ya da FETÖ, Fethullahcı Terör Örgütü.. Terör estirmek.. Veya İslam düşmanlarının sık sık kullandıkları “İslamcı Terör” ifadeleri, “Terör ve Türevleri” ne birer örnek gösterilebilir.
Peki, “Terör” nedir?
Fransızca “Terreur” dan Türkçeye geçmiş olan TERÖR lafzının sözlük anlamına bir TDK sözlüğünde bakalım.
Türk Dil Kurumu sözlüğünde TERÖR; “Yıldırma, Cana kıyma ve Malı yakıp yıkma zarar verme, Korkutma, Tedhiş” olarak tanımlanır.
Demek ki Terör / Terörist sadece silahlı bombalı eylem ve bunu yapanlar değilmiş..
“Malı yakıp yıkma zarar verme” buna vesile ya da aracı olmakta bir çeşit terör..
Çünkü sonucunda mal veya mal sahibi, arsa sahibi ya da para sahibi çok çok büyük zarara hüsrana uğruyor veya uğratılıyor, bu zararlarına sebep olanlar hesaba çekildiğinde “canıyla tehdit ediliyor hatta canından oluyorsa” bunu yapan da bir TERÖRİST değil midir?
Keza bu teröre ya da teröriste YARDIM VE YATAKLIK yapmakta başlı başına bir suçtur.
Şimdi gelin şu haberi beraber okuyalım:
“İstanbul Esenyurt’ ta bulunan lüks bir Rezidanstan daire alan kişiler başına gelenlerle şaşkına döndü ve hayatının şokunu yaşadı. 224 dairelik Rezidansın, santim santim tapulanarak 780 kişiye satıldığı ve 150 milyon TL’lik bir vurgun yapıldığı ileri sürüldü.
İddiaya göre, evlerini görmek için Rezidansa gelen hak sahipleri, eli silahlı kişilerce darp edildi ve silahla yaralandı.
Projeyi yapan müteahhit firma yetkilisi (yani kendisinin de dolandırıldığını söyleyen ikinci ortak), binanın dış cephesine “BU PROJEDE SAHTE SATIŞLAR VAR” yazısı / pankartı astı..” (Ülke TV – Yayın Tarihi: 23.03.2022)
Kardeşlerim bu ne müthiş bir “Müteahhit Terörü” dür.. Bu ne müthiş bir HIRSIZLIK operasyonudur..
780 mağdur ve bu günkü tabiriyle tokatlanan 150 Milyon, eski tabiriyle 150 Trilyon Lira para. Sadece bununla kalmayacak, arkasından bu devasa problemin çözümü için yıllarca sürecek mahkemeler mahkemeler..
Müteahhit terörüne, kullandıkları “eksik ya da yanlış malzemeler” nedeniyle yıkılan yüzlerce binada ve ölen yüzlerce canda şahit oluyorduk ama 780 kişiye / aileye yapılan bu zulüm, sanırım işin TUZU BİBERİ oldu.
Bunun yanında işini hakkıyla yapan dürüst Müteahhitlere hiçbir sözümüz olamaz.
Peki, bu büyük cürmün, bu vahşi zulmün, bu Trilyonluk HIRSIZLIĞIN sahibi sadece bunu yapan Müteahhitler mi? Bunların suç ortakları, işbirlikçileri yok mu?
Bu suç ortakları ve işbirlikçilerin kimler olduğunu ortaya koymadan önce, “meselenin özü” aklımızda kalsın diye bir “kıssa” anlatmak istiyorum.
Öğle namazın kıldırıp evine gelen imam efendi bir de ne görsün.. Hanımı feryadı figan etmekte, adeta saçını başını yolmakta..
“Acaba yavrularıma bir şey mi oldu?” endişe ve korkusuyla hanımı yanına koşan imam efendi sorar:
“Avrat ne oldu.. Nedir bu feryat ve figanının sebebi.. Niye komşuları, mahalleyi ayağa kaldırdın?”
Hanımı: “Ahhh hoca efendi SORMA SORMA.. Kedi akşama pişireceğim ciğeri kaçırdı..”
Derin bir nefes alan imam efendi:
“Avrat bunda ne var.. Aslı astarı bir ciğer.. Gider bir tane daha alarım. Bunun için feryadı figan etmeye, komşuları ayağa kaldırmaya değer mi? der..
Hanımı: “Hoca efendi ben kedinin ciğeri kaçırdığına yanmıyorum, ağlamıyorum.. Mübarek Ramazandayız, hayvanın orucu bozulacak ona yanıyorum..”
İmam efendi hanımını teselli etmek için der ki: “Üzülme avrat.. Hayvan oruç tutmaz, hayvan namaz kılmaz, hayvan tesettür bilmez.. Lütfen kendine gel..”
Kardeşlerim niye bu kıssayı verdim?
Eşyanın tabiatı gereği yani kedinin yaratılış özelliğinin bir gereği elbette ki KEDİ AÇIKTAKİ CİĞERİ çalar..
Bu durum; anormal bir durum değildir. Artı, burada suçlu kedi de değildir.. Tedbirini almayan, gafil davranan imam efendinin hanımıdır değil mi?
Hani ciğeri çalan bir İNSAN OLSA tamam suçludur.
Yine dersin ki HIRSIZ DA suçludur, tedbir alamayan da suçludur. Çünkü buradaki “Hırsızlık eyleminde” akıl sahibi bir mahlûk söz konusudur ve her akıl sahibi de mükelleftir.
Bu kıssayı ülkemizdeki HIRSIZ MÜTEAHHİTLERE uyarlayacak olursak, iş biraz daha farklılık arz etmektedir.
Şöyle ki; Bu ülkede bir Devlet vardır.. Adı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti.
Bu devletin, inşaat yapımı, alım satım sözleşmeleri, tapu işlemleri, bina elektrik su doğalgaz vs. abonelikleri ile ilgili kanunları ve yönetmelikleri vardır.
Ayrıca “bu hususlara uymayan” Müteahhit ya da ikinci üçüncü şahıslara yönelik yaptırım ve ceza kanunları da vardır değil mi?
Tüm bu yönetmelik ve ceza kanunlarına rağmen bu ülkede bu Devlette Müteahhitler, 780 kişinin 150 Trilyon Lira parasını çalıyor ve bu çapta bir HIRSIZLIĞA CÜRET edebiliyorsa, O zaman bu Devlet anayasası, yönetmelikleri ve ceza kanunları hakkında oturup düşünmemiz lazım değil mi?
Şurası bir hakikattir ki; ister bu suçta, isterse bütün suçlarda HIRSIZLAR, ortaya koydukları CÜRETKÂRLIKLARI, hiçbir CAYDIRICI özelliği olmayan yürürlükteki ANAYASA ve KANUNLARDAN ve dahi Devlet adamlarından almaktadırlar.
Sadece anayasa ve kanunlar mı “bu pis suçun” tek teşvikçisidir? Bu metinler sonuçta kitaplarda yazılı söz ve cümlelerden ibarettir.
Bir de bu metinleri tatbik eden “Devlet adamları” ve onların emrindeki “alt memurlar” vardır değil mi kardeşlerim?
Yani anayasasıyla, kanunlarıyla, yönetmelikleriyle, Devlet adamlarıyla ve alt memurlarıyla DEVASA BİR ÇARK burada söz konusunuz ve 780 kişinin 150 Trilyon Lira parası, bu ÇARK içinde ÇAR ÇUR OLMUŞTUR.
Yani büyük bir kaos, büyük bir zulüm doğmuştur.. Benzeri görülmemiş bir İHANET sergilenmiştir..
Peki, kim buna sebep olmuş, kim bu İHANETİN içinde yer almıştır da bu zulümler doğmuştur?
Biraz kafası çalışan, ön yargısız, cemaat ve Parti taassubu olamadan bu olayı inceleyen herkes görür ki, mevcut devlet aklının, onun anayasasının, kanunlarının ve yönetmeliklerinin FITRATI, TABİATI bunların ANA MÜSEBBİBİ dir.
Bir tavşan yine tavşan doğurur.. Bir kedi yine kedi doğurur.. Kedinin tavşan doğurduğunu gören var mı? Yani her sonuç; ona vesile olan müsebbibi ile ortaya çıkmaktadır.
Bize, toplumumuza hâkim ve hükümran olan Türkiye’ deki Demokratik, Laik, Kapitalist, Kemalist anayasa ve kanunlarıdır ana müsebbib..
Alman anayasası, Fransız kanunları, İtalyan yönetmelikleri ile idare edilmiyor bu devlet değil mi?
Buradan şuna gelmek istiyorum:
DİYELİM Kİ; İnsanlık tarihinde ADALETİ ile nam salmış Hz. Ömer (ra) “faraza” bu gün yaşamakta, mevcut anayasa ve kanunları benimseyip tatbik eden T.C. Devletinin bir yönetmekte olsa, vallahi O da “ZALİM ÖMER” olur çıkardı.
Aynı simsiyah boya dolu bir havuza giren beyaz tenli adamın bir SİYAHİ zenci gibi renk değiştirmesi misali..
Siyah boyalı havuz nasıl ki içine giren adam sayesinde BEYAZ renk olmuyorsa, yürürlükteki anayasa ve kanunlar da sizi KENDİSİNE BENZETİR. O asla size benzemez değil mi kardeşlerim.
Dolayısıyla zulme ve ihanete bulaşmak ya da ortak olmak istemeyeler, bu zulmü doğuran ANNEDEN, anne yasalardan, baba kanunlardan “beri” olmalıdırlar.
Aksi halde hem bu dünyada hem de ahirette kaybeden, hüsrana uğrayan ve hüsrana uğratanlardan olurlar.
Allah korusun aynı bu günkü “Hain Müteahhitler” örneğinde olduğu gibi bir duruma düşerler.
İşin bir diğer acı tarafı, bu zulmü ve bu ihaneti yapanlar ZİHNİYET ve NEFSİYET olarak sadece Jön Türkler, İttihat ve Terakkiciler ya da Sabetayist Beyaz Türkler veya Kemalistler değildir.
Halkın “Bizden biri, Halkın adamı” dediği ve Türkiye’ nin son 20 yılına damgasını vuran Recep Tayyib Erdoğan ‘Uluslararası Şehir ve Sivil Toplum Kuruluşları Zirvesi’ndeki konuşmasında dedi ki:
“… Ama biz bu şehrin, İstanbul’un kıymetini bilmedik, biz BU ŞEHRE İHANET ETTİK, hala da ihanet ediyoruz. Ben de bundan sorumluyum..” (21.10.2017 – Hürriyet)
Hey gidi Erdoğan.. bu dediklerini cümle alem TV de seyretmemiş olsa ve ben kalkıp “Erdoğan böyle böyle dedi.. Ben de ihanet edenler içindeyim ve bundan ben de sorumluyum…” dedi deseydim herhalde Ona inanan ve güvenenler beni dövmeye kalkardı.
Değil sadece Erdoğan, yukarıda örnek verdiğim ve “faraza” dediğim Hz. Ömer (ra) da olsa hiçbir şey değişmeyecekti.
Faraza Cumhurbaşkanı Hz. Ömer (ra) çıkıp deseydi ki;
“Ey halkım ben size Otoyollar, Devasa dünyanın en büyük asma köprülerini yaptım, en büyük Havaalanını inşa ettim, Boğazın altından tüp geçitlerle geçirdim, 40 yeni baraj inşa ettim, Savunma Sanayiinde şunları şunları tamamladım, ülkemi dünyanın ilk en büyük 10 ekonomisi arasına soktum vs..“ vallahi Allah’a hesap vermekten kurtulamayacaktı.
Çünkü Allah (cc) indinde muteber olan şey, asla bunlar değildir. Bunları Alman, İngiliz, Çin devlet adamları da yaptı, yapmakta..
Bunların yapılmasında, uygulanmasında gönderdiği Kur’an’a ve gönderdiği Rasulünün Risaletine ne derece uygun hareket edilip edilmediğidir asıl olan ve önemli olan..
Allah’ın (cc) gönderdiği ve Rasulünün (sas) bir Devlet Başkanı olarak uyguladığı Anayasa ve Kanunlar bu gün Hâkim, Hakem ve Hükümran olsa idi yani Devlet, İslami bir Devlet olsaydı, bu HIRSIZ MÜTEAHHİTLER böylesine ortalıkta cirit atabilirler miydi?
Halkın parasını çalanların, onları dolandıranların ELLERİ KESİLSE İDİ, bu hırsızlığı yapabilecek BİR TANE BİLE Müteahhit ortada olamazdı.
Sonuç olarak konumuzun başlığını teşkil eden “TÜRKİYE’DE MÜTEAHHİT TERÖRÜ, Buna Yardım ve Yataklık Edenler Kim?” sorusunun cevabı, yürürlükteki HÜKMETME NİZAMI ve bu nizamı tatbik eden yöneticilerdir.
Peki, köklü çözüm ve çare nedir?
Çare tektir o da artık İslam’ın bir Devlet eliyle tatbik edilmesi, İSLAM NİZAMINI Hâkim, Hakem ve Hükümran kılacak bir Devletin var olmasıdır.
Son söz, sözlerin en güzelini söyleyen Rabbimizin sözüdür:
يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اسْتَجٖيبُوا لِلّٰهِ وَلِلرَّسُولِ اِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيٖيكُمْۚ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهٖ وَاَنَّـهُٓ اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
“Ey iman edenler, Sizi, size hayat verecek şeylere çağırdıklarında Allah ve Rasulünün çağrısına uyun ve Şüphesiz bilin ki, Allah kişi ile kalbinin arasına girer. Unutmayın ki, O’nun huzuruna götürüleceksiniz..” (Enfal suresi 24)
Bekir Yetginbal
04 Ramazan 1443 – 05 Nisan 2022
Tags: