Ticaret Anlayışı Açısından Yahudilerle Türklerin Yaklaşım Farkları
Ticaret Anlayışı Açısından Yahudilerle Türklerin Yaklaşım Farkları
Osmanlı İslam Devleti zamanında İspanya’dan İstanbul’a göç eden Yahudiler, hiçbir zaman Devlet dairelerinde istihdam edilmediler.
Bu nedenle de geçimlerini temin anlamında sürekli ticaretle uğraşan bir azınlık olarak kaldılar.
Bu durum her ne kadar bir dezavantaj gibi görünse de aslında onlar için bir avantaja dönüştü.
Çünkü sürekli bu işin içinde olmaları, hatta babadan oğula geçen bir meslek olması, onları çok büyük tecrübe ve sermaye sahibi yaptı.
Dolayısıyla da Müslüman tüccarlar ile Yahudi tüccarlar arasında makas süratle açıldı.
Osmanlı tebaasının en zenginleri genellikle bu nedenle Yahudiler oldu.
Cumhuriyetle birlikte Devletin Laikliği benimsemesi, Devletin vatandaşlarına da Laikliği zorla dayatması sonucunda halk ve fertler de aradan geçen onlarca yıl içinde Laik oldu ve İslam’dan uzaklaştı.
Gayrı İslami, gayrı ahlaki hatta nice gayrı insani bir takım TİCARİ İLİŞKİLER maalesef Müslümanım diyenlerde sıkça görülen çok çok kötü bir sıfat olarak görünmeye başladı.
İşte aşağıda alıntı yaptığım iki makalede bu yanlışlarımızı dile getiren bazı isabetli tespitler göreceksiniz.
Böyle bir durum aslında Müslümanlar için bir ZİLLETTİR. Rabbim en kısa zamanda aklımızı başımıza almayı ve İslam’a geri dönmeyi Müslümanlara nasip etsin. Amin
Bekir Yetginbal kardeşiniz.
—————————————-
1) Yahudiler 10 liraları varsa en fazla 5 liralık iş yaparlar. 5 lirayı yedekte tutarlar.
Türkler ise 10 liraları varsa 100 liralık hatta -imkan bulurlarsa- 1.000 liralık iş yapmaya kalkarlar.
Yahudiler ticareti sermayenin gücüyle yapmaya çalışırlar. Yedek akçeleri hatta yedeğin yedeği akçeleri vardır.
Türklerde ise varsa yoksa tüm para ticarethane, şirket veya fabrikadadır. Yedek akçe sermayenin onda biri kadar bile yoktur. Yedeğin yedeği ise hak getire…
2) Yahudiler babalarının, dedelerinin veya büyük dedelerinin yaptığı işi yapmaya özen gösterirler. Yani yaptıkları işte ailelerinin bilgi birikimi vardır. Kuşaktan kuşağa aktarılır.
Bir Yahudi eczacıysa muhtemelen babası da dedesi de eczacıdır. Çocukları ve torunları da eczacı olur.
Biz de baba evladı, evlat babayı beğenmez. Evlatlar özellikle babalarının yaptığı işi yapmamaya özen gösterir. Babasının yaptığı işi yapmayı "ayıp" kabul eder.
Türkler ataerkil görünümlü anaerkil bir toplumdur. Çocuklar amcadan daha çok dayıya yakındır.
Çocukluğundan itibaren annenin de etkisiyle tüm kurgusu babayı beğenmemek üzerinedir.
Bunların doğal sonucu olarak Türk ailelerinde ticaret bilgi birikimi oluşmaz. Oluşsa bile kuşaklardan kuşaklara aktarılmaz.
Servet, kazananla toprak olup gider. Çoğu kişi servetini ömrünün sonuna kadar koruyamaz.
3) Yahudiler 10 liraları varsa 1 liralık hayat yaşarlar. Gösterişten genel olarak kaçınırlar.
Dikkatleri üzerlerine çekmemek için uğraşırlar. Mütevazilik öncelikli tercihleridir.
Türkler ise parayı ve serveti gösteriş için kazanır.
Çok harcar. 10 lirası varsa "100 lirası var" havası oluşturmayı sever. Gösterişte kullanılmayacak serveti "lüzumsuz" olarak görürler.
Arapların ticaret yetenekleri Yahudilerden aşağı kalmaz.
Bir Arap atasözü der ki: Bir baba kudretinden aşağı derecede, çocukları kudreti nisbetinde, kadını da kudretinin fevkinde giyinmelidir.
4) Yahudiler aile içi eğitime çok önem verirler.
Milattan Sonra 70 yılında Romalılar İsrail'i yerle bir ettikten sonra Yahudileri dünyanın dört bir tarafına dağıtmışlar.
Yahudiler ayakta kalabilmek için her aileyi okul haline getirmişler. Çocuklarına 3 -4 yaşında İbranice'yi 7 yaşında Yidişçe'yi öğretmişler.
Bir de yaşadıkları ülkenin dilini öğrenmişler. Evrensel dillerden en az birini de bilirler. Yani bir Yahudi en az 3-4 dil bilir.
Türkler eğitime önem vermezler. Anadillerine bile hâkim değillerdir. Dünyanın her yerinde el-kol ile anlaşırlar:
Evrensel dillerden sadece el-kol ile anlaşmayı bilirler. Ana dilden sonra nüfusun tamamı bu dili bilir:
5) Yahudiler ticaretten kazandıkları parayı genelde nakitte ve “nakite kolay dönüşecek varlıklarda” tutarlar.
Türkler ise parayı nakite en zor dönüşecek varlık grubu olan taşa toprağa yatırırlar.
6) Yahudiler çocukları öğrenciyken hafta sonları ve yaz tatillerinde çocuklarını çalıştırırlar.
Burada ince bir detay vardır. Kendi iş yerlerinde değil. Başka Yahudi ailelerin iş yerlerinde…
Niye?
Başka ailelerdeki ticaret kültürünü görsün. Kendi ailesindeki ticaret kültürü ile karşılaştırsın. Eksiklikleri ve yanlışlıkları tamamlasın diye…
Türklerde ise çocuklar babalarının iş yerlerinde "prens" ya da "prenses" ünvanıyla iş hayatına atılır.
Sonrası malumunuz:
7) Yahudilerin önceliği komisyonculuktur. Yani sermaye koymadan para kazanmaktır.
Bir Yahudi oğluna ticareti öğretiyormuş.
Tavsiyesi şu olmuş: Oğlum çok para kazanmak istiyorsan bir şeyler yap-sat. Üret-sat.
Daha çok kazanmak istiyorsan al-sat. Daha daha çok kazanmak istiyorsan almadan sat. Önce sat. Sonra al.
Türklerde ise komisyonculuk muteber bir iş değildir. Yapılacak işe sermaye bağlanır. Sermaye bağlanmadan iş yapmayı Türklerin hafsalası almaz.
8) Yahudilerde iş yaptıkları insanları kalkındırmak esastır. İş yaptıkları insanlar ne kadar kalkınırsa kendilerinin de kazançları o oranda artacağına inanırlar.
Türkler ise iş yaptıkları insanları düşman olarak görür. İş yaptıkları insanların kendileri için yaptığı işte zarar etmesinden keyif alır.
9) Yahudiler yılın belli bölümlerden dünyayı dolaşır.
Yenilikleri görür. İnceler. Özellikle gelişmiş ülkelerdeki yeni ürünleri gelişmemiş ülkelere götürerek para kazanır. İnovasyona açıktır.
Türkler ise işlerinden başlarını kaşıyacak vakitleri yoktur. Değişime kapalıdır. Bir yol tuttururlar. Tutturdukları yolun sonsuza kadar gideceğine inanırlar.
10) Yahudiler tüm anlaşmaları yazılı olarak yaparlar. Sözleşmeye önem verirler. Sözleşme işin parçasıdır.
Türklerde ise her şey güvene dayalıdır. Sözleşme istemek karşısındakine hakaret olarak kabul edilir.
Durumun özeti 80 yaşın üstündeki bir avukata atfedilen şu sözü hatırlayın:
Yaklaşık 60 yıla yakın meslek hayatımda baktığım davaların yüzde 90'ından fazlası güvene ve güvene dayalı ilişkilerden kaynaklanıyordu.
11) Yahudiler bir işi araştırırken olumlu ve olumsuz tüm yönlerini didik didik incelerler.
Öncelikle olumsuz yönlerine dikkat kesilirler. Matematiksel düşünceden hiç ayrılmazlar. Kesin kazancı görmeden kolları sıvamazlar.
Türkler ise bir işe inanmaları yeterlidir.
İnandıktan sonra işin hep olumlu taraflarını düşünürler. Olumsuz taraflarını söyleyenleri sevmezler.
12) Yahudilerde tasarruf kültürü vardır. Günlük, aylık veya yıllık kazancın belirli bir kısmını "yedek akçe" olarak ayırırlar.
Türkler geçmişte tasarrufa önem verirdi.
Tencere pişirip kapağında yerdi. 1980 sonrasında tasarruf kültürünü bir yana bıraktı.
Şimdilerde borçla yaşıyorlar.
13) Yahudiler girecekleri işlerde başkalarının deneyimlerine önem verirler. Başkalarının deneyimlerini önemserler. Kendilerine ders çıkartırlar.
Türkler ise deneme yanılma yöntemiyle öğrenirler.
Bir şeyi anlamaları için illa ki damdan düşmeleri gerekir. Damdan düşmeden öğrenmeyi bilmezler.
14) Yahudilerde dayanışma kültürü vardır. İş yaparken birbirleriyle dayanışma içindedirler.
Birbirlerine el verirler. Ticarette birlik ve beraberlik içinde hareket ederler.
Türklerde ise dayanışma yerine savaş vardır. Birbirlerinin kuyusunu kazmaya meraklıdırlar.
Hasetle hareket ederler. Başarana çamur atarlar. Başaranın tepesi üstü çakılması için elinden geleni yaparlar.
15) Yahudiler mal ya da varlık satarken kazancı gördüklerinde malla vedalaşırlar. Satacakları mala aşık olmazlar. Mallarıyla asla duygusal bağ kurmazlar.
Geleneksel anlayışları "Satmayıp pişman olacağına ucuza sattım" diye pişman olmak şeklindedir.
Türkler ise malı satmaya değil satmamaya çalışırlar:
Satacakları mala aşık olurlar. Sattıklarında pişman olurlar. Sattıkları malda gözleri kalır. Sattıktan 10, 20, 30 ya da 40 yıl sonra lafını ederler.
Doğrusu şudur: Değerini veren olursa satılmayacak mal yoktur. Önemli olan ne kadar sattığınız değildir.
Elinize geçen parayı nasıl değerlendirdiğinizdir.
Yazan Tebernuş Kireççi
————————————–
Yahudiler Neden Zengin?
Yahudilerin zengin olmasının altında yatan en büyük sebep tarih boyunca yaşadıkları sürgünler ve yaşadıkları coğrafyada kabul görmemeleri.
Bu sebeplerden ötürü Yahudiler sürgün korkusuyla ve endişesiyle sürekli taşınabilir mallar ve mülkler edinmişlerdir.
Yine dışlanmanın etkisiyle ve Talmud’da yer alan öğütlerden dolayı birbirlerine bağlı ve dışarıya kapalı bir toplum oluşturmuşlardır.
Aşağıda madde madde sıraladığım tüm özellikler, aslında tarih boyunca yaşadıklarıyla alakalıdır.
1- Birbirlerine bağlılıkları.
“Kardeşine -(ister) para faizi, (ister) yiyecek faizi, (isterse de normalde karşılığında) faiz alınan (başka) herhangi bir şeyin faizi (olsun)- faiz verme. Yabancıya faiz verebilirsin ama kardeşine faiz veremezsin. ”(23:20-21)
Talmud’da yer alan bu öğütten de anlaşılacağı üzre Yahudiler kendi aralarında faiz alamazken Yahudi olmayandan faiz alabilirler.
Bu ve diğer öğütlerin ana fikrinde “Yahudiler en üstün topluluktur, Yahudi’nin Yahudi’den başka dostu olamaz.” fikirleri yattığı için birbirlerine sadık, dışarıya karşı oldukça saldırgan bir tutum sergilerler.
“Birlikten güç doğar” felsefesiyle hareket ettikleri için başarılı ve zengin olmaları oldukça doğaldır.
2- Ticari zekâları ve Ticarete verdikleri önem.
Yukarıda anlattığım sebeplerden ötürü Yahudiler tarımı ve hayvancılığı bilmezler. Bu sebeplerden ötürü tüm Yahudiler ticaret ile uğraşmışlardır.
Yüzyıllarca aynı işi yapmalarından dolayı ve diğer halklar arasında oluşturdukları güvenden dolayı zamanla ticaret tecrübeleri gelişmiştir.
Bir hikaye:
İki dilenci kilise önünde dileniyorlarmış. Birinin önündeki yazı şöyleymiş: “Ben Yahudiyim, lütfen bana yardım edin.”
Diğer dilencide ise “Ben Hristiyanım, lütfen bana yardım edin” yazıyormuş.
Kiliseden çıkan her Hristiyan Yahudi dilenciye bakıp, inadına Hristiyanım diyen dilenciye para veriyormuş.
Gün sonunda Yahudi dilenci diğer dilenciye dönüp “Hadi Solomon kalk, buradaki işimiz bitti.” demiş.
Yahudi sözü; “Sahip olduğunuz bir inciyi, bu inciyi isteyen birine satmak, ticaret değildir. Ama sahip olmadığınız bir inciyi, bu inciyi istemeyen birine satmak, ticarettir.”
Bu örneklerden yola çıkarak ticaret konusunda ne kadar ileri seviyede olduklarını rahatlıkla anlayabiliriz.
3- Kişisel Özellikleri;
Bir insanın ticarette başarıyı yakalayabilmesi için öncelikle çalışkan daha sonra da tutucu olması gerekmektedir.
Yine diğer insanlardan ticaret noktasında daha zeki olmaları veya tecrübe sahibi olmaları gerekmektedir.
Bahsettiğim tüm bu özellikler Yahudilerde bulunmaktadır, ticaret noktasında zeki olmayanları bile aileden gelen tecrübeden ötürü ticaret hayatlarına 1-0 önde başlamaktadırlar.
Yine bir Yahudi ticari başarısızlık sonrası battığında diğer Yahudiler veya direkt olarak kendi ailesi yardım eder.
Bu yardımlarla ayağa kalkan kişi daha önce battığı için tecrübe sahibi olur ve ticarette başarıyı yakalaması daha da kolaylaşır.
4- Savaşmamaları;
Tarih boyunca Yahudiler birçok ülkenin boyunduruğu altında yaşamışlardır. Yaşadıkları ülkeler Yahudilere güvenmediğinden dolayı askerlikten muaf tutulmuşlardır.
Onlarda askerlikten muaf oldukları için sürekli ticaret yapmışlar ve bulundukları coğrafya da savaşları sürekli fırsata dönüştürmeyi bilmişlerdir.
Örnek vermek gerekirse; Osmanlı İmparatorluğu döneminde birçok millet sürekli savaşırken ve mal varlıklarını savaş yolunda tüketirken,
Yahudiler sürekli ticaret yapmışlar ve kayıp vermedikleri için sürekli gelişme ortamı bulmuşlardır.
5- Eğitime önem vermeleri;
“İki şey dünyaya hükmeder; biri kılıç, diğeri düşünce. Kılıç, eninde sonunda düşünceye yenilir.” – Napolyon
“Bilgi güçtür.” – Francis Bacon
Paylaştığım bu iki sözden etkilenmişlerdir diyemem lakin buna benzer şeylerden etkilenmiş olacaklar ki eğitime büyük önem vermektedirler.
Kişi sayılarının az olmasından ötürü nitelikli insan anlayışını benimsemişler ve bu anlayış doğrultusunda kendi insanlarını yetiştirmeyi, eğitmeyi önemsemişlerdir.
6- Bankacılık;
Yahudiler mal mülk sahibi olamadıkları için bu durum karşısında; “Bankacılık” sektörünü geliştirmişlerdir.
Örnek; Bir yerden bir yere yüklü miktarda parayla gitmek isteyen bir kişi yanında para taşımak istemediği zaman parasını bir Yahudi tüccara bırakır.
Yahudi tüccar parası karşılığı bu kişiye bir kâğıt verir.
Bu kişi gittiği yerde başka bir Yahudiye bu kâğıdı verir ve kâğıtta yazan rakam karşılığında komisyonu kesilerek parasını alır.
Örnekten de anlaşılacağı üzere Yahudiler “Bankacılık” sektörünün temellerini atmışlardır.
7- Tarihten ders çıkarmaları.
Bir millet için tarihten ders çıkarabilmek oldukça önemlidir. Tarihten ders çıkaran milletler daha önce yaptıkları hatayı bir daha yapmazlar ve sürekli üzerine koyarak ilerlerler.
Yahudiler tarih boyu ezildiler ve aşağılandılar. Yahudiler kendinden sonra ki nesillere bu durumu iyi anlatmış olacaklar ki
tarihte yaptıkları hatalardan ders çıkarmayı bilmişler ve bugün her ne kadar zorbalıkla da olsa kendi ülkelerinde yaşamaktadırlar.
Tarihte yapılan tüm icatlar gereksinim sebebiyle ortaya çıkmıştır.
Bu durumdan yola çıkarak, Yahudilerin başarılı olmalarının sebebi tarih boyunca ezilmeleri ve aşağılanmaları.
Bu sebepten ötürü Yahudiler sürekli intikam ve kin duygusuyla hareket etmiş, bu duygu sonucunda başarıyı yakalamışlardır.
Facebook dan Alıntıdır
Tags:
11. Mart 2021 at 18:30
Allah senden razı olsun Abi …
30. Ağustos 2021 at 08:25
Allah senden de razı olsun güzel kardeşim