Deprem ve Afetlerin Asıl Nedenleri Nedir Biliyor musunuz?

Deprem ve Afetlerin Asıl Nedenleri Nedir Biliyor musunuz?

İnsanlık tarihi her döneminde çeşitli afet ve musibetlerle karşılaşmıştır.

Bu dünya var oldukça ve varlık âlemi yaşamını ikame ettiği sürece dönem dönem Allah’ın takdir ettiği musibetler canlıları bulacaktır.

Afetleri İKİ NOKTADA incelemek mümkün:

BİRİNCİSİ: Bizzat “İnsanların eli ile” gerçekleşenler.

Bunu da iki alanda ele alabiliriz.

a- İnsanların tabiat yapısını fesada uğratmaları,

b- Sapık insanların ihtirasları uğruna, insanlığı cürümleri ile fitne ve fesada boğmaları.

Her ikisi de insanların iradeleri dâhilinde gerçekleşir. Yani insanlar bu alanda hasarı kendi elleri ile gerçekleştirmektedir.

a- Tabiatı fesada uğratmaları:

Allah (cc) tabiatı en güzel bir donatımla insanların hizmetine sunmuştur.

Allah (cc) şöyle buyurdu:

“Biz, insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini deneyelim diye yeryüzündeki her şeyi dünyanın kendine mahsus bir ziynet yaptık.” (Kehf suresi 7)

Başka bir ayette şöyle buyurdu:

“Görmedin mi, Allah, yerdeki eşyayı ve emri uyarınca denizde yüzen gemileri sizin hizmetinize verdi. Göğü de, kendi izni olmadıkça yer üzerine düşmekten korur. Çünkü Allah, insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir.” (Hac suresi 65)

Allah insanlara öyle bir dünya bahşetti ki; insanlar kusursuz bir dünyaya sahip oldular.

Onda hava, su, yeşillikler, oksijen dolu ormanlar, dağlar, yağmur yüklü bulutlar, rengarenk çiçekler, hizmetlerine amade kılınmış hayvanlar ve daha nicelerini bulabilirsiniz.

Fakat görüyoruz ki; insanoğlu tabiatın o güzelliğini, eşyanın tabii yapısını bozmakta yarışırcasına bir yol izlemeye başladı.

Yakılan ormanlar, zehirli maddeler, tabii olan tohumlara müdahaleler, hormonlu ürünler, kimyasal maddeler ve daha niceleri.

Günümüzde öyle oldu ki; nankör, inançtan soyutlanan ve heva ve hevesini ilah edinenler masum insanlara saldırdıkları gibi dünyada her şeyin aslını bozmak için top yekûn savaş ilan etmişlerdir.

Bunların azgınlığını Allah (cc) Kuran’da şöyle bildiriyor:

“O, dönüp gitti mi (yahut bir iş başına geçti mi) yeryüzünde ortalığı fesada vermek, ekinleri tahrip edip nesilleri bozmak için çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez.” (Bakara suresi 205)

Bir nevi fesada yönelmek, eşyanın aslını tahrip etmek insan eli ile gerçekleşen afetlerden sayılır.

Bunu da Allah (cc) fesat ve bozgunculuk olarak nitelemektedir.

Ortaya çıkan bu durum insanların kendi kendilerini yönetmeye kalktıkları gibi eşyayı da yönetmeye kalkmalarından kaynaklanmıştır.

Bu ise insanlığa ve tabiata afet getirmiştir.

Laboratuvarlarda ürettikleri virüs ve mikropları bir tehdit unsuru olarak kullanıyorlar.

İnsanlığın hastalıklarla boğuşması dünyayı fesada boğanların ürünüdür. Bunun yüzlerce örneği verilebilir.

Hormonlu yiyecekler neticesi insanlarda artan hastalık ve çeşitleri, bitkilerde ilaçlamalar neticesi ortaya çıkan verimsizlik, kozmetik sanayinin yaydığı kimyasal maddeler neticesi ozon tabakasının etkilenmesi ve daha niceleri…

Tabii özellik ancak dış etkenin ona müdahalesi neticesinde bozulur.

İnsanoğlunun müdahalesi sonucu birçok şey asli yapısını bozmuştur. Bu da insanın tabiat üzerinde de hâkimiyet kurma sarhoşluğunun getirmiş olduğu bir felakettir.

b- Sapık insanların ihtirasları uğruna, insanlığı cürümleri ile fitne ve fesada boğmaları:

Dünya, yaşamak için herkese yetecek kapasitede yaratılmışken, insanlar bu konuda karar vermeye kalktı ve milyonlarca insan vahşi ihtiraslar neticesi katledildi.

Afrika’da katledilen milyonlarca insan bu ihtiras felaketinin sadece bir örneğidir.

Bir kesim dünyada bütün insanlığa yetecek kadar yiyecek ve eşyanın bulunmadığına veya dünya servetlerinden en fazla payı alma adına nüfuz planlama politikası gütmektedir.

Bu siyaset doğrultusunda her yıl binlerce kadın ya kısırlaştırılır veya kasten binlerce insan ölüme terk edilir.

Dünyanın mutlu azınlığı her türlü imkânlara sahip zevk-sefa içerisinde hayat sürerken diğer yanda bir kesim açlıktan ölüme mahkûm edilmiştir.

Habeşistan, Somali önümüzde duran örneklerden sadece bir kaçıdır.

Kapitalist sömürgenin dünyadaki felaketlerini sıralasak o kadar çok ki; burada sıralamaya kalksak sayfalar dolusu kitaplar meydana çıkar.

Yakıp-yıkma, yağmalama, hırsızlık, katliam, işkence kapitalizmin insanlığa sunduğu en büyük musibetlerdir.

Başta Amerika’nın işlediği cürümler insanlara -daha fazla Müslümanlara- felaket üstüne felaket getirmiştir.

Japonya’da kullandığı atom bombasının düştüğü yerlerde hala insanlar sakat doğuyor, toprak verimini veremiyor.

Amerika (ki kapitalizmin temsilcisi) denilince akıllarına ilk gelen felaket olmuştur.

Onun yanında İsrail ve batının Müslümanlara yaptıkları herkesin malumudur.

Bunun adına ister sömürü deyin ister savaş deyin fakat yapılanlar musibet ve beladan başkası değildir.

Çünkü onların tek yapabilecekleri ve taşıyabilecekleri felakettir.

Onlar, Hakkın üstünde bir hâkimiyet yolu tuttukları için insanlığa adalet yerine zalimlikten başka bir şey sunamazlar.

Allah-u Teala şöyle buyuruyor:

“Bilgisizce insanları saptırmak için Allah’a karşı yalan uydurandan kim daha zalimdir! Şüphesiz Allah o zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.” (En’am suresi 144)

“O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah’ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür!”  (İbrahim suresi 34)

“Allah’a karşı yalan uyduran, kendisine gelen gerçeği (Kuran’ı) yalan sayandan daha zalim kimdir? Kâfirlerin yeri cehennemde değil mi?” (Zümer suresi 32)

Dönem dönem insanlar felaketlere duçar kalırlar.

Kendilerine gelen uyarıcılar neticesi de bu felaketlerden kurtulmaya yönelirler.

Günümüzde de insanlık kurtuluşa muhtaçtır.

Felaket ve musibetlerden kurtuluş ise yine insanların elinde olan bir şeydir. Tek yapılacak iş Hakk’a yönelmektir.

İKİNCİSİ: Allah’tan Gelen ve “İnsanların İradesi Dâhilinde Olmayan” Afetler, Deprem ve Musibetler:

Deprem ve tabii afetler genelde manada ilahi olarak bilinir. Geçmişten günümüze değin bu husus ilahi bağlamda değerlendirilmiştir.

Hatta Allah’ı inkâr edip başka şeylere tapanlar dahi tabii afetleri taptıkları ilahtan olduğuna inanırlar.

Yıldırımların çakmasını gök tanrısının kızması şeklinde algılayanlar olduğu gibi depremleri yer tanrısının kızması sonucu olduğuna inanlar olmuştur.

Burada üzerinde durulması gereken nokta; insanların bu olayları çözmekten aciz oluşlarıdır.

Kendi iradeleri dışında gelişen bu olaylara müdahale etme güçleri yoktur. Kulun, kendisine hükmeden dairede meydana gelen işlerde bir etkisi, bir rolü yoktur.

Bunların hepsini kulun hiçbir ilgi ve etkisi olmaksızın meydana gelmesini sağlayan Allah-u Teala’dır. Nitekim Allah (cc) şöyle buyurdu:

“Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musibet isabet etmez. Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya götürür. Allah her şeyi bilendir.” (Teğabün suresi 11)

Bu olayların neden oluşları hakkında da herhangi bir fikir yürütmek doğru olamaz.

Olduğu takdirde gayb’ten haber verme olmuş olur ki; gaybı bilen ancak Allah’tır.

Bundan dolayı deprem ve afetler hususunda ancak vahiyle gelen habere tabi olmak gerekir.

Bu Allah’ın bir “kaza” sıdır. (Kader ve Kaza meselesi ile alakalıdır.)

Bilim Depremi; yer altında var olan gazların, belli yerlerde yoğunlaşması ve yer kabuğunu kırarak çıkması sonucu meydana gelen olay diye tarif ederler.

Fay hatları çizerler ve o fay hatları üzerinde meydana gelecek olan depremler hakkında önceden haber vermeye kalkışırlar.

Bu konuda bilimin isabet ettiği elbette söylenemez. Dünyada o kadar deprem oluyor ki artık her taraf adeta fay hattı oldu.

İşi fay hatlarına havale etmek Allah (cc)’nın tabiata müdahalesini devre dışı bırakmaktır.

Diğer zaaf tarafı da gelecekten haber vermektir. Her ikisi de yanlıştır. Bu konu insanın ne iradesi nede bilgisi dâhilinde gerçekleşen bir olaydır.

Deprem, dünya üzerinde meydana gelen, ne zaman olacağı ve ne kadar süreceği önceden kestirilemeyen, Allah’ın insanlara gösterdiği fizikî hâdiselerden, ilahî afetlerden bir tanesidir.

Bu gibi olayları; “Tabii Afet”, “Vahşi Doğa”, “Fay Kırılmaları” gibi sözlerle Asli konumunun dışında düşünmeye sevk etmek Allah’ın gücünü ve tabiat üzerindeki hükümranlığını inkârcılığa çağrıştıran ifadelerdir.

İnsanoğlu şunu çok iyi kavraması gerekir; bu kainatı yoktan var eden Allah (cc)’dır.

Kâinata ne zaman ve nerede müdahale edeceği ise insanların bilgisi dâhilinde olmayan bir konudur.

Bundan dolayı da bu konuda fikir yürütmek yanlış olur. Nitekim Allah (cc) şöyle buyuruyor:

“Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O’nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.” (En’am suresi 59)

Kaynak: Facebook’ dan alıntıdır.

 


Tags:

 
 
 

Bir cevap yazın