ŞEYTAN, Kabristan ve Devlet-i İslam

Şeytan, Kabristan ve Devlet-i İslam

Bizleri yoktan var eden Rabbimiz Allah-u Teâla’ya sonsuz hamd’u senalar olsun. Salat ve selam olsun ölçümüz, örneğimiz, efendimiz, ilk Devlet Başkanımız Muhammed Mustafa’ya..

Bu gün torunumla birlikte bir Kabristanın yanından geçiyorduk. İstinat duvarı ile 4-5 metre yükseltilmiş olan yolun kaldırımından aşağıya baktığımda yeni açılmış ve belki birkaç saat sonra gelecek misafirini bekleyen bir kabir gördüm.

Resmini çektiğim bu kabir, düşünce dünyamda beni aldı ve bir yerlere götürdü.. O yerdeki duygu ve düşüncelerimi bu resimle bir arada sizinle de paylaşmak geçti içimden.

Bir hayatın bittiği ve “Yepyeni bir hayatın” başlayacağı bu mekânlar, Rasulullah (sas) efendimizin dediği gibi; “Kimileri için cennet bahçelerinden bir bahçe, kimileri için de cehennem çukurlarından bir çukur..” olacak..

Bunların “hangi sıfatlara sahip kişiler” olduğunu sanıyorum sizlerde biliyorsunuz.

Gelin şu soruyu birlikte soralım ve cevabını da yine birlikte bulalım.

İnsan ve hayatın öncesinde ne var? Sonrasında ne var? Öncesi ile sonrası arasında ne gibi bir alaka var?

Kuşatıcı bir bakış ve AYDIN BİR DÜŞÜNME ile insana ve hayata baktığımızda, bu iki faninin, İLLAKİ kendilerinden öncesini ve kendilerinden sonrasını ortaya koyan, kuşatan, sınırlayan bir güç, bir irade var.

Bu güç ve irade; ASLA, insan ve hayat gibi, ACİZ, SINIRLI ve MUHTAÇ olamaz.. Çünkü o zaman kendisi de KENDİSİNE SINIRLAR ÇİZEN bir başka “iradeye” muhtaç olurdu değil mi?

Yani bu mutlak güç ve irade; ASLA ACİZ DEĞİL, MUHTAÇ DEĞİL ve SINIRLANDIRILMIŞ DEĞİLDİR.

İşte bu “aciz olmayan, muhtaç olmayan ve sınırlı olmayan” mutlak güç, kuvvet ve kudret sahibi irade bizim Rabbimiz olan Allah-u Tealadır.. Ona sonsuz hamdu senalar olsun.

Bütün âlemlerin Rabbi ve bizim de Rabbimiz olan ALLAH (cc), kendi mülkünde tabir caiz ise ZERRE mesabesinde olan ve adına İNSAN/BEŞER denilen mahlûka, diğer mahlûkattan farklı olarak bir “akıl ve bir irade” verdi.

İnsan bu “akıl ve irade sayesinde” çok özel bir kabiliyete sahip oldu. Buna TEMYİZ yani “Ayırt Etme” kabiliyeti diyoruz.

Temyiz kabiliyeti hayvanlarda da var ama HAYVAN ile İNSANIN “Ayırt etme yani temyiz kabiliyetleri” farklı farklı çalışmaktadır.

Mesela eşek, öküz yada koyun, Rabbinin kendisine bahşettiği İÇGÜDÜLERİ ile ayırt ederken, insan; yukarıda da ifade ettiğim gibi “Akıl ve İradesi” ile ayırt eder..

Mesela yemyeşil yapraklarla dolu bir PATATES TARLASINA bu 3 hayvanın da girdiğini, otlandığını göremezsiniz.. Çünkü onlar içgüdüleri ile bu “Albenisi olan” yemyeşil yapraklarda kendileri için çok zararlı bir maddenin olduğunu ayırt edebilirler ve yemezler.

Şanı yüce Allah (cc) onlara bunu bahşetmiştir.

Hayvanları ya da “hayvanca yaşamayı arzu eden insanları” bir kenara bırakalım ve bizler, İSLAM FITRATI ÜZERE tertemiz doğan, tertemiz bir hayat yaşamak isteyen ve “Razı olunmuş bir kul” olarak Rabbinin huzuruna varmak isteyen Salih ve Saliha Müslümanlara dönelim.

Bizler bir insan olarak “dünyaya gelmeden önce” iki şey vardı: ALLAH (cc) ve ONUN KANUNLARI..

Mülkün mutlak sahibi olan Allah, tüm mahlûkatı yarattı ve onların her biri için, adedini ancak kendisinin bildiği sayıda KANUNLAR koydu.

İnsan ve onun dışındaki tüm mahlûklar, Allah’ın ortaya koyduğu kanunlara mutlak bir itaatle boyun eğerken, insanlık tarihinin daha başlangıcında şöyle bir süreç yaşandı.

İSRA SURESİ 61-65. ARASI AYETLERDE:

“Meleklere: Adem’e secde edin demiştik, İblis’in dışında hepsi secde ettiler. İblis: Ben, çamurdan yarattığın bir kimseye secde mi ederim ve dedi ki: “Şu benden üstün kıldığına da bir bak! Yemin ederim ki, eğer beni Kıyamete kadar yaşatırsan, pek azı dışında, onun neslini kendime bağlayacağım!”

Allah buyurdu: “Git! Onlardan kim sana uyarsa, iyi bilin ki hepinizin cezası cehennemdir. Tam bir ceza! Onlardan gücünün yettiği kimseleri davetinle şaşırt; süvarilerinle, yayalarınla onları yaygaraya boğ, mallarına, evlatlarına ortak ol, kendilerine vaatlerde bulun.

Şeytan, insanlara, aldatmadan başka bir şey vaad etmez. Şüphesiz ki benim (gerçek mümin) kullarım üzerinde senin hiçbir sultan / otoriten / meşru yetkili gücün olamaz. Vekil olarak Rabbin yeter.”

ARAF SURESİ 11 – 27. AYETLER ARASINDA İSE:

And olsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Âdem’e secde edin diye emrettik. İblis’in dışındakiler secde ettiler. O, secde edenlerden olmadı.

Allah buyurdu: Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir? (İblis): Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın dedi. Allah: “Öyle ise, in oradan Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık! Çünkü sen aşağılıklardansın” buyurdu.

İblis: Bana, (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver, dedi. Allah: Haydi, sen mühlet verilenlerdensin, buyurdu. İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki  ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.    

Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın dedi. Allah buyurdu: Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! And olsun ki, onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım.

(Allah buyurdu ki): Ey Âdem sen ve eşin cennette yerleşip dilediğiniz yerden yiyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın! Sonra zalimlerden olursunuz. Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedi kalanlardan olursunuz diye yasakladı dedi.

Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim diye yemin etti. Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara: Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? diye nida etti.

(Âdem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz. Allah buyurdu ki: Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar yerleşme ve faydalanma vardır.

Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve orada (diriltilip) çıkarılacaksınız. Ey Âdemoğulları Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takvâ elbisesi… İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi).

Ey Âdemoğulları Şeytan, ana-babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların velileri / dost ve yardımcıları kıldık..”

Sevgili kardeşlerim

İnsanlık tarihinin daha başlangıcında yaşanan bu süreç, sadece o günle sınırlı kalmadı.

Yukarıdaki ayetlerde söz konusu edilen “Erkek ve Kadını” yani Hz. Adem (as) ve Havva annemizi aldatan şeytan, o gün bu gündür ÜSTLENDİĞİ MİSYONU aynen işlemeye, tüm insanları özellikle de Müslümanları ALLAH’A ve ONUN KANUNLARINA İTAATTEN UZAKLAŞTIRMAYA devam ediyor.

Şeytan, bu misyonu eda ederken de kendisine yar ve yardımcı milyonlarca insanı “Özellikle de 21. YÜZYILDA” çok çok daha fazla bulabiliyor.

Niçin ve nasıl bulabiliyor biliyor musunuz?

Anlamak isteyen, biraz aklede bilen, taassup ehli olmayan ya da AT GÖZLÜĞÜ ile hayata, olaylara bakmayan her insan bu sorunun cevabını kendisi de bulabilir.

Hatırlarsanız yukarıda demiştim ki;

… Resmini çektiğim bu kabir, düşünce dünyamda beni aldı ve bir yerlere götürdü.. Bir hayatın bittiği ve “Yepyeni bir hayatın” başlayacağı bu mekânlar…

Her nefis ölümü tadacak ve onun için “dünya hayatı” bitmiş ve “kabir hayatı” başlamış olacaktır. Mahkemeyi Kübra’ dan, hesap gününden sonra ise “Cennet ya da Cehennem Hayatı” o kişi için söz konusu olacaktır.

Şu 3-5 günlük bu fani dünya hayatından “adı güzel, kendi güzel” bir insan geldi geçti. Adı, Muhammed Mustafa (sas)..

Malumunuz Onun (sas) Peygamberlik / Risalet sürecinin bir Mekke ve bir de Medine dönemi oldu.

Mekke döneminde, Ona (sas) ve Ashabına (Allah onlardan razı oldu) teşbih yerinde ise KAN KUSTURAN bir “Cahiliye Devleti / Düzeni” vardı.

Nedir “Cahiliye ( الجاهلية ), Cehl ya da Cehalet”? TDV İslam Ansiklopedisinde şu bilgiler var:

Sözlük anlamı itibariyle CEHALET; Cehl gibi “bilmemek, bilgi ve görgüden yoksun olmak” anlamında bir masdar olup isim olarak da kullanılır. Kur’an-ı Kerim’de dört ayette cehalet şeklinde, yirmi ayette de aynı kökten gelen muhtelif isim ve fiiller şeklinde geçmektedir.

Ragıb el-İsfahani CEHL’ lin üç değişik anlamından söz ederek “Nefsin bilgiden yoksun olması” şeklindeki ilk anlamın “kelimenin asıl manası” olduğunu ifade eder.

Diğer iki anlamı ise “Bir konuda doğru olanın tersine inanma” ve “Bir konuda yapılması gerekenin tam tersini yapma”dır (el-Müfredat, “chl” md.)

CAHİLİYE (cahiliyye) kelimesi şekil bakımından ism-i mensub veya yapma (mec‘ul) mastardır. İsm-i mensub olarak “Cahile ait, Cahile özgü, Cahilce” gibi manalara gelen “Cahili” ve bunun müennesi olan “Cahiliyye”, sıfat tamlamaları içinde kullanılır.

Ancak İslâm’dan önceki dönemi ifade etmek üzere Kur’an ve hadislerde, diğer İslam literatüründe yaygın olarak kullanıldığı şekliyle “Cahiliyye, Cahil kelimesine “-iyyet” ekinin ilâvesiyle elde edilen yapma bir masdardır.

CAHİLİYE kelimesinin yer aldığı Maide suresinin 50. Ayetinde;

اَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَؕ وَمَنْ اَحْسَنُ مِنَ اللّٰهِ حُكْماً لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ

“Yoksa onlar CAHİLİYE DÜZENİNİ Mİ arıyorlar? İyi anlayan bir toplum için Allah’tan daha güzel hükmü olan kim vardır?”

denilerek İslâm öncesi döneme, o dönemin insanlar arasında farklı uygulamalarda bulunan haksız ve zalim idaresine dikkat çekilmektedir.

Değerli kardeşlerim bu tadımlık bilgileri niçin verdim biliyor musunuz?

Rasulullah (sas) efendimizin Mekke dönemi ile Medine dönemi arasında, toplum düzeni anlamında mukayese bile edilemeyecek bir oranda DAĞLAR KADAR fark vardı..

Aynen; “Kabir Hayatı” hakkında Rasulullah (sas)’ in ifade ettiği, “Kimileri için cennet bahçelerinden bir bahçe, kimileri için de cehennem çukurlarından bir çukur..” olacak sözü misali DÜNYA HAYATI ile KABİR HAYATI arasındaki fark ta yine DAĞLAR KADAR bir farktır.

Nasıl ki; Kabir hayatı ile “Yepyeni bir hayat..” başlamışsa, Medine’ye hicret ile birlikte, hem Rasulullah (sas) için hem de Ashabı Kiram (Ra) için de “Yepyeni bir hayat..” başlamıştır.

İşte MEDİNE’ deki bu yeni hayatın adı; bireysel, kitlesel, toplumsal, sosyal ve siyasal yönleriyle Cihan şümul İSLAM HAYATI’ dır.

Ey Müslümanlar ve özellikle de ey Davetçi gençler size sesleniyorum.. Şu noktayı “Asla çıkmamak üzere” kafanıza yerleştirin:

Rasulullah (sas) efendimizin toplumsal anlamda İSLAM HAYATINI başlatabilmesi, ANCAK VE ANCAK Medine’ de İSLAM DEVLETİ’ ni kurması ile mümkün olmuştur.

Böyle yapmasını, İSLAM SIFATINI TAŞIYAN bir Devlet kurmasını Ona (sas), Rabbi emretmiştir. Ve Medine’ de İslam Devleti’nin ilk Başkanı olarak Rasulüne (sas) Rabbimiz demiştir ki;

“Onların arasında Allah’ın indirdiği ile hükmet, sakın onların arzularına uyma. Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından bile seni saptırmamaları için, onlara karşı son derece dikkatli ol, sakın..” (Maide suresi 49)

Yine yukarıda demiştim ki; Şeytan, kendisine yar ve yardımcı milyonlarca insanı özellikle de 21. YÜZYILDA çok çok daha fazla bulabiliyor…”

Niçin ve nasıl bulabiliyor? Ne oldu, ne bitti de 21. YÜZYIL, şeytan için adeta bir ALTIN ÇAĞ oldu?

Hemen başımızı 20. Yüzyılda olup bitenlere çevirdiğimizde, tarihi bir “Siyasi Kırılma” ya şahit oluyoruz.

O da şudur;

Osmanlı İslam Devleti’ nin TARİH SAHNESİNDEN silinmesi, silinmekle kalmayıp İSLAM’A ve MÜSLÜMANLARA karşı emperyalist kâfirlerin, büyük bir savaş ve katliamlar başlatmasıdır.

Evet, şanlı İslam tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar bir TOPYEKUN SÜRGÜN, SAVAŞ ve TOPYEKUN KATLİAMLAR..

İşte bu sürgünler ve katliamlardan bazıları;

Balkan Müslümanlarının katliamları

Kırım Tatar sürgün ve katliamları

Ahıska Müslüman katliam ve sürgünleri

Kafkasya’daki büyük katliam ve sürgünler

Büyük Çerkes katliam ve sürgünleri

Doğu Türkistan katliam ve sürgünleri

Büyük Hindu katliamı ve Pakistan sürgünleri

Kuzey Afrika Cezayir sürgün ve katliamları

Filistin’in işgali, sürgünler ve İsrail katliamları

Bu listeye girenler sadece birkaç örnektir kardeşlerim. Bir düşünür demişti ki; ANNEN YOKSA, HİÇ KİMSEN YOK..

Temelini Medine’de Rasulullah (sas) efendimizin attığı İSLAM DEVLETİ, toprağın altındaki kökleri de kazınırcasına ORTADAN KALDIRILINCA, Dünya Müslümanları adeta ANNESİZ BABASIZ YETİMLER gibi kaldılar.

Tüm dünyada, her karış toprakta, Allah’a ve Rasulüne meydan okuyan, savaş ilan eden CAHİLİYE DEVLETLERİ, Cahiliye Düzenleri yani İslam dışı, ŞEYTANİ, Demokratik, Laik, Kapitalist Cumhuriyetler ve Kraliyetler kuruldu.

Bu nedenle, “İslam Devletsiz bir Dünya” yani 21. YÜZYIL, “şeytan ve dostları için adeta bir ALTIN ÇAĞ oldu..” dedim.

Hep birlikte bir kere daha şahit olduk ki; “İSLAM ASLA DEVLETSİZ OL MU YOR..”

Medine’ye hicret ile birlikte, nasıl ki hem Rasulullah (sas) için hem de Ashabı Kiram (Ra) için İSLAMİ BİR DEVLET kurmalarından dolayı “Yepyeni bir hayat..” başlamıştır,

O halde 21. YÜZYILDA yaşamakta olan Müslümanlar olarak bizler de, “Rasulullah (sas) efendimizin metodu üzere” yapacağımız bir çalışma ile “Yepyeni bir hayat..” başlatmak zorundayız.

Adına İSLAM HAYATI dediğimiz ve ALLAH’IN RAZI OLACAĞI bu hayatı YENİDEN BAŞLATMAK, ancak ve ancak İSLAMİ BİR DEVLET kurmakla mümkün olacaktır ey güzel insanlar..

Allah’ın Kitabı ve Rasulünün Sünneti içinde yer alan tüm hükümlerin TEKRAR “hakim, hakem ve hükümran” olması ve “İslam hayatının yeniden başlayabilmesi” SADECE VE SADECE İslami bir Devletin tekrar kurulması ile mümkün olacaktır..

Bu amaç, bu hedef yani Allah’ın razı olduğu, olacağı “İslami bir Devlet Kurma” dışındaki tüm fikri tartışmalar, münazara ve münakaşalar inanın GEYİK MUHABBETİ’ nin dışına çıkamayacaktır.

Mülkün sahibi ve âlemlerin Rabbi şanı yüce Allah (cc); Ecelimiz dolmadan, kabre girmeden önce, o gün Rasulüne (sas) ve Rasulünün Ashabına yardım ettiği gibi bu gün de bizlere yardım etsin.

Bizleri bu salih amele memur eylesin ve bizlere onu gerçekleştirmeyi, O devletin bir tebaası ve askeri olarak Moskova, Pekin, Paris, Berlin, Londra, New York surlarında Ebu Eyyub el Ensari (ra) gibi şehit olmayı ikram etsin..

Şu muhteşem ifadelere bir bakar mısınız?

“Allah’ın dostları için hiçbir korku yoktur ve onlar asla üzülmezler. Onlar ki iman edip Allah’a tevekkül edenlerdir. Dünyada ve ahirette onlara müjde vardır. Allah’ın sözü değişmez, işte büyük kazanç budur.” (Yunus suresi 62-64)

“Muhakkak ki, Rasullerimize ve iman edenlere hem dünya hayatında hem şahitlerin kalktığı O gün de (kıyamet günde, yardım edeceğiz) zafer vereceğiz.” (Mümin suresi 51)

“Allah içinizden iman edip de Salih amel işleyenlere vâad etti ki, kendilerinden evvel gelenleri nasıl yeryüzüne (İSLAMİ BİR DEVLET eliyle) sahip ve hâkim kıldıysa, onları da yine yeryüzüne sahip ve hâkim kılacaktır..” (Nur suresi 55)

Rabbimizin nusreti ve bizlerin de çok çok samimi gayret ve özverileri ile bir gün İSLAM DEVLETİ’ ni kurduğumuzda;

İslam ümmeti ve tüm insanlığı bu şeytanın ve dostlarının tasallutundan kurtaracak, şeytan ve onun yerli & milli işbirlikçilerini yer yüzünden silip atacağız bi iznillah..

“Ey Rabbim, bu makalemi okuyan, anlayan, benimseyen ve paylaşan tüm Müslümanlara, son nefeslerine kadar şahit, son nefeslerinde, özellikle de İSLAM DEVLETİ içinde şehit olmayı nasip eyle..”

Bekir Yetginbal – 10 Ağustos 2023


Tags:

 
 
 

Bir cevap yazın