Göz Göre Göre Geliyorum Diyen Erzincan Siyanür Faciası

Göz Göre Göre Geliyorum Diyen Erzincan Siyanürlü Toprak Faciası

Bizleri İslam ile şereflendiren Âlemlerin Rabbi, mülkün sahibi, Şanı yüce Allah’a sonsuz defa hamd olsun.

Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi en başta ölçü ve örnek Rasul Hz. Muhammed’in, ehli Beytinin, güzide Ashabının, İslam ümmetinin ve sizlerin üzerine olsun.

Evet, “Göz Göre Göre Geliyorummm..” dedi ve geldi.. Adeta “PERŞEMBE’NİN GELİŞİ, ÇARŞAMBA’DAN BELLİDİR” sözünü bir kere daha haklı çıkarırcasına geldi Erzincan’daki “Siyanürlü Toprak Kayma Faciası..”

Şanı yüce Allah’ın (cc) pak, tertemiz ve bereket dolu Erzincan toprağı, nasıl oldu da “SİYANÜRLÜ TOPRAK” oldu?

Buna kim ve niçin izin verdi, göz yumdu hatta teşvik etti? Ve bütün bunlar ne için ve neye karşılık oldu?

Bizim köylülerimiz asırlardır ekip biçtikleri, TOPRAK ANA adını verdikleri arazilerini, ahırlarında besledikleri büyükbaş ve küçükbaş hayvanların ORGANİK DIŞKILARI ile harmanladıklarında o toprak, “GÜBRELİ TOPRAK” adını alır ve çok çok bereketli olurdu..

Erzincan‘ın İliç ilçesindeki “Çöpler Altın Madeni” 2010 yılından bu yana ANAGOLD MADENCİLİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. tarafından işletiliyor.

ANAGOLD MADENCİLİK iki ortaklı bir şirket:

BİRİNCİ ve büyük ortağı ABD‘li “SSR MİNİNG.” Şirketin “Yüzde 80” hissesi bu ortağın.. Dünyanın dört bir yanında yatırımları bulunan “Küreselci emperyalizmin” en büyük ailelerinden birisi olan “Rothschild Ailesi” bu şirketin de sahibi..

İKİNCİ ve küçük ortağı ise ÇALIK HOLDİNG GRUBU’na ait olan “Lidya Madencilik.” Bunun ortaklık payı ise “Yüzde 20”

Şimdi gelelim, bu adını sanını 30-40 yıldır çokça duymaya başladığımız SİYANÜRLÜ TOPRAK nedir? Buna bir bakalım.

SİYANÜR, insan sağlığını çok çok tehdit eden, öldürücü etkiye sahip olan “Laboratuvarda üretilen” kimyasal bir maddedir.

Kimyacıların teknik ifadesiyle söylemek gerekirse SİYANÜR, siyano grubu, bir karbon ve ona üç bağlı azot içeren kimyasal bileşiklere verilen addır. Endüstriyel prosesler ile üretilmekte ve kullanılmaktadır.

SİYANÜR, en çokta nerede kullanılmaktadır biliyor musunuz? Genellikle madencilikte ALTIN ve GÜMÜŞ ARAMA, ÇIKARMA İÇİN kullanılmaktadır ve “İnsan sağlığını doğrudan etkileyen” çok tehlikeli bir maddedir.

Yoğun konsantrasyona sahip SİYANÜR, toprağa ve suya çok kolayca karışır ve Doğadan da hemen kaybolmaz.

Toprağa, yeraltı sularına ve dereler yoluyla nehir ve baraj sularına çok kolay karıştığı için de, MEYVE, SEBZE ve İÇME SUYUNDAN DOLAYI insan bünyesine de kısa sürede tesir eder.

Ölüme varan birçok hastalığa da yol açmaktadır SİYANÜR.. Bu nedenle ABD ve Avrupa devletlerinde SİYANÜR İLE ALTIN ÇIKARMA kesinlikle yasaklanmış ve “yapanlara ağır yaptırımlar” getirilmiştir.

Neredeyse binlerce yıldır topraktan altın çıkaran insanlar, bunu hiç çevreye, doğaya, insana ya da hayvanlara hiç zarar vermeden yapıyor ve kullanıyordu.

Rasulullah (sas) efendimizin “Altın ve ipek ümmetimin erkeklerine haram, kadınlarına helaldir.” (Ebu Davud, Libas, 12; İbn Mace, Libas, 19) sözü, ta o yıllarda bu Altın madeninin “çıkarıldığı, varlığı ve kullanımı” ile ilgili bilgi ve hükümdür.

Bugünkü teknoloji, “Uydular üzerinden toprak altındaki madenlerin yerini ve rezervi” rahatlıkla belirlerken, “Modern teknolojik maden çıkarmanın onlarca yolu ve imkanı” varken, Türkiye’ deki bu “İlkel Altın çıkarma yöntemi” ne ile izah edilebilir?

İçinde bulunduğumuz asırda, bunca devasa sağlık, çevre ve doğa zararlarına ve dahi şu hayran oldukları BATILI MEDENİ (!) DEVLETLERDE yasak olmasına rağmen;

Niçin Türkiye’de SİYANÜR İLE ALTIN ÇIKARMA serbest bırakılmış, hatta teşvik edilmiş, Altın çıkaracak sömürgeci kâfir şirketler ile onların “Yerli ve Milli (!)” ortaklarının bunu yapmasına GÖZ YUMULMUŞTUR?

Daha dün diyebileceğimi çok yakın bir tarihte yani 21 Haziran 2022’de SİYANÜR SU HAVUZU SOLÜSYON BORUSU patlamış, Jandarma tutanaklarına göre bu kimyasal, FIRAT NEHRİ ve çevreye yayılmıştı.

Bu nedenle maden şirketine cüzi bir miktar para cezası kesilmiş, faaliyetleri ise 88 GÜN durdurulmuştu.

Erzincan’ ın İLİÇ ilçesi uydu görüntülerine bakan herkes burada “197 Futbol sahası büyüklüğündeki” bu devasa SİYANÜRLÜ SU HAVUZU’ nu görebilir.

“Boru patlaması”, havuz zemininde oluşan ve “yeraltı sularına karışan sızıntılar” dışında, yaz aylarındaki “yoğun buharlaşma” nedeniyle, SİYANÜRLÜ BUHARLARIN oluşturduğu felakette ayrı bir çevre sorunudur.

Bu bir gaflet midir ihanet midir?

Bu sorunun cevabı çok çok basit.. “En ucuz, en ekonomik ve en karlı Altın çıkarma ve ayrıştırma” işi SİYANÜR ile yapılabildiği içindir.. Napolyon’un dediği gibi “Para, para, para..” dır işin özü..

Peki, Erzincan’lı canlar, Çevre, Doğa, Hayvancılık,  350 metre aşağıdaki FIRAT NEHRİ, SABIRLI DERESİ, bitişiğindeki İLİÇ BARAJI suları ne olacak? Maalesef bunlar hiç kimsenin umurunda bile olmamış?

Bu kadar büyük bir ahmaklık olur mu?

13 Şubat 2024 de bu facia olduktan sonra, “ertesi günü” olay mahalline koşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, canlı yayında şunları söylemişti:

“İlgili kurumlarımız konuyu anbean takip etti. Yabancı bir şirketin operatörlüğünde devam bir maden burası. İlave izinlerini almış bir maden.

Denetimleri de yakinen takip edilen bir maden.. Son denetim Ağustos 2023’te yapılmış. Denetimlerde “dün olan bu kazaya ilişkin” herhangi bir bulgu yoktu..”

Olaydan bir hafta ortaya çıkan yeni yeni bulgular adeta “bakan beyi yalanlayan”, denetimlerde görmezden gelinen yada “DENETLENMEDEN DENETLENDİ DENİLEN” korkunç bir şeyi ortaya çıkardı..

Peki, ne idi bu bulgular?

Gelin birlikte konu ile ilgili “hem TV de seyrettiğim hem de medyada okuduğum” O korkunç bulguları bir kere daha okuyalım ve tarihe bir not da biz düşelim.

Açıklamalar şunlardır:

Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) HEYELAN UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ’nden (kısa adı UYGAR) bilim insanlarının yer aldığı heyet, Erzincan‘ın İLİÇ ilçesinde 9 işçinin, kayan SİYANÜRLÜ TOPRAĞIN altında kaldığı Altın madeni sahasında, “LİDAR teknolojisine sahip insansız hava aracı ile” 3 boyutlu verilerin, sayısal analizlerin yer aldığı bir ölçüm ve incelemeler yaptı.

Bu inceleme sonuçlarına göre; ‘LİÇ YIĞINI’ yüksekliğinin “kontrol edilebilir seviyenin çok çok üzerinde” olduğu tespit edildi. (LİÇ YIĞINI, Siyanürlü toprağın kamyon kamyon üst üste yığıldığı toprak demektir. BY)

UYGAR Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hakan Ersoy;

“Dünya literatüründe, maksimum 150 metre olan ‘LİÇ YIĞINI’nın burada 257 metreye ulaştığını tespit ettik; bu inanılmaz bir rakam.. YIĞMA ŞEKLİNDE depolanan bir malzemenin 257 METRE YÜKSEKLİKTE OLMASI bizi çok ürküttü.

Bir de orada 100 metrelik vadi yüksekliği var, yani orada 350 metrelik Devasa bir piramit oluştu. (Türkiye’nin en büyük gökdelen binalarından birisi olan İSTANBUL SAPPHİRE tam 261 metre. BY)

Dünyada böyle bir ‘LİÇ YIĞININA’ hiç rastlamadık. Kontrol edilemeyen böylesi bir ‘LİÇ YIĞINI’ nda su içeriğinin çok çok fazla olması, üretim sahasındaki patlatmalara çok yakın bir noktada yığılması, bu felaketi de beraberinde getirdi” dedi. (Hürriyet gazetesi – 21 Şubat 2024)

Muhterem kardeşlerim ve Davetçi gençler

Bizleri de dehşete düşüren bu açıklamaları sizlerde okudunuz. Erzincan’daki BU SİYANÜRLÜ TOPRAK KAYMA FACİASI, göz göre göre “GELİYORUMMM” demiş mi dememiş mi?

Kamuoyu adına buradan soruyorum;

“PERŞEMBE’NİN GELİŞİ, ÇARŞAMBA’DAN BELLİDİR” misali, süratle gelmekte olduğu belli olan bu felaket ve facia olmadan önce, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı nerede idi?

Eski bakan Murat KURUM ve yeni Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı nerede idi? Bunların amiri, atayanı, patronu Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu gidişattan hiç mi haberdar edilmedi?

Peki, Kaz dağlarındaki SİYANÜRLE ALTIN ÇIKARMA operasyonlarına 10 YIL BOYUNCA direnen BERGAMA’lı köylüler ve halk gibi, Erzincan ve İLİÇ halkı –ki Sedat Cezayirlioğlu isimli kişi müstesna- nerede idi?

Soru çemberinin çapını biraz daha büyütelim; burada ve tüm Türkiye’de Batılı sömürgeci kâfirlerin şirketleri, “Yerli ve Milli (!) ortakları ile halen bile harıl gürül bu SİYANÜRLE ALTIN ÇIKARMAYA devam ederken, Türkiye’deki Müslümanlar ne yaptı?

Cevabını ben vereyim..

Çok yakında yine yapacakları gibi, “kan ter içinde koşa koşa” adeta yarış edercesine, “Demokrasiye, kapitalizme, sömürüye, başlarına bu felaketleri getiren tüm siyasi partilere % 85-90 oranında çok büyük bir katılımla yine DESTEK OLMAK İÇİN sandık başına gidecek ve “OY VERECEKLER..” 70 yıldır yapageldikleri gibi..

Aman ya Rabbi bu ne büyük gaflettir?

Bakın 1450 yıl öncesinden “Şanı yüce Allah (cc) yüce kitabı Kur’an ile” bizi nasıl uyarmıştı?

“Görmediler mi ki, onlardan önce yeryüzünde size vermediğimiz onca imkânı kendilerine verdiğimiz, gökten üzerlerine bol bol yağmur indirip (evlerinin) altlarından ırmaklar akıttığımız nice nesilleri helâk ettik. Biz onları günahları sebebiyle helâk ettik ve onların ardından başka nesiller meydana getirdik.” (En’âm suresi 6)

“Sizden önceki nice nesilleri, haksızlık ve kötülük yoluna saptıklarında yok ettik; hâlbuki peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişlerdi, ama onların iman edecekleri yoktu. Günah yolunu seçen toplulukları işte böyle cezalandırırız.” (Yunus suresi 13)

“Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde oranın şımarmış yöneticilerine (iyiye yönlendirici) emirler veririz; onlar ise orada günah işlemeye devam ederler, sonuçta o ülke helâke müstahak olur, biz de oranın altını üstüne getiririz.” (İsra suresi 16)

“Kendilerinden önceki nice nesilleri helâk etmiş olmamız onları hâlâ yola getirmedi mi? Oysa onların yurtlarında dolaşıp duruyorlar. Kuşkusuz bunlarda akıl sahiplerinin çıkaracağı dersler vardır.” (Taha suresi 128)

“Eğer biz onları o Kur’an’dan önce bir azap ile helâk etseydik mutlaka, ‘Ey Rabbimiz, Keşke bize bir peygamber gönderseydin de alçalıp rezil olmadan önce ayetlerine uysaydık’ derlerdi.” (Taha suresi 134)

“Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir.” (Şuara suresi 30)

Alnı secde izli güzel insanlar ve Davetçi gençler

Bekir amcanız ömrü boyunca bu güne kadar kalkıp ta KENDİ AYAKLARI İLE koşa koşa SEÇİM SANDIĞI başına gidip, KENDİ ELLERİYLE bu Demokrasiye, Laikliğe, Kapitalist sömürü düzenine bir kere bile OY VERMEDİ,Domuz eti yemekten çok daha büyük” olan bu GÜNAHI işlemedi Elhamdulillah.

Çünkü İslam’a göre bu amelin “Şer’i hükmünü” biliyordu. Kapitalizmin bir “Sömürü düzeni” olduğunun bilincinde idi.

100 yıldır ortaya çıkan tüm zulümlerin, bu bataklıktan kaynaklandığına tamamen vakıftı. Bu nedenle sürekli “İslam dışı her şeye, her zulme ve her zalime” elinden geldiği, dilinin döndüğünce karşı çıktı.

“Sebep & Sonuç Ekseninde” aynı Erzincan’daki SİYANÜRLÜ TOPRAK KAYMASI FACİASI gibi nice facia vahşetlerin, ülkemizdeki İSLAM DIŞI ANAYASA VE KANUNLARIN uygulanması ile “Direk bağlantılı olduğunun” da  tam farkında idi..

Çünkü Rabbimiz ne demişti? Bir kere daha “Hatırlayalım ve hatırlatalım” malum ayeti kerimeyi:

“Ey iman edenler, Eğer Allah’a (dinine) yardım ederseniz (dört elle sarılır sahip çıkarsanız), Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.” (Muhammed suresi 7)

Peki, bunun ZIDDI OLURSA ne olur?

“Ey iman edenler, Eğer Allah’a (dinine) YARDIM ETMEZ İSENİZ (dört elle sarılır sahip çıkmaz iseniz), Allah da size NE YARDIM EDER ve NE DE AYAKLARINIZI SABİT KILAR.” Çünkü bunu hak etmediniz ve buna müstahak değilsiniz der.

Aynen şu anda olduğu gibi..

Sen bu yaşına gelmişsin, 80-90 yaşına merdiven dayamışsın, bir ayağında çukurda, AMBULANS İÇİNDE, SEDYEDE sandık başına oy vermeye, HAKİMİYET KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR demeye gidiyorsun..

Hem de utanmadan sıkılmadan kalkıp bir de ALLAH YAR VE YARDIMCIMIZ OLSUN diyorsun.. Sen kendi nefsine zulmeden ”Ne kadar büyük bir ZALİMSİN” ama farkında değilsin..

Ne demiştim? Bataklık..

Ne ürer bataklıkta ya da Fosseptik çukurlarında? İnsana zarar veren unsurlar, sivrisinekler ve onların taşıyıcılığını yaptığı nice hastalıklar değil mi?

Dolayısıyla bütün bunlar ONDANDIR yani bu zulüm düzeni bataklığındandır.. Burada yeri gelmişken malumunuz olan hikâyemizi bir kere daha hatırlatalım. Niçin mi? Rabbimiz;

“Sen (yine de) öğüt verip hatırlat; çünkü gerçekten öğütle hatırlatma, müminlere yarar sağlayacaktır.” (Zariyat suresi 55) de dediği için..

Yeni tanıştığı arkadaşıyla sohbet etmekte olan adam, arkadaşına demiş ki:

“- Bu günlerde çok belim ağrıyor..” Arkadaşı ona cevaben: “- ONDAN dır” Demiş.

“- Gözlerim de artık iyi görmüyor.” Arkadaşı cevaben: “- O da ONDAN dır” Demiş.

“- Kulaklarım bitmek üzere çok zor duyuyorum.” Cevap yine: “O da ONDAN dır”

“- Uyku denen bir şeyim kalmadı.” “- O da ONDAN dır” cevabını alınca dayanamamış sormuş;

“- Arkadaş, belim dedim, ondan dedin. Gözüm dedim ONDAN dedin. Kulaklarım dedim o da ONDAN dedin. Uyku dedim hepsi ONDAN dedin. Allah için söyle, ONDAN, ondan dediği O şey nedir?”

Arkadaşı cevaben; “- 80 yaşındasın değil mi? Hepsi de İhtiyarlıktan dır..” Demiş.

Bu hikâyede olduğu gibi, ister içinde yaşadığımız bu topraklarda olsun, ister tüm İslam coğrafyası hatta tüm dünyada var olan tüm DEVASA PROBLEMLER, ZULÜMLER, FACİALAR, KATLİAMLAR olsun hep “Ondandır..”

“Peki, ondandır dediğin şey nedir Bekir amca?” diyenlere cevabım, Allah’ın gönderdiği hayat nizamı olan İSLAMİYETİN, arz üzerinde HAKİM, HAKEM ve HÜKÜMRAN OLMAMASINDANDIR..

Bu topraklarda ve tüm İslam âleminde Osmanlı İslam Devleti’nin yıkılmasından sonra, Müslüman halklar üzerine Demokrasi, Laiklik, Kraliyet ve Cumhuriyet fikir ve mefhumlarının akidesi olan Kapitalist akide ve nizamlar hakim ve hükümran kılındı..

Tüm batıl, sapık, insanlık dışı, adeta ZULÜM ÜRETME MAKİNASI olan bu Anayasa ve Kanunlar kâfirlerden ithal edildi, Müslüman halklara “Dipçik zoru ve idam üstüne idamlarla” tatbik edildi.

Ne zaman ki;

Müslümanların istek, azim ve gayreti, şanı yüce Allah’ın da buna mukabil yardımı sonrasında, İSLAM AKİDESİNİN amir bir hükmü ve gereği olarak İSLAM DEVLETİ tekrar kurulur, işte o zaman sadece Erzincan’ daki bu SİYANÜRLÜ VAHŞET ve KATLİAM bitmez, tüm İSLAM DIŞI UYGULAMALARA Allah’ın izni ve yardımıyla son verilir, verilecektir de inşaAllah..

Şimdi anladık mı niçin “Bu da Ondandır..” dediğimizi ey güzel insanlar? Her zaman söylediğimiz şeyi, burada bir kere daha “Gür bir seda ile” tekrar haykıralım:

İSLAM, ASLA BİR DEVLETSİZ OLMAZ..

BİR DEVLET TE ASLA İSLAM’SIZ OLMAZ..

“Ey Rabbim, bu makalemi okuyan, anlayan, benimseyen ve paylaşan tüm Müslümanlara, son nefeslerine kadar şahit, son nefeslerinde de o müjdelenen İSLAMİ DEVLET’ te şehit olmayı nasip eyle..”

Sevgi, saygı ve muhabbetlerimle kardeşlerim..

Bekir Yetginbal – 23 Şubat 2024


Tags:

 
 
 

Bir cevap yazın