Avrupa’ nın Yeni Darbe Hamlesi, Taksim Kıvılcımı
Avrupa’nın Yeni Darbe Hamlesi, Taksim Kıvılcımı
“İstanbul elbet bir gün fethedilecektir” müjdesiyle, Resulullah(sas) efendimizin, adını ağzına aldığı ve mücahitleri bu şehri fethetmeye teşvik ettiği şüheda diyarı İstanbul..
Hikmetini bilemediğimiz, ama Rabbimizin, ecelini bu topraklarda tamamlamasını takdir ettiği mübarek sahabeyi, Ebu Eyyub el Ensari (ra)’yi bağrında misafir eden güzel beldemiz İstanbul..
“İstanbul, rüyalarımın şehri, hayranlık duyduğum, aşık olduğum bir şehir..” demişti Adapazarı’nda yaşayan ve yeni tanıştığım bir genç kardeşimiz.
Ama gel gör ki bu gün, içinde bulunduğumuz şu 2013 Haziran ayında, Taksim Gezi parkı bahanesiyle başlatılan eylemlerle, bu güzel şehir üzerinde kara bulutlar dolaştırılmakta. 28 Mayıs’ta fitili ateşlenen ve çeşitli provokasyonlarla hızı arttırılmak istenen bu olayların gerçeği nedir ve perde arkasında kimler var?
"Perde arkasında kimler var.." sorusunun cevabını hemen ortaya koymak yerine, “konuyu konu üzerine bina etme üslubu” ile sizi ikna edecek bir yaklaşım ortaya koymak, umarım daha faydalı olacaktır.
Çünkü “eşyanın tabiatı” yani vakıaların anlaşılması, kavranması ve bu fikirlerin bir kanaat haline gelip mefhumlaşması bunu gerektirmekte.
Yani üç beş katlı bir binanın en üst katına çıkmayı amaç edinen kişinin tabiatı, birinci kat merdivenlerinin birinci basamağıyla işe başlamayı gerektirmekte değil mi?
Bu minval üzere olayları izah ederken, müsaadenizle size kuş bakışı bir bakışla, kısa bir tarih turu yaptıracağım.
Şanlı İslam tarihinin, Osmanlı İslam Devleti döneminde Müslümanlar, alemlerin Rabbi olan Allahu Teala’nın mutlak yardımlarıyla önce İstanbul’u, sonrada tüm Güney Doğu ve Doğu Avrupa’yı feth ettiler. Son durdukları yer Viyana kapıları oldu.
İşte bu nedenle Osmanlı İslam Devleti' ne kin ve düşmanlıkta İngiltere birinci devlet oldu. Diğer Avrupa devletleri de onun kuyruğuna tutunarak bu düşmanlıkta ona yoldaş oldular gardaş olsular..
Osmanlı’nın duraklama ve gerileme dönemleri sonrasında bu ulu çınar, eline baltasını alanlar ile çınar içindeki kurtçukların işbirliği sonucu, tam toprakla birleştiği yerden, büyük bir gürültü ile Avrupa devletlerince yıkıldı.
İşte cihanın karşısında tir tir titrediği, Devlet babamız Osmanlı İslam Devleti, sömürgeci kafirler tarafından çeşitli ayak oyunları ve işbirlikçileri eliyle katledilip yıkıldıktan sonra, “insanlar için çıkarılmış en hayırlı Ümmet” olan İslam Ümmeti babasız yetim kaldı..
Bu yetim Ümmete, gelen vurdu, giden vurdu. Tüm küfür milleti, ellerine tarihi bir fırsat geçirmiş olmanın aşkı ve iştiyakıyla, bu babasız yetim İslam Ümmeti’nin mallarını yağma etti, mülklerine el koydu, yetimlere defalarca tecavüz etti ve yüz binlercesini katletti.
Bir şarkı sözlerinde geçen ve baba hasretini dile getiren şu cümleler ne manidardır:
Yine efkarlandı gönlüm, sen gelince aklıma
Ne zaman dara düşsem, sen gelirdin yanıma
Sağ iken bilemedik, varamadım farkına
Ah babam sağ olsaydı, köşede otursaydı
Karlı bir dağ gibiydi, başımızda dursaydı..
Asırlarca dünyaya hükmeden, bir takım hatalarına rağmen, Allah’ın kitabı ve Resulü’nün Sünneti’ni yer yüzünde hakim kılan ve Cihad yoluyla, İslam Risaleti’ ni Avrupa’nın ortalarına kadar yayan bu ulu çınar, bu karlı dağ gibi devlet babamız Osmanlı, 1918 yılında yıkıldıktan sonra, tüm emperyalist kafirler, akbabalar gibi, bu babasız yetim Ümmetin üzerine üşüştüler..
Ne dalı kaldı ne kolu.. Gövdeyi de iç kurtçuklar zaten mahvetmişlerdi. Kala kala toprağın altında kökleri kalmıştı.
Sonraki dönem ise hepinizce malum.. Osmanlı yıkılması ile birlikte, “İslam’ın Yönetim Sistemi” yani "Hilafet" kaldırıldı, İslam düşmanı kafir Avrupa'nın dayattığı “Kapitalizm’in Yönetim Sistemi” yani "Demokratik Laik Cumhuriyet" kuruldu.
Peki daha sonraki yıllarda bu katiller, enkaza tüneyen tüm baykuşlar, İslam Ümmetine ne yaptı biliyor musunuz?
Hindistan & Pakistan katliamları, Kafkasya' da, Cezayir' de, Libya' da yapılan toplu katliamlar.. İsrail denilen çakma devletin kurulması ile birlikte Yahudilerin Filistin' de yaptığı ve hala da yapmaya devam ettiği katliamlar vs.
90’lı yılların başında, Balkanlarda, özellikle de Bosna’da yaşanan vahşet ve İslam düşmanı Batılıların katliamlarına hep beraber şahit olduk değil mi?
İslam düşmanlarının kini, öyle bir kin ki, Mostar köprüsünden bile onu yıkmakla intikam aldılar..
Bu kin, öyle bir kin ve nefret ki, 6 Aralık 1992 günü binlerce Budist Hindu, Hindistan'ın Uttar Pradesh eyaletinin Ayodha şehrinde bulunan 430 yıllık Babür Şah Camii'ne saldırarak, kazma, çekiç, baltalar ile bu tarihi mabedimizi yerle bir ettiler.
Avrupa' nın bu kin ve düşmanlığı, Avrupa karşıtlığı bir siyaseti benimseyen Erdoğan ve Partisini ABD ile işbirliğine yöneltti. ABD de Türkiye' deki siyasi nüfuzunun devamı için Erdoğan'ı iyi bir partner olarak kabul ediyor.
Erdoğan, Türkiye' nin menfaat ve maslahatlarının ABD ile ortaklık ve stratejik işbirliğinde ancak gerçekleşebileceğini düşünüyor, ABD' yi dost ve müttefik kabul ediyor.
Bu gün için üzerinde yaşamakta olduğumuz bu topraklarda, hatta dünyada, bir nizam olarak, bir devlet olarak artık İslam hakim, hakem ve hükümran değildir.
Türkiye' de şu son 10 yıllık dönemde, yürütmenin başı ve etrafındaki siyasi kadrolara, "Namaz kılmaları, Hacca gitmeleri, Eşlerinin tesettürlü olması vs. İslami görünen zahiri hal ve ahvalleri nedeniyle", ilk iktidar yıllarından itibaren halk tarafından büyük bir sempati ile bakıldı hala da bakılmakta..
Bu günlere geldiğimizde ise, Özal dönemi hariç, 80 yıllık kadroların yaptığı icraatlarla, Erdoğan hükümetleri dönemi mukayese edildiğinde, bu kadroların,10 yıllık iktidar dönemlerinde, halkın hoşuna giden ve maslahatına uygun olduğunu düşündükleri birçok icraatlar ortaya koymaları, özellikle Müslümanların Erdoğan' a yönelik sevgi ve muhabbetlerini daha da arttırdı.
Erdoğan karşıtları yani Avrupa' lılar ise, yıllarca ondan kurtulmanın yollarını aradılar ama bir çıkış yolu bulamadılar. Onu da Özal’ın akıbetine uğratmak istediler ama olmadı..
Seçimlerle atalım dediler olmadı.. Darbe yapalım dediler, darbeler yediler.. Suikast girişimlerinden de sonuca ulaşamadılar.
Avrupa kanadında yer alan Almanya, İngiltere, Fransa vs. devletlerin, İsrail ve hatta İran’ın “Erdoğan düşmanlıkları, adeta İslam düşmanlığı ile” özdeşleşti.
Asırlarca İslam Ümmeti’ne başkentlik eden bu kutlu beldemiz İstanbul ve hatta bir çok şehrimiz acaba “Bana ait olmayanı yakarım yıkarım, size de yar etmem” diyen Avrupa ile ABD' nin yani İslam düşmanlarının tepişme arenasına mı döndürülmek isteniliyor.?
İsrail Parlamentosu Knesset’in Dış işleri ve Savunma Komitesi Başkanı Avigdor Lieberman, İsrail TV'sinde yaptığı bir konuşmada; ''Türkiye'nin içişlerine müdahale etmeyle ilgilenmiyoruz ancak orada olan olaylardan ötürü olan sevincimi gizleyemem..'' dedi.
İbranice radyo ise yayınında ''Erdoğan devrilene kadar Türkiye'deki göstericilerin devam etmesi için dua ediyoruz'' diyerek kin ve nefretini kustukça kustu. (Kaynak:http://www.timeturk.com/tr/2013/06/11/israil-taksim-deki-gostericiler-icin-dua-ediyor.html)
Ey Taksim Gezi Parkında “Duran” ve “Kuduran” adamlar, Ey Avrupa devletleri ile işbirliği ve uşaklık yapanlar, vahşi sırtlanlar gibi saldıranlar.. Bu ne şiddet bu ne celal?
Peki bugün biz niçin bu hale düştük? Bu cüretkarlıkları nereden geliyor?
Aklınızda kalsın diye, bu hususu bir “Darbı mesel” ile izah etmek istiyorum. Yeni tanıştığı arkadaşıyla sohbet etmekte olan adam, arkadaşına demiş ki:
“Bu günlerde çok belim ağrıyor..” Arkadaşı ona cevaben: “Ondan dır” Demiş.
“Gözlerim de artık iyi görmüyor.” Arkadaşı cevaben: “O da Ondan dır” Demiş.
“Kulaklarım bitmek üzere çok zor duyuyorum.” Cevap yine: “O da ondan dır”
“Uyku denen bir şeyim kalmadı.” “O da ondan dır” cevabını alınca dayanamamış sormuş;
“Arkadaş, belim dedim, ondan dedin. Gözüm dedim ondan dedin. Kulaklarım dedim o da ondan dedin. Uyku dedim hepsi ondan dedin.
Allah için söyle, Ondan, ondan dediği O şey nedir?”
Arkadaşı cevaben; “80 yaşındasın değil mi? Hepsi de İhtiyarlıktandır.” Demiş.
Bu Darbı mesel de olduğu gibi, gelin şu içinde yaşadığımız topluma bir bakalım.
Osmanlı İslam Devleti’nin tarih sahnesinden silinmesi, İslam Nizamı’nın da tarih sahnesinden silinmesini beraberinde getirdi. Allah’ın ortaya koyduğu ve tatbikini farz kıldığı tüm nizamlar, yani İktisadi nizam, İctimai nizam, Hükmetme nizamı vs. nizamlar İslam Devleti'nin yıkılması ile birlikte adeta temeline dinamit yerleştirilip havaya uçurulan bina gibi bir anda yerle bir edildi.
Dolayısıyla fertler olarak, aileler olarak, toplum olarak ve devlet olarak, hatta bütün İslam Ümmeti, can damarımız ve hayat nizamımız olan İslam’ dan Demokratik Laik Cumhuriyet dönemindeki Eğitim siyasetleriyle “bilerek” uzaklaştırıldık.
İşte Taksim Gezi Parkına bilinçsizce katılan saf gençlerin kullanılması “Ondan dır”
İctimai yani sosyal hayatta yaşadığımız tüm dertler ve problemler de “Ondan dır”
İktisadi ve ekonomik ve siyasi olarak acısını çektiğimiz her bir şey de “Ondan dır”
Belki yüz satırlık problemler listesi yazsak ta hepsi de yine “Ondan dır”
Allah için söyle, Ondan, ondan dediği O şey nedir?” dediğinizi yine duyuyorum.
Cevap olarak diyorum ki: “Allah’ın kitabı ve Resulü’nün sünnetini tatbik eden İslam Devleti'nin, İslami sistemin arz üzerinden kaldırılmasındandır..”
İşte bundan dolayı, Rabbimiz bizden razı değildir ve işte bundan dolayı, ümmet perişandır, toplum perişandır, haliyle tüm insanlık perişandır.
Çünkü İslam Nizamını tatbik edin diye gönderen Allahu Tealadır.
“Ben dinimi(sosyal yaşantı sisteminizi) tamamladım ve din olarak sadece İslam’dan razıyım..”(Maide suresi 3. ayet).
Allah (cc) adildir. Onun Resulü Hz.Muhammed (sas) adil bir insandı.
Kur’an ve Sünnet kaynaklı İslam, Devlet eliyle ve hakkıyla tatbik edilirse; Adalet, lezzetine doyulmayan bir meyve olarak ortaya çıkar.
Cahiliye döneminin Ömer bin Hattab’ı, “zalim Ömer” olarak meşhurdu. Kendi öz kızını diri diri toprağa gömecek kadar bir zalim, bir zorba idi.
Ama İslam ile müşerref olunca, “Adil” sıfatı, onun ana sıfatı oldu değil mi?
Çünkü onu adam eden, onu “Adil bir şahsiyet” haline getiren İslam idi değil mi?
Çünkü o, şu ayeti kerimenin ne anlama geldiğini O çok iyi biliyordu:
“Yoksa siz, kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Sizden böyle yapanın cezası; dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise onlar, azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Allah, yaptıklarınızdan asla gafil değildir.”(Bakara suresi 85. Ayet meali)
Halife Hz. Ömer, Allah’tan çok, hem de çok korkan bir İslam şahsiyetinin sahibi idi.. O asla Allah’a, onun Resulü’ne meydan okuyan birisi değildi..
Evet, İslam ve Adalet, ayrılmaz bir ikilidir. İslam varsa Adalette vardır, İslam yoksa Adalette yoktur. İslam dışı her uygulama, adı “Zulüm” olan bir yavru peydah eder.
Bu nedenle Adil olmak isteyen herkes, İslam’a dönmek zorundadırlar.
Taksim Gezi Parkı ile Avrupa tarafından başlatılan kıvılcım, ormanı tutuştura bilirse, her şeyi yakıp yıkmaya devam edecektir. Hükümet denen itfaiye belki onu bu seferlikte söndürebilecektir.
Amacı, üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olan ve bu niyetle yola çıkan Avrupa körüğü, yangına hava üflemeye devam edecektir. Taki, ormanda ağaç kalmayıncaya kadar..
Ta ki, ABD menfaatleri ve siyasi nüfuzunu devam ettiren bu iktidarı devirip, Avrupa devletlerinin "menfaatlerini" sağlayacak yeni bir siyasetçiyi ve iktidarı başa geçirinceye kadar..
Avrupa' nın istediği gibi bir siyasetçiyi başa getirebilirlerse yani ellerine böyle bir fırsat geçerse bunlar, açık açık söyledikleri gibi, Başbakan Erdoğan’ı da, eski Başbakan Menderes’in akıbetine uğratmaya çalışacaklardır.
Taksim Gezi Parkını bahane ederek yeni bir darbe girişimde daha bulunan Avrupa, bu hamlesinde de başarılı olamaz ise ABD nüfuzunun kökünü kazımak için belki yakın bir gelecekte yeni bir takım siyasi ya da Askeri darbe girişimlerinde bulunacaktır.
Allah (cc) kendi menfaatleri için ülkemizi kan gölüne çevirmek isteyen Avrupa ve ABD' ye fırsat vermesin. Bizlere bir an önce aklımızı başımıza almamızı, İslam'a yönelmemizi ve İslami bir Devlet'e ulaşmamızı nasip etsin.
Ey Taksim Gezi Parkı ile başlatılan yangının içinde yer alan tabiatı saf ve temiz insanlar, artık teröre, vahşete alet olmaktan, dost sandığınız ama bize hep düşmanlık gösteren Avrupa’lılarca kullanılmaktan vaz geçin.
Birde en mükemmel yaşantı şekli olan İslam’ı araştırın, öğrenin ve onu hayatınıza bir uygulayın. Göreceksiniz ki, aslında gerçek ilaç, İslam imiş.
Kardeşiniz Bekir Yetginbal 20.Haziran.2013
Tags: Yayınlandı
2. Temmuz 2013 at 09:35
Bu çapulçuların niyeti belli.. Biz millet ve toplum olarak başbakanımızın arkasında dimdik
durmalı ve İslam Ümmetine yakışır bir toplum olma bilincini daima yaşamalı ve yaşatmalıyız.
Mehmet Akif Ersoy’un bir dörtlüğünü buradan paylaşmak istiyorum.
KİM DEMİŞ AVRUPA İNSANI MEDENİ
NE EDEP VAR NE HAYA ÇIRILÇIPLAK BEDENİ
EĞER MEDENİYET AÇIP SAÇMAKSA BEDENİ
DESENİZE HAYVANLAR ONLARDAN MEDENİ.
2. Temmuz 2013 at 15:36
Bekir hocam,
İslami bir bakış açısından konuları ele alıp güzelce değerlendirmişsin.
Olması gereken de tam da buydu aslında, eline ve yüreğine sağlık diyorum.
3. Temmuz 2013 at 20:12
Bekir abi
Çok güzel bir yazı.. Allah senden razı olsun.
9. Temmuz 2013 at 19:03
Bekir hocam
her zamanki gibi olayları olması gerektiği gibi yorumlamış. Derin düşünce
ve Aydın fikir. Rabbim istifade edenlerden eylesin. Allah senden razı olsun.