Ayetler ve Hadisler Işığında Eşler Arası Cinsel Hayat

Ayetler ve Hadisler Işığında Eşler Arası Cinsel Hayat

Yazan Esad Mansur

Kur’an-ı Kerim tefsirimize Nisa suresi 128 – 130 arasındaki ayetleri açıklamaya devam ediyoruz:

İslam’a göre bir kadın kocasının serkeşliği ve kendisinden yüz çevirmesi halinde ne yapmalıdır? Çözümleri nedir? Birkaç kadınla evlenmek midir?

Erkek ve kadın aralarını nasıl düzeltirler? Erkek nasıl hanımları arasında adaleti gerçekleştirebilir? Erkek karısını askıda kalmış gibi bırakabilir mi? Ondan kaç ay ayrı kalabilir? 

“Eğer bir kadın kocasının serkeşliğinden veya kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında bir sakınca yoktur. Sulh yapmak daha hayırlıdır. Nefisler bencilliğe ve cimriliğe meyillidir. Eğer iyilik yapıp Allah’tan korkarsanız, şüphesiz ki Allah yaptıklarınızdan haberdar olur.” (Nisa suresi 128)

“Ne kadar hırs ve özen gösterseniz de kadınlar arasında adalet yapmaya asla gücünüz yetmez. Öyleyse (zevcelerinizden birisine) tam şekilde meyledip de diğerini askıda kalmış gibi bırakmayın. Eğer ıslah edip, Allah’tan korkarsanız şüphesiz ki Allah mağfiret ve rahmet sahibidir (Nisa suresi 129)

Eğer birbirlerinden ayrılırlarsa, Allah onların her birini geniş lütfuyla muhtaç bırakmaz. Allah’ın lütfu geniştir, hikmeti pek büyüktür.” (Nisa suresi 130) 

 “Eğer bir kadın kocasının serkeşliğinden veya kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında bir sakınca yoktur. Sulh yapmak daha hayırlıdır. Nefisler bencilliğe ve cimriliğe meyillidir. Eğer iyilik yapıp Allahtan korkarsanız, şüphesiz ki Allah yaptıklarınızdan haberdar olur”

Bir kadın; “kocasının kendisine karşı serkeşlik göstermeye, kendisinden yüz çevirmeye ve daha önce harcadığı gibi ona harcamamaya başlaması halinde” kocasını artık kendisini istemediği anlaşılır.

Bu durum, “ya onun yaşlanmış olmasından, ya da artık eskisi gibi bir cazibeliliği olmadığı veya herhangi bir nedenden dolayı kocasına olan sevgisinin azaldığından veyahut artık kocasına eskiden olduğu gibi saygı ve sevgi göstermeyip bilakis çok çok kaba davranışlarından” dolayı olabilir.

Böyle bir durumda kadın; “bu durumu düzeltip kocasıyla sulh yapmaya, barışmaya çalışmalıdır. Bazı maddi istekleri azaltmaya, kendini ona beğendirmeye, cazibeliği artırmaya, davranışlarını düzeltmeye” çalışmalıdır.

Eğer kocası başka kadınlarla da evli ise “bazı gecelerde, hakkını feragat edebilir.” Zira bu sulh veya bu düzeltme, kocasından boşanmaktan daha hayırlıdır.

Zira ayette “Sulh yapmak daha hayırlıdır” dedi. Kadının kendi halini düzelterek, evliliğin devamı daha hayırlıdır.

Bazen kadın “hasta veya kısır olur, bazen erkek fazla çocuk istiyor fakat kadın fazla çocuk istemiyor veya yapamıyor” olabilir. Bu durumlarda da yine problemler ortaya çıkar ve erkek karısından yüz çevirir.

Bu durumu düzeltmek için de “ya kendisi kocasına itaat edip çocuk yapmalıdır, kısırsa veya kronik hastalığı varsa kocasının başka kadınlarla evlenmesi karşısında durmamalıdır.” Bu şekilde sulh yapmış, durumu düzeltmiş olur.

Normal olarak yaratılış gereği “kadınların belli yaştan sonra cazibeliği ve cima (cinsel ilişki) isteği de azalır veya çok yaşlanırsa bunlar tamamen yok olur.” Bu durumda kocası ondan yüz çevirir.

Şayet kocası, “kendisinden başka bir kadınla evlenmek istiyorsa, onun karşısında durmamalıdır. Yoksa ilişkileri hep gergin olacaktır veya bu iş boşanmaya kadar” gidecektir. Zira bir erkek yaşlansa da kadın gibi değildir, cimaya (cinsel ilişkiye) ihtiyacı kalır.

Bu durumlarda görüyoruz ki “kâfir veya fasık olan erkekler” hemen zinaya yönelirler. Onların karıları “bunu bildikleri halde” susarlar, çünkü kendileri için önemli olan “kocasının başka bir kadınla evlenmemesidir..”

Genellikle “batı kültüründen ve hadaretinden etkilenmiş olan kadınlar” işte bu durumdadırlar; “kocasının başka kadınla evlenmesini asla kabul etmezler” ama zina yapmasını da kabul eder, sineye çekerler.

Zira batıda bu durum çok çok yaygındır, sadece “kokuşmuş bu pis, rezil hayatlarının” ortaya çıkmasını istemezler, sanki aileleri “çok çok mutlu imiş gibi” göstermek isterler..

Oysa hiçbir mutlulukları yoktur, “hepsi yapay hareket ve yapay gülümsemedir.” Bu nedenle batıda, batılı çoğu insan “hep dost hayatı” yaşıyorlar, istedikleri zaman birbirlerini terk edip “hemen bir başkasını aramaya” başlarlar.

Aynı anda “İki kadına da bakmayı hiç istemezler, çünkü evlenip boşanmak çok masraflıdır”, bunu da açık açık ifade ediyorlar..

Ayrıca bugün, “Tüm dünyaya hürriyetçi Demokratik laik sistem” hâkim ve hükümran olduğu için bu problemler de arttı.

Sokaklarda ve her yerde kadınlar; adeta anadan üryan, açık seçik gezer, süslerini dışa yansıtır, televizyon, medya, internet gibi araçlarla kadını soyarlar, müstehcen resim, film ve dizileri gösterirler.. Erkek kadın karışımı; okullarda, dairelerde ve her yerdedir.

Bu şekilde “ahlaksızlık, fesat, aile bozukluğu” yayıldıkça yayılır, “karı koca kavgası ve boşanma oranı” artıkça çok artar.

İslam toplumunda ise; böyle şeyler olmadığı için, evlilikten amacın; nesli devam ettirmek ve erkek ve kadını bir yuvada toplayıp aralarında dayanışma ve yardımlaşma olduğu anlaşıldığı zaman fazla sorunlar çıkmaz.

Buna rağmen bir hakikattir ki; “biyolojik olarak bir erkek ile kadın arasında farklar” vardır.  

Erkeği ve kadını yaratan, içlerine içgüdüleri yerleştiren ve onların gerçek durumlarını en iyi bilen Allah (cc), “bir erkeğin dört kadına kadar evlenmesine” müsaade ederek pratik bir çözüm göstermiş ve şöyle buyurmuştur:

 فَانْكِحُوۡا مَا طَابَ لَـكُمۡ مِّنَ النِّسَآءِ مَثۡنٰى وَثُلٰثَ وَرُبٰعَ‌ ‌ۚ

“Hoşunuza giden ikişer, üçer ve dörder kadınlarla evlenin” (Nisa suresi 3)

Bu Nisa suresinin başlangıcında, daha önce bu ayetle ilgili yaptığımız önceki tefsire dönüp detayları oradan öğrenebilirsiniz.

Nisa suresi 129. ayette ise Rabbimizden buna işaret vardır;

“Ne kadar hırs ve özen gösterseniz, ‘kadınlar arasında adalet yapmaya..’ asla gücünüz yetmez”.

Bunun manasında “bir kaç kadınla evlilik” husus da vardır. 

Böylesi bir sulh, barışma veya düzeltme, eşinden boşanmaktan daha hayırlıdır. Ama insan nefsi bencil ve cimridir. Ayette “Nefisler bencilliğe ve cimriliğe meyillidir” diye geçti.

Kadın çok kıskançtır, bir başkasını asla istemez. Kocasının başka kadınla evlenmesini de istemez, bir başka kadın için harcama yapmasını da istemez ve tüm harcamaları sadece kendisi için yapmasını ister.

İnsanın “bencilliğe ve cimriliğe meyilli olması” nın asıl manası, “bu kabiliyete sahiptir” demektir. Fakat kendisi “İmanla ve Fikirle” kendini tedavi edip “bencil ve cimri” olmayabilir.

Ancak Allah’tan korkup iyilik yaparsa, yukarıda izah ettiğimiz gibi durumu düzeltirse, bencillik ve cimrilikten kurtulur. Takva veya Allah’ın korkusuyla, iyilik yapmaya davet eder.

Kadın Allah’tan korkup “kocasına karşı anlayışlı” olmalıdır, asla “bencil” birisi olmamalıdır.

Kendisi çok yaşlıdır veya hastadır veyahut kısırdır veyahut ta cazibesiz vs. dir.. Bu gibi durumlarda “kocasının başka bir kadınla evlenmesine” hiç itiraz etmemeli ve karşı durmamalıdır.

Eğer kadın genç ise, kocasına karşı “cazibesini arttırmak” üzerinde durmalıdır, kendini asla ihmal etmemeli, bilakis kendine çok iyi bakmalı, kocasının isteği şeyleri yerine getirmelidir.

Özellikle de kocasını sevindirmeye; bakımlı olmakla, ona karşı gayet güzel davranmakla ve ahlakını düzeltmekle kendini ona sevdirmeye çalışmalıdır.

Bu şekilde kocasıyla tüm ilişkisini, yeniden bir çeki düzenle düzeltip, güzel olarak devam ettirebilir. Zira “erkekleri en fazla etkileyen bu konulardan birisi” de budur. 

Rasulullah (sas)  şöyle buyurdu:

ما استفاد المؤمن بعد تقوى الله عز وجل خيرا له من زوجة صالحة إن أمرها أطاعته، وإن نظر إليها سرته، وإن أقسم عليها أبرته، وإن غاب عنها نصحته في نفسه وماله

“Mümin Allah’ın takvasını kazandıktan sonra (dünyadan) kazandığı en faydalı şey saliha kadından başkası değildir. Bu kadına emir verirse kendisine itaat eder, ona bakarsa kendisini sevindirir, yemin ettirirse doğru söyler, gıyabında onun ırzını ve malını korur.” [İbni Mace]

Rasulullah  (sas) şöyle buyurdu:

” إذا باتت المرأة هاجرة فراش زوجها لعنتها الملائكة حتى ترجع” (البخاري ومسلم)

“Kadın (kasıtlı olarak) kocasının firaşından (yatağından) uzak durursa (kocasıyla ilişkiyi reddederse), dönünceye kadar melekler ona lanet eder” (Buhari ve Müslim).

Kadın kocasıyla cima yapmayı (cinsel ilişkiyi) reddedip kocasından uzak durursa, “hep günah işler” ve bu yanlışından dönünceye kadar günah içinde kalır.

Ayrıca kadın kocasıyla cima yaptığı zaman “nafile namaz, oruç ve sadaka gibi sevap kazandığını” anlarsa durum farklı olur. İnsan şehvetini yalnız evlilik yolu ile tatmin etmelidir. Bu halde çok sevabı vardır.

Rasulullah (sas) şöyle buyurdu:

” وفي بُضع أحدكم صدقة. قالوا يا رسول الله! أيأتي أحدنا شهوته ويكون له أجر؟! قال: أريتم لو وضعها في حرام أكان عليه وزر؟ فكذلك إذا وضعها في الحلال كان له أجر” (مسلم)

“Biriniz karısıyla cima yapınca sadaka vermiş (sevap kazanmış) olur. Dediler ki; Ya Rasulullah, birimiz şehvetini giderirken sevap mı alır? Dedi ki; biriniz haram yolla giderirse günah üstlenmez mi? İşte helal yolla onu giderirse sevap elde eder” (Müslim)

Fazla çocuk yapmak sünnettir, bunun büyük sevabının var olduğunu anlarsa farklıdır.

Rasulullah (sas) şöyle buyurdu:

” تَناكحوا تناسلوا أباهي بكم الأمم يوم القيامة” (أحمد، ابن حبان، الشافعي)

“Evlenin ve çoğalın, kıyamet gününde sizinle övüneceğim.” (Ahmed bin Hanbel, İbn-i Habban, Şafii)

Salih çocuklar çoğaldıkça anne babaya “duaları ve iyilikleri” de çoğalır, İslam için hayır bir iş yaptıkça “çocukların sevaplarını alır” ama çocukların sevapları eksilmez.

“Eğer iyilik yapıp Allah’tan korkarsanız, şüphesiz ki Allah yaptıklarınızdan haberdar olur” (Nisa suresi 128)

Bu ayetteki hitap erkeklere de yöneliktir. Allah’tan korkup “eşlerine iyilik” yapmalılar. Allah’ın emrettiği şekilde onlara karşı davranmalılar.

Onlara saygı göstersinler, değer versinler, eziyet etmesinler, durumlarını iyice değerlendirerek “anlayışlı ve sabırlı” olsunlar. Eğer “onlardan nefret ederlerse” boşamasınlar, belki onların “bir hayrı” kendilerine dokunur.

Allah (cc) şöyle buyurdu:

 وَعَاشِرُوۡهُنَّ بِالۡمَعۡرُوۡفِ‌ ۚ فَاِنۡ كَرِهۡتُمُوۡهُنَّ فَعَسٰۤى اَنۡ تَكۡرَهُوۡا شَيۡــًٔـا وَّيَجۡعَلَ اللّٰهُ فِيۡهِ خَيۡرًا كَثِيۡرًا‏ ﴿۱۹﴾

“Onlarla (kadınlarınızla) marufla (tanındığı gibi) güzellikle geçinin. Eğer onlardan nefret ederseniz; umulur ki nefret ettiğiniz şeyde Allah birçok hayır takdir eder” (Nisa 19)

Daha önce bu ayetin tefsirinde dediğimiz gibi, erkek karısından nefret ederse onu hemen boşamaya kalkışmasın, belki bu kadın “kendisi için çok çok hayırlıdır.”

Olabilir ki ondan “salih evlatlar” gelebilir. Olabilir ki bir gün bu adamın “başına büyük bir musibet gelir”, karısı kendi yanında durur ve kendisinin adeta “tek yardımcısı” olabilir.

Belki bakarsın “bir sakatlık veya ağır hastalığa” uğrar, yine bu “nefret ettiği karısı” onun yanında durur ve ona yardım eder. Belki yaptığı işlerden, koşuşturmalardan dolayı karısı için fazla vakit bulamıyor, buna rağmen “karısı ona karşı sabreder ve ona hizmet eder.”

Böylece hikmet sahibi ve geleceği bilen Allah’ın dediği gibi “bu erkek o kadından çok hayırlar” bulur.

Erkek olsun kadın olsun, Müslüman Allah’tan korkup emrine uyarsa, birbirlerine karşı titizlikle Allah’ın emirlerini uygularlar ise, bu kendileri için pek hayırlıdır.

Allah (cc) onu bilir ve karşılığını verir. Bir zaman sonra birbirlerinden memnun olup mutlu olurlar, ahirette, cennette de beraber olurlar.

“Sevda bin Zima, Rasulullah (sas)’in eşlerinden birisi idi.  Kadın iyice yaşlanınca, efendimizin (sas) kendisini boşamasından korktu, O’nun eşi olarak kalmayı istedi. Bu nedenle kendi gecesini Aişe’ye verdi” (Buhari, Tirmizi, Ebu Davud).

Böylece bi iznillah “cennette onunla beraber, diğer eşleri gibi” çok güzel ve çok genç bir bayan olacaktır.

Ayrıca Allah (cc) “mümin erkeklere” direk hitap ederek; eşlerine karşı güzel davranmalarını, onlara hoş muamele yapmalarını, güzel giyindirmelerini, daima ter temiz olmalarını emretti.

Erkek karısından ne bekliyorsa, karısı da ondan aynı şeyi bekler. Ayeti kerimede şöyle buyurdu:

وَلَهُنَّ مِثۡلُ الَّذِىۡ عَلَيۡهِنَّ بِالۡمَعۡرُوۡفِ‌ وَلِلرِّجَالِ عَلَيۡهِنَّ دَرَجَةٌ ‌

“Erkeklerin kadınları üzerinde ne hakkı varsa, kadınlar da kocaları üzerinde aynı hakka sahiptirler. Fakat onlar üzerinde erkekler bir dereceye sahiptir”. ( Bakara suresi 228)

Bu derece ise; “erkeğin kadınından olan mesuliyeti ve ona nafakasını sağlamasıdır”, aynı anda kadının kocasına “hakkıyla itaat” etmesidir.

Rasulullah (sas) şöyle buyurdu:

“خيركم خيركم لأهله وأنا خيركم لأهله”

“En hayırlı olanınız ailesi için en hayırlı olandır. Ailesi için en hayırlı olanınız ise benimdir” (Tirmizi, İbni Mace )

Rasulullah (sas)  bizim için en güzel örnektir. O (sas), hanımlarına karşı çok güzel muamele yapıyordu; onlarla şakalaşıyor gülüşüyor, onları memnun etmeye çalışıyordu.

Gücü yettiği kadar “onların geçimlerini temin edip” harcıyordu, onlarla beraber oturup yiyor, içiyor, sohbet ediyor, aynı yatakta ve aynı battaniyede onlarla yatıyordu.

Onlar için temizleniyor, kokular sürüyordu, saçlarını tarıyor, hep temiz elbise giyiyor, dişlerini misvakla fırçalayıp temizliyordu v.s. Rasulullah (sas)’i güzel örnek edinmek bizlere de farzdır.

“Ne kadar hırs ve özen gösterseniz, kadınlar arasında adalet yapmaya asla gücünüz yetmez. Öyleyse (zevcelerinizden birisine) tam şekilde meyledip diğerini askıda kalmış gibi bırakmayın. Eğer ıslah edip, Allah’tan korkarsanız şüphesiz ki Allah mağfiret ve rahmet sahibidir” (Nisa suresi 129)

Bu ayet; kadın, kocasının serkeşliği ve kendisinden yüz çevirdiğine dair endişe ettiğini görürse, bu durumu düzeltmeye, Allah’ın emrini içeren ayetten sonra geldi.

İçerik olarak ise “birkaç kadınla aynı anda evlilik” bir çözüm olarak gösterildi. Nitekim yukarıda ifade ettiğimiz gibi “Allah bunu mubah kıldı.” Fakat kadınlar arasında mutlaka “adaletle muamele” yapılmalıdır. Şöyle buyurdu:

فَانْكِحُوۡا مَا طَابَ لَـكُمۡ مِّنَ النِّسَآءِ مَثۡنٰى وَثُلٰثَ وَرُبٰعَ‌ ‌ۚ فَاِنۡ خِفۡتُمۡ اَلَّا تَعۡدِلُوۡا فَوَاحِدَةً اَوۡ مَا مَلَـكَتۡ اَيۡمَانُكُمۡ‌ ؕ ذٰ لِكَ اَدۡنٰٓى اَلَّا تَعُوۡلُوۡا

“Size hoş gelen kadınlar ile ikişer, üçer ve dörder evlenin. Aralarında adaleti uygulayamayacağınızdan korkarsınız (endişe ederseniz) bir kadınla evlenerek  yetinin veya cariyelerle yetinin. İşte, haksızlık etmemeniz için en az bunu yapacaksınız.” (Nisa suresi 3)

Müslüman “iki, üç veya dört kadınla aynı anda evlenirse” onların arasında mutlaka “adaletle muamele” yapmalıdır. Adaletten maksat; aralarında “nafaka ve ilgilenmede” eşitlik uygulanması gerekir.

Kalbi sevgide “adalet yapmak” mümkün değildir, fakat “sevmediğini veya az sevdiğini göstermesi de” asla caiz değildir, hepsine de aynı ilgiyi göstermelidir.

Hz. Ayşe (r.a) şöyle dedi: “Rasulullah (sas) nafaka ve ilgi gösterme hususunda hanımları arasında adalet yaparken şöyle diyordu:

” اللهم هذا قسمي فيما أملك، فلا تلمني فيما لا أملك”

“Allah’ım malik olduğum güç budur, ama senin malik olup benim malik olamadığım güçten (sevgiyi kastediyor)  dolayı beni hesaba çekme” (Tirmizi, Nesai, Ebu Davud, İbni Hanbel, İbni Mace, Darmi)

Allah “kadınlar arasında adalet yapmaya asla gücünüz yetmez” derken sanki adeta “evet, sevgi hususunda adalet yapamazsınız..” deyip, yarattığı insanın durumunu onaylanıyor.

“Öyleyse (zevcelerinizden birisine) tam şekilde meyledip diğerini askıda kalmış gibi bırakmayın” diye emrediyor.

Birini çok severken diğerini asla “sevgiden mahrum” etmeyin.

Rasulullah (sas) Aişe’yi çok seviyordu, fakat diğer hanımlarını asla “sevgiden mahrum” bırakmadı, her hanıma mutlaka bir gece ayırırdı, aynı ilgi ve merhameti hepsine de gösterdi. 

Kalbi daha fazla Aişe’ye meyilli iken bile, ister yaşlı olsun ister olmasın diğer hanımlarını asla ihmal etmedi, onları askıda kalmış gibi bırakmadı.

Bir adam “tek kadınla da evli olsa” asla onu ihmal edemez, onu “adeta askıda unutulmuş” gibi bırakmaz, ya normal “evli erkek & kadın ilişkisi” kursun ya da onu boşasın. Onu hep “cezalı gibi, askıda kalmış gibi bırakmak” asla caiz değildir.

Daha önce tefsir ettiğimiz Nisa suresi 34. Ayette: Bir kadın “serkeşlik gösterip kocasına itaat etmez ise”, adam onunla oturup, konuşup arayı düzeltmeye çalışır, şayet yine dinlemez, itaat etmez ise onunla “belli bir müddete kadar” yataktan ayrılır. 

Daha önce tefsir ettiğimiz Bakara suresi 226-227 ayetlerde “karısıyla ilişki kurmamaya yemin edenlere”, yani adeta ilişkiye nokta koyanlara en fazla 4 ay müddet vardır diye belirtilmişti..

Bir koca, daha fazla kadını asla böyle “askıda kalmış gibi” bırakamaz. Ya kadınla normal ilişki kurar ya da onu boşar. 

Bundan anlaşılan husus şudur: Bir adam karısına 4 aydan daha fazla ceza veremez.

“Eğer ıslah edip, Allah’tan korkarsanız şüphesiz ki Allah mağfiret ve rahmet sahibidir” (Enfal suresi 29)

Eğer Allah’tan korkarak, O’nun emrine uyarak ve nehyinden vazgeçerek durumu düzeltip, karısıyla normal ilişki kurarsa: Allah ikisini de affeder, üzerlerine rahmetini indirip, onlara hoş ve mutlu hayatlar hazırlar. Allah şöyle buyurdu:

مَنۡ عَمِلَ صَالِحًـا مِّنۡ ذَكَرٍ اَوۡ اُنۡثٰى وَهُوَ مُؤۡمِنٌ فَلَـنُحۡيِيَنَّهٗ حَيٰوةً طَيِّبَةً‌ۚ وَلَـنَجۡزِيَـنَّهُمۡ اَجۡرَهُمۡ بِاَحۡسَنِ مَا كَانُوۡا يَعۡمَلُوۡنَ‏ ﴿۹۷﴾

“Erkek olsun kadın olsun kim iman sahibi iken salih amel yaparsa, Biz ona hoş bir hayat hazırladık, mutlu yaşatacağız. Ahirette yaptığı güzel amellere karşı muhakkak ki ecirlerini vereceğiz” (Nahl suresi 97)

– – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – –

Şu makaleyi de okumanızı tavsiye ederim (BY)

AİLENİN TEMELİ CİNSELLİKTİR. AİLE KONUSUNDA

HÜKÜMETE VE STK’LARA AÇIK BİR ÇAĞRI

Yazan: Prof. Dr. Zeki Bayraktar
İstanbul Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi

Hükümetin “Aile konusunda” yeni bir çalışması varmış. İçeriği nedir, neleri kapsıyor bu çalışma bilemiyorum ama buradan “açık bir çağrıda” bulunmak istiyorum. (tabi bu çağrım aile konusuna duyarlı olduğunu söyleyen tüm STK’lar,  üniversiteler ve belediyeler için de geçerlidir);

Eğer aile konusuna gerçekten duyarlı iseniz, odaklanmanız gereken “İlk işlerden biri cinselliktir”.

Tamam, “eşler arasında iletişim”, “annelik, babalık”, “ailede huzur” vs gibi konular da önemlidir.

Ama bunlar; hem ‘’1’’ kategorisindeki cinselliğin yanına eklenen ‘’0’’ (sıfırlar) gibidirler, hem de ağırlıklı olarak yine cinselliğe bağlıdırlar.

Şayet cinsellik tatmini varsa, bu sıfırlar ailede mutluluğu artırır ama yoksa  yani cinsel yaşam tatminkâr değilse, “1” olmadığı için, bu “0” (sıfırların) da artık bir anlamı olmaz, hepsi nihayetinde yine sıfırdır.

İkiyüzlülüğü
bir kenara bırakalım; “bir ailenin temeli cinselliktir, cinsel hayatı sağlıklı tatminkâr olmayan bir çiftin” mutlu olması çok çok zordur. Hemen huzursuzluk başlar. Çatışmalar, aldatmalar ve boşanmalar yaşanır.

Yapılan tüm araştırmalar “evlilikte mutluluk için cinsel yaşamın” çok çok önemli olduğunu, hatta “mutluluğu garanti eden yegâne faktörün” eşler arasındaki “cinsel tatmin” olduğunu bize gösteriyor.

Eşler arasında “cinsel tatmin varsa” evlilikte mutluluk da %100 garanti oluyor.

Başka hiçbir şey (güzellik-yakışıklılık, eğitim, kariyer, para, mal-mülk, statü, çocuk sahibi olmak vs) tek başına asla mutluluğu garanti edemiyor ama “cinsel tatmin” tek başına mutluluğu garanti ediyor.

O halde artık daha neyi bekliyoruz?

Aile içi çatışmaların, aldatmaların ve boşanmaların ve hatta “kadına yönelik şiddetin, kadın cinayetlerinin en önemli nedenlerinden biri cinselliktir.”

Bu işe odaklanmadan asla aileyi kurtaramayız. Toplum olarak da ikiyüzlülüğü bırakalım artık; aileye bizim kadar kutsallık atfeden, ‘’kutsal aile, kutsal aile’’ deyip duran ama buna karşı “ailenin temel direği niteliğindeki cinselliği” de görmezden gelen, yok sayan, gerekli önemi vermeyen başka bir toplum yoktur.

Aile kutsal ise, aile toplumun temeli ise, “bir ailenin temel direği de cinselliktir.” O halde niye görmezden geliyoruz bunu? Ne uğruna? Din mi söylüyor bunu?

Hayır, bilakis bakın din/Kur’an; cinselliği Allah’ın ayeti olarak niteliyor ve eşlerin de ancak bu yolla “sükûn bulabileceğini” söylüyor;

وَمِنْ اٰيَاتِهٖٓ اَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجاً لِتَسْكُـنُٓوا اِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةًؕ اِنَّ فٖي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

“Yanlarında sükûn bulasınız (rahatlayasınız) diye sizin için kendi türünüzden eşler yaratması da O’nun ayetlerindendir. O aranıza sevgi ve merhamet de koymuştur. Bunda düşünen  toplum için (nice) ayetler vardır.”  (Rum suresi, 30/21)

Gördüğümüz üzere, Allah, ‘’sizi üreyesiniz diye eşler halinde yarattım’’ demiyor, ‘’birbirinizle sükûn bulasınız diye eşler halinde yarattım’’ diyor.. (Üremek bunun doğal bir sonucu olabilir ama bu şart da değil garanti de değil, ama sükûnet şart).

Sevgi, merhamet (saygı, empati) ve sükun… İşte size erotizmin temel 3 ilkesi. Ve Kur’an bunları bize iletiyor, hem de ‘’ayet’’ olarak niteleyerek.

Bu ayetteki “bedensel ve ruhsal rahatlamayı” ifade eden “teskin olasınız (li teskunû)” ifadesinin cinsel terminolojideki karşılığı ‘’orgazm’’ dır. (Orgazm; bedensel ve ruhsal rahatlama).

Biri Arapça, diğeri Latince, aradaki fark sadece bu, yoksa ikisi de aynı şey.  Ama bazı muhafazakâr tipler, ‘’teskin/sükûn’’ ifadesini kullanınca sorun görmüyor da (aynı anlama gelen) orgazm ifadesini duyunca yüzlerini buruşturuyorlar. 

Neden? Çünkü kitabî bir dine değil kültürel İslam’a mensuplar.. (bu tiplerin içinde ‘’kokuyu sünnet, parfümü mekruh’’ görenler olur, oysa bu ikisi de aynı şey, hatta bu tiplerin bir bölümüne göre cünüplük zinadan bile daha büyük bir haramdır, ‘’zina yapar ama asla cenabet gezmez’’!,  oysa cünüplük haram bile değil, sadece namaz için engeldir, yine “domuz etini yiyene gâvur..” der ama “her gün rakı içene” günah işlemiyormuş gibi bakar, vb gibi).

اُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ الصِّيَامِ الرَّفَثُ اِلٰى نِسَٓائِكُمْؕ

Kur’an, yukarıdaki ayetle ”Ramazan ayı gecelerinde” cinsel ilişki kurulamayacağını söyleyenlere karşı ‘’hayır böyle bir yasak yok’’ anlamında “Oruç gecelerinde kadınlarınızla refes (eşlerinizle ilişki kurmanız) haram değildir, helaldir, onlarla birleşin ve Allah’ın sizin için yazdığını (sükûnu) arayın” (Bakara suresi 2/187) diyen bir kitaptır.

Keza yine Kur’an, farklı ilişki pozisyonlarını günah görenlere karşı ‘’hayır öyle değil’’ anlamında,

نِسَٓاؤُ۬كُمْ حَرْثٌ لَكُم فَأْتُوا حَرْثَكُمْ اَنّٰى شِئْتُمْؗ وَقَدِّمُوا لِاَنْفُسِكُمْؕ

(yani Arapça Hars/ekim yerinden olmak şartı ile) Eşinize nasıl hoşunuza gidiyorsa öyle varın (dilediğiniz pozisyonda ilişki kurun) ve nefsiniz için ön hazırlıklar yapın” (Bakara suresi 2/223)

diyen,  yani dinsel mitleri/hurafeleri yok ettiği gibi, din veya kültür kaynaklı cinsel mitleri/hurafeleri de yok eden ve hatta eşler arasındaki ilişkinin sükûn amaçlı olması, sevgi ve merhamet barındırması gerektiğini,  –adetli günler hariç- oruç geceleri dâhil, dilenen, istenen her zamanda ve dilenen pozisyonda ilişki kurulabileceğini söyleyen hatta bunları emreden/tavsiye eden bir kitaptır.

O halde neden çekiniyoruz?

Bunları bildiren ayetleri okuyunca (tilavet edince) sevap kazanıyoruz da (bu tipler öyle düşünür) Allah’ın bu ayetlerdeki tavsiyelerini tatbik edince günahkâr mı oluyoruz? Haşa. 

Buradan açık bir uyarı ve çağrıda bulunuyorum; Cinsellik konusunda toplumumuzda çok büyük sorunlar var. Bunu bizler hemen her gün bunu yakinen müşahede ediyoruz.

Günümüzde cinsellik, aileyi iki kıskaç üzerinden tehdit ediyor; “biri serbest cinsellik, zina ve aldatmalar, diğeri ise bastırılmış, görmezden gelinmiş cinsellik..” Bu ikisi de yanlıştır ve ikisi de aileyi tehdit ediyor.

Toplumumuzdaki kadınların büyük bir bölümü, erkeklerin bencilliği, kadın cinselliğini bastıran kültürel kodlamalar, gereksiz muhafazakârlıklar, cinsel mitler/hurafeler, cinsellik konusundaki cehalet vb. gibi nedenlerle sükûn bulamıyor. 

Bu büyük bir dram ve büyük bir zulümdür.

Bedensel ve ruhsal olarak gevşeyemeyen (tatmin olamayan) bir kadın “ne sağlıklı bir eş olabilir ne de sağlıklı bir anne” olabilir.

Mutsuz, huzursuz, gergin, çatışmacı ve depresif olur, eşine ve çocuklarına karşı toleransı azalır, çatışmaları artar, ailede huzur kalmaz, aldatma ve boşanma riski çok artar vs.

Cinsel tatmin; evlilikte mutluluğu, evlilikteki mutluluk da cinsel tatmini artırır. Bu ikisi karşılıklı olarak birbirini  besler.

Eşler arasında ”cinsel tatmin yoksa” GÜNLÜK SORUNLARA ‘’Megafon’’ tutulurken, “cinsel tatmin varsa” bu sorunlara ‘’Susturucu’’ takılır. Eşlerin toleransı artar. Sorunları çok kolay çözerler.

Ama “cinsel tatmin yoksa” o yuvada artık “pireler deve yapılır, çatışmalar artar ve evlilik sarsılmaya” başlar.

Ülkemizde maalesef bu sorunları yaşayan “milyonlarca çift/aile” var. Ama çoğu da bunun hiç mi hiç “farkında” bile değiller.

Ülkemizde “cinsel işlev bozukluğu” erkeklerde %33, kadınlarda % 46-48 düzeyindedir. Yani toplumumuzdaki her 3 erkekten biri, her 2 kadından biri “cinsel işlev bozukluğu” yaşıyor.

Bu, evli çiftlerin en az yarısında “cinsel işlev bozukluğu” var demektir. Çünkü eşlerin birinde var olan “cinsel işlev bozukluğu” diğer eşte de bozukluğa neden olur ve bu çiftin cinselliği bozulur.

Örneğin erkekteki ereksiyon veya erken boşalma sorunları, kadında sükûnet sorununa neden olurken, kadındaki isteksizlik ve sükûnet sorunları da erkeğin cinsel işlevini/tatminini bozar.

Sonuçta erkek veya kadındaki bir sorun bu ailenin, bu çiftin cinselliğini bozmuş olur.

Evet, yukarıda ifade ettiğimiz gibi ülkemizde “bu sorunları yaşayan milyonlarca çift/aile” var. Kadınların çoğu bu yüzden gergin, mutsuz ve huzursuz ama sorunu “işte bu nedenle” yaşadığını fark edemiyor bile.

Çünkü kültür kadını, kadının cinselliğini baskılamış durumda.

Mutsuz kadınların çoğunda  birincil sorun bu iken (cinsel tatminsizlik, gerginlik) kadıncağız; sorunlarının çözümünü kalkıp bir başka şekilde yansıtarak bulmaya çalışıyor, çünkü en başta ya birincil sorununu fark edemiyor, ya da fark etse bile bunu dile getiremiyor. Kültür onu baskılıyor.

Ama ironiye bakın ki; bunu yapan (bu kültürü içselleştiren ve kuşaktan kuşağa aktaran) çevreler, aynı zamanda “Aileyi kutsayan ve aileyi kurtaralım..” diye “en çok bağıran” aynı çevreler!

Onlar da aileyi batıranlardan.. Ama şimdi “haydi gelin kurtaralım..” diye uğraşıyorlar! Daha doğrusu “bol ve boş slogan” atıyorlar.

Doğru çözüm ise maalesef onlarda hiç yok, çünkü çareyi “doğru adreste” aramıyor, sadece vicdanlarını rahatlatıyorlar, karanlıkta düşürdükleri iğneyi, kalkmış aydınlıkta arıyorlar,karanlığı aydınlatmaları gerekirken..

Hükümet eğer samimi ise artık bu işe bir el atmalı, üstelik bunun için kanun vs. yapmaya da gerek yok, önemli olan “bir irade göstermesi ve ilgili birimleri/kurumları” hemen harekete geçirmesi.

Korkmasın, bu konuda herhangi bir dirençle karşılaşmaz, çünkü “toplumun büyük bir bölümü  bu sorunu zaten görüyor ve içten içe yaşıyor, ifade edemese de bire bir yaşıyor.” Biz bunu her gün bizzat müşahede ediyoruz.

Bu nedenle yaşanan büyük dramlar “tahmin ettiğinizden, çevrenizde ve TV ekranlarında gördüklerinizden” çok çok daha yaygın ve derin.

Herkesin ama öncelikle bu konuda çalışan profesyonellerin -doktor, psikolog, aile danışmanı vb.- şu kitabımı okumasını tavsiye ediyorum.

Prof. Dr. Zeki Bayraktar / “BİLİMSEL VERİLER IŞIĞINDA SANSÜRSÜZ CİNSELLİK” (kitap maalesef şu anda piyasada yok ancak genişletilmiş 2. baskı haftaya çıkıyor inşaAllah, yeni ve güzel ilavelerle birlikte, tabii boyut ve hacim de artmış olarak)

KAYNAK: Anadolu ekspres com tr / hükümetin aile konusunda bir çalışması varmış


Tags:

 
 
 

Bir cevap yazın