Archive for Ocak 2017

 
 

İslam Devleti Hazine Gelir Kaynakları Şunlardır

İslam Devleti Hazine Gelir Kaynakları Şunlardır

Bizleri İslam ile şereflendiren şanı yüce Allah’a sonsuz defa hamd olsun. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi ölçü ve örnek Resul Hz. Muhammed’in, ehli beytinin, ashabının ve bunlara tabi olan tüm Müslümanların üzerine olsun.


Den ganzen Beitrag lesen…

Merkez Bankası Kimin? Halk Devletin Zannediyor

Merkez Bankası Kimin? Halk Devletin Zannediyor

Türkiye Cumhuriyeti devletinin ekonomisi ve mali yapısı içinde hayati öneme sahip bir banka vardır, o da TÜRKYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI A.Ş. dir. Resmi adından da anlaşılacağı gibi o bir şirkettir.

Her ne kadar “okumayı, araştırmayı sevmeyen milyonlarca insan” onu bir devlet kuruluşu sansa da işin aslı esası budur. Yani “Anonim Şirket” vasfına sahip ticari bir kurumdur.

Peki, Şirket nedir?

Şirket; İki ve daha çok kişi ya da kurumun sermaye ve çalışmalarını, bazen de yalnızca sermayelerini birleştirmeleri, ortak iş veya ticaret yaparak elde edecekleri kârı paylaşmaları ve ortaya çıkacak zararı da göze almaları şartıyla kurdukları ortaklıktır.

İkinci bir soru; Merkez Bankası A.Ş. nin nasıl bir “Ortaklık Yapısı” vardır, Ortakları kimlerdir, Hisse oranları nedir? diye merak ettim araştırdım sadece şu tadımlık bilgilere ulaşabildim:

30 Haziran 1930 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, “1715 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu” na göre kurulan ve 3 Ekim 1931 tarihinde ticari faaliyetlerine başlayan bu şirket, ikinci sorumuzun cevabını kamuoyuna tam olarak vermiyor.

Muzaffer Deligöz isimli bir şahıs “17.04.2008” tarihli bir dilekçe ile bu Banka’nın imtiyazlı ortakları olan yabancı banka, firma ve şahısların isimlerini “Bilgi edinme hakkı kanunu” yoluyla Merkez Bankasından soruyor.

Kendisine Merkez Bankasından gelen resmi antetli kağıda yazılmış cevabi yazıyı da internette yayınlıyor.

“Ankara, 14 Mayıs 2008” tarihli yazıyı bende internetten okudum. Resmi metnin 2.sayfası 4.maddesinde aynen şunlar yazılı:

“4- Diğer taraftan, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu hükümlerine göre “Özel yaşamın gizliliği” kapsamına giren bilgiler Bilgi Edinme Hakkı kapsamında bulunmadığından, Bankamız yıllık raporları veya bağımsız denetim raporlarında belirtilmeyen hissedarlarımızın isimleri üçüncü kişilere açıklanmamaktadır..”

Dönemin Hatay Milletvekili Mehmet Ali EDİBOĞLU, Başbakan Yardımcısı Ali BABACAN tarafından cevaplandırılmak üzere verdiği soru önergesinde; “Merkez Bankası’nın ortaklarının isimleri neden halktan gizlenmektedir?” diye sordu o da cevabını net bir şekilde alamadı.(11.04.2014)

Siyasetçilerin, siyasetin, ekonominin vs. “Yerli ve Milli” olmasının zaruretini bağıra çağıra anlatanlar ve devletin her türlü imkânı elinde olduğu halde bu konuyu açıklığa kavuşturmayalar, ister istemez halkın kafasında istifhamlar oluşturmakta.

Yada ortaya diğer hissedarların “Yahudi Rockefeller ve Rothschild aileleri” olduğu iddiaları atılmakta, bazı kesimlerde İngiliz tefeci ve bankerlerin, Fransız, İtalyan, Hollanda ve Kanada bankalarının ortaklar arasında bulunduğunu söylemekte..

Bütün bunların ışığı altında bu gizemli konu insana “Merkez Bankası’ nın Batılı Ortakları Hangi Devlet ve Şirketler?” sorusunun cevabını arama ihtiyacı hissettirmekte.

Düşünün ki ülkenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, reel faizin çok çok yüksek olduğuna dikkat çekiyor ve “Merkez Bankası’na müdahale yetkim yok ama ben de eleştirimi yapacağım. Halkın karşısında tokadı yiyen benim” deyip “şu faizi makul seviyelere çekin” rica ve çağrısını yapıyor ama adamlar “imam bildiğini okur” misali bildiklerini okuyorlar.

MERKEZ BANKASI’ nın web sitesinde “Banka Hakkında / Sıkça Sorulan Sorular / Kurumsal” bölümünde şu soruya şu ilginç cevap verilmiş:

BANKANIN UNVANI NEDEN “TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI”?

11 Haziran 1930 tarih ve 1715 sayılı Kanun (Mülga) ile Merkez Bankası “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” unvanı altında özel hukuk tüzel kişiliğine sahip ve özel sermayenin de katıldığı bir anonim ortaklık olarak kuruldu.

Bu düzenlemeyle “DEVLETTEN AYRI VE BAĞIMSIZ OLDUĞU HUSUSUNA” özel bir önem verildi.

Bu amaç çerçevesinde, Bankanın Kuruluş Kanunu tasarısında adı “Cumhuriyet Merkez Bankası” olarak öngörülmüşken, Türkiye Büyük Millet Meclisi Komisyonunda Uluslararası ilişkiler de düşünülerek “TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI” olarak değiştirilmesine karar verildi.

Bankanın “BAĞIMSIZLIĞINI VURGULAMA” amacı güdülerek “Türkiye Cumhuriyeti” ibaresine ve kısaltılmış şekli olan “T.C.” ye özellikle yer verilmedi.

Kanun koyucu tarafından “BU BANKANIN DEVLETE AİT BİR KURULUŞ; BİR KAMU KURULUŞU OLDUĞU İZLENİMİ VERECEĞİ ENDİŞESİYLE” bundan özenle kaçınıldı.

Halen yürürlükte bulunan 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 1. maddesinde de, “BU BANKANIN ANONİM BİR ŞİRKET VE ÖZEL HUKUK TÜZEL KİŞİLİĞİ İLE” ünvanı “TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI” olarak aynı şekilde korundu.

Değerli Müslümanlar

Son olarak, duyduğumda ve medyadan okuduğumda beni çok üzen bir husus daha var ki onu da burada ifade etmeden geçemeyeceğim.

O dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye’nin toplam 490 ton altınının 450 tonunun İngiltere’de emanette olduğunu, 40 tona yakınının da merkezde bulunduğunu söylemişti.

Devlete ve ümmete ait bunca altın ne zaman ve niçin İngiltere’ye emanet edildi bir bileniniz var mı?

İşte bunlardan dolayıdır ki, uzun tırnaklı pis ellerini gırtlağımıza yapıştıran, nefes borumuzu istediğinde acımasızca sıkıp, istediğinde biraz gevşeten emperyalist kâfirler, bizim ekonomik ve siyasi bağımsızlığa sahip bir İslam Devleti olmamızı asla istemiyorlar.

Ben burada sözü daha fazla uzatmayıp rahmetli Hasan Karakaya beyin 06 Haziran 2014 tarihli ve konumuzla da alakalı bir makalesi ile sizleri baş başa bırakmak istiyorum.

Kardeşiniz Bekir Yetginbal

– – – – – – – – – – – – – – – –

PARADAKİ SIR… NİYE “CUMHURİYETİ” DEĞİL DE “CUMHURİYET”?

Yazan Hasan Karakaya

Bugün, hiç de “ilgim olmayan” bir konuya, evet “faiz” ve “para” meselesine girmek istiyorum… Girmek istiyorum, çünkü Başbakan Tayyip Erdoğan ile Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı arasındaki “faiz tartışması”nın kökü, hem “çok eskilere” hem de “çok derinlere” uzanıyor.

Malûm; Başbakan Tayyip Erdoğan, Merkez Bankası’nın “faiz indirimi”ne gitmemesi üzerine şöyle demişti:

“Merkez Bankası bağımsızdır ama kanaat açıklamak da bir Başbakan’ın hakkıdır. Çünkü enflasyon yükselince vatandaş hesabını Merkez Bankası’na sormaz. Faizi yükseltirken 5 puan birden yükseltiyorsun, şimdi geliyorsun yarım puan indiriyorsun. Sen dalga mı geçiyorsun?” 

Ve eklemişti:

“Faiz yüksek olunca, enflasyon da yüksek oluyor… Çünkü faiz sebeptir, enflasyon neticedir… Bakın, enflasyon düşmüyor… Niye?.. Çünkü, faiz yüksek!”

İNGİLTERE’DEKİ TOPLANTI

Başbakan “faizin düşürülmesini” isterken, Merkez Bankası, buna niye direniyor?

Takvim’den Ergün Diler önceki günkü yazısında, Erdem Başçı’nın, yaklaşık 6 ay önce İngiltere’ye gittiğini… Orada “çok özel temaslar”da bulunduğunu… Görüşmelerde ana konunun “Türkiye” olduğunu… Yemekler yenildikten, kahveler içildikten sonra, Erdem Başçı’nın İngilizlere; “Siz hiç merak etmeyin, ben faizi asla indirmem” sözünü verdiğini iddia ediyordu.

“Faizlerin indirilmemesi”nde, bu “görüşme”nin ve bu “iddia”nın rolü var mıdır, elbette bilemiyorum.

Ama benim, “Merkez Bankası” ile ilgili “çok daha derin kuşkularım” var… Ve bu kuşkularımı da, “bundan 11 yıl önce” yani 2 Haziran 2003’teki Ayna’da dile getirmiştim.

Başbakan Tayyip Erdoğan, 31 Mayıs 2003’te yapılan TOBB Genel Kurulu’nda da, yine “yüksek faiz”den yakınıyor ve diyordu ki;

“Şu anda, piyasalardan sadece döviz toplamakla bu iş çözülmez… Aynı zamanda faiz oranlarını da düşürmeye mecburuz!” 

İyi de, kim düşürecek faizi?..

Elbette Merkez Bankası!.. 

CEBİNİZDEKİ PARAYA BAKIN!

İşte, bütün “yakınmaların adresi” olan Merkez Bankası’nı bu olay vesilesiyle merak etmiş ve o günlerde birkaç telefon görüşmesi yapmıştım…

“Uzman”ların bana söyledikleri şu olmuştu: “Madem Merkez Bankası’nı merak ediyorsun; işe, önce cebindeki kâğıt paradan başla!” 

Başladım…

Cebimdeki irili-ufaklı bütün “banknot”ları çıkarıp, serdim masanın üzerine…

Ve “bugüne kadar fark etmediğim”, belki sizlerin de fark etmediği bir şeyi fark ettim.

Bütün “kâğıt para”ların üzerinde, “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” yazıyordu!..  Dikkat edin; “Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası” değil, “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası!” 

İlk önce, bir “baskı hatası” olduğunu düşündüm!…

Ama, hepsi de “hatalı” olamazdı ya!..

Gerçekten “hata” değilmiş…

Bu durum, “Merkez Bankası’nın tarihsel gelişimi” ile ilgiliymiş…

Merkez Bankası, 1930 yılında çıkan bir kanunla karma yapıda bir anonim şirket olarak kurulmuş!.. Banka kurulduğunda “devletin payı” sadece “yüzde 15” imiş ve ilk isminde “Türkiye” ibaresi de yokmuş.

Banka kurulduğunda, hisseleri halka ilân ile satılan, “çok sayıda yerli ve yabancı ortağı olan karma yapıda bir anonim şirket” görünümündeymiş!… Bankanın adına “Cumhuriyet” kelimesi, o zamana kadar “para basma hakkı”nı elinde bulunduran Osmanlı Bankası’ndan farklı olduğunu ve “Cumhuriyet dönemi”nde kurulduğunu göstermek için konulmuş!..

Anlayacağınız; ilk kurulduğunda “Cumhuriyet Merkez Bankası” imiş!..

“Türkiye” ibaresi çok sonradan eklenmiş!

Ne var ki; “devlet payı”nın sadece “yüzde 15” olması ve “karma yapıda bir anonim şirket” özelliği taşıması dolayısıyla, bankanın adında yer alan “Cumhuriyet” kelimesine “devlete aidiyet”ini gösteren “İ” harfi ilâve edilmemiş!..

Sizin anlayacağınız; Merkez Bankası, “Türkiye Cumhuriyeti’ne ait” değil!.. “Türk Liraları”nı basıyor ama Türkiye Cumhuriyeti’ne ait değil!..

“Karma” yapıda, bir “anonim” şirket!..

İLK ORTAKLARI KİMDİ? 

1930 yılında “devlet payı”nın sadece “yüzde 15” olduğu Merkez Bankası’nda, “başka pay sahipleri” de varmış!..

Merak ettim, geri kalan “yüzde 85 pay” acaba kimlere aitti?..

Hepsi “yerli” miydi, yoksa “yabancılar” da var mıydı aralarında?..

Eğer varsa;

Bu “yabancı”lar “hangi ülke”nin vatandaşlarıydı ve “hangi din”e mensuptular?

Uzmanlar;  “Orada kal” demişlerdi.

Kalmıştım ama sormuştum:

“Devlet payı, hâlâ aynı oranda mı?..” 

Öyle ya; hâlâ “Cumhuriyeti” değil, “Cumhuriyet” yazıyor banknotların üzerinde!

“Hayır” demişti uzmanlar;

“Gerçi anonim şirket olma özelliği aynen devam ediyor ama, devletin payı epey yükseldi!” 

Yüzde 51’i Hazine’nin, yüzde 21’i de Ziraat Bankası’nınmış!..

Geri kalan “yüzde 28” kimin?..

Dedik ya;  “Anonim!”  Yani, irili-ufaklı herkesin payı var!..

Ve de;

“Merkez Bankası’nın kararları”nda; az veya çok, bu “ortak”lar da söz sahibi!..

Dolayısıyla;  “Yüzde 51 payı” olmasına rağmen, tek başına Hazine’nin sözü geçmiyor!..

Geçemiyor!.. Geçirtmiyorlar!..

HAZİNE’YE “KAPİK” YOK! 

Alın size bir “ilginçlik” daha…

“1211 Sayılı Kanun”la kurulan Merkez Bankası’nın “görev”leri arasında, “ülke ve hükümet menfaatlerini gözetmek” gibi bir ifade varmış!..

Ama, yakın bir zamanda çıkarılmış bu madde!..

Ne zaman mı?..

Kemal Derwish, ABD’den “ithal” edildikten sonra!..

Hani, Meclis’te IMF’nin dayattığı “15 günde 15 yasa” görüşmeleri vardı ya, işte o zaman!..

  1. Madde’nin, 25.4.2001 tarih ve 4651 Sayılı Kanun’la değiştirilen şeklinde, öyle bir ifade konulmuş ki; gel de dokun, dokunabilirsen Merkez’e!..

O madde, şöyleymiş:

“Bankanın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisi belirler…” 

Duruun, daha bitmedi!..

Merkez Bankası Kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair 25 Nisan 2001 tarihli ve 4651 sayılı bu Kanun’un 56. maddesi, 5 Kasım 2001 tarihinde yürürlüğe girmiş!.. Buna göre, Merkez Bankası, 5 Kasım 2001’den itibaren Hazine ile kamu kurum ve kuruluşlarına avans veremeyecek, kredi açamayacak bir hüviyete büründürülmüş!

Düşünebiliyor musunuz;

Merkez Bankası’ndaki “Hazine’nin payı yüzde 51”dir ama; Banka’nın Hazine’ye “avans” vermesi, ya da “kredi” açması engellenmiş!..

Böylece; bir anlamda “başına buyruk” bir hüviyete büründürülmüş banka!..

Bunu öğrenince, merakla sordum “uzman”lara:

“Bu durumda hiç mi müdahale edilemez Merkez Bankası’na?.. Ne yani, devletten bağımsız bir kuruluş mu bu?” 

“İşte” dedi;  “Olayın püf noktası, bu soruda!” 

Devam etti;

“Evet, Merkez Bankası özerktir, ama bağımsız değildir!.. Türk Ticaret Kanunu’na tabidir!.. Hazine; büyük ortak olarak; eğer bir sakatlık görürse, hesaplarını ibra etmeyebilir!.. Ya da olağanüstü kongre talebinde bulunur ve hesap sorabilir!.. Ama, her ne hikmetse, her kongrede ibra edilir bu hesaplar!.. Yani, aklarlar Merkez Bankası yönetimini!.. 

Hesap sormazlar!..”

HAZİNE’NİN PAYI YÜZDE 55

Haa, 1930 yılında, yani Atatürk döneminde kurulan ve o yıllarda “Devlet’in payının sadece yüzde 15 olduğu” Merkez Bankası, hep böyle mi kalmış?..

Elbette hayır!..

Devletin ana damarı olan Merkez Bankası’nda 1931’den 1970’e kadar Devlet’in yüzde 15, Devlet dışındakilerin yüzde 85 hissesi vardı… 1970’de Devletin hissesi yüzde 51’e çıkarıldı.

2002’de iktidara gelen AK Parti Hükümeti ise, “Devletin payı”“yüzde 55”lere çıkardı!..

Merkez Bankası’nda, Hazine ve Ziraat Bankası’nın dışında, başka banka ve kuruluşların “toplam yüzde 13 hisse”leri var… Hazine ve Ziraat’in toplam hisselerinin “yüzde 74” olduğu düşünüldüğünde, geri kalan “yüzde 12’lik hisse”nin “kimlere ait olduğu” bir “sır” gibi saklanıyor ve asla açıklanmıyor!.. O hisseler, “diğer” bahsinde geçiyor ama o “diğer”ler kimdir, belli değil!’

YÜZDE 12 KİMLERİN?

Bu “yüzde 12’de”; meselâ “İngilizler”in, ya da Rotschild veya Rockefeller ailelerinin payı var mıdır?..

Yoksa niye açıklanmıyor?..

Varsa niye açıklanmıyor?.

Gördünüz ya; “faizlerin yüksekliği”nden ve cebimizdeki “banknot”lardan yola çıkıp, nerelere geldik?

Doğrusu, bu “para denizi”nde kulaç ata ata yoruldum.

Ve sordum kendi kendime:

“Merkez Bankası bizim mi?” 

Bizimse; paraların üzerinden niye “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” yazıyor?

“Aidiyet” eki olan “İ” nerede?..

Ve ayrıca; “yüzde 55 pay sahibi” olmasına rağmen, Hazine, niye “hesap” soramıyor, “faiz”leri niye düşürtemiyor?..

Sözün özü;

“Özerk”liğin de ötesinde, “bağımsız” mı bu banka?..

Ya da; “kime, kimlere bağlı?”

Kaynak: Yeniakit Gazetesi

Kaynak http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/hasan-karakaya/paradaki-sir-niye-cumhuriyeti-degil-de-cumhuriyet-6354.html

Okumanın Önemi, İzlenmesi Gereken Yol ve Yöntem

Okumanın Önemi, İzlenmesi Gereken Yol ve Yöntem

Okumayı, araştırmayı ve sorularla bilgiye ulaşmayı seven bir kardeşiniz olarak derim ki sadece “Okumuş olmak için okumak” kişinin işi olmamalı.

Okuma yoluyla ulaşılmak istenen bir hedef, bu hedefin cinsinden fikirlere yönelmeli kişi. Okuyucu “rüzgârın uçurduğu tüy misali” oradan oraya savrulmamalı.


Den ganzen Beitrag lesen…

İran’la Nereden Nereye.. (İşte maske arkasındaki gerçek İran)

İran’la Nereden Nereye

Yazan Beşir Eryarsoy

1978’e kadar İran’ı sadece doğu komşumuz, şahlıkla idare edilen, Osmanlı ile çeşitli zamanlarda çeşitli vesilelerle savaşmış, Kasr-ı Şirin Antlaşması (17 Mayıs 1639) ile mevcut sınırlarımızın tespit edildiği bir ülke olarak biliyorduk.

Genç Osman Türküsü’nden hareketle zaman zaman Bağdat'ı işgal ettikleri, bundan dolayı Osmanlı ile aralarında savaş olduğu da konu ile alâkalı kültürel birikimlerimiz arasında yer alıyordu.


Den ganzen Beitrag lesen…

Sevgililer Gününde Sevgimizi ve Değerlerimizi Harcıyorlar

Sevgililer Gününde Sevgimizi ve Değerlerimizi Harcıyorlar

Kalpteki sevgi önce Allah ve Resulünden başlamalıdır. Zira sevgi olmadan iman olmaz, iman olmadan da itaat ve ibadet olmaz. Rabbimiz şöyle buyuruyor;

‘‘Resulüm de ki, eğer siz Allah’ı seviyorsanız hemen Bana uyun ki, Allah’ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.’’ (Ali İmran 31)


Den ganzen Beitrag lesen…

Evini Cennet Yapan Kadının 17 Özelliği

Evini Cennet Yapan Kadının 17 Özelliği

1) O, Firavun’un Sarayında Kendisine Cennetten Bir Köşk Kuran Asiye’nin Kardeşi Kadındır.

O kadın, peygamberinin ‘saliha’ dediği, ebedi cennet için fani olan ne varsa hepsini veren, villada, barakada, şehirde, köyde, zengin, fakir Rabbinin rızasını arar. Rabbinin vereceklerini kimsenin vaadine değişmez.


Den ganzen Beitrag lesen…

Hanımınızın Size Söylemeyip Anlamanızı Beklediği 7 Şey

Hanımınızın Size Söylemeyip Anlamanızı Beklediği 7 Şey

Erkeklerden bir çoğu kadınları anlamakta zorlanırlar. Yıllarca evli oldukları eşlerini bile…Bir dakika önce her şey mükemmel iken birden bebek gibi ağlamaya başlamıştır.

Bir konu hakkında şikâyet ettiğinde ve biz de sorunun çözümüne yönelik tavsiyelerde bulunduğumuzda yine de tatmin olmuyordur.


Den ganzen Beitrag lesen…

Nasıl Daha İyi Bir Müslüman Hanım Olabiliriz?

Nasıl Daha İyi Bir Müslüman Hanım Olabiliriz?

İslam’da, kadınlara uyması tavsiye edilen kurallar, bazen Batı’nın doğruluk ve eşitlik ölçütleriyle çatışıyor olabilir.

Ancak bu bizim bunlara uygulamayacağımızı gösteren bir neden değildir. Bununla birlikte, Müslüman kadınlara yapmaları söylenen her şeyin, sonunda kadınların yararına olduğu çok aşikârdır.


Den ganzen Beitrag lesen…

Kerbela: Nice Civanmertler Allah’ın Dinini Kanlarıyla Açıkladılar

Nice Civanmertler Allah’ın Dinini Kanlarıyla Açıkladılar (Tarih Şer’i Delil Değildir)

Yazan Mehmet Ali Kedicioğlu 

Evet, nice civanmertler ile Allah(cc), Dinini kullarına açıklamaya devam etmiştir.

Hilafet kaldırıldıktan iki nesil geçmesine, tüm imkânlar ile O’nun üstünün örtülmeye çalışılmasına rağmen, Hilafeti Ümmet’e açıklamaya ve ikame etmeye çalışanların bulunması da bunun delili değil midir?


Den ganzen Beitrag lesen…