Yılbaşı Gavur İşi
Yılbaşı Gavur İşi
Yazan Dr. Abdurrahim ŞEN
Allah Resulü (sas) Dar-ul beka ’ya göç etmeden önce ümmetinin başına gelecek felaketler hakkında bir takım haberler vermişti.
Bunların en çarpıcı olanı kuşkusuz Buhari’nin sahihinde geçen şu hadisi şeriftir:
“Hiç şüphesiz siz, kendinizden önceki milletlerin yoluna adım adım, karış karış, tıpatıp uyacaksınız. Öyle ki onlar keler (kertenkele) deliğine girseler, siz de girmeye kalkışacaksınız.”
Bunun üzerine sahabe Resulullah (sas)’e Hıristiyan veya Yahudileri ima edip etmediğini sorunca, Resulullah (sas) da sesini yükselterek, “ya kim olacaktı?” diye cevap vermiştir. (Buhari, Tecrid, 9/1410.)
Allah Resulü (sav)’in hadisi şeriflerinde beyan buyurduğu Hıristiyan ve Yahudi toplumları “taklid”, özellikle Tanzimat’tan bu yana, batılı paradigma ekseninde, önce düşünce dünyamızın, ardından da yaşam biçimimizin şekillenmesiyle sonuçlandı.
Bu şekillenme, neredeyse batılı toplumlarla -onların üretiyor ve bizim taklid ediyor olmamızın dışında- hiçbir fark bırakmayacak ölçüde bizleri aynileştirdi.
Özellikle son yüzyıllık batıya öykünme ve taklid etme maceramızın ardından geldiğimiz noktada, ümmetimiz kendi kimliğini, aidiyetini, medeniyetine ait kodlarını kaybetme ve nihayetinde de, kendisi olarak var olamama tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır.
İşte bu taklidin belirgin bir şekilde gün yüzüne çıktığı alanlardan birisi de, 1400 yıl İslam toplumu açısından, zamanın akışını belirleyen hicri takvimin yerine miladi takvimin benimsenmesi ve dolayısıyla 1 Ocak tarihinin yılbaşı olarak kabul edilmesi olmuştur.
Hıristiyan kültürü içinde özel bir yeri ve anlamı olan 1 Ocak tarihi yani yılbaşı, Müslümanların yaşadığı topraklarda da, tıpkı batıda olduğu gibi karnaval havasında kutlamalara dönüşmüştür.
Peki, nedir bu yılbaşı?
Hıristiyanlığı benimsemeden önce eski Roma’da putperest ayinlerinin en önemlilerinden birisi de, gücü sembolize eden “güneş tanrısı” Mitra’ya tapınmaktı. Güneş tanrısı Mitra’nın doğum gününün 25 Aralık olduğuna inanılırdı.
Romalıların M. IV. yüzyılda Hıristiyanlığı kabul etmelerinin ardından, din adamları ve kilise otoritesi, Roma’nın pagan kültürü içinde yer alan ritüelleri ve bayram günlerini benimsediler.
Eski Roma pagan kültürünün ürünü olan putperest ayin ve festivallere meşruiyet kazandırmak için, bunları Hıristiyan mitolojisi içinde üretilmiş ritüellerle ilişkilendirdiler.
Hz. İsa (as)’ ın doğumu hakkında net bir bilgiye sahip olmayan Hıristiyan din adamları, eski Roma’da Güneş tanrısı Mitra’nın doğum günü olarak kabul edilen 25 Aralık’ı Hz. İsa (a.s.)’ın doğum günü olarak kabul ettiler.
25 Aralık-1 Ocak tarihi, eski Roma takviminde Güneş Tanrısı Mitra’nın doğum günüyle, Saturnali festivalindeki “gündönümü” nün birleşimi olarak bir hafta süreyle kutlanırken, Batı Hıristiyanlarınca İsa Peygamber’in doğum günü kutlamasına dönüştürülmüştür.
Yılbaşı, Hıristiyanların dinlerini putperest kadim Roma kültürüne benzetme çabalarının sonucunda önem kazanmış bir gündür.
Kutsal algısını, yerin ve göğün yaratıcısı bir tek ilah olan Allah (cc)’dan alan Müslümanların, Ramazan ve Kurban bayram günlerinin dışında -hele pagan Hıristiyan kültürünün icad ettiği bir gün olan yılbaşına- bir başka güne özel bir kıymet ve değer atfetmeleri, hangi amaç ve niyetle olursa olsun caiz değildir.
Zira bu Allah Resulü (sas)’in şiddetle yasakladığı “benzeme” anlamına gelmektedir.
Resulullah (sas) şöyle buyurmuştur:
“Kim bir kavme benzerse onlardandır” (Ebu Davud/Libas: 4031)
Allah Resulü (sas) Medine’ye hicret ettikten sonra halkın kadim Fars uygarlığının etkisi ile Nevruz ve Mihrican günlerini kutladıklarını görmüş ve:
"Allah bu iki bayramınızı onlardan daha hayırlı iki günle değiştirdi: Kurban ve Fıtır (Ramazan) Bayramı." buyurmuş. (Ebu Davud, Salat, 245; Nesâî. Îydeyn, 1)
Sonuç olarak modern paradigma, Müslüman bilinci icad eden kodları, kendine ait olanla değiştirdi, yeni bir tarih algısı icad etti.
İnsanları karanlıklardan gerçek aydınlığa çıkartması için Allah (cc) M. VII. yüzyılda bir din göndermişken, “aydınlanma” yı 1789 sanayi devrimi/batı aydınlanmacılığı ile ilişkilendirdiği gibi, zamanın başlangıcını da, Hıristiyan pagan kültürünün ürünü olarak, miladi takvimin başlangıcı ile ilişkilendirdi.
Böylece bizler, batı merkezli icad edilmiş bu zaman algısı içinde, kendi kimliğini yitirmiş toplumlar olduk.
Miladi takvimin benimsenmesi ve bu takvimin başlangıcının yeni yılbaşı olarak kutlanması, hicri takvimi 1400 yıl kullanmış olan ve böylece zamana farklı anlamlar yükleyen İslam ümmetinin, kendi medeniyeti ile bağını koparmasının miladı olmuştur.
Unutmayalım ki bizler, kıblesi kutsal Mescid-i Aksa iken Mescidi Harama çevrilmiş bir ümmetiz.
Rabbimiz, dinlerini tahrif etmiş Hıristiyanlarla aynı kıbleye yönelmemize dahi razı değilken, nasıl olurda bizler,
Hıristiyan pagan kültürünün ürünü olan yılbaşını, takvimin başlangıcı olarak benimser ve o günü, kutlanması gereken bir gün olarak kabul ederiz?
İbn-i Ömer (ra)'den gelen bir rivayete göre Allah Resulü (sas) şöyle buyurmuştur:
"Bir kimse müşriklerin bayramlarına katılmak suretiyle onlara benzerse, o kimse kıyamet günü onlarla beraber haşr olunur." (Beyhaki, es-Sünenü'l-Kübra)
Ali-İmran suresinde Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
وَمَن يَبْتَغِ غَيْرَ الإِسْلاَمِ دِينًا فَلَن يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ
“Kim İslâm'dan başka bir dine yönelirse, o din ondan asla kabul edilmez ve ahirette hüsrana uğrayanlardan olur.” (Ali-İmran 85)
31 Aralık 2013 Salı
Tags: Yayınlandı