Ümmet’in Sırtındaki Fars Hançeri ve Dâhili Dostları

Tarihten bu Güne Ümmet’in Sırtındaki Fars Hançeri ve Dâhili Dostları

Yazan Hakan Cahit Çiftçi

İran, Hz Ömer'in Hilafeti döneminde Sad bin Ebi Vakkas komutasında Kadisiye' nin düşmesi ve ardından büyük gayretler sonucu tamamının fethedilmesiyle İslam’la şereflendi.

Sahabe'ye olan nefretlerini minberlerden haykıran mollaların ve laik Farisilerin, bu fetihten ötürü Hz Ömer' e ayrı bir düşmanlıkları ve garezleri vardır.

Aslında bu tarihi savaş, Farisilerin Türklerden önce İslam'a girdiklerinin de açık bir delilidir.
Hz Ömer döneminde İslam’ la şereflenen İran ile Abbasiler döneminde Şamanist kalıntılarıyla İslam’ a giren Türkler arasında o dönemde bir kıdem farkı muhakkak olacaktır.

Bu; dilde, edebiyatta, kültür ve sanatta, bürokrasi ve dini gelişimde kendisini çok hissettirmiştir.
Karahanlılar döneminde İslam kardeşi olan Türk ve Farisilerin, Selçuklu döneminde iyiden iyiye kültürel ithalata geçtikleri görülmektedir.

Öyle ki; Osmanlı İmparatorluğu'nun  divan yazışmaları 1. Murat dönemine kadar Farsça olmuş ve meşhur Divan Edebiyatı Farsça/Arapça dillerinin zenginliğinden doğmuştur.

Miladi 7. yy dan bu yana Anadolu üzerinde sürekli etkisini sürdüren İran, dini ve fıkhi alanda da etkin olmuştur.
Arapça kalması gereken Salat, Vudu, Savm, Mümin, Resul fıkhi terimleri Namaz, Oruç, Abdest Müslüman ve Peygamber ibareleri, Farsça telaffuz olarak değişmiştir.

Hz Osman döneminde başlayan tefrika ve iç karışıklıklar, münafık mihrakların etkisiyle bu Şia Akımı’ nı doğurmuştu.

15. yy kadar tehlikesiz Farisi etkileşimler devam etmiş, ta ki 13. yy da bir Safevi Tekkesi olan Sünni  Sufi  Akımı, “Şiiliği” kabul ettikten sonra hızla büyüyerek 1501 de Safevi Devleti’ nin kurulmasına yol açmıştır.

Safevi Devleti’ nin askeri ve siyasi kanadına destek verenler ise, Azeriler ve Türkmenler’ dir.
O güne kadar Sünni beyliklerle yönetilen İran, Şah İsmail' in bu toprakları fethi ile hızla Şiileştirme politikasına maruz kalmış, halkın karşı koymasına ise "Ben bu yola baş koydum" sözüyle cevap verip Şii fıkhını kabul etmeyen erkek, kadın ve çocukları kılıçtan geçirmiştir.

O günden bugüne Sünnilerle(nasibiler) sürekli akide savaşları ya da siyaseti içinde bulunan İran, 1979 İran İslam (şia)  Devrimi sonrası Ortadoğu ve Anadolu üzerinde Tevhid ve Vahdet bahanesiyle “Şiileştirme Mücadelesi” ne devam etmiştir.

Öyle ki bugün Türkiye'de İran'ı ve Şia'yı sahiplenen onları hem  kardeş hem de ümmetin bir parçası olarak telakki eden partiler, cemaatler, tarikatlar, dernekler, vakıflar ve kanaat önderleri bile bulunmakta.

Bu resmi örgütlere karşı İran'ın ve Şia'nın akide ve fıkıhta Sünni dünyadan oldukça farklı olduğunu örneklerle dile getirsek te, İran'ın siyasi ve ekonomik olarak bu örgütlere tahakküm sağlamasından ötürü söz dinletemiyoruz.

Hem de; Oniki İmam Meselesi, Hz Aişe' ye fahişe iftiraları, Muta gerçeği, Sahabelere sövgüleri, Hz Ömer'in katili Ebu Lulua' nın türbesini sahiplenmeleri, Hz Ali'yi ilahlaştırmaları, Kur’an'ın üçte biri kayıp demeleri, Mollaların Sünnilerin kanları ve malları helal fetvaları vermesi gibi birçok konuda ayrılığımız ayyuka çıkmış haldeyken..

Yine İran, siyasi olarak Nusayri Esed' e açık destek veriyor, Suriye de Sünni kıyımı yapıyor, ABD ve İsrail'le ile el altından anlaşıp danışıklı dövüş yapıyor.

Rusya ve Çin' in desteğini alarak Yemen, Irak, Suriye, Bahreyn'de Fars İmparatorluğu temellerini atmaya çalışıyorlarken, yine de Türkiye içinde parayla ya da algı ile susturulmuş dostları SP, Hüda Par, BTP, İslamoğlu, Alevi Dedeleri, Tasavvuf Tarikatları, birçok Dernek, Vakıf ve Sivil Toplum Örgütleri maalesef İran’ a sınırsız desteğini esirgemiyor.

Asırlardır Yahudi ve Hristiyanların Müslümanlar üzerindeki desise ve zulümleri yetmiyormuş gibi birde kendisini ümmetin bir parçası gibi gösterip, Ümmeti Muhammedi tarumar etmeye çalışan Şia ve onun dâhili ve harici bedbahtları türedi.

Bakınız bir Hadisi Şerifte Resulullah (sav) ne buyuruyor.

“Öyle ki Yahudiler taşların ve ağaçların arkasına saklanacak ama ağaç ve taş dile gelerek 'Ya Müslim, Ey Allah (cc.) kulu, Gel, bak benim arkamda bir Yahudi var, buraya gizlendi, benim arkamda, gel onu cezalandır diyecek. Sadece 'gargat' ağacı bunu söylemeyecek çünkü o Yahudi ağacıdır.” (Kitab-ul Fiten H. 2239)

Allah u Alem, bu büyük savaş bizden daha çok uzakta görünüyor.
Ve anlaşılan Gargat ağacı’ nın arkasında Yahudileri yalnız bırakmak istemeyen ağacın hemen arkasında Hz Aişe müfterileri, Ömer, Osman, Ebu Bekir düşmanları ve ABD'nin Ortadoğu'daki yeni jandarmaları da olacak.

Ve yine dünya zalimlerine Şuara suresi 227.ayeti ile  seslenmeye devam ediyorum:

"Zulmetmekte olanlar nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini bileceklerdir"    20 Nisan 2015

http://islahhaber.net/makale/tarihden-bugune-ummet-in-sirtindaki-fars-hanceri-ve-dahili-dostlari/

ÖNEMLİ BİR NOT: Konu ile alakalı aşağıdaki Link’te bulunan makaleyi de Mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum.

https://bekiryetginbal.com/ortadogunun-iran-emperyalizmi-ile-imtihani/


Tags:

 
 
 

Bir cevap yazın