TERÖR ve İslami Beldelerdeki Terörizm Üzerine

Terör ve İslami Beldelerdeki Terörizm Üzerine

Yazan Aziz Terzi

Terör kavramını en çok duyan, kullanan ve fiili hayattaki karşılığını en çok hisseden toplumların başında halkı Müslüman olan toplumlar gelir.

Şöyle bir düşünün bu kavramı duyduğunuz da hangi insanlar sizin zihninizden geçiyor, hangi coğrafyalar aklınıza takılıyor.

Bu soruya cevap aradığınızda, aklınıza gelenler büyük ihtimal bizim coğrafyalarımız ve bu coğrafyanın insanları olacaktır. Sizce bu çok garip bir durum değil mi?

Size düşünmeniz için bir soru sormak istiyorum.

Evet, can yakıcı bir sorun olarak karşımızda bir “terör” sorununu var. Peki, bu sorunu çözmek için ortaya çıkan aktörlere baktığınızda kimleri görüyorsunuz? Çözüm için ortaya atılan fikirlere baktığınızda hangi fikirleri görüyorsunuz?

Biraz düşündükten sonra karşınıza çıkacak cevap sizi gerçekten çok şaşırtacak.

Çünkü bu cevap, güya çözüm için siyasi liderlerin ayaklarına gittiği, randevu talep edip sıra beklediği sömürgeci batılı devletler ve onların fikirlerinden başka bir şey olmayacak.

Siz bu cevaba neden çok şaşırmalısınız biliyor musunuz?

Çünkü terörü finanse eden, Müslüman coğrafyalardaki siyasi hedeflerini gerçekleştirmek için adamlar devşirip bizim insanlarımızı katleden ve bu kan üzerinden, bizim, kendi siyasi ve politik hedeflerine rıza göstermemizi bekleyen devletler, bizim kapısına gittiğimiz bu sömürgeci batılı devletler de ondan.

Bu meseleye devam edeceğim ama size ilginizi çekecek bir bilgi daha aktarmak istiyorum.

Yaşadığımız son yüzyılda kullanıldığı anlamıyla “terör” kavramının dünya literatürüne nasıl girdiğini duyunca az önce söylediklerimin sizi daha da şaşırtacağını düşünüyorum.

Terörizm kavramının ilk olarak kullanılması, yer olarak Fransa’ya ve zaman olarak da Fransız ihtilali ve sonrasına dayanır.

1793 ve 1794 yıllarında Fransız ihtilali sonrası kurulan devrimci hükümetlerin yaptıkları uygulamalar ile dünya siyasi literatürüne girmeye başlamıştır.

Zaten İngilizce(!) bir kelime olan “terörizm” [kelimenin kökeninin bile bizlere bazı ipuçlarını çağrıştırması gerekir diye düşünüyorum] kelimesi “bir siyaset olarak terörün sistematik bir şekilde kullanılması” anlamıyla gene Fransız İhtilali dönemine denk gelir.

Şimdi size Fransız ihtilalinin önemli figürlerinden olan Maximilien Robespierre’nin terör ile ilgili bir değerlendirmesini aktarmak istiyorum.

Robespierre şöyle diyor,

“Halk hükümetlerinin dayanağı barışta erdem ise eğer, devrim içinde de hem erdem hem de terördür. Gerçekten de erdemin olmadığı yerde terör kıyıcıdır, terörün olmadığı yerde de erdem güçsüzdür. Terör tetikte duran, sert, yumuşama bilmez bir adaletten başka bir şey değildir.”

Tarih kitaplarının aktardığına göre Robespierre liderliğindeki hükümetler, yönetimleri boyunca siyasi muhaliflerini, diğer siyasi fikirlere sahip meclis üyelerini, birçok sivili hatta kendi üyelerini dahi katletmişlerdir.

O zaman şöyle bir çıkarım yaparsak yanılmış olmayız sanırım.

Terörizm kavramının ilk olarak ortaya çıkması ve uygulanması “Modern Batı”nın fikri ve siyasi temellerinin atıldığı Fransa’da ve hükümetler eliyle” bir devlet terörizmi olarak uygulanmıştır.

İşte, Batı hadaratının maya tuttuğu topraklar, işte Batı uygarlığının temelleri.

Siyasi amaçlarını gerçekleştirmek için terörizmi bir araç olarak ilk kullanan Modern Batı dünyası ve bu dünyayı temsil eden sömürgeci batılı devletler olmuştur.

Ve bu konuda da şu ana kadar liderliği kimseye kaptırmamışlardır.

Halen çeşitli perdelemelerle kendilerini saklayarak, bazen de saklanma gereği bile duymadan bu uygulamalarına aynen devam ediyorlar.

Belki konu daha iyi anlaşılır diye şöyle bir tespit yapmak isterim:

Terörizm; sömürgeci batılı devletlerin yakın/uzak siyasi hedeflerine ulaşmak için kullandığı en önemli araçtır.

Batılı sömürgeci modern(!) devletlerin bu konudaki kanlı ve pis tarihini buraya aktarmak ise bu sayfaların alabileceği bir şey değildir.

Zaten bunu ispatlamak için böyle bir tarihi aktarmaya da gerek olduğunu düşünmüyorum.

Çünkü bizler Anadolu olarak, Mezopotamya olarak, Biladuş Şam olarak, Kenan toprakları, Afgan toprakları, Çeçen toprakları olarak yani İslam Ümmetinin her bir parçası olarak bunun canlı şahitleri konumundayız.

Evet, on yıllardır Müslüman beldelerde yaşanan terörün asıl kaynağı İslam’a ve Müslümanlara düşman olan terör devletlerinin bizatihi kendileridir.

İslami beldelerde yaşanan tüm bu olayların arkasında bizatihi bu sömürgeci kâfir devletler vardır. Onların, çıkarlarından başka kutsal saydıkları bir kıymetleri ise yoktur.

Artık Ümmet olarak şu gerçeği topraklarımızdaki terörün asıl faillerine ilan etmemiz gerekmektedir.

İslami beldeler, artık sömürgeci kâfirlerin bir birlerine mesaj vermek için kanların heder edildiği bir yer olmadığı gibi İslam Ümmeti de duyguları istismar edilerek sömürgeci kâfirlerin kirli planlarının bir parçası olmayacaktır.

"Yakında bileceksiniz." Tekasur suresi 4.ayet meali

“Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaad de bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” Nur suresi 55.ayet meali

(Bu makale, İslam Haber Ajansı Genel Yayın Yönetmeni Aziz Terzi' nin, 25.04.2016 da Adana Medya Gazetesinde yayınlanan yazısıdır.)

http://www.adanamedya.com/teror-ve-islami-beldelerdeki-terorizm-uzerine-75853h.htm


Tags:

 
 
 

Bir cevap yazın