Şeytani Projelerin Paravanı 2023 Dünya Hükümet Zirvesi
Şeytani Projelerin Paravanı 2023 Dünya Hükümet Zirvesi
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’nin; Dubai şehrinde 13-15 Şubat 2023 arasında “2023 DÜNYA HÜKÜMET ZİRVESİ” (WGS/ World Government Summit) Adıyla bir Uluslararası Toplantı düzenledi.
Bu zirvenin, uluslararası toplantının, “Dünyaya gösterilen cicili bicili amacının dışında bir de KAMUFLE EDİLEN çok pis bir amacı” vardır.
Bu amaç; tüm insanlığın, özellikle de dünya Müslümanlarının “Hal ve İstikbalini” direk ilgilendiren, yani Rabbimizin Bakara suresi 205. ayette ifade ettiği “Yeryüzünü fesada vermek, EKİNLERİ tahrip etmek ve NESİLLERİ bozmak…” cinsinden ŞEYTANİ ve çok çok pis bir amaçtır.
Bu pis ve şeytani amacı TÜM ÇIPLAKLIĞI İLE deşifre etmek, ortaya koymak, toplumunu uyandırmak, tüm Müslümanların, özellikle de davetçi her Müslüman için “Hayati bir görev” dir.
Maalesef gel gör ki, Müslümanların belki % 99’ u, Davetçilerin de neredeyse % 97’si bu işin gafilidirler.
En basit örneğiyle, kamuoyunda etkin olan şu SOSYAL MEDYADA bile inanır mısınız bu 2023 DÜNYA HÜKÜMET ZİRVESİ hemen hemen hiç mi hiç söz konusu olmadı.
Sadece TV haber kanallarında, bu zirveye katılmak için program yapan ama 6 Şubat 2023 depremi nedeniyle bu zirveye gidemeyen, bir video mesaj gönderen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın;
“Bu afet uluslararası dayanışmanın önemini bir kez daha gösterdi. Kara gün dostluğunu unutmayacağız vs..” içerikli konuşması yayınlandı.
Bir hayati bir görev; bu görevi üstlenen er kişi için değil, “kadın & erkek” her kişi için “Hayat & Memat Meselesi” dir.
Kaç yüz yıldır ki İSLAMİYETİ bile “Hayat & Memat Meselesi / Ölüm & Kalım Meselesi” olarak görmeyen Müslüman gözlerin ve özlerin, böylesi hayati bir SİYASİ ve ULUSLARARASI toplantıyı “Hayat & Memat Meselesi” ekseninde ele alması elbette ki beklenemez.
Çünkü akide ile ve akide kaynaklı İslami fikirlerle, FİKRİ KALKINMANIN ne demek olduğunu ve dahi önemini maalesef Müslümanlar hala idrak edemedi ve kavrayamadılar.
Kardeşlerim, değerli Müslümanlar
Yukarıda demiştim ki; Bu zirvenin “Dünyaya gösterilen cicili bicili amacının dışında bir de KAMUFLE EDİLEN çok pis bir amacı” vardır.
Gelin öncelikle şu cicili bicili amaçlarının ne olduğunu, bu organizasyonu yapanların (WGS) World Government Summit isimli web sitesindeki “GÖREVİMİZ & VİZYONUMUZ” bölümlerinden bir okuyalım. Diyorlar ki:
GÖREVİMİZ:
Yeni Nesil Hükümetlere İlham Vermek ve Etkinleştirmek
Dünya Hükümeti Zirvesi organizasyonu, kurumları ve karar vericileri “daha iyi bir geleceği şekillendirmek için bilgiyle güçlendirerek dünyanın dört bir yanındaki vatandaşların yaşamlarını iyileştirmeyi” amaçlıyor.
Dünya Hükümeti Zirvesi, “hükümetlerin geleceğini şekillendirmeye ve dünya çapında ‘gelecek yeni nesil hükümetlerin’ gündemini belirlemeye adanmış tek küresel organizasyon” dur.
Bu zirve; “Ulusların karşılaştığı zorluklara yönelik en iyi uygulamaları ve akıllı çözümleri sergilemek ve değiş tokuş etmek için” benzersiz bir platform sağlar.
Kamu ve özel sektör liderlerinden oluşan geniş bir ağdan oluşur ve “Nihai hedefi, dünya çapında kalkınmayı ve refahı teşvik etmek olan ‘hükümet ve yenilikler’ arasındaki yıkıcı kesişimler hakkında toplu ve yaratıcı bir şekilde düşünmeleri için onlara ilham verir…”
VİZYONUMUZ:
“Geleceğin Hükümetlerini Şekillendirmek İçin Küresel Platform Olmaktır.
Dünya Hükümeti Zirvesi, ‘Gelecekteki hükümetleri şekillendirmeye adanmış’ küresel bir platform olmayı hedefliyor.
Liderler ve politika yapıcılar için, ‘yeni nesil hükümetlerin bugün ve gelecekte insanlığın karşı karşıya olduğu zorlukları çözmek için inovasyon ve teknolojiden nasıl yararlanabileceğini tartışmak için gündemi belirlemeyi’ amaçlıyor…”
Alnı secde izli güzel kardeşlerim
Cicili bicili amaçlarını ortaya koyan “Görev ve Vizyon” larını okudunuz.
Şimdi buna binaen de diyebilirsiniz ki; “Ya Bekir amca bunda ne var?” Hatta bazılarınız da “Bu aslında iyi bir şeye benziyor Bekir amca..” diyebilir de..
Yazımın sonunda işin aslının “göründüğü gibi” olmadığını ümit ederim ki sizler de görmüş olacaksınız inşaAllah.
Bu zirvenin “görünürdeki” düzenleyeni, Birleşik Arap Emirlikleri ve onun bu günkü Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayid Al Nahyan’dır.
Bu devlet ve bu zat “Asıl patronların” taşeronudur.
“Peki, asıl patron ya da patronlar kim Bekir amca?” diyenleriniz illaki vardır. Bunun cevabını vermeden önce birkaç ön bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Zirveye, 20 devlet ve hükümet başkanı, 250 bakan ve 10.000 iş adamının yanı sıra birçok hükümet yetkilileri, düşünce liderleri ve dünyanın en önde gelen nice Uluslararası uzmanlar katıldı.
Zirve; aralarında Cumhurbaşkanları, Bakanlar, Uzmanlar, Düşünürler ve “Geleceğin icat edici şahsiyetleri” nin de bulunduğu 300 Uluslararası şahsiyet, bugünün ve geleceğin kendilerince en önemli konularını tartıştı, 220‘den fazla oturuma ev sahipliği yaptı.
Oturumlara; BM Genel Sekreteri, Dünya Bankası Başkanı, DAVOS Dünya Ekonomik Forumu’nun Kurucusu ve İcra Başkanı Profesör Klaus Schwab, Uluslararası Para Fonu Genel Müdürü Kristalina Georgieva, Dünya Ticaret Örgütü Genel Direktörü Ngozi Okonjo-Iweala GCON, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus vs. gibi birçok meşhur şahsiyette katıldı.
Kardeşlerim “21. Yüzyılın bu zaman diliminde” berrak bir şekilde ortaya çıkan “bir hakikate” dikkatinizi çekmek istiyorum.
O da şudur:
Devletlerarası durumda ve Devletlerarası siyasette, gittikçe artan bir ivme ile “Her ulus Devlet içindeki Siyasetçilerin” ULUSALCILAR ve KÜRESELCİLER olarak “İki kutba” ayrıldıklarına şahit oluyoruz.
“20. yüzyıldaki gidişatta”, Devletler ya da Devlet adamları, “ABD yanlısı, İngiltere yanlısı, Almanya ya da Fransa yanlısı” diye tanımlanırdı.
Bu günkü siyasi konjonktürde ise “günümüzün süper gücü” Amerika Birleşik Devletleri (ABD) bile artık “2 ayrı ABD” haline gelmiştir.. Birisi “Ulusalcı ABD’liler yani Cumhuriyetçiler” ve diğeri “Küreselci ABD’liler yani Demokratlar” vardır artık..
Bu husus; hemen hemen dünyadaki bütün devletler için “Genel geçer bir vasıf” olmaya başlamıştır.
Yine “bir başka hakikat” daha vardır.. O da şudur:
Tüm dünyada KÜRESELCİ devletler ve devlet adamları “TEK BİR İRADE” tarafından sevk ve idare edilmeye çalışılırken,
Hemen hemen tüm ULUSALCILAR, “ya yerel iradeler ya da daha güçlü gördükleri (ABD, İngiltere vs. deki) Ulusalcı iradeler” ile işbirliği yapmaktadırlar.
ULUSALCILAR; Ulus devletlerdeki herhangi bir dini inkâr etmez iken, Hiçbir dinin asla hayata müdahalesini istememekte, daima DEMOKRATİK ve LAİK bir Devlet yapısının yanında yer almaktadırlar.
KÜRESELCİLERE gelince:
Bunlar üzerinde tafsilatlıca durmak istiyorum. Çünkü “Zincir baklalarının mahiyeti”, bu tafsilatlar içindedir.
Hz. Adem (as)’den bu güne insanlık tarihi çok çok değişik dönemlerden geçmiştir.
İnsanlar, tarih boyunca “Altın Çağ” diyebileceğimiz ölçü ve örnek Rasul Hz. Muhammed (sas)’in yaşadığı ASRI SAADET dönemini gördüğü gibi nice zulüm ve vahşetlerle dolu dönemler de yaşamıştır.
Ama 21. Yüzyılla birlikte belki de “İnsanlık Tarihinin En Karanlık Dönemi” hatta “Zifiri Karanlık” diyebileceğimiz bir döneme adeta adım attık.
“Niçin Zifiri Karanlık diyorsun Bekir amca?” diyenler, sanırım makalemin tamamını okuduktan sonra bana hak verecekler.
Âlemlerin Rabbi, güç kudret ve azametin sahibi şanı yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’inde bakın bize neler demiş:
“Meleklere Adem’e secde edin demiştik, İblis’in dışında hepsi secde ettiler. İblis ise: ‘Şu benden üstün kıldığına da bak.. Ben çamurdan yarattığın bir kimseye secde mi ederim.” (İsra suresi 61)
“Yemin ederim ki, eğer beni Kıyamete kadar yaşatırsan, pek azı dışında, Onun neslini kendime bağlayacağım..” (İsra suresi 62)
İblis, “Senin şerefine and olsun ki, içlerinden ihlaslı kulların hariç, elbette onların hepsini azdıracağım” dedi.” ( Sad suresi 82-83)
“Allah onu (şeytanı) lânetlemiştir, O da “Kullarından belli bir pay edineceğim (kendi tarafıma çekeceğim, senin yolundan saptıracağım) onları boş kuruntulara kaptıracağım, kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler ..” (Nisa suresi 118- 119)
“Allah buyurdu: Git, Onlardan kim sana uyarsa, iyi bilin ki hepinizin cezası Cehennemdir.” (İsra suresi 63)
“Gerçekten de İBLİS’İN İNSANLAR HAKKINDAKİ zan ve temennisi DOĞRU ÇIKTI. Çünkü bir kısım müminler dışında herkes ona uyup gitti (Hak’tan saptı).” (Sebe suresi 20)
İşte daha işin başlangıcındaki bu ilk İSYAN ve Faili olan İblis / ŞEYTAN; “İlk Asi” ve kıyamete kadar gelecek, Allah’ın emir ve nehiylerine isyan edecek ASİLERİN de MUTLAK LİDERİ’ dir.
Onun nesline yani Hz. Adem’in (as) ilk çocuklarına musallat olan ŞEYTAN ne yaptı açın “HABİL ve KÂBİL” olayını Maide suresi 27. ayetten 31. Ayete kadar bir okuyun.
Aklınızda kalsın diye KATİL kelimesinin ilk harfi olan “K” harfini, kardeşini öldüren “KÂBİL” in ismindeki ilk harf olan “K” harfi ile zihninize kodlayın derim. Mazlum olan maktul ise Hz. Adem (as)’ın diğer oğlu HABİL’ dir..
Şu ayete dikkatinizi çekmek istiyorum kardeşlerim:
“Doğrusu Biz Ademoğlunu kerametli (değerli ve şerefli hale) getirdik. (Çok özel bir ikrama ve iltifata mazhar ettik;) Karada, (havada) ve denizde taşıyıverdik (en rahat vasıtalarla gezip dolaşacak imkânlar bahşettik), en temiz ve leziz rızıklarla besledik, ve yarattıklarımızın pek çoğundan faziletli ve üstün kıldık..” (İsra suresi 70)
Rabbimizin bu ayetle üstün ve şerefli kıldığı, değer verdiği İNSANI, görüyoruz ki kör ŞEYTAN; kendisine bağlıyor, İTAAT ETTİRİYOR ve kardeşi kardeşe KATLETTİRİYOR..
Ölçümüz ve örneğimiz Rasulullah (sas) dedi ki;
“Haksız yere öldürülen hiçbir kimse yoktur ki onun kanından Âdem’in birinci oğluna bir pay ayrılmasın. Zira cinayeti âdet edenlerin ilki odur” (Müsned 383, Buhari, “Cenaʾiz 33)
Bu ve benzeri cinayetler ya da “Allah’ın emir ve nehiylerine meydan okuyup İCABET ETMEMELER..” tek bir şeyle ifade edilebilir:
“ŞEYTANA Mutlak Sadakat, İtaat.. Allah’a, Onun yüce Kitabına, Ölçü ve Örnek Rasulüne SIRT ÇEVİRME..”
Özellikle de Kâfirlerin, Münafıkların ve Fasıkların ŞEYTAN ile olan muhabbeti; milyonlarca örneği gösterilebilecek bir “Dostluk ve Muhabbettir..”
Rabbimiz bakın bizi nasıl uyarıyor:
“Her kim Rahman’ın Zikrini (Kur’an-ı Kerim’i ve Rasulünün Sünnetini) görmezden gelir, (yüz çevirip başka şeylere) yönelirse, Biz, bir ŞEYTANI, Ona musallat eder (onun kötü emellerine uşak yaparız.) Artık bu (ŞEYTAN), onun yakınıdır (yoldaşı ve yararlanıcısıdır).” (Zuhruf suresi 36)
İnsanlık tarihinin yaklaşık “son 250 yılına” şöyle kısaca bir göz attığımızda, Devletlerarası durumlarda birçok Değişim ve Gelişimlere şahit oluyoruz.
18, 19 ve 20. Yüzyılın nice Devletleri tarih sahnesinden silinirken, nice yeni Devletler sahnede boy göstermekte.
Özellikle de birçok eksik ve hatalarına rağmen Osmanlı İslam Devleti’nin yıkılması, İslam’ın HÜKMETME NİZAMI olan HİLAFET’ in kaldırılması adeta “Dünyanın çivisini” yerinden çıkarmış, ŞEYTAN’ nın Dostları yani Emperyalist Kâfirler, ŞEYTAN ile işbirliğini daha da arttırmaya başlamışlardır.
Yüzyıllarca Klasik savaş araç ve gereçleri olan KILIÇ, KALKAN, OK, YAY, ZIRH, MİĞFER, MANCINIK vs., 18 ve 19. Yüzyıldan itibaren yeni Savaş Araç ve Gereçleri ile yer değiştirmiştir.
Şöyle ki;
Sanayi Devrimi ile birlikte Modern silahlar, başta Piyade tüfekleri, Tabancalar, El bombaları, Mayınlar, Tank ve Toplar, Uçaklar, Savaş Gemileri Hatta ilk Denizaltılar vs. 1. Ve 2. Dünya savaşlarının “Olmazsa Olmaz” ları olmuştur.
1789 Fransız İhtilali; özellikle Avrupalı insanların “Düşünce Dünyalarında” yeni bir çığır açmış, Batıl da olsa Dinlerini ve Dince kutsal değerlerini, tüm Sosyal ve Siyasal hayatlarından kovan, LAİKLİK akidesi ve ilkesini yani ŞEYTANIN RAZI OLDUĞU bir akideyi, Hayat tasavvurlarının “Temel Taşı” yapmıştır.
Avrupa Halkları, KENDİN PİŞİR KENDİN YE misali, KENDİ HAYAT SİSTEMİNİ KENDİN İNŞA ET yoluna koyulmuş, insan iradesini, HÂKİMİYET MİLLETİNDİR sloganıyla özdeşleştirerek, yeni Anayasalar ve yeni yeni Kanunlar vaaz etmeye başlamışlardır.
Benimsenen bu “Yeni ve ŞEYTANİ Dünya Görüşü” nün acı meyvesi, Bireyselcilik, Bencillik, Zorbalık, Asabiyet, Kavmiyetçilik vs. tezahürlerle belirginleşmiş, Toplumsal anlamda da MİLLİ & ULUS DEVLETLER türemeye / türetilmeye başlamıştır.
Her bir MİLLİ DEVLET, ‘Büyük balık Küçük balığı yutar..’ misali, Kah savaşlarla, kah Halk isyanı hareketlerle yada Darbelerle diğer küçük yada rakip Devleti yutmaya çalışmıştır.
Bu nedenle Osmanlı İslam Devleti’ni Siyasi ve Askeri oyunlarla parçalayan Avrupalı Emperyalist Devletler, yani ŞEYTANIN DAVA ARKADAŞLARI, Osmanlı’nın her karış toprağına üşüşüp yağmalama hareketlerine girişmişlerdir.
Kapanın elinde kalan her bir parçaya, Bilahare daha güçlü olan DEVLET ‘El koyabilmek için’ O devletin yöneticilerini ŞEYTANA ve kendisine Sadık Ajanlar / Uşaklar haline getirmiş, Darbeye gerek kalmadan SEÇİMLER YOLUYLA yönetimler el değiştirmiştir.
2. Dünya savaşı ile birlikte Kıta Kabuğundan dışarı çıkan Katil Amerika Birleşik Devletleri (ABD), yıpranmamış ZİNDE BİR GÜÇ olarak Devletlerarası Sahnede yerini almış, eski sömürgeci Avrupa’nın Dâhili ve Harici servetlerine göz dikmiştir.
Bu nedenle Dünya Arenasında, Eski sömürgeci Katil Avrupa ile Yeni Sömürgeci Katil ABD arasında şiddetli Siyasi ve Askeri çatışmalar vücuda gelmiş, bu uğurda Milyonlarca insan katliamlara maruz kalmıştır ve Hala da kalmaktadır.
ŞEYTANİ Emperyalist zihniyetleri, Gayrı insani hayat tasavvurları, Doymak bilmeyen iştahları ve İşgal ettikleri ülkelerin, Halkların yer altı ve yer üstü servetlerini sürekli SÖMÜRMELERİ, Eski ve Yeni Sömürgeleri, “Rüyalarında Bile” göremeyecekleri birçok servetlere ulaştırmıştır.
Avrupa ve Amerika Halkları Zenginlik ve Refah içinde yaşarken, Dünyanın kahır ekseriyeti “Sefalet ve Açlık içinde” bırakılmıştır.
Yukarıda ŞEYTANIN RAZI OLDUĞU bir akide olan LAİKLİK esaslı Kapitalizm ideolojisi; Dünya görüşünün çok çok acı meyvesi olarak, Bireyselcilik, Bencillik, Zorbalık, Asabiyet vs. tezahürlerden söz etmiştik.
İşte bu “Bireyselcilik ve Bencillik Hırsı” nice fertleri “En büyük En güçlü ben olacağım..” noktasına, nice Ticaret ehlini, şirket sahiplerini de “En büyük şirket, En zengin şirket biz olacağız..” noktasına taşıdı..
Hem de “Ne olursa olsun, Nasıl olursa olsun, Neye mal olursa olsun..” kabul ve yaklaşımıyla..
Yani sürekli “BEN..” diyen ŞEYTANİ yaklaşımla..
Asırlar öncesinden Hz. Muhammed (sas) efendimizin dediği gibi oldu.. Ne demişti Ölçü ve Örneğimiz (sas):
“İnsanoğlunun bir Vadi dolusu ALTINI olsa, Bir Vadi dolusu daha ister.” (Buhari ve Müslüm Zekât, 117 / 1048)
Rasulullah (sas) efendimizin bu teşbihinde olduğu gibi, İnsanoğlunun bu Mal, Mülk, Servet ve Para hırsı, Avrupa ve Amerikalı nice Aile şirketlerini adeta DOYMAK BİLMEYEN CANAVARLAR haline dönüştürmüştür.
Bunlardan bir kaç örnek verelim dersek;
Her biri ŞEYTANIN CAN DOSTU olan aileler, mesela Rockefeller Ailesi, Morgan Ailesi, Rothschild’ler, Baruch ve Walton Aileleri, Windsor Hanedanlığı, Murdoch’lar vs. saymak mümkündür.
Özellikle 20. Yüzyıl, bu Aile şirketlerinin adeta ALTIN ÇAĞI gibi oldu. Şöyle ki:
Bu Aileler ve kendilerine bağlı tüm şirketler maddi anlamda öyle para ve servetlere ulaştılar ki, bunların yıllık ciroları ya da bütçeleri, Dünyadaki birçok MİLLİ DEVLETİN yıllık bütçelerinin kat be kat üstüne çıktı.
Dolar bazında yıllık “300 – 500,- Trilyon Dolar..” paraya Para demeyen DEVASA yapılara dönüştüler.
Bu süper para gücü, Yerel ve Genel tüm Seçimlerde, siyasilere ya da onların partilerine “Bağış” adı altında Maddi desteklere dönüşmekle kalmadı, Adeta onları satın aldılar.
Dolayısıyla da O Devletin Dâhili ve Harici siyasetinde bu Aile şirketleri “Son sözü söyleyen yani Karar veren merciler” oldular.
Gelinen bu noktada şöyle bir ŞEYTANİ TABLO ortaya çıktı:
Artık Dünya siyasetine “Yön verenler” yada savaşanlar; Devletler değil, Devletler üstü DEV AİLE ŞİRKETLERİ olmaya başladı..
Bunun bariz bir tezahürü olarak ABD’deki Aile Şirketlerinin aralarında olan şiddetli iç çatışmalar gösterilebilir.
Ya da başta İngiltere olmak üzere, Fransız, Alman, İspanyol, İtalyan vs. Avrupa Aile şirketleri için de söz konusu edilebilir.
Yukarıda 1. ve 2. Dünya savaşları döneminde çok kullanılan ve her geçen gün geliştirilip modernize edilen Savaş araç ve gereçleri olarak, Tanklar, Toplar, Uçaklar, Savaş Gemileri, Denizaltılarını dile getirmiştik.
20. Yüzyılda bunlara yeni yeni “Konvansiyonel Silahlar” da eklenmeye başlandı.
“Konvansiyon”, kelime olarak ‘anlaşmaya bağlı’ anlamına gelmekte olup, yeni geliştirilen silahların bir ülke ya da Devlet tarafından kullanılıp eski Silahların da başka ülkelere satılmasına verilen isimdir.
Konvansiyonel ismi buradan gelmektedir. Yeni nesil Konvansiyonel silahlara en önemli örnek Hava Savunma Sistemleri, Uzun Menzilli Roketler ve Füzelerdir.
İşte silah sanayisini de elinde tutan bu Aile şirketleri, Dünya’da her yıl Yüz milyarlarca Dolarlık ihracatlarıyla Silahlanma gerçekleştirmekte, icat ettikleri çeşitli savaşlarla eski silah stoklarını eritmektedirler.
Dünyaya çok çok tamah eden ve Çılgınca rekabete tutuşan Doymak bilmez bu “Aile Şirketleri” 1900’ lü yılların başlarında yep yeni bir Silah türünün çalışmalarını başlattılar.
Hedefledikleri şey; “işgal etmek yada ele geçirmek istedikleri” şehirlerin yada ülkelerin YER ÜSTÜ YAPILARINA, Sanayi tesislerine, Fabrikalarına, Yollarına, Köprülerine hatta evlerine ASLA zarar vermeden, O ülke yada Devleti kendilerine boyun eğdirmek teslim almak..
Yani artık Demode olmuş ATOM BOMBASI’ nın yeni versiyonunu ortaya koydular.
İşte milyonlarca insanı yok edecek AMA ASLA çevreye zarar vermeyecek bu ÇILGIN SİLAHIN adı BİYOLOJİK SİLAH’ tır.
21. Yüzyılla birlikte insanoğlu ve tüm Dünya halkları bu günlerde Ta hücrelerine kadar hissettikleri bir BİYOLOJİK SİLAH çeşidi ve bir BİYOLOJİK SAVAŞ ile tanışmış oldu.
Peki, bu kirli savaşın KATİLLERİ KİM?
ABD’li ve Avrupalı AİLE ŞİRKETLERİ..
KATLEDİLENLERİ KİM? Yüz milyonlarca Dünya halkları.. NİÇİN? Beş değil, “Beşyüz VADİ DOLUSU” Altınım olsun için..
20. yüzyılın ikinci yarısında başlayan ve 21. Yüzyılın başlarında çok çok büyük bir ivme kazanan Teknolojik gelişmeler, özellikle de Bilgisayar teknolojilerindeki yeni donanım ve süper yazılım programlarıyla insan hayatı adeta yeni bir evreye girdi.
Teknoloji; onu kullananın elinde bazen “Hayır’lı bir araç..” bazen de “Şer’li bir araç..” olabilmekte.
Sonuçta bir eşya olan Teknoloji ve Teknik cihazlar onu kullanan insanın “Niyet ve Kastına” göre bir işlev görmekte.
Maalesef hep ŞEYTANLA İŞBİRLİĞİ halinde olduklarını gördüğümüz bu Emperyalist aile şirketleri yeni geliştirdikleri KUANTUM BİLGİSAYALAR ile ŞEYTANİ PLANLARINA yenilerini eklemişlerdir.
Peki, nedir bu Kuantum Bilgisayar?
“Toplanan Veriler üzerinde işlem yapmak için bindirme ve dolaşma gibi kuantum-mekanik fenomenin doğrudan kullanımını sağlayan teorik hesaplama ve süper veri analizi sistemlerini kullanan bilgisayarlardır..”
Klasik tip bilgisayarlardan Trilyonlarca kat bir hızda toplanan tüm verileri analiz eden KUANTUM BİLGİSAYALARI daha iyi tanımanız için yapılan bir deneyi size örnek olarak vereyim:
GOOGLE’ nin geliştirdiği ve “Bilgisayarda Büyük Devrim..” dediği bu yeni nesil bilgisayar, Standart bir “Süper Bilgisayar” tarafından hesaplanması yaklaşık 10 bin yıl sürecek bir hesaplamayı Google’ın kuantum bilgisayarı sadece 200 saniyede gerçekleştirdi.
Bununla da kalmayıp yaptığı SİMÜLASYON çalışmalarında, akla hayale gelmeyecek çok çok karmaşık simülasyonları gerçekleştirme gücüne sahip olduğunu, belki de günün birinde ta “Evrenin başlangıcını simüle etmek” ve belki de bilimin en gizemli sorularına cevap vermek için kullanıla bileceğini gösterdi.
ŞEYTANİ AMAÇLAR İÇİN bu teknoloji ve imkânları icat eden ve daha da geliştirilmeleri TRİLYONLARCA DOLAR para harcayan yukarıda adlarını saydığımız Kapitalist aile şirketleri ve Onların AMİRAL GEMİSİ diyebileceğimiz ROTHSCHİLD ailesi işini bir adım daha öteye taşıdı.
Ta 1940’ lı yıllarda düşünülen YAPAY ZEKA ile “Üretimde kullanılan makineler” arasında bir kombinasyon kurma, adeta “Düşünen Makineler” icat etme isteği, 21. Yüzyılda çok daha farklı alanlarda vücut buldu.
O farkı alanları dile getirmeden önce şu YAPAY ZEKÂ nedir ne değildir konusunda size tadımlık bilgi vermek istiyorum.
YAPAY ZEKA; İnsan zekâsına özgü olan, “algılama, öğrenme, çoğul kavramları bağlama, düşünme, fikir yürütme, sorun çözme , iletişim kurma, çıkarımsama yapma ve karar verme..” gibi yüksek bilişsel fonksiyonları veya otonom davranışları sergilemesi beklenen “Yapay bir İşletim Sistemi” dir.
Bu sistem, aynı zamanda “Düşüncelerinden tepkiler üretebilmeli ve bu tepkileri fiziksel olarak dışa vurabilmeli..”dir.
YAPAY ZEKÂ ile öncelikli hedeflene şey, bilgisayar kontrolündeki bir ROBOT’ un çeşitli faaliyetleri “Zeki bir canlıya yani İnsana benzer şekilde” yerine getirme kabiliyetine ulaştırmaktı.
Ama 21. Yüzyıl başlarında yakinen şahit olmaya başladık ki bu teknolojilerin asıl sahibi Batılı aile Şirketleri bu işi sadece “Makine & Üretim Tüketim” ekseninin dışına taşıyıp, İNSAN ODAKLI bir takım çalışmalara yöneldiler.
Nedir “İnsan Odaklı” dan kastım?
İnsanoğlu bir yönüyle de BİYOLOJİK bir canlı bir mahlûktur.
İnsanı, hayatı ve kâinatı yaratan âlemlerin Rabbi şanı yüce Allah (cc) diğer canlılarda olduğu gibi bizlere de nice BİYOLOJİK ÖZELLİKLER vermiştir.
1859 yılında “Türlerin Kökeni” diye kitap yazan Darwin, ortaya attığı “Evrim Teorisinde” iki temel mekanizmayı zikretmişti hatırlarsanız: “Mutasyon ve Doğal Seçilim” dir.
20. Yüz yıl bilim adamları; “şerefsiz, ahmak ve manyak dedeleri Darwin’in” AKIL DIŞI bu “Evrim Teorisi” anlayışından “Teorik bir Destek” alarak,
Allah’ın (cc) “Mükemmel bir şekilde yarattığı” insanoğlu BİYOLOJİK BEDENİNDE kendilerince “Yeni bir EVRİM” yapıp insan vücudunu BİYONİK BİR BEDENE evirme, geçirme gayretine girdiler.
“Peki, bu gayretkeşlerin NİHAİ AMACI neydi Bekir amca?” diyorsunuz sanırım. CEVAP:
“İnsan iradesini, aklını ve son tahlilde de vücudunu tam teslim almak ve insanı bir Robot gibi kullanmak..” isteği.
İşte geliştirdikleri Kuantum bilgisayarlar ve YAPAY ZEKÂ teknolojisi ile bu amaca yönelik DİJİTAL ÇAĞIN yeni bir merhalesine geçerek, insanların kendilerine ROBOT gibi itaat edeceği ‘Yeni bir Sistem Kurgusu’ gerçekleştirdiler.
Bu kurgunun özü; İnsanlar hakkında elde ettikleri tüm DİJİTAL VERİLER ve insan vücudunda Deri altına monte edilecek bir BİYOMETRİ CİP ile uzaktan “Hacklanebilir İnsan” oluşturmak..
Hatta şimdilerde bunu bir adım daha öteye taşıdılar.
Biyometrik CİP’ e bile gerek kalmadan yeni NANO TEKNOLOJİ ile Biyoloji Laboratuvarlarda üretilen AŞILAR İÇİNE katılacak gözle görülmeyen partüküllerle uzaktan “Hacklanebilir İnsan” oluşturmayı da başarabilmişlerdir.
Böyle bir insan teşbih yerinde ise “YARI ROBOT YARI İNSAN” yani artık O, “Hibrit bir İnsan” dır.
Ey insanlar.. Ey insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetin evladı Müslümanlar..
Darwin’in torunları bu NİHAİ AMAÇ için çalışırlarken, bu çalışmaya bir de isim taktılar: TRANSHUMANİZM..
Peki, nedir TRANSHUMANİZM?
HUMAN; öğrendik ki İngilizce bir kelime olarak bizim halk arasında “BEŞER ŞAŞAR” dediğimiz aciz, sınırlı, çok çok muhtaç, fani bir mahluk.. Yani İNSAN.
“Peki, Bekir amca bir de şu “TRANS” ne demek açıklar mısın?” Sormak sizden, imkan dahilinde açıklamak benden..
Geçen gün TV’lerde bir haber vardı, seyredenler bilir..
“Fenerbahçe’ye TRANSFER olan Alman vatandaşı meşhur Türk futbolcu Mesut ÖZİL İstanbul’a geldi..”
Ne demek TRANSFER olmak?
İngilizce bu kelime, siyasilerin uyuşturucu bir afyon gibi kullandığı FUTBOL için en çok dile getirilen “bir şeyi bir yerden başka bir yere geçirme, taşıma..” sadedinde, “Bir Spor kulübündeki Futbolcuyu kendi kulübüne dahil etme” dir.
TRANSHUMANİZM de; “İnsanoğlu BİYOLOJİK BEDENİNDE yeni bir EVRİM yapıp, Teknolojik araçlar vasıtasıyla insan doğasını, vücudunu BİYONİK BİR BEDENE evirmeyi, geçirmeyi, trans / transfer etmeyi Onu mükemmel hale getirme ve her türlü kapasitesini arttırmayı amaç edinmedir..” dediler.
Bu noktada Doç. Dr. Ahmet DAĞ beyin şu tespitine dikkatinizi çekmek ve düşünmenizi sağlamak istiyorum:
Transhümanizm kavramı, modern bir sentez olan “Evrimci teorinin” İngiliz kurucusu evrimci teorisyen J. Huxley’in kullandığı yeni bir sözcüktür.
Transhümanizm; insanı bio-nano-neuro-info teknolojileriyle destekleyerek ‘Transhuman’a dönüştürmeye ve daha teknolojik konformist Siber Yaşam / Cyber Life inşa etmeye çalışan evrimci bir süreçtir.
Ütopik ve teknolojik bir hareket olan Transhümanizm; İnsanı, Doğayı ve Hayatı dönüştürmeyi amaç edinen teori ve uygulamalara sahip bir harekettir….”
Ahmet DAĞ beyin bu isabetli tespitlerine katılmamak mümkün mü?
İnsanı bir makina gibi ele alan bu düşünce yapısı ve ortaya koydukları Vahşi eylemleriyle TRANSHÜMANİZM, en başta İslam Ümmeti için ve tüm insanlık için ÇOK ÇOK BÜYÜK BİR BELADIR..
Ne acıdır ki, “Transhümanist insanoğlu”, bu pis amacıyla, sadece Rabbine sırt çevirmekle kalmıyor, meydan okuyor, sadece İnsanlara değil tüm Doğaya, tüm hayata TECAVÜZ EDİYOR..
Gelinen bu nokta bir yönüyle de ŞEYTANIN ve dostlarının zaferidir.
Dolayısıyla kardeşlerim TRANSHÜMANİZM sapıklığının alt yapısındaki ANA AMAÇ; İslam fıtratı üzere doğan her bir insanı, ALLAH’ a kul olmaktan tamamen uzaklaştırıp, ŞEYTAN’ a ve Şeytanın dostlarına KUL KÖLE yapmaktır.
Dünyanın meşhur ailelerinden birisi olan ROTHSCHİLD ailesi malumunuz köken itibariyle bir İngiliz aile topluluğudur.
Bu aile üzerinden ÇİN’de büyük bir Siyasi nüfuza sahip olan İngiltere, ÇİN’ in Güney kıyılarında bulunan HONG KONG adalar grubunu 1842 yılında almış ve 1 Temmuz 1997 de ÇİN’e iade etmiştir.
Bu aile her ne kadar bir İngiliz Aile Topluluğu olsa da İNGİLTERE dâhili siyasetinde diğer ailelerle aralarında iktidar kavgası vardır.
ABD’nin Silikon Vadisinde elde ettikleri tüm Teknolojik birikimini ÇİN’e transfer eden, burayı kendisi için bir ÜRETİM ÜSSÜ haline getiren ROTHSCHİLD ailesi diğer taraftan da tüm ÇİN’ lilere ait Dijital verileri YAPAY ZEKÂ ve Kuantum Bilgisayarları aracılığıyla harmanlayarak ÇİN’ i adeta kendisine bağlı bir Devlet haline getirmiştir.
1 Milyar 400 Milyona yaklaşan Devasa nüfusuyla ÇİN devleti adeta ROTHSCHİLD ailesinin GÜDÜMÜNDE bir Devlete dönüştürülmüştür.
Bu topraklarda “son kararı verenler” görünürde her ne kadar ÇİN’liler gibi ise de Hakikatte ŞEYTANİ PLANLARIN sahibi olan ROTHSCHİLD ailesidir artık.
Maskeli balodaki “ÇİN YÜZLÜ” adam, aslında yine Emperyalist, Katil, Kapitalist Beyaz adamdır.
Dünyamızdaki bu yeni gidişatı ve bunun öncesini yakinen bilen ve isabetli bir şekilde okuyan Stratejik Analist Abdullah Çiftçi bey Mart 2020 deki bir makalesinde demişti ki;
“Dünya için toprak ne ise Dijital Dünya içinde “Blockchain / Blok Zinciri” aynıdır. Dijital Dünyanın zemini Blockchain’dir.
Blockchain ile Dünya nasıl değişecek/değiştirilecek, Teknolojik olarak gelişiyoruz, ilerliyoruz diyoruz, ama bu süreç kendi halinde doğal bir süreç mi?
Yoksa birileri bizi Teknolojinin önüne katıp değiştirip dönüştürüyor mu?
Gelişen bir şey varsa mutlaka bir de Onu Geliştiren vardır. İlerleyen bir bilim varsa bir de İlerleten bir Akıl vardır.
Teknolojinin sadece “Ekonomik ve Teknik yönünü” değil, İnsan yaşamı üzerinde “Nasıl bir değişiklik ve dönüşüm yapacağını” da düşünmemiz, konuşmamız gerek.. “
Kardeşlerim Abdullah beyin bu ifadelerine katılmamak mümkün değildir.
Buna ilaveten derim ki;
Yaşadığımız “Korona Virüsü” sonuçlarından yola çıkarak bir değerlendirme yaptığımızda, Zahirde görünen her ne kadar Devletlerarası bir biyolojik savaş ya da rekabet gibi de görülse, yani “ABD – ÇİN Siyasi, Askeri, Ekonomik Savaşı” sanılsa da benim kanaatim bu yönde değildir.
Gidişat odur ki, bu “Biyolojik Savaşı” başlatanlar,
Âlemlerin Rabbi şanı yüce Allah’ın, İnsanoğlunun kendi elleriyle işledikleri kötülüklerin BİR CEZASI OLARAK yarattığı bir hastalığı DURUMDAN VAZİFE ÇIKARIRCASINA suistimal edenler,
YADA bir şekilde bunu “Laboratuvarlarda Üretip” bilahare bu virüsünü kendi elleriyle Dünya halklarına enjekte edenler, bunu “Laf olsun Torba dolsun..” diye yapmadılar.
Korona Virüsünün birkaç ay içinde tüm Dünyaya özellikle de Avrupa’ya bulaştırılması, Korku ve Kaosa dayalı insanların evlerine hapsedilmesi; KORKUNÇ BİR EKONOMİK SONUÇ doğurduğu ve birçok büyük ve Orta ölçekli Uluslararası şirketi “batırdığı” görüldü.
Korona Virüsü olayı patlak vermeden önce yani 2019 ortalarında ABD Başkanı TRUMP’un ÇİN’ de üretim yapan Dev ABD şirketlerine ait Fabrikaları Amerika’ya taşıma çağrısını hatırlayın.
Koronavirüsle birlikte ortaya çıkan yeni durumlar ve sonuçlar; (ki beklenen bir netice idi) AÇ KURTLAR GİBİ pusuda bekleyen, Yüzlerce Trilyon Dolar NAKİT PARASI olan Aile şirketlerinin çok çok işine yaradı, bir çok DEVASA ŞİRKET bu büyük Kriz sonrası “El Değiştirdi.”
Petrol fiyatlarının düşmesi / düşürülmesi, Ekonomik dengelerin alt üst edilmesi hatta son aylarda Altın fiyatlarında hızlı düşüş vs. ASLA “Kendiliğinden olup biten şeyler” değildir.
Çünkü “Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir.”
Peki, ya insanlık ne olacak? Ölen ya da ölecek olan Milyonlarca insan, “Virüs istismarcısı” bu ŞEYTAN UŞAĞI katillerin hiç gündeminde değildir.
Onlar için varsa da yoksa da ASIL OLAN kendi mutlak (!) iktidarları ve kazanımlarıdır.
Bu noktada yine Abdullah Çiftçi beyin şu sözlerini de size aktarmak istiyorum. Abdullah Bey diyor ki;
“21. yüzyılın Yeni Dünya Düzeni, “Dijital Dünya Düzeni”dir. Dijital Dünya Düzeni’ nin tasarımcıları 2020 yılını Dijital Dünyaya geçiş yılı ilan etmişti.
Dünya insanının bir süre eve kapanarak, işleri, sosyalleşmeyi, alışveriş gibi faaliyetlerini Dijital olarak online yapması gerekiyordu.
Tam da bu sırada bir Koronavirüs çıktı ve insanları eve kapattı.
Koronavirüs tesadüfen mi çıktı, yoksa Dijital Dünya tasarımcıları projelerini gerçekleştirmek için kendileri mi çıkarttı?
Bu sorulardan bağımsız nasıl bir Dijitalleşme Planı vardı kısaca değerlendireyim.
Çin, “Sosyal Kredi Sistemi” adı altında Yapay Zekâ’ nın yönettiği bir Dijital Devlet Modeline 2020 yılı Ocak ayında geçeceğini ilan etmişti.
Çin’in büyük şehirleri kameralar ve yüz tanıma sistemleri ile donatıldı. Sokakta yürüyen herhangi biri çok çok kısa sürede sistem tarafından tanınıp kim olduğu görülebiliyor.
Ancak birçok Çinli kişisel verilerini “Sosyal Kredi Sistemi” nin “Bigdata”sına kaydettirmemişti.
Koronavirüs olayı ile Çinliler gönüllü olarak gidip tüm bilgilerini bu sistemin kontrolüne verdi.
Sistemin Koronavirüs ile mücadelesinde başarılı olup kendilerini kurtaracağı vaadi ile de bu sistemi hiç sorgulamadı..”
Abdullah beyin bu sözlerine ben de âcizane şunları ilave etmek istiyorum. Yukarıda makalemin içinde şöyle bir cümle kullanmıştım:
“21. Yüzyılla birlikte belki de İnsanlık Tarihinin En Karanlık Dönemi hatta Zifiri Karanlık diyebileceğimiz bir döneme adeta adım attık..”
Yine konunun başında geçen ayette mealen ŞEYTAN dedi ki:
“Yemin ederim ki, eğer beni Kıyamete kadar yaşatırsan, pek azı dışında, Onun neslini kendime bağlayacağım..” (İsra suresi 62)
İşte Hz. Adem (as)’ın neslini kendisine tam bağlamak isteyen ŞEYTAN vebu sistem; ROTHSCHİLD ailesinin kurduğu bu BİYOMETRİ CİP takılmış “Yarı Robot yarı İnsanlar” dan oluşturulacak “Yeni Dünya Düzeni” nin Devlet olarak mimarı ve onun resmiyetteki adı şimdilik ÇİN HALK CUMHURİYETİ, Fiiliyatta ise YAPAY ZEKÂ DEVLETİ’ dir.
Daha doğrusu “Nihai” hedefleri bu..
Bu devlet, çok süratli bir şekilde Dünyadaki tüm Ulusal / Milli Devletleri ve Onlar üzerinden de “halklarını” kendisine bağlama gayreti içerisindedir ve bu konuda bayağı da bir mesafe kat etmişlerdir.
Bu mesafeyi kat etmelerindeki en büyük ARGÜMAN, ellerindeki YAPAY ZEKÂ tabanlı alt yapı ve Toplamaya Devam ettikleri tüm Dünyadaki insanlarla ilgili her türlü DİJİTAL VERİLER’ dir.
“KÜRESELCİLER” dediğimiz taife için asli konu; ne senin paran, ne malın mülkün ne de senin vatanın yani toprağındır. Onların ASIL hedefi arz üzerindeki her bir insandır..”
Bu ŞEYTANIN DOSTLARI siyasi liderlere adeta şunu demektedirler ki;
“Vatanın, toprağın, fabrikaların ve tüm servetlerin sende kalsın.. Sen bana sadece insanlarını, onlar hakkında elinde bulunan yeni DİJİTAL VERİLERİNİ ver, ben onlara birer BİYOMETRİK CİP takayım, bu verilerini istediğim gibi kullanayım bu bana yeter..”
Ve maalesef başta Türkiye olmak üzere birçok ülkenin, Devletin tüm verileri şu an onların avucu içinde.
Nasıl mı?
Emperyalist kafirlerin mülkiyetinde olan İNTERNET sayesinde.. Çünkü tüm VERİ AKIŞLARI bu internet ağı üzerinden yapılmaktadır.
Her ne kadar ULUS DEVLETLER, kendilerini koruma adına ŞİFRE ÜZERİNE ŞİFRE koysalar da, bunları kırmak kâfirler için İMKÂNSIZ bir şey değildir.
Anne karnındaki yavru için Hayati önemi olan GÖBEK BAĞI misali en başta Müslümanlar olmak üzere, tüm halkları İNTERNET ve VERİLER sayesinde “Göbekten” kendilerine bağladılar.
Devlet olarak Türkiye, bu “Göbekten bağımlılığı” sağlayan o kadar çok “İkili Uluslararası Anlaşmaya” imza atmıştır ki, her bir anlaşma, hem kendinin hem de halkının aleyhine olan anlaşmalardır.
Mesela, Türkiye; Avrupa Birliği, OECD üyesi ülkelerle yapılan “Finansal Hesap Bilgilerinin Otomatik Değişimi Anlaşması” 31 Aralık 2019’da onayladı.
Bu anlaşmaya göre Türkiye, kendi halkının Dijital verilerinden olan, Türkiye’deki finansal kuruluşlarda tutulan finansal hesap bilgileri, hesap sahibinin adı-soyadı, adresi, yerleşik olduğu ülke, yerleşik olunan ülkedeki vergi kimlik numarası, yılsonu bakiyesi vs. OECD üyesi ülkelere vermek zorundadır.
Keza DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) ile imzalanan anlaşmalar gereği, Pandemi döneminde Türkiye’nin sağlıkla ilgili bir takım veritabanı bilgilerin yani Dijital verilerin, DSÖ ile paylaşılması söz konusu oldu.
Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ile varılan anlaşmalar çerçevesinde, “yerel mahkeme karar verilerinin” onlarla paylaşılması, son kararın AHİM’ e bırakılması, onların da bu kararları bozup, Türkiye’ye ağır para cezaları ödetmeleri herkesin malumu olan şeylerdir.
Değerli Müslümanlar
Bunca detaylı bilgiden sonra tekrar “2023 DÜNYA HÜKÜMET ZİRVESİ” ne gelmek istiyorum.
Bu bilgileri paylaşma amacım, “Düşünce dünyanızda köklü bir değişim ve kanaat oluşturmaktır.”
Burada kullandığım hitap üslubum, KONUYU KONU ÜZERİNE BİNA ETMEK, yani duvarı örerken “Tuğlayı tuğla üstüne koyarak” duvarı tamamlamaktır.
Çünkü bu yazımızın başlığını oluşturan “2023 DÜNYA HÜKÜMET ZİRVESİ” (WGS/ World Government Summit) ile KÜRESELCİLER arasında “Direk organik bir bağ” vardır.
Yukarıda şu cümleyi kullanmıştım:
“Bu zirvenin ‘görünürdeki’ düzenleyeni, Birleşik Arap Emirlikleri Devleti ve onun Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayid Al Nahyan’dır.Bu devlet ve bu zat ‘Asıl patronların’ taşeronudur…”
Canım kardeşlerim bu zirvenin asıl patronları işte bu “KÜRESELCİ TAİFE” dir. Onların organize ettiği bu kapsamlı zirve, aslında “ŞEYTANİ PROJELERİN BİR PARAVANI” dır.
Bu paravanın görünmeyen tarafında yani arkasında, onların kurguladıkları ve adım adım ilerledikleri ve adına DÜNYA HÜKÜMETİ dedikleri şey; Dünyadaki tüm ULUS DEVLETLERİ haritadan silmek ve sadece ŞEYTANA TAPANLARA AİT yepyeni “Yapay Zekâ” ya dayalı KÜRESEL TEK DEVLET inşa etmektir.
Bu zirvenin katılımcı ve konuşmacılarından birisi de, malumunuz olan Amerikalı milyarder Elon Musk idi.
İlginç bir konuşma yaptı ve bu ‘Dünya Hükümeti Kurma’ planının insanlığın sonunu getireceği uyarısı yaptı.
Tesla, SpaceX ve Twitter’ın CEO’su Elon Musk, “Tek bir dünya hükümeti kurma girişiminin, insanlığı çeşitlilikten yoksun bırakabileceği ve medeniyetin sonunu hızlandırabileceği için endişe kaynağı olduğunu..” söyledi.
Musk, “Bu söyleyeceğim kulağa garip gelebilir ama hükümetler arası çok fazla işbirliğinin yol açacağı bir medeniyet riski yaratmaktan kaçınmak istiyoruz” dedi.
Tarihte farklı medeniyetlerin birbirlerinden mesafelerle ayrıldıkları için biri düşüşe geçtiğinde diğerlerinin yükselebildiğine dikkat çeken Musk, “Roma çöktüğünde, İslam’ın yükseldiğini ve Müslümanların, Roma mirasının çoğunu korumayı ve üzerine yenilerini inşa etmeyi başardığını” kaydetti.
Yıllarca KÜRESELCİ TAİFE ile iş tutan Elon Musk, halk deyimiyle “hem nalına vurdu hem de mıhına..” vurdu.. Acaba O, bunları söylemekle bir uyarıda mı bulunmak istedi?
Burada bir de şu Türk isme dikkatinizi çekmek isterim: Cevat YERLİ..
”The TMRW Foundation” (Gelecek Vakfı) ile Expo Dubai’de yer alan ”2022 Dünya Hükümet Zirvesi”nin “ana konuşmacılarından” biri olan ve “Dijital Oyunlar Sektöründe” dünyaca tanınan Cevat YERLİ isimli bir Türk ve onun ortaya koyduğu bazı projeler, bende bu kişiyi daha yakından takip etme ve tanıma zarureti oluşturdu.
Bu şahsın “Şeytana Tapan” bu taife içinde ne işi olabilir? “Dijital Oyunlar sektörü ile bu zirvenin nihai hedefi arasında bir bağ olabilir mi?”sorusu aklıma takıldı.
Evet, biliyoruz ki bu gün dünyada mevcut ULUS DEVLETLERİN her biri İSLAMİ OLMAYAN yani LAİK devletlerdir.
Buna rağmen bu Şeytana tapan ve onun “Mutlak İktidarını” gerçekleştirmek için çalışan KÜRESELCİ TAİFE Laik devletlerden de asla razı değildir..
Varsa da yoksa da amaçları; “Dünyanın Tek Hâkimi biz olacağız. Zafer, efendimiz şeytanın olacaktır..” demektedirler.
İşte bu Küreselci taifenin iman ettiği bu amaç; gayrı insani ve gayrı İslami çok çok pis bir amaçtır.
Bu nedenle konumun ta başında demiştim ki;
“Bu amaç; tüm insanlığın, özellikle de dünya Müslümanlarının Hal ve İstikbalini direk ilgilendiren, yani Rabbimizin Bakara suresi 205. ayette ifade ettiği, Yeryüzünü fesada vermek, EKİNLERİ tahrip etmek ve NESİLLERİ bozmak cinsinden ŞEYTANİ ve çok çok pis bir amaçtır..”
Onlarca yıldır bu amaçları uğruna “Ölüm & Kalım Mücadelesi” veren KÜRESELCİ TAİFE ve kurmaya çalıştıkları KÜRESEL TEK DÜNYA DEVLETİ, Allah’ın izniyle istikbalde kurulacak İSLAMİ BİR DEVLETİN de haliyle “Baş Düşmanı” olacaktır.
Buna binaen diyorum ki; “Dünya Müslümanlarının Hal ve İstikbalini direk ilgilendiren bir zirvedir 2023 DÜNYA HÜKÜMET ZİRVESİ”
Bu zirve her sene yapılmakladır.
Önümüzdeki senelerde de yapılmaya devam edecektir. Ben elimden geldiği, dilimin döndüğü nispette onları, amaçlarını, üsluplarını DEŞİFRE ETMEYE çalıştım.
Var olan bilgi birikimim, hayat tecrübem, İslami ve insani hassasiyetlerim beni, “bunları sadece insanlara anlatmakla kalmayıp” yazı olarak da tarihe not düşmeye sevk etti.
Umulur ki bu yazdıklarım; Rabbimin inayeti, Müslümanların gayreti ve Davetçi gençlerin “Kopyala – Yapıştır – Dağıt” yöntemiyle çoğalır, elden ele dolaşır ve nice insanımızın şuurlamasına ve hidayetine vesile olur inşaAllah.
İman ettiğimiz bir hakikat olarak, Rabbimizin şu hitapları, kalplerimize su serpmektedir.
“Hani, inkâr edenler seni bağlayıp hapsetmek, öldürmek veya (Mekke’den) çıkarmak için TUZAK kuruyorlardı. Onlar TUZAK kurarken Allah da TUZAK kuruyordu. Allah TUZAK kuranların en hayırlısıdır..” (Enfal suresi 30)
“Kötü tuzaklar kuranlar, Allah’ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya kendilerine hiç ummadıkları bir yerden azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?” (Nahl suresi 45)
“Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, Onlar için çok şiddetli bir azap vardır ve Onların kurdukları tüm tuzaklar da mutlaka boşa çıkacaktır.” (Fâtır suresi 10)
“Allah tuzak kuranlara karşılık vermekte en güçlü olandır.” (Âl-i İmran suresi 54)
“Ben onlara sadece mühlet / bir süre veriyorum. Şüphe yok ki, benim tuzağım metin/çetindir.” (Kalem suresi 45)
“Onlara mühlet veririm. Çünkü benim tuzağım metin /çetindir.” (A’raf suresi 183)
Rabbimizin bu hitapları ile birlikte, şu ikazları da kulağımıza küpe olmalı ve Allah’ın emir ve nehiylerini İSLAMİ BİR DEVLET eliyle hayata hâkim, hakem ve hükümran kılmanın yoluna revan olmalıyız güzel kardeşlerim.
Rabbimiz dedi ki:
“Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bu şekilde davranan birinin/toplumun dünya hayatındaki cezası ancak rezil rüsvâ olmaktır; kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine itilirler.” (Bakara suresi 85)
“Her kim Rahman’ın Zikrini (Kur’an-ı Kerim’i ve Rasulünün Sünnetini) görmezden gelir, (yüz çevirip başka şeylere) yönelirse, Biz, bir ŞEYTANI, Ona musallat eder (onun kötü emellerine uşak yaparız.) Artık bu (ŞEYTAN), onun yakınıdır (yoldaşı ve yararlanıcısıdır).” (Zuhruf suresi 36)
Son söz; sözlerin en güzelini söyleyen, âlemlerin Rabbi şanı yüce Allah’ın şu müjdeleridir:
“Allah’ın dostları için hiçbir korku yoktur ve onlar asla üzülmezler. Onlar ki iman edip Allah’a tevekkül edenlerdir. Dünyada ve ahirette onlara müjde vardır. Allah’ın sözü değişmez, işte büyük kazanç budur.” (Yunus suresi 62-64)
“Muhakkak ki, Rasullerimize ve iman edenlere hem dünya hayatında hem şahitlerin kalktığı O gün de (kıyamet günde, yardım edeceğiz) zafer vereceğiz.” (Mümin suresi 51)
“Ey iman edenler, Eğer Allah’a (dinine) yardım ederseniz (dört elle sarılır sahip çıkarsanız), Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.” (Muhammed suresi 7)
“Allah, içinizden iman edip de Salih amel işleyenlere vaad etti ki, kendilerinden evvel gelenleri nasıl yeryüzüne sahip ve hakim & hükümran kıldıysa, onları da yeryüzüne sahip ve hakim (hükümran) kılacaktır..” (Nur suresi 55. Ayet)
Sevgi saygı ve muhabbetlerimle
Es selamualeykum ve rahmetullahi ve berekatuhu
Bekir Yetginbal / 09 Mart 2023
Tags: