Sevgililer Günü, Batı’nın Kültür Emperyalizmidir

Batı’nın Kültür Emperyalizmi: Sevgililer Günü

Amerika’nın en büyük yıkıcı gücü, sadece ülkeler işgal eden orduları değildir. Amerikan orduları, işgal edebilir, birçok savaşı da kazanabilir.

Ama hiçbir onurlu halk, ülkesindeki Amerikan postallarına razı olmaz ve dışarıdan gelen işgalciye karşı direnişe destek verir.

Geçmişte Vietnam’ı işgal ettiler, onbinlerce askeri kayıp verip sökülüp atıldılar. Günümüzde ise Afganistan ve Irak’ı işgal ettiler, Irak’tan da apar topar kaçıp gitmek zorunda kaldılar.

Afganistan ise, Amerikan tarihinin en uzun savaşı oldu ve aldığı hezimeti saklamak için, hala çaresiz bir kaçma planı peşinde…

Amerikan orduları işgal edebilir, ama asla kalıcı olamaz. Amerika bu tarihi gerçeği çok iyi bilmekte.

Bu nedenle asıl büyük yıkıcı gücü olan “Kültür Emperyalizmi” ni dünyada en ileri seviyede kullanmakta.

Ordular ile yapılan her işgal, karşı tarafı zorlama olduğundan, güçlü bir karşı tepki görür.

Oysaki Kültür Emperyalizmi, karşı tarafı ikna etmeye dayandığından, kültürel yönden sömürülmeye, bırakın karşı gelmeyi, tam aksine halklar yeni kültürü sahiplenerek sömürülmeyi normal görmeye başlarlar.

Bu nedenle de Kültür Emperyalizmi, toplumlarda kalıcı etkiler bırakır.

Kültür Emperyalizmi, bir ülkenin kendi kültürel değerlerini, dini yaşam tarzını ve yaşam felsefesini, başka bir ülkenin halkına aynen benimsetmesidir.

Kitle iletişim araçlarının gelişmesi ve yaygınlaşması üzerine, medyaya hâkim olan Batı medeniyeti, kendi kültürel değerlerini başka devletlerin halklarına dayatma imkânına da kavuştu.

Batı’nın Kültür Emperyalizminin bu haftaki (14 Şubat’taki) somutlaşması “Sevgililer Günü”dür yani “Aziz Valentine” günü..

Sevgililer Günü, her yılın 14 Şubat günü, birçok ülkede kutlanan özel gündür.

Kökeni, Roma Katolik Kilisesi’nin inanışına dayanan bu gün, “Valentine” ismindeki bir din adamının adına ilan edilen bir bayram günü olarak ortaya çıkmıştır.

Bu sebeple Hristiyan toplumlarda bu gün, “Aziz Valentin Günü” (İngilizce: St. Valentine’s Day) olarak bilinir.

Bir Hıristiyan efsanesine göre, Roma imparatorlarından 2. Claudius, savaşa gidecek, savaşacak asker bulmakta zorlanmaktaydı.

Askerler, eşlerini ve nişanlılarını bırakıp savaşa gitmek istemiyorlardı. Bundan dolayı da 2. Claudius ülkesinde evlenmeyi yasakladı.

“Aziz Valentine” isimli bir din adamı ise bu yasağı çiğneyerek askerleri evlendirmekteydi.

İmparator bu durumu tespit ettiğinde, Aziz Valentine’yi tutuklatarak öldürtür. İşte, ölüm günü olan 14 Şubat, o günden buyana hep “Sevgililer Günü” olarak kutlanmaktadır.

Valentine’nin onuruna bu kutlama günü, 14 Şubat, 496 yılında Papa Gelasius tarafından ilan edilmiştir. 1969 yılında kilise takviminden Aziz Valentine gününü çıkarmıştır.

Batı’nın 14 Şubatta bizlere “Sevgililer Günü”, kendilerinde ise “Aziz Valentine günü” dedikleri bu günü, tüm dünyada gündem etmesinin temelde iki amacı vardır.

Birinci amacı, tüketimi arttırmak.

Batının görünen dini, her ne kadar Hristiyanlık olsa da, kapitalizmin en ileri seviyesini yaşayan batı toplumlarının dini, özünde “Para” dır.

“Kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı keser” sözünde özetlendiği gibi, kapitalizmin tek derdi tüketimi tetikleyip daha çok kar elde etmektir, geri kalan dünya ise hiç umurlarında değil!

İşte bu şekilde Aziz Valentine Günü, “Sevgililer Günü” olarak ismen “evrim geçirtilerek” tüketim körüklenmiştir.

Bu kadar alış-veriş çılgınlığı, sevgilisine veya eşine hediye almak konusundaki psikolojik medya baskısı da işte bu nedenledir.

14 Şubat mutlaka diğer günlerden çok özel bir gün olmalı denilerek, bu nedenle masraf yapmak zorunluluğu hissedilmesi sağlanmaktadır.

Bu planı kuranlar, yani tüketimi körükleyenler, aslında üreten ve ürettiklerinin satılmasına muhtaç olan patronlardan başkası değildir.

Batı’nın bir diğer ikinci amacı ise Hristiyan olmayan toplumların bilinçaltına gizli bir misyonerlik çalışması ile Hristiyanlığı sevdirmek ve özendirmektir.

Daha bir buçuk ay önce Noel haftasında bunları gene yazdık. Noel kutlamak İslam’a göre başka bir dinin bayramını kutlamak olduğundan küfür amelidir.

Ancak cahil bırakılmış günümüz Müslüman halkları, Noel’i, modern sosyo-kültürel bir değer olarak görüp kutlamaya, evlerine Noel ağacı alıp süslemeye başlamıştır.

Ki Noel kutlaması ve Noel ağacı tamamen Batı’nın “putperest kültüründen” kalma olup bizim kültürümüzle, hatta Hristiyanlık kültürüyle bile bir alakası yoktur.

Ülkemizde, halka yutturulmak için adı her ne kadar Sevgililer Günü konsa da, Batı’da bu günün adı Aziz Valentine Günüdür ve başrolünde iki sevgiliden ziyade bir Papaz vardır.

Burada verilen mesaj, bilinçaltında yankısını bulmakta, misyonerlik çalışmalarının ön hazırlığı olarak hem Hristiyanlık kültürü sevdirilmekte, hem de İslam kültüründe asla kabul edilemez olan sevgili / flört ahlaksızlığı masumlaştırılmaktadır.

Devletin aileden sorumlu devlet bakanlığı güya aileyi, diyanet de toplumun güya dini doğru yaşamasını korumak için kurulmuştur.

Aileye ve toplumsal dini yaşantıya darbe vuran bir şekilde bu flört yaşantısını meşrulaştıran Aziz Valentine Gününü bırakın eleştirmeyi, aksine utanmasalar kalkıp bizlere “Sevgililer Günü’nüz mübarek olsun” hutbesini vaaz (!) edecekler…

Bugün medya yoluyla filmlerde ve yazılı basında, Cami imamları ya üçkâğıtçı hacı – hoca, ya da saftirik dalga geçilen tipler olarak gösterilmektedir.

Peki, Hristiyanlık dini nasıl verilmekte?

Medyanın kölesi olmuş tüm halklar, izlediği her filmde kilisenin çan seslerini ve kilise ilahilerini, arkadan fon müzik olarak dinleyip sevmekte, hatta kiliselerdeki o şatafatlı düğünleri büyük bir özenti ve hayranlık içinde izlemektedir.

Hollywood’ın Amerikan soslu filmlerinde, her türlü iyiliğin temsilcisi Papazlar siyah giysileri ve ellerindeki İncil ile adeta dürüstlüğü temsil etmekte, “güzel” rahibeler de, o saf masumiyetin ve adanmanın sadece Hristiyanlıkta olduğunun “sosyal mesajını” oturma odalarımıza kadar ulaştırmaktadır.

Reklam, ona özenmeyi de getirir.

Resulullah (sav)’in İslam dışı din ve kültürlere meyletmekten Müslümanları sakındırması, bize bu konudaki İslam’ın bakışını şöyle özetlemektedir:

“Yahudi ve Hıristiyanlara sakın ha benzemeyin. Bizden başkasına benzemeye çalışanlar, asla bizden değildir.” (Tirmizi, Ebû Dâvûd)

“Kim bir kavme benzerse, o da onlardandır.” (Ebû Dâvud)

“Bizim dışımızdakilere benzeyen bizden değildir.” (Tirmizî)

Müslüman toplumlar bugün işgal altındadır.

Amerikan uşağı kuklaların denetiminde ve kendilerinden oluşturulan orduların fiili işgali altında, Batı’nın kültür emperyalizmi hegemonyası kıskacında ve zihinsel işgal altındadır.

Müslüman halklar, Haçlı Orduları ve Batı’ya hizmetten başka bir iş yapmayan sözde kendi ordularının işgalinden “Fiilen”, kültürel emperyalizmden de “zihnen” kurtulup, zincirlerini kırmadıkça asla ayağa kalkamayacaktır.

Bunun için de yapılması gereken ilk iş; “Zihnen işgal altında” olanların, “Fiili işgalden” de asla kurtulamayacağını bilmek, bunun için de önce Kur’an ve Sünnet merkezinde kendi İçsel dönüşümüzü başarmaktır.

Kültürel emperyalizmden kurtulmak için; Batı kültürü, medyada, sanatta, edebiyatta, teknolojide, sporda kısacası hayatın her alanından söküp atılmalı, yapılan her işe, İslam dininin Şer’i Bakışı ve Doğu toplumu olan bizlerin kültürel kodları içinde bakılmalıdır.

Aksi takdirde işgal yüreklerimizde başlamakta, “bileklerine zincir vurulmamış köleler ordusu”, kapitalizmin “Para” putuna secde etmeye devam edecektir.

Geçmişten bir enkaz aldık, geleceğe bir umut bırakalım…

Yazan Mirac Karaaslan

Kaynak Ümmeti İslam Sitesi


Tags:

 
 
 

Bir cevap yazın