Seçimler ve Sisteme Entegre Edilen Müslümanlar

Seçimler ve Sisteme Entegre Edilen Müslümanlar

Entegre etme, İngilizce “İntegrating” kelimesinden dilimize geçmiş ve “bütünleşme, bütünleştirmek ve uyum sağlatmak” anlamlarında kullanılmaktadır.

Bu kelime ya da deyimi siyaset dilinde kullanmadan önce, bir belgeselde seyrettiğim Orta Asya steplerinde kendi başına yaşayan “Yabani Atlar”dan kısaca size bahsetmek isterim.

Bu belgeselde, modern hayatla henüz tanışmayan, göçebe çadırlarında hayatını devam ettiren Yörükler, uçsuz bucaksız ovalarda sahipsizce dolaşan yabani atları, bir şekilde yakalıyor, haftalarca süren bir terbiye ve eğitim çalışmasıyla bunları “Ehil Atlar” haline getirip uysallaştırıyor ve ihtiyaçlarında kullanıyorlardı.

İşte İngilizler bu sürece “Yabani atların entegrasyonu yani entegre edilmesi” diyorlar. Adeta bu yabani atlar, kendileriyle bütünleşiyor ve kendilerinin sosyal, ticari, zirai vs. hayatlarına tam bir uyum sağlayacak hale getiriliyor.

Siyaset dilinde kullanılan entegrasyon yada entegre etme ise çok daha kapsamlı bir kavramdır.

İslam’ın ve İslam Ümmetinin düşmanı emperyalist kâfirler, Osmanlı İslam Devleti’ni yıktıktan sonra kendilerince “Vahşi ve Barbar Mahlûk” olarak gördükleri tüm Müslümanları kendilerine kuzu kuzu itaat eden “Ehil Atlar” haline getirmek için, korkunç bir “Siyasi Entegrasyon” içine girdiler.

Bunu yaparken de maşalar kullandılar ve “Ormanı katleden baltanın sapı da ormandaki ağaçlardan” misali, adı Ali, Mustafa, Kemal, İsmet, Ahmet ve Muhammed olan siyasi liderler eliyle bu entegrasyonları bilfiil gerçekleştirdiler.

Bu entegrasyon sürecinde elde ettikleri tüm başarılar, çok mükemmel bir dünya görüşüne sahip olduklarından değil, Müslümanların İslam’ı anlama ve pratik yaşantılarına aktarmadaki zaaflarındandır.

Buna birde, babası öldürülen bir çocuğun düşmanları tarafından kolaylıkla istismar edilmesi gibi, Müslümanlarda devlet baba bildikleri Osmanlı İslam Devleti emperyalist kâfirlerce katledilip böylesi bir istismar ve zulme maruz kalması eklenince, entegrasyon önünde hiçbir engel kalmadı.

İşte aşağıda sitemize alıntı yaptığımız Osman Yıldız kardeşimizin makalesi, Türkiye Müslümanlarının Demokratik Laik bu sisteme nasıl “Entegre Edildikleri” ne güzel bir örnektir.

Bu örnek uygulama, hali hazırda bütün İslam coğrafyasında özellikle de Mısır ve Tunus’ta aynen uygulanmakta ya da uygulamaya çalışılmaktadır.

Bu makaleyi okuduktan sonra lütfen şu soruyu tüm samimiyetinle kendine bir sor: ACABA BENİ DE ENTEGRE ETTİLER Mİ?

Vereceğin cevap, hem dünya hayatını hem de ahiret hayatını ilgilendirmektedir unutma..

Kardeşiniz Bekir Yetginbal

İstikrar İslami Bir Yönetim Getirir mi?

Yazan Osman Yıldız

Cumhuriyetin kuruluşunda bugüne düşman görünen İslam’ın, bugün Müslümanlar eliyle ılımlılaştırma yoluyla sisteme “entegre edilme”lerinin zirvesi yaşanmaktadır.

Acaba Müslümanca kaygıları olan kitleler, bugün sisteme entegre olmanın getiri ve götürülerinin bir muhasebesini yapıyorlar mı?

“İstikrar Sürsün, Türkiye Büyüsün” sloganını ilk gördüğümde bunu bir tehdit gibi algılamıştım.

Sanırım buradaki sihirli kelime (tehdit) “istikrar” sözcüğüydü.

Zaten Ak Parti’de seçim propagandasını bu esas üzerinden yürüttü. Peki, “istikrar” İslami bir yönetim getirir mi?

Çünkü muhafazakâr taban laiklik-demokrasi için Ak Parti’yi desteklemiyor. Hatta kimileri çıkıp alttan alttan Erdoğan, “Halife” olacak diyor.

Dolayısıyla Müslümanların bir takım İslami beklentileri de var. Ak Parti bunu karşılayabilecek ya da yapabilecek bir parti mi?

Sanırım bu sorunun cevabını Ak Parti’nin 13 yıllık iktidarı ortaya koyuyor.

Ak Parti yeni kurulan bir parti, ya da iktidara yeni gelmiş bir parti değil ki; hiç değilse biraz bekleyelim. Sanırım aynı delikten dördüncü kez sokulduk.

Türkiye’de her seçim dönemi anket firmaları üç aşağı beş yukarı sonuçları tahmin edebiliyordu.

Ancak bu defa çıkan oy oranlarını Ak Parti’nin kendisi bile bu kadar beklemiyordu. Ak Parti, böylece Adnan Menderes’li Demokrat Parti’nin de rekorunu kırmış oldu.

Ak Parti’yi tek başına iktidara götüren sebeplere bakılınca:
7 Haziran seçimlerinde %60 Meclis çoğunluğu olan muhalefetin, Koalisyon kuramaması halkın tekrar Ak Parti’ye dönmesinde etkili oldu diyebiliriz.

Çözüm sürecinin buzdolabına kaldırılması ve bozulan ekonomik istikrar toplum içerisinde güvenlik ve ekonomik kaygıları beraberinde getirdi.

Bu da oyların yönünün tekrar Ak Parti’ye yönelmesinde etkili oldu.
Ak Parti’nin milliyetçi söylemi ve çözüm sürecinin rafa kaldırılması Kürt ve Türk muhafazakâr oylarının tekrar Ak Partiye dönmesini sağladı.

7 Haziran seçimlerine nazaran 1 Kasım seçim bildirgesinde emekli ve işçilere yönelik ekonomik vaatlerin de bu sonuçlarda etkisinin olduğunu söyleyebiliriz.

Ak Parti, 100 metrelik parkura tüm devlet imkânlarını kullanarak 50 metre önde başlamasını da buraya ekleyebiliriz.

Ak Parti, 7 Haziran seçimlerinin aksine daha başarılı bir algı yönetimi gerçekleştirdi.

Bir önceki seçimlerde çokça eleştirilen bir konu olarak; “Erdoğan’ın meydanlara çıkmaması” ve CHP’nin Koalisyon kurma umuduyla Ak Parti’ye fazla yüklenmemesinin de seçim sonuçların da az da olsa etkili olduğunu söyleyebiliriz.

Türkiye halkının çoğunluğunun İslam’a bağlı olması da Ak Parti’nin işini kolaylaştırdı.

Çünkü halkın önündeki seçenekler içerisinden kendisine en yakın ve güçlü gördüğü Parti’nin Ak Parti olması ve kampanya çerçevesinde de bu durumun istismar edilmesi seçim sonuçları açısından etkili oldu.

Ak Parti’nin, özellikle dış siyasetle alakalı olan söylemleri de muhafazakâr seçmen üzerinde olumlu bir algı oluşturmuştur. 

Suriye halkına sınırların açılması ve Sisi karşıtı söylemler de muhafazakâr tabanın desteklediği işlerdendi.

Aslında seçmenin son durumunu özetleyen bir tespiti ise bugünkü makalesinde Akif Emre yapıyor.

Emre; “Hangi siyasi yelpazede bulunursa bulunsun hemen her kesimi büyük bir yükten kurtaran seçim sonuçları son derece reel bir gerekçeye dayanıyor.

O da, cüzdanlarda taşınan kredi kartlarının vicdanlara galebe çalıyor olmasıdır.

Yani tercihin isabetli olup olmaması değil, artık siyasete, topluma dair tercihlerimizde cüzdanlardaki kredi kartının belirleyici olmasıdır önemli olan.” diyor.

Her ne kadar % 85 gibi bir katılım olsa da demokrasi kocaman bir yalandır. Vakıası olmayan bir düşüncedir.

Laik esaslara dayalı tüm siyasi partiler farklı eğilimlerdeki halktan, bizzat kendi belirledikleri adaylara oy alarak bunu adeta halkın görüşü olarak yansıtmaktadırlar.

Sonra da buna demokrasi demektedirler.

1- Demokrasi; Allah'tan gelmiş bir sistem değil, insanların aklından çıkan bir sistemdir. Vahye dayanmamakta ve Allah'ın peygamberlerine indirmiş olduğu dinler ile en ufak bir ilgisi bulunmamaktadır.
2- Demokrasi; dinin hayattan ayrılması, buna bağlı olarak da devletten ayrılması inancından ortaya çıkmıştır.

Dolayısıyla batıdan ithal bu sistemin sahipleri, geçmişte Krallarını en ufak bir muhasebe dahi edemezken, Abdurrahman bin Avf (Radıyallahu Anh); Hz. Osman’ı mı, yoksa Hz. Ali’yi mi istiyorsunuz? diye Medine de kapı kapı dolaşıyordu.

Diğer bir mesele ise İslam esaslarına dayalı siyasi partilerin bırakın bu yarışa girmelerini rahat bir şekilde davet çalışmalarına bile engel olunmaktadır.

İslam esaslarına dayalı siyasi parti kurmayı Anayasa ile yasaklamaktadırlar. Böylece halkın İslami duygularını ve İslami kavramları hoyratça kullanarak onları rahat bir şekilde istismar edebilmektedirler.

Halk üzerinde kurdukları korku imparatorluğu üzerinden algıları yöneterek seçim kazanmaktadırlar. Sonra da çıkıp bunu demokrasinin zaferi olarak sunmaktadırlar. Heyhat…

Dolayısıyla Ak Parti’nin tekrar iktidara gelmesi, Türkiye halkının onları İslam’a ve Müslümanlara yakın görmesiyle alakalıdır.

Çünkü İslam karşıtı olarak gördüğü diğer partileri bu denli desteklememesi bunun göstergesidir.

O halde Ak Parti bu duruma uygun hareket edecek mi? İslam’ı tam ve eksiksiz bir şekilde uygulayarak, batılı devletlere bağımlılıktan vazgeçecek mi?

Sonuç olarak Cumhuriyetin kuruluşunda bugüne düşman görünen İslam’ın, Müslümanlar eliyle ılımlılaştırma yoluyla “sisteme entegre edilme”lerinin zirvesi yaşanmaktadır.

Acaba Müslümanca kaygıları olan kitleler, “sisteme entegre olmanın” getiri ve götürülerinin bir muhasebesini yapıyorlar mı?

Yoksa Akif Emre’nin dediği gibi “Alargada (açıkta, güvertede) bekletilmenin doğurduğu hasretle kıyıya çıkma umudu bir anda gerçek olunca hangi limana çıkıldığı ve nelerle karşılaşılacağı sorusu ortadan kalkmış” mı oluyor?
06.Kasım.2015

Kaynak http://www.islahhaber.net/makale/istikrar-islami-bir-yonetim-getirir-mi-/

ÖNEMLİ BİR NOT: Aşağıdaki Link’te bulunan makaleyi de bu konu ile bağlantısı nedeniyle okumanızı sizden istirham edeceğim.

https://bekiryetginbal.com/hangi-secim/


Tags:

 
 
 

One Response to “Seçimler ve Sisteme Entegre Edilen Müslümanlar”

  1. Gravatar of Özgür Özgür
    9. Aralık 2015 at 15:06

    Rabbim yüreğine ve beynine sağlık versin ahir zamanda bu hatırlatmaları yaptığınız için
    Allah Razı Olsun. ..

Bir cevap yazın