Rasulullah (sas) Efendimizin Evlilikleri
Rasulullah (sas) Efendimizin Evlilikleri
"Size helal olan kadınlardan ikişer, üçer ve dörder nikâhlayın. Şayet, adaleti gözetmeyeceğinizden korkarsanız bir tane ile yetinin veya eliniz altında bulunan cariyelerle yetinin" (Nisa 3)
Ayeti, Hicri sekizinci yılın sonunda, Rasulullah (sav) 'in eşlerine birer ev yapmasından sonra indi.
Ayet indiği zaman Rasulullah (sav) dörtten fazla kadınla evliydi. Fakat O, hanımlarının hiçbirini terk etmedi ve hepsiyle evliliğini devam ettirdi.
Bu durum, Rasulullah (sav) 'in Müslümanlardan ayrı olan bir özelliği idi.
Görülüyor ki, evlenmeyi dört kadınla sınırlandıran ayetin inmesinden sonra Rasulullah (sav)'in dörtten fazla hanıma sahip olması “Sadece ona ait” bir özellikti.
Çünkü Rasulullah (sav)'ın yaptığı herhangi bir iş, söylediği söze asla muhalif olamazdı.
Şayet böyle bir şey söz konusu olursa bu demektir ki “yaptığı O iş ona özel”, sözü ise ümmet için geneldir.
Fıkıh usulünde bilinen bir kaide vardır:
"Rasulullah (sav)'in kendisine ait olan Özel halleri hariç, ümmete ait olan ‘sözü ile fiili arasında’ hiçbir çelişki yoktur". Çünkü Rasulullah (sav) 'in ümmete ait olan emirleri onlara aittir.
Bunlar, fiillerinde ve sözlerinde Rasul’e ittiba etmede ve O’nun yaptıklarını yapma hususunda daha özel olan delillerdendir. Genel kurallar özel kuralların üzerine bina edilmiştir.
Bu nedenle “Ümmete olan bir emir” ile çelişen Dörtten fazla kadınla evlenme hususunda Müslümanların Rasulün yaptığı gibi yapılması ‘caiz’ değildir.
Rasulullah (sav) 'ın Dörtten fazla kadınla evlenmesi veya Kendisine hibe edilenler hakkında Kur'an'da ayetler vardır.
Allah (cc) şöyle buyurur:
"Ey Nebi Biz mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği cariyeleri, seninle beraber hicret eden amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını, teyzelerinin kızlarını ve bir de mümin bir kadın nefsini peygambere (mehirsiz olarak) hibe eder ve peygamber de onunla evlenmeyi isterse Onu -ki bunu, müminlerden ayrı olarak yalnızca sana has olmak üzere- senin için helal kıldık. Sana bir zorluk olmasın diye müminlerin eşleri ve cariyeleri hakkında ne hükmettiğimizi bildirdik." (Ahzab 50)
Bu ayet içerisinde yer alan, "…ki bunu, müminlerden ayrı olarak yalnızca sana has olmak üzere…" cümlesi bu hususu açıkça vurgulamaktadır.
Çünkü ayette geçen kelimesi önceki evlilikleri için müekked için masdardır.
Yani sana helal kıldıklarımız “Sadece sana hastır” hükmünün öncekileri de kapsadığına dair bir delildir.
Dört kadın ile evlenebilmeyi helal kılan ayetin inmesinden sonra; Mevcut ailelerini, cariyelerini, kendisiyle hicret eden yakınlarının kızlarını, kendisine nefsini direkt (mehirsiz) hediye eden kadınları helal kılması “Bu özel durumun sadece Rasul’e has olduğunu” göstermekte ve bunu tekid etmektedir.
Yine ayetin devamında yer alan ve anlamı tamamlayan "…müminlerden ayrı olarak…" ifadesi ile "…müminlerin eşleri ve cariyeleri hakkında ne hükmettiğimizi bildirdik" kısmı da bunu iyice kuvvetlendirmektedir.
Bunun anlamı şudur; Bu has/özel durum senin dışındakilere farz kılmadıklarımızdandır.
Bu nedenledir ki aynı ayette: "…Sana bir zorluk olmasın diye…" ifadesi yer almaktadır.
Yani bu durumdan dolayı sen herhangi bir şekilde sıkıntıya düşmeyesin..
Bundan dolayı Rasulullah (sav)'ın evlenme durumu bizler için “amelde” asla örnek alınmaz. Teşri'de bunun yeri yoktur.
Çünkü bunlar, Rasulullah (sav)'e has olan özelliklerdir.
Ayrıca bu evlenme, “Risalete has bir evlenme”dir.
Yoksa cinsiyete cinselliğe düşkün olan bir insanın evlenmesi değildir. Veya “erkeklik ve dişilik duygularının tatmin edilmesi” için değildir.
Tarihe baktığımız zaman, Rasulullah (sav)'in 23 (yirmi üç) yaşındayken HATİCE (r.anha) ile evlendiğini, 28 yıl boyunca evliliğini sadece Hatice (r.anha) ile sürdürdüğünü,
Peygamber olarak gönderilişinin On birinci yılında yani “Hicretten iki yıl önce” ise Hatice (r.anha)'nın vefat ettiğini; bu yıl içerisinde Mekke'lilerin anlaşıp Kabe'ye astıkları sahifenin yırtıldığını,
Rasulullah (sav)'ın Taif'e gidip döndüğünü -ki, bu yıl Miladi 620 idi- ve 50 yaşlarında olduğunu görürüz.
Bunca zaman, içinde yaşadığı Arap toplumunda fazla kadınla evlenme yaygın bir halde iken, Hatice (r.anha)'den başkasıyla evlenmeyi hiç düşünmemiştir.
Risaletten önce “On yedi yıl” Hatice ile mutlu ve huzurlu bir evlilik geçirdi.
Peygamber olarak gönderilişinden sonra Tüm davet hayatında, küfür düşünceleri ile mücadele yıllarında da yaklaşık “On bir yıl” Hatice (r.anha) ile evli kalmıştır.
Tüm bu gelişmelere rağmen bir başka kişi ile evlenmeyi hiç düşünmemiştir.
Ne Hatice ile evlenmeden önce ne de Onunla evlendikten sonra, Rasulullah'ın kadınlara rağbet ettiği asla söz konusu değildir.
Üstelik bu dönemlerde Cahiliye toplumu; Kadınların aşırılaştıkları, Tüm cazibelerini ortaya koyarak sokaklarda cirit attıkları, İnsanların ihtiraslarını harekete geçirdikleri bir dönemi yaşıyordu.
Elli yaşına girdiği bu zaman içinde Cinsi bir içgüdünün kendisini birden bire etkilediğini, Ardından da bir kadınla yetinmeyerek, Birden fazla kadınla evlenmek istediğini, Hatta ve hatta Onbir kadınla evlendiğini; Ömrünün Altıncı dilimindeki beş yıl içerisinde Yedi’den fazla kadınla, Altıncı diliminin sonları ile Yedinci diliminin başlarında ise Dokuz kadınla evlendiğini asla söyleyemeyiz.
Elli yaşını aşmış olan böylesi bir kişinin, kadınlara olan düşkünlüğünden ya da cinsi arzularını tatmin etme arzusundan dolayı “Birden fazla evlilik yaptığını” söylemek mümkün müdür?
Yoksa Rasulullah'ın (sas) hayatının diğer yönlerine bakarak böyle bir netice çıkarabilir miyiz?
Ki bu hayat; insanlara tebliğ edilmesi gereken Rasulullah'ın (sas) hayatıdır.
İşte tüm bunları anlayabilmek için Rasulullah (sav)'ın evlenmesine neden olan olayları detaylıca açıklama gereğini duyuyoruz.
AİŞE ve SEVDE BİNTİ ZEM’A (r.anha) İLE EVLENMESİ
Peygamberliğinin onbirinci yılında yani Hatice (r.anha)'nın vefat ettiği yıl Rasulullah (sav) evlenmeyi düşündü.
Yaşı Elli idi.
En yakın arkadaşı ve erkeklerden kendisine iman eden ilk kişi olan Ebu Bekir'in kızı Aişe'yi istedi.
Nikâhı kıyıldığı zaman Aişe henüz altı yaşında idi. Üç yıl onunla evlenmedi. Hicretten sonra dokuz yaşına girinceye kadar bekledi.
Ancak bu iki sene zarfında, Sevde binti Zem’a ile nikahlandı.
Bu hanım, Habeşistan'a hicret eden Müslümanlardan Es-Sukran bin Amr bin Abdu’ş-Şems'ten dul kalmıştı.
Daha sonra kocasıyla beraberce Mekke'ye döndüler ve bir müddet sonra Abdu’ş-Şems vefat etti.
Sevde (r.anha) kocası ile birlikte Müslüman olmuş, hicret etmiş, birçok meşakkatlere katlanmış, kocasının karşılaştığı eza ve cefalarla o da karşılaşmıştı.
Kocasının vefatından sonra Allah Rasulü (sas) onunla evlendi. Sevde (r.anha) anamızın ne güzelliği, ne yüksek bir makamı ne bir zenginliği ve ne de zevk alınabilecek yönü vardı.
Anlaşılıyor ki Sevde (r.anha) anamızla evlenmesi, onu korumak ve müminlerin anası olmasını sağlamaktı. Hicret ettikten sonra Sevde annemizin evini mescide yakın yaptırdı.
Bu ev Rasulullah' (sas)’in hanımları için yaptırdığı ilk evdi.
Hicretin birinci yılında Ensar ve Muhacirler arasında kardeşliği tesis ettikten sonra, Sevde binti Zem’a' (r.anha)’nın evinin yanında, mescidin etrafında Aişe (r.anha) için de bir ev yaptırdı ve onu oraya yerleştirdi.
Böylece yardımcısı ve arkadaşı Ebu Bekir'in, kızı Aişe yanına gelmesini ve her zaman rahat rahat evini ziyaret etmesini sağladı.
HAFSA (r.anha) İLE EVLENMESİ
Hicretin ikinci yılında Bedir Gazvesinden sonra ve Uhud Harbinden önce Ömer b. el Hattab'ın kızı Hafsa (r.anha) ile evlendi.
Annemiz Hafsa, İslâm'a ilk girenlerden Haniş'in hanımı idi. Rasulullah (sas) onunla evlenmeden yedi ay önce kocası vefat etmişti.
Ömer'in kızı Hafsa annemizle evlenmesi ile diğer yardımcısı ve arkadaşı Ömer'in de, evine kızı Hafsa yanına kolaylıkla gelip gitmesini sağlamış oluyordu.
Aişe ve Hafsa (Allah onlardan razı olsun) ile evliliği, “iki yardımcısının kızı ile” olan evlilikleridir.
Ebu Bekir ve Ömer, (Allah onlardan razı olsun) davette, yönetimde, savaşta ve diğer hususlarda kendisine çok yardım eden baş yardımcılarıydı.
Yoksa bu iki evliliği, sadece kadınlarla yapılan birer evlilik olarak anlamak asla doğru değildir.
Her ne kadar Aişe (r.anha) annemiz güzel ve genç ise de Hafsa annemiz (r.anha) bu vasıflardan mahrumdu.
O halde böyle bir evliliği, cinsi arzuları tatmin etme açısından değerlendirmek asla doğru olmaz.
CUVEYRİYE (r.anha) İLE EVLENMESİ
Rasulullah (sav), Hicri beşinci yılda Beni Mustalık Gazvesi esnasında el Haris bin Ebu Dırar'ın kızı Cüveyriye ile evlendi.
Onunla evlenmesi ise iki sebebe dayanmakta idi;
Birisi; babası ile yakınlık sağlamak, Diğeri de onun şerefini yükseltmekti.
Cüveyriye (r.anha) annemiz Beni Mustalık esirleri arasında idi. Savaş sonrası Ensardan birisinin hissesine düşmüştü ve Mustalık oğulları reisinin kızıydı.
Esir düştüğü efendisinden kendisini fidye karşılığı serbest bırakmasını istedi.
Efendisi, onun kabile başkanının kızı olduğunu bildiği için fazla fidye istedi.
Babası fidye ile Rasulullah’a (sas) geldi ve Rasulullah (sav) onu serbest bıraktı. Daha sonra ise babası Rasulullah'a iman etti Müslüman oldu.
Sonra kızı Cüveyriye'yi (r.anha) Rasulullah'a götürdü. Babası Müslüman olduğu gibi O da Müslüman oldu. Rasulullah (sas) dünürcü oldu ve onu babasından istedi.
Babası da onu Rasulullah (sas) ile evlendirdi. Yani bu evlilik, bir kabile reisinin kızı ile oldu.
Ki burada söz konusu olan kabileyi Rasulullah (sas) esir almış, onların şerefini alçaltmıştı.
İşte bu evlilik, bu olumsuz durumu ortadan kaldırıp kabile reisinin sevgisini celb ediyordu.
SAFİYE (r.anha) İLE EVLENMESİ
Bundan sonra Rasulullah (sav), Hayber zaferini müteakip Yahudi Liderlerinden Huyey bin Ahtab'ın kızı Safiye (r.anha) annemizle evlendi.
Safiye (r.anha) validemizin evlenme olayı şöyle oldu:
Kendisi, Hayber kalesinden esir alınan kadınlar arasında idi.
Bazı Müslümanlar Rasulullah'a (sas) gelerek şöyle dediler: "Ya Rasulullah! Safiye, Beni Kureyza ve Beni Nadir'in. Başkanlarının kızıdır, ancak senin için uygundur.”
Rasulullah (sas) onu azad etti ve onunla evlendi. Bununla onu korudu, onu esaret duygusundan kurtardı ve şerefini yükseltti.
Rivayet edilir ki, Safiye (r.anha) annemizin Rasulullah (sas) ile ilk gecesinde Ebu Eyyub Halid el-Ensari, Allah Rasulü’nün bir suikast ile karşılaşabileceği korkusuna kapılmış ve bu nedenle de Hayber'den dönüş yolunda çadırının yanında kılıcı ile nöbet beklemişti.
Çünkü Rasulullah (sas) onun (Safiye’nin) babasını, kocasını ve kavmini öldürtmüştü. Sabah olunca Rasulullah (sas) onu çadır yakınlarında görünce ona:
Sana ne oluyor? dedi. O da cevaben:
Bu kadının seni öldüreceğinden korktum. Çünkü sen onun babasını, kocasını, kabilesini öldürttün.
Bunun üzerine Allah Rasulü (sas) ona güven verdi. Safiye (r.anha) anamız Rasulullah (sav)'ı, ölünceye kadar sadakatla beklemiş ve Ona hep sadık kalmıştır.
MEYMUNE (r.anha) İLE EVLENMESİ
Rasulullah (sav) Hicretin sekizinci yılında Abbas bin Abdülmuttalib'in hanımı Ummu'l Fadl'ın kız kardeşi Meymune (r.anha) validemizle evlendi.
Bu evlilik Umretu'l Kaza sırasında oldu.
Bu sırada Meymune (r.anha) 26 yaşında idi. Meymune (r.anha), evliliğinde Ummu'l-Fadl'ın vekili idi. Meymune (r.anha) Umrede Müslümanların durumunu görünce İslâm'a yöneldi.
Abbas (ra), durumu Rasulullah (sas) ile konuştu, onunla evlenmesini teklif etti ve Rasulullah (sav) bu evlenme teklifini kabul etti.
O günler, Hudeybiye antlaşması metinlerinin yazıldığı üç gün idi. Allah Rasulü Meymune (r.anha) ile evliliğini, kendisi ile Kureyş arasında anlaşma ortamının artması için bir vesile olarak kullanmak istedi.
Kureyş'in elçileri Suheyl bin Amr ve Huveytıb b. Abdu'l Uzza yanına geldiklerinde; “Artık ziyaret günü bitti, buradan çık” demişlerdi.
Bunun üzerine Allah Rasulü (sav) onlara şunu söyledi:
“İster misiniz sizin aranızda güveyi olayım ve ilk gecemi burada geçireyim. Sizlere, sizin de bulunacağınız bir yemek vereyim.”
Ona şöyle cevap verdiler;
“Bizim, senin yemeğine ihtiyacımız yok, buradan bir an önce çık git.” Rasulullah (sas) onlara başkaca bir şey söylemeden çıktı, Müslümanlar da O’nun arkasından çıktılar.
ZEYNEB BİNTİ HUZEYME ve UMMU SELEME (r.anhüma) İLE EVLENMESİ
Zeyneb binti Huzeyme (r.anha) ve Ummu Seleme (r.anha); ashabı arasında bulunan ve savaş meydanlarında şehid olan iki adamın hanımlarıydı.
Zeyneb binti Huzeyme (r.anha), Bedir'de şehid olan Ubeyde bin el-Haris ibni el-Muttalib (r.a.)'ın hanımıdır.
Zeyneb (r.anha) annemizin hiç güzelliği yoktu.
Ancak iyiliği ve ihsanı ile çok çok tanınmış bir hanımdı, hatta Ona “miskinlerin annesi” lakabı takılmıştı.
Rasulullah (sas), Bedir Harbinde kocasının şehid olmasından sonra, hicri ikinci yılda işte bu ihsan sahibi Zeyneb (r.anha) annemizle evlenmişti.
Bu annemiz Rasulullah (sas) ile ancak iki yıl evli kalmış ve Allah (cc) onun ruhunu kazbetmiştir. Hatice'(r.anha) den sonra vefat eden ilk hanımıdır.
Ummu Seleme (r.anha) ise Ebu Seleme (ra)'nin hanımı idi.
Kocasından, kendisinin birçok çocuğu vardı. Ebu Seleme (r.a.) Uhud'da ağır bir yara almış, daha sonra yarası iyileşmişti.
Allah Rasulü (sav) Beni Esed Savaşında onu sorumlu komutan yaptı. O da onları yendi ve Medine'ye ganimetlerle döndü.
Daha sonra Uhud'da aldığı yaralar yeniden çıktı, nüksetti ve bu yaralarla vefat etti.
Daha ölüm yatağında iken Rasulullah (sav) onun yanına geldi ve onu ziyaret etti; yanı başında vefat edinceye kadar bekledi ve ona dua etti. İki gözü yaşlarla doldu.
Allah Rasulü (sas), Ebu Seleme (ra)'nin vefatından dört ay sonra Ummu Seleme'(r.anha) ye evlenme teklif etti.
Ummu Seleme (r.anha), çocuklarının çokluğu dolayısıyla özür beyan etti.
Rasulullah (sas) ta ki onunla evleninceye kadar teklifine devam etti; böylece onun “çocuklarına bakma ve onları yetiştirme işlerini” üzerine aldı.
Bu iki hanımla Rasulullah' (sas) ın evleniş gayesi, vefat eden kocalarından sonra Onların geride bıraktığı çocuklarına sahip çıkmaktı.
UMMU HABİBE (r.anha) İLE EVLENMESİ
Ebu Sufyan'ın kızı Ummu Habibe(r.anha) bir mümine olarak İslam için kocasıyla Habeşistan'a hicret etti.
Daha sonra kocasının İslam’dan vaz geçmesi yani mürted olması üzerine İslam uğrunda sabretti ve asla dinini değiştirmedi.
Asıl adı “Remle” olan Ummu Habibe(r.anha), Mekke'nin efendisi ve müşriklerin lideri olan Ebu Sufyan'ın kızıdır.
Rasulullah'(sas) ın halasının oğlu Ubeydullah bin Cahş el-Esedi'nin de karısı idi. Ubeydullah Müslüman oldu, hanımı da Müslüman oldu.
Babası ise bir kâfir idi.
Babasının kendisine işkence edeceğinden korkarak, hamileliğinin son günlerinde olmasına rağmen kocası ile Habeşistan'a hicret etti.
Hicret yolunda kızı Habibe binti Ubeydullah'ı dünyaya getirdi, böylece; ona Ummu Habibe künyesi verildi.
Ancak kocası Ubeydullah b. Cahş, “Habeşlilerin dini olan Hıristiyanlığa geçti.”
Karısı “Remle” nin de İslam'dan dönmesi için çok uğraştı ise de başaramadı; Ummu Habibe (r.anha) ise Müslümanlığında ısrar etti.
Sonra Rasulullah (sas), Necaşi’ye “kendinin vekili” olarak evlenmek üzere Ummu Habibe'yi (r.anha) istemesi için haber yolladı.
Necaşi, durumu Ummu Habibe'ye (r.anha) haber verdi.
Ummu Habibe (r.anha) ise Halid ibni Said el-As'ı evlilik için kendisine vekil tayin etti.
Böylece, Rasulullah'ın (sas) vekili Necaşi ile Ummu Habibe' (r.anha)nin velisi Halid ibni Said el-As olmak üzere nikâh akdedildi.
Hayber Gazvesinden sonra Habeş muhacirleri geri döndüklerinde, Ummu Habibe (r.anha) de döndü ve Rasulullah'ın (sas) evine girdi.
Medine şehri Rasulullah'ın (sas) bu düğününde toplandılar. Ummu Habibe' (r.anha) Onun (sas) evinde ikamet etti.
ZEYNEB BİNTİ CAHŞ (r.anha) İLE EVLENMESİ
Rasulullah (sav)'in Zeyneb binti Cahş (r.anha) ile evlenmesi Teşriî açıdan birçok yönü bulunan çok farklı bir evliliktir. Bunlar:
A- Evlenmede erkek ile kadın arasındaki denkliğin bulunmasını gerektiren bir geleneği yıkıyordu. Halasının kızını -ki Kureyş'in ileri geleni idi- (yani Zeyneb’i ilk önce) kölelikten azad edilen birisi ile (Zeyd b. Hârise) evlendiriyordu.
B- Arap adetlerine göre bir kişinin “Evlatlığı” (Zeyd b. Hârise Rasulullah’ın evlatlığı idi) onun asıl öz oğlu gibi sayılıyordu ve bir kişi asla evlatlığının boşandığı eski karısı ile evlenemezdi. Bu evlilikle Allah Rasulü (sas), bir kişinin evlatlığının boşadığı kadınla evlenememesi düşüncesini yıkıyordu.
Zeyneb binti Cahş; Rasulullah (sav)'ın halası, Abdulmuttalib'in de kızı olan Umeyme'nin kızı idi. Zeyneb (r.anha), O'nun gözü önünde ve gözetiminde yetişmiş ve büyümüştü.
Bu nedenle Zeyneb (r.anha), Rasulullah (sas) için bir kız veya küçük bir bacı gibi idi.
Onu çok iyi tanıyor, “Zeyd (ra) ile evlenmeden önceki durumunu, Onun çekici, cazip biri olup olmadığını” iyi biliyordu.
Rasulullah (sas), çocukluğuna ve gençliğine kadar küçük yaşından beri ona şahit olmuştu.
O, Rasulullah (sas) için meçhul birisi değildi; adeta “kendi kızı gibi” biliyordu onu.
Onu, azadlısı Zeyd (ra) ile evlendirmek istediğinde kardeşi Abdullah bin Cahş bu evliliğe karşı çıktı.
Bu karşı geliş iki şeyden kaynaklanıyordu:
a-) Zeyneb (r.anha) Kureyşli ve Haşimi idi.
b-) Rasulullah'ın (sas) halasının kızı idi. Nasıl olurda Hatice (r.anha)'nın köle olarak alıp daha sonra azad ettiği bir kişi ile evlenecekti.
Bunu, Zeyneb'e (r.anha) karşı büyük bir “Ar” / bir Namus meselesi gibi gördü. Arapların yanında da bu, büyük bir “Ar” sayılırdı.
Şereflilerin şerefli kızları, kölelikten kurtulmuş olsalar da eski kölelerle evlenemezlerdi.
Ama Rasulullah da (sas) ısrarla istiyordu ki bu tür örf, adet ve gelenekler yıkılsın.
Ve insanlar bilsin ki üstünlük Arap ya da Acem olmakta değildir. Üstünlük takvalı olmadadır. Allah'ın şu sözü berrak bir şekilde anlaşılmalıydı:
"Şüphesiz, sizin en değerliniz Allah katında takvalı olanınızdır." (Hucurat 13)
Rasulullah (sav) bu türden bir itirazın akrabalarının dışındaki bir kadından dahi gelmesini hiç hoş karşılamıyordu.
Arabların “bu çirkin geleneklerinden kurtulma onurunu” Halasının kızı Zeyneb binti Cahş'ın, yüklenmesini istiyordu.
Bu evlilik, adeta Onların adetlerinin yıkılışı olacaktı.
İnsanların söyleyeceğinden korktuğu tüm çirkin sözlere karşı, ancak Zeyneb’in dayanabileceğini direnebileceğini düşünüyordu.
Kendi elinde büyüttüğü, Arapların adet ve geleneklerinin gölgesinde yetişmiş birisi olan evlatlığı Zeyd’ in de (ra), diğer çocuklar gibi bu Verasete sahip olma hakkının bulunmasını istiyordu.
İşte bu zat yani Zeyd, Zeyneb'le evlenecekti.
O, yüce Şar’i nin (kanun koyan/Allah’ın), “Evlatlıkları adeta öz çocukları olarak görenler için” hazırladığı bir olaya onu hazırlanmış oluyordu.
Rasulullah (sav), Zeyneb ve kardeşi Abdullah'ın bu evliliği kabul etmeleri için çok ısrar etti.
Zeyneb (r.anha) ve kardeşi Abdullah ise, “Zeyd ile evlenme” olayının gerçekleşmemesi için çok çok direndiler.
Bunun üzerine Allah (cc), şu ayeti inzal buyurdu:
"Bir mümin erkek ve kadın için, Allah ve Rasul'ü, bir işe hükmettiğinde, o işlerinde, kendileri için, muhayyer değillerdir (seçme hakları yoktur). Kim Allah ve Rasulü’ne isyan ederse o, apaçık delalet içindedir. " (Ahzab 36)
Bu ayetten sonra, artık Zeyneb ve Abdullah için bir seçenek kalmadı ve "Tamam biz bu evliliği kabul ediyoruz ey Allah’ın Rasulü" dediler.
Rasulullah (sas) Zeyneb’e ‘mehir’ verdikten sonra onlar gerdeğe girdiler.
Ancak Zeyneb ve Zeyd'in evlilikleri bir türlü istenildiği gibi devam etmedi birçok sıkıntılar ve hoşnutsuzluklar ardı ardına başladı.
Allah ve Rasulü’nün mutlaka olmasını istediği bu evliliğe, Zeyneb'in gönlü hiç yatmamıştı.
O, istenenlere boyun eğmemiş, bu evliliğe karşı hiç yumuşak olmamıştı. Bilhassa Zeyd'e karşı gururlu idi; bir köleye içinden gelerek rıza gösteremiyordu.
Zeyd’e çok çok sıkıntılı bir hayat yaşatıyordu.
Zeyd (ra), bu durumu bir kaç sefer Rasulullah'a (sas) anlattı; Zeyneb’in kendisine karşı kötü muamelesini izaha çalışarak, Rasulullah (sav)'tan onu boşamak için defalarca izin istedi.
Ancak Rasulullah (sav) ona ısrarla “Eşini Elinde Tut” diyordu.
Daha sonra Allah’tan gelen yeni bir vahiyle,”Zeyd'in boşaması sonrasında Zeyneb ile kendisinin evleneceği, onun eşi olacağı” Rasulullah’a bildiriliyordu.
Toplumda “Muhammed, Oğlunun karısı ile evlendi..” denilmesinden çok korktuğu için bu vahiyle bildirilen husus, kendisine çok ağır geldi.
İnsanların kendisini ayıplamasından çok korkuyordu; Çünkü nede olsa Zeyd, O'nun evlatlığı idi.
Bundan dolayı “Zeyd'in eşini boşamasını” istemiyordu.
Fakat Zeyd (ra), Zeyneb'i boşamak için çok ısrar etti.
Zeyd’in, eşi Zeyneb'i boşadıktan sonra Zeyneb'in kendisiyle evleneceğini Allah'ın vahyettiğini bildiği halde: "Eşini yanında tut Allah'tan kork" (Ahzab 37) diyordu.
Bunun üzerine Allah Rasulü’ne Rabbinden bir hitap geldi. Yani yüce Allah Rasulü’ne adeta şöyle diyordu:
Ben sana, Zeyneb'in “evleneceğin kadınlardan birisi” olduğunu bildirdiğim halde sen, Allah'ın açığa vuracağı şeyi niye içinde gizliyorsun?
Bu husus ayette şöylece yer alıyordu:
"Fakat Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde gizliyordun." (Ahzab 37)
Bu ayette de belirtildiği üzere Allah Rasulü (sas), evlatlığının boşadığı hanımın daha sonra yakında kendi hanımı olacağını bildiği halde bunu hala insanlardan gizliyordu.
Allah'ın sonradan açığa vurduğu şey işte budur. Yani “evlatlığının boşadığı hanımı ile evlenmesi” mutlaktır, o asla değişmez.
Rasulullah (sas)'in daha sonra vahiyle açıklanacak olan bu şeyi gizlemesinin asıl nedeni şuydu:
Arablarda bir gelenek olarak, evlatlıklar neseb ve miras hususunda eve aittirler.
Çocuklarına ait olan tüm haklar evlatlıkları için de geçerli idi; miras ve nesebin haramlığı gibi tüm hususlarda aynen öz çocuklar gibi işlem görürlerdi.
İşte bunun içindir ki Allah Rasulü’ne,
“Evlatlığının boşayacağı o hanımla kendisinin evleneceği” vahyedilince Zeyd’in Zeyneb'i boşama yönündeki tüm ısrarlarına, Zeyneb'den şikâyetçi olmasına, Aralarında hiç bir sıcaklığın bulunmamasına, Evlendikleri günden beri evlilik hayatının uyumsuz bir şekilde sürdüğünü bildirmesine rağmen Zeyd’e hanımını elinde tutması ve onu boşamaması için çok ısrar etti.
Ancak Zeyd boşanmakda yine devamlı ısrar edince Rasulullah’da (sas) ona izin verdi.
Rasulullah'ın (sas) Zeyneb'le evleneceğinden hem kendisinin hem de Zeyneb'in hiç bir haberi olmaksızın Zeyd (ra), Zeyneb'i boşadı.
Ahmed, Müslim ve Nesei'nin Süleyman b. el-Muğire yoluyla Sabit’ten, onun da Enes'ten rivayet ettiğine göre:
“Zeyneb iddetini doldurduğu zaman Rasulullah (sas) Zeyd’e, Zeyneb’i çağırmasını söyledi. Zeyd şöyle anlatıyor:
Hemen Zeyneb'e gittim ve Zeyneb'e:
“Seni Müjdeliyorum, Rasulullah seni çağırıyor. Rasulullah beni sana gönderdi ve hemen gelmeni istedi.”
Zeyneb şöyle dedi;
“Allah bana emretmedikçe bir şey yapmayacağım.”
Gitti mescidine girdi ve bu sırada bir ayet indi, Rasulullah da izinsiz olarak gelip Zeyneb'in yanına girdi. Allah Rasulü Zeyneb'in yanına girdiğinde ilgili ayetin şu kısmı nazil olmuştu:”
“Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz, Onu, sana nikâhladık ki, bundan böyle evlatlıkları kadınları ile ilişkilerini kestikleri zaman, O kadınlarla evlenme hususunda, müminlere bir güçlük olmasın." (Ahzab 37)
Şayet Zeyneb, Rasulullah (sas) ile evleneceğini daha önce bilseydi, ben Rabbim'in emirlerini bekliyorum, yani O'nunla evlenmeyi tercih ediyorum demezdi.
Şayet Zeyd de, Onu boşadıktan sonra Onun Rasulullah (sas) ile evleneceğini bilseydi, “Seni Müjdeliyorum” demezdi.
Dolayısıyla bu evliliğin asıl sebebi, “Müminlerin evlatlıklarının boşadığı hanımlarla evlenmelerinde hiç bir sakınca olmadığını” göstermek içindir.
İşte Rasulullah'ın (sas), hanımları ile evlenme hadiseleri bunlardan ibarettir.
Görülüyor ki, hemen hemen bütün evlilikleri, sadece “Evlenme gayesinin ötesinde başka gayeleri” gütmektedir.
İşte böylece, Rasulullah'ın (sas) Dört hanımdan fazla hanımla evliliğinin asıl sebebi ve Dört kadından fazla kadınla evlenmesinin “Yalnızca kendisine has / ait bir özellik olmasının anlamı” bariz bir şekilde ortaya çıkmış oluyor.
Elli yaşını aşmış olan Allah Rasulü’nün (sas) Dört kadından fazla kadınla evlenmesi, asla “Sadece cinsi arzularını tatmin etmek için çaba gösteren bir adamın davranışları” olarak kesinlikle düşünülemez.
Zira onun asıl meşgalesi “Risalet ve Devlet işleri ile uğraşmak” tır.
O (sas), Rabbinin Risaletini tüm dünyaya ulaştırmak, içerisinde yaşadığı toplumu bir ümmet haline getirmek, bu Risaletle halkını kalkındırmak için uğraşıyordu.
Onun (sas) hayattaki tek gayesi, Allah'ın Risaletini dünyaya taşımak, Toplumun eski halini bütün özellikleriyle değiştirerek Yepyeni bir toplum ve Devlet ikame etmekti.
Zira O (sas), İslam Daveti için insanların her türlü davranışlarına katlanmış ve bu uğurda önüne konan dünyaları reddetmişti.
Zihni sürekli olarak, “Ümmeti Kalkındırmak, yepyeni bir Devlet ve Toplum kurmak” ile meşgul olan bir kimsenin kadınlarla meşgul olması ASLA mümkün değildir.
Onun (sas) zaten kadınlarla meşgul olacak zamanı yoktu. Her yıl bir kadınla evlenmiş olması ancak daveti taşımak içindir.
Zira Onun (sas) evlilik hayatından faydalanması “Herhangi bir insanın evlilik hayatından” farklı bir şey değildi.
Kaynak: İSLAM'DA İCTİMAİ NİZAM isimli kitaptır.
—
Konumuz ile Bağlantısı Nedeniyle Şu Makaleyi de Okumanızı Tavsiye Ederim (BY)
Nikâhı Allah Tarafından Kıyılan Kadın Kimdir Biliyor musunuz?
https://bekiryetginbal.com/nikahi-allah-tarafindan-kiyilan-kadin-kimdir-biliyor-musunuz/
Tags: