Peçeli ya da Peçesiz Yüzünü Örtmek Hakkında Şahsi Tercihim
Peçeli ya da Peçesiz Yüzünü Örtmek Hakkında Şahsi Tercihim
İslam’a göre “Kadın, korunması gereken bir namustur”. İslam’ı bize bir hayat nizamı olarak gönderen şanı yüce Allah (cc) kadın cinsinin fıtri yapısındaki özellikleri ve erkeklere göre farklılıkları nedeniyle, onların mutlaka korunmasını, muhafaza altına alınmasını ve istediği hassasiyetin gösterilmesini emretmiştir.
Bu korunma ya da muhafaza altına alma işinde, bir “kadına düşen” görevler vardır, bir de “koca, baba ya da abi olarak erkeğe düşen” görevler vardır.
İslam’ın değil, cahiliye düzeninin hâkim olduğu günümüz toplumunda kadınlarımız çok çok savunmasızdır. Adeta yeni doğan bir yavrunun kendini savunamayacak acziyetine benzer bir yalnızlığı söz konusudur.
Bu nedenle savunmasız kadınlarımız, kızlarımız şu vahşi cahiliye düzeninde çok kolay kurda kuşa yem olmakta, tecavüz ve katliamlara maalesef maruz kalmaktadırlar.
Evet yukarıda demiştik ki; “kadına düşen görevler vardır, erkeğe düşen görevler vardır..” Sokağa adım atacak olan ya da atan kadınlarımızın kızlarımızın ilk dikkat etmeleri gereken şeylerden biri de, “kılık kıyafetleri” yani tesettürleridir.
Arapça’da sözlük anlamı itibariyle “setr” örtmek demektir. “Tesettür” ise, örtünmek, gizlenmek, bir şeyin içinde yahut arkasında gizlenmek anlamlarına gelir.
Istılahi anlamı itibariyle Tesettür, erkek veya kadının Şer’an örtülmesi gereken yerlerini örtmesi demektir. Bir kimsenin “örtmesi gereken ve başkasının ona bakması haram olan” yerlerine “avret yeri” denir.
Bir erkek veya kadının, bir başkasının yanında avret yerlerini örtmesi onlara farz kılınmıştır. Bu yerlerin nereler olduğu belirleyen ve çerçevesini çizen ise Rabbimizdir.
Madem ki tesettürü emreden ve çerçevesini çizen Allah-u Teala’dır, demek ki tesettürün bir “Uhrevi / Ahiret boyutu” bir de “Dünyevi boyutu” vardır.
Her bir Müslümanın asıl amacı Rabbinin rızasını elde edip, ahireti kazanabilmektir. “Dünya, ahiretin tarlasıdır” diyen Hz. Muhammed’in (sas) ümmeti, kadınıyla erkeğiyle bu dünya tarlasında Allah-u Teala’nın razı olacağı tohumları / amelleri ekmek suretiyle, ahirette hasadını umut ederler.
İşte “tesettüre gösterilen hassasiyetin” temeli buna dayanmaktadır. Sırf Allah rızası için tesettüre riayet edenler, inşaAllah hem bu dünyada hem de ahirette mutlaka karşılığını görecekler.
Kadınlarımızın ya da kızlarımızın uyması gereken tesettürün ana çerçevesinde, bütün İslam âlimleri hem fikir iken, ufak bir “detay hakkında” farklı düşünen ve farklı davranan âlimlerimiz ve Müslümanlar da vardır.
Evet, “ana çerçeve” kadınlarımızın ya da kızlarımızın, saçının bir tek telini ve vücudunun bir tek tenini göstermeden, ellerini bileklerinden itibaren kapatması, sadece yüzünün görünecek kadar açılıp diğer tarafların tamamen kapanması, dış kıyafetinin tepeden topuğa kadar olması, vücudunu asla sarmayıp bol olması, kesinlikle içini gösterecek şekilde şeffaf olmamasıdır.
Ufak bir detay dediğimiz husus ise, bazı âlimlerimiz, “Kadınlar ya da kızlar için, yüzünü bir peçe vb. şeyle örtmek de tesettüre dahildir”görüşüdür.
Ben şahsen Hac vesilesiyle bulunduğum Mekke ve Medine’de çoğu kadınların, genç kızların peçeli olduğunu gördüm. Afganistan’daki bacılarımızın “Burka” denilen peçe benzeri kıyafetlerine hepimiz TV’lerden şahit olduk.
Aynı şekilde İstanbul’da komşumuz olan birçok Çeçen ve Orta Asya’ lı Müslüman ailelerin hanımları ve kızları hep peçe takmakta.
Buhari hadis kitabında geçen şu olay gibi:
Fadl ibni Abbas; “güzel saçlı, ak benizli, yakışıklı” bir gençti. Yine Rasulullah’ın devesinin terkisinde yaptığı bir yolculukta genç bir delikanlı olarak başından şöyle bir hadise geçti.
“Resül-i Ekrem ile Müzdelife’den Mina’ya dönerken Yemen’li Has’am kabilesinden “genç ve güzel bir kadın” bir mesele sormak için Efendimize yaklaştı. Fadl da pür dikkat o kadına bakmaya başladı.
Durumu fark eden Resül-i Ekrem Efendimiz elini Fadl’ın yüzüne tuttu. Fadl ise, hemen yüzünü öbür tarafa çevirerek yine bakmaya başladı.
Bu sefer Efendimiz elini öbür tarafa çevirip, Fadl’ın yüzünü tekrar kapadı. Fadl ise yüzünü öbür tarafa çevirerek baktı durdu.” (Buhârî, Hac 1, Cihâd 154, 162, 192, Edeb 68; Müslim, Hac 407, Fedâilü’s-sahâbe 135, 137.)
İşte insanın bir zaafı da bu kardeşlerim. Böylesi bir tavır, erkek için geçerli olduğu kadar, kadın/genç kız vs. için de geçerlidir.
Yeri gelmişken şu ayete de dikkatinizi çekmek istiyorum:
“Kadın ona sahip olmayı kesinlikle kafaya koymuştu ve zihni hep onunla meşguldü. Eğer Rabbinin (bir burhanını) kesin bir delilini görmeseydi Yusuf da onu arzulamıştı. Ancak biz, kötülüğü ve her türlü hayâsızlığı Yusuf’tan uzak tutalım diye ona delilimizi gösterip kalbine sebât verdik. Çünkü o, bütün gönlüyle Allah’a bağlanmış samimi ve tertemiz kullarımızdan biriydi.” (Yusuf suresi 24)
Düşünebiliyor musunuz bir Peygamber (as) de “Onu arzulamıştı..” Hz. Yusuf (as)’ın ona (bu kadına) meyletmesi, insanın fıtratında var olan tabii bir duygunun -iradesi dışında- harekete geçmesi anlamındadır.
Hz. Yusuf’un kadınlara karşı bu “fıtrî meyli”; gayrı meşru bir iş olduğu kadar gayrı ihtiyarî olan bir meyildir de, ama o kendi ihtiyariyle, özgür iradesiyle bunu frenlemiştir. Yani Hz. Yusuf (as), gördüğü bir burhanla yani delil ile en doğru yolu izlemiştir.
Peki, o burhan / delil ne idi? Bu konudaki farklı görüşleri idrak etmek için Kur’an tefsirlerine bakmanızı tavsiye ederim güzel insanlar.
Son olarak şu hususa da değinmek istiyorum.
Özellikle Metropol şehirlerimizde kullanılan, Metro, Tramvay, Otobüs, Metrobüs ya da Vapurlarda, oturma grupları malumunuz insanların birbirlerinin yüzlerine bakacak şekilde tasarlamış ve imal edilmiş.
Hatta bazılarının arası birbirine o kadar yakın ki, kadın erkek, ellerinde olmadan diz dize, göz göze gelmekte.
Üstüne üstlük yanında “bir erkek yani eşi, babası, abisi vs. bulunmayan” bir bayanı, karşısında oturan edepsiz hayasız erkekler adeta gözleriyle süzüyorlar..
İslam’a hiçte uygun olmayan böylesi bir yolculuğa bizleri mahkûm edenler, Laik, Demokrat, eşitlikçi kuş beyinli idarecilerdir.
Dolayısıyla “bir küfür düzeni ve bir cahiliye toplumu” içinde yaşıyoruz.
İslam’ın hâkim hakem ve hükümran olmadığı yani İslami bir Devletin bulunmadığı yer; şeytan ve insandan dostlarının yani şeytanice düşünen davranan insanların cirit attığı yer demektir.
Böylesi bir yerde ister erkek isterse kadın kendilerini korumak için ellerinden ne geliyorsa yapmalıdırlar.
Çünkü hacısı, hocası, sakallısı da dâhil olmak üzere sözde nice Müslüman erkekler bile bayanlara onları YİYECEKMİŞ GİBİ ısrarla bakıyor ve adeta gözleriyle taciz ediyorlar.
İşte bu zulme, bu tacize engel olabilmenin en pratik yolu yöntemi peçe takmaktır diye düşünüyorum. Peçe, böylesi bir ortamda adeta kadınlarımızı kızlarımızı koruyan bir kalkan olmaktadır.
Ben burada “Peçe takmak farz yada değil vs..” tartışmalarına girmiyorum ve diyorum ki bir bayan peçe takmakla asla günahkâr olmaz da..
Nice insanlar görüyoruz ki, nefislerine ve şeytana mağlup olup, karşısındaki farklı cinse hemen meyil ediyor ve İslam’a zıt hal ve hareketler içine girebiliyorlar.
Empati yapıyor ve kendimi “bu vahşi toplumda yaşayan bir bayan” yerine koyarak nefsime diyorum ki; “Sakın ha sokağa, dışarıya çıkarken peçesiz çıkma…”
Rabbim peçe takan bacılarımızdan razı olsun.
Onları taciz eden gözleri de kör etsin. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi, tesettürüne hakkıyla riayet eden tüm kardeşlerimizin üzerine olsun.
Kardeşiniz Bekir Yetginbal
Tags: