Ordular Gazze’ye mi? Ordular Aksa’ ya mı, Kahire’ye mi?

Ordular Gazze’ye mi? Ordular Aksa’ ya mı, Kahire’ye mi?

Bizleri İslam ile şereflendiren Âlemlerin Rabbi, mülkün sahibi, Şanı yüce Allah’a sonsuz defa hamd olsun.

Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi en başta ölçü ve örnek Rasul Hz. Muhammed’in, ehli Beytinin, güzide Ashabının, İslam ümmetinin ve sizlerin üzerine olsun.

Mısır.. Asırlarca İslam’a hizmet etmiş güzel ülkem.. Cihaddan cihada koşmuş, İslam’ın asırlarca gönüllü hamallığını yapmış güzel insanlar diyarı..

Mısır’ ın İslam ile müşerref olması, Rasulullah (sas)’ in Medine’de kurduğu İSLAM DEVLETİ’ nin, “Hulafa-i Raşidin Döneminin” (yani Raşidi Halifeler; Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali dönemi) 2. Halifesi /3. Devlet Başkanı Hz. Ömer’in görevlendirdiği ordu komutanı Amr bin As döneminde gerçekleşmiştir.

Böylece; miladi 639 ve 642 yılları arasında (Devletimiz eliyle) düzenlenen askeri harekâtlar sonucu Mısır’ da hüküm süren 700 yıllık kâfir Bizans dönemine son verilmiş, İslam Anayasa ve kanunları Medine’ de olduğu gibi Mısır’da da HÂKİM, HAKEM ve HÜKÜMRAN olmuştur elhamdülillah.

“Mısır Fatihi” unvanını alan Amr b. As, İSLAM DEVLETİ’ nin yeni bir eyaleti haline getirilen Mısır’a, Halifemiz ve 3. Devlet Başkanımız Hz. Ömer tarafından VALİ tayin edilmiştir.

Mısır; İslam coğrafyası içinde çok çok stratejik bir konuma sahiptir. Bu konum; hem siyasi, hem askeri hem de ticari açıdan böyledir. Adeta Afrika’nın Kuzey kapısı, Akdeniz ve Bilad-uş Şam’ ın gözetleme kulesi gibidir.

Güzel İstanbul; Asya ve Avrupa için ne anlam ifade ediyorsa, Mısır’da coğrafi konumu itibariye odur..

Osmanlı İslam Devleti’ ni yıkmak için Kuzey de bulunan Selanik şehrini “Siyasi / Askeri bir Üs” haline getiren Batılı emperyalist kâfirler, aynı şekilde Güney’de bulunan Kahire şehrini de ikinci bir “Siyasi / Askeri Üs” olarak kullandılar.

Ta ki; Zafere ulaşıncaya kadar..

Neydi onlar için MUTLAK ZAFER? Dünya Müslümanlarının “Devlet Babamız..” dedikleri Osmanlı İslam Devleti’ ni yıkmak, İslam’ın kökünü kazımak ve yerine “Demokratik Laik tam kapitalist bir Cumhuriyet” ilan etmek..

Zaferin tamamlanması; sadece Osmanlının yıkılması değildi, MUTLAK ZAFER için ATIN DİZGİNLERİNİ kendilerinden birisine teslim etmeleri de gerekiyordu ki, Mısır topraklarında da bunu gerçekleştirdiler.

“Mısır Arap Cumhuriyeti” adını verdikleri lokmaya İngiltere, 28 Şubat 1922 de sözde bir bağımsızlık ilan ettirmiş, atadığı kendisine çok çok sadık yöneticilerle, onlarca yıldır ki bu toprakların tek hâkimi olmuştur.

Eski sömürgeci İngiltere ve yeni sömürgeci Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasında zaman zaman el değiştiren Mısır yönetimi, 2013 darbesi sonrası ABD’ nin sadık dostu katil Abdulfettah el SİSİ’ ye teslim edilmiştir.

Mısır’ ın başkenti Kahire ve içindeki RABİA MEYDANI, Mısır orduları başkomutanı katil SİSİ’ nin talimatları ile benzeri görülmemiş katliamlara şahitlik etmiştir.

Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleriyle Mısır ordusu; bu gün itibariyle Türkiye dışında, Ortadoğu’nun en güçlü ordusudur.

Keza Endonezya’ dan Fas’a, Türkiye’ den Yemen’ e, Pakistan’ dan Somali’ ye kadar İslam coğrafyasında bulunan tüm  devletleri sadece ordularındaki asker sayısını toplasanız, belki İsrail nüfusunun en az 2- 3 katı eder.

Dünyadaki tüm Müslümanların sayısı ise en az İsrail nüfusunun 100 katıdır.

Bunca ihtişam ve imkâna rağmen, özellikle Gazze katliamları vesilesiyle de gördük ki, İslam coğrafyasındaki hiçbir ordu Gazze katillerine karşı “Tüyünü bile” kıpırdatmamışlardır.

Bundan sonra da kıpırdatmayacaktır..

Gelin bir benzetme yapalım.. Orduları bir TIR kamyonuna benzetelim. Mesela 40 tonluk yükü götüren ve kasa kısmında 40 tekeri bulunan bir TIR düşünün..

Bu TIR aracı ordu, 40 teker askerler olsun.. Tabi bu TIR kasasını çekip götüren ve adına KUPA denilen ön kısmı vardır. Burada da 2 adet ön teker vardır.

Bu TIR kamyonun ön tekerleri nereye giderse, arka tekerleri de mecburen oraya gider değil mi? Ö tekerlere kumanda eden ARAÇ KOMUTANI kimdir? Elbette ki sürücü şofördür.

Bu komutanın, araçtaki yükü nereye götüreceğini belirleyen bir de “araba sahibi şahıs ya da şirket” vardır.

Hepimiz şahidiz ki; Endonezya’ dan Fas’a, Türkiye’ den Yemen’ e, Pakistan’ dan Somali’ ye kadar 100 milyonlarca Müslüman, Gazze katliamlarının başladığı ilk günden beri, meydanlara döküldü, sokaklarda aylarca yürüyüş yaptı, çeşitli paneller, konferanslar düzenledi ve avazı çıktığı kadar “ORDULAR GAZZE’YE.. ORDULAR AKSA’YA..” diye haykırdı durdu ve haykırmakta da..

Sonuç ne oldu?

En başta azametli Mısır ordusu olmak üzere tüm ordular, bu içten samimi, eşyanın tabiatına uygun sıcak çağrılara sırtlarını döndüler, kulaklarını kapattılar.. 

Daha doğrusu, araç sahibi şahıs ya da şirket, onlara böyle yapmaları talimatını verdi ve onlarda mutlak bir itaat ile buna harfiyen itaat ettiler..

Gazze katillerine göre güçsüz oldukları ya da korkak oldukları için böyle HAREKETSİZ kalmadılar.. Sanki Allah’a itaat edercesine, “mutlak bir itaatle” kendilerine talimat veren “bir avuç elit’e” itaat ettiler sadakat gösterdiler..

Gazze’ de katledilenlerin, Filistin’de, Mescid-i Aksa’da katledilenlerin, kendi anneleri, babaları, gardaşları, yavruları olduğunu adeta unuttular ve yerlerine çakılıp kaldılar..

Alnı secde izli kardeşlerim

Sizlere yakın Mısır tarihinden çok kısa bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. Tarih 17 Eylül 1978

Mısır Devlet Başkanı Enver SEDAT ile İsrail Başbakanı Menahem BEGİN arasında ABD Başkanı Jimmy CARTER gözetiminde CAMP DAVİD ANLAŞMASI imzalandı.

Bu anlaşma ile “Tarihte İlk Kez” bir Arap ülkesi İsrail’i resmen tanımış ve İsrail’in gasp ettiği topraklar üzerindeki varlığını meşru olarak kabul etmiştir.

İslam’a, İslam Ümmetine ve Mısır’ lılara karşı yapılmış bu ihanet anlaşmasına çok öfkelenen Mısır ordusunun bir subayı olan Yüzbaşı Halid el İslambuli, SEDAT’ ı cezalandırmayı kafasına koydu ve ona karşı bir suikast planı yaptı.

Babası Mısırlı, annesi ise aslen İstanbul’lu bir Türk kızı olan Halid el İslambuli, 06 Ekim 1981 de planını uygulama zemini buldu ve Mısır’ın Modern Firavunu Enver SEDAT’ı öldürdü.

Onun yerine Halefi olarak yine asker kökenli bir kişi olarak Hüsnü Mübarek seçildi.

Yeni Firavun Hüsnü, Halid el İslambuli’ yi 15 Nisan 1982 de kurşuna dizdirerek idam ettirdi. Allah mekânını cennet eylesin.

Halid el İslambuli’ nin idamından 13 yıl sonra Onun küçük kardeşi Muhammed Şevki el İslambuli, abisinin intikamını almak için Hüsnü MÜBAREK’e 22 Haziran 1995 tarihinde, Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa da bir suikast girişiminde bulundu ama başaramadı.

Kardeşlerim Mısır’ daki bu örneği şunun için verdim.

İslam coğrafyasındaki tüm ordular içinde illaki Halid el İslambuli gibi, Allah’a, Rasulüne, İslam’a, ülkesinin menfaatlerine ve halkına çok samimi, fedakâr, özveri sahibi muhlis asker ve komutanlar vardır.

Ama hepimiz şahidiz ki bu fedakar komutan ve askerler ile Müslüman halklar; onları yöneten idarecilerden çok çok daha fazla Gazze’deki, Filistin’ deki kardeşlerini ve Mescid-i Aksa’yı düşünüyor ve göz yaşları döküyorlar..

O zaman aklıma şöyle bir düşünce geldi ve sizlerle de bu düşüncemi paylaşmak istedim:

Dünya Müslümanları olarak bugünden sonra, çağrılarımızda bir konsept değişikliğine gidelim, “Ordular Gazze’ye, Ordular Aksa’ya, Filistine..” demekten vaz geçelim ve artık “Ordular Kahire’ye, ordular Bağdat’a, ordular İslamabad’a, ordular Amman’a, Riyad’a, Şam’a…” diyelim..

Niçin diyelim?

Başkentlerinde oturup durmakla kalmayıp; ordulara, samimi ve cesur askerlere, komutanlara “Oturun oturduğunuz yerde..” diyen siyasetçilere, devlet adamlarına NASİHATTE bulunmaları için diyelim..

Umulur ki bu nasihatler ya da ordu komutanlarının başkentlere yapacakları ikaz ve hatırlatmalar, bakarsın siyasetçileri de harekete geçirir.

Onlar da bu vesileyle akıllarını başlarına alırlar ve Gazze katillerine karşı artık belki bir şeyler yaparlar..

Birçok ülke ve devlet siyasi tarihinde, nice ordu komutanları ve nice paşaların, Devlet adamlarına bu bağlamda katkıları olmuştur.

Bir ülkenin ordusu ya da askeri, isterse hayra da vesile olmakta, şerre de vesile olmakta..

Bu durumlar tamamen askerlerin kafa yapıları ve zihniyetleriyle bağlantılıdır. İslam tarihinden şu kıssayı size örnek vermek isterim.

Kuzey Afrika kıyılarını yani bu günkü Libya, Tunus, Cezayir ve Fas topraklarını fetheden İslam Devleti orduları içinde genç ve çok çok muhlis bir asker vardı.

Bu asker; çalışkanlığı, zekâsı, cesareti ve stratejik askeri akliyeti ile komutanlarının dikkatini çekti. Onu süratli bir şekilde terfi ettire ettire ORDU KOMUTANLIĞI’ na kadar yükselttiler.

Bu cesur asker, sözü hak gözü pek komutan, bugünkü Fas ve İspanya arasında bulunan boğazdan gemilerle Avrupa kıtasına girdi.. Ve oracıkta verdiği bir talimatla, kendilerini buraya geçiren tüm gemileri yaktırdı.

Hayret edilebilecek çok çok kısa bir sürede bütün İspanya ve Portekiz topraklarını feth etti. Pirene dağlarını aşıp Fransa’ya, oradan İtalya’ ya geçmeyi ve Rasullah (sas) efendimizin müjdelediği ROMA’ yı da feth etmek ve o meth edilen ordu olmak istiyordu.

Fakat o dönemin valisi ondan “Askeri Harekatı” durdurmasını istedi.. Rivayet edilir ki durmadı, yoluna devam etti ve hakkında tutuklama kararı verilip hapse atıldı..

Kimdi bu komutan ey gençler biliyor musunuz?

Bu gün CEBELİTARIK boğazı diye anılan boğaza ismi verilen TARIK BİN ZİYAD’ dır. Mekânı cennet olsun. Amin amin

Demek ki; siyasetçi ve asker işbirliği nice hayırlara vesile olabilmekte.. Ama bazı gafil siyasetçiler de bu örnekte de görüldüğü gibi fahiş hatalar yapabilmekte..

O halde bize düşen görev; hangisi gaflet uykusunda ise onu bir şekilde uyandırmak ve aklını başına getirmeye çalışmaktır kardeşlerim.

Bu nedenle şimdilerde “Ordular Kahire’ye, ordular Bağdat’a, ordular İslamabad’a, ordular Amman’a, Riyad’a, Şam’a…” söylemlerimiz umulur ki kış uykusunda olan nice siyasetçilerin de uyanmasına vesile olur.

Çünkü bu slogan, nihayetinde bir hatırlatmadır ve Rabbimiz dedi ki;

وَذَكِّرْ فَاِنَّ الذِّكْرٰى تَنْفَعُ الْمُؤْمِن۪ينَ

“(Ey Rasulüm) Sen (yine de) öğüt verip hatırlat. Çünkü gerçekten hatırlatma, müminlere yarar sağlayacaktır.” (Zariyat suresi 55)

Hatırlatma bizden karar onlardan.. Rabbim cümlesine feraset ve basiret versin. Rabbim onlara da İslami bir şuur ve teslimiyet nasip etsin ve onları dünyada zillette, ahirette nar-ı ateşten muhafaza eylesin. Âmin

Ey siyasetçiler, devlet adamları ve ey komutanlar.. Her zaman söylediğimiz şeyi, burada bir kere daha “Gür bir seda ile” tekrar haykıralım:

İSLAM, ASLA BİR DEVLETSİZ OLMAZ..

BİR DEVLET TE ASLA İSLAM’SIZ OLMAZ..

Dünya Müslümanları ve tüm insanlık için “tek ve doğru” bir çözüm vardır o da; artık Kur’an ve Sünnetin yani İslamiyet’in bu topraklarda yeniden “Devlet eliyle” HÂKİM, HAKEM ve HÜKÜMRAN olması, Devletin İslami bir Devlete dönüşmesidir.

Ey Rabbim, bu makalemi okuyan, anlayan, benimseyen ve paylaşan tüm Müslümanlara, son nefeslerine kadar şahit, son nefeslerinde de bize vaad ettiğin o muhteşem İSLAM DEVLETİNDE şehit olmayı nasip eyle.. Amin amin amin

Sevgi, saygı ve muhabbetlerimle

Bekir Yetginbal – 08 Mayıs 2025


Tags:

 
 
 

Bir cevap yazın