Olmaz Devletsiz Davet Ey Ümmet-i Muhammed

Olmaz Devletsiz Davet Ey Ümmet-i Muhammed

Ey Müslümanlar ve ey Davetçi gençler

Sizleri, Allah rızası için bu yazımı “siyasi bir tefekkürle” ve dikkatlice okumaya ve düşünmeye davet ediyorum.

Rabbimizin emriyle 40 yaşında İSLAM RİSALETİNE davet yükünü sırtlanan örnek ve ölçü dava adamı Muhammed Mustafa (sas) efendimiz, bir Rasul olarak 23 sene “Davet vazifesini” hakkıyla ifa etmiş ve vefat etmiştir.

Ondan önce yaşamış ve “Davet vazifesinde” bulunmuş bir dava adamı olarak Hz. Nuh (as) hakkında ise Rabbimiz yüce kitabında bize şu net bilgiyi verdi:

“Andolsun, biz Nuh’u kendi kavmine gönderdik, o da içlerinde 50 yılı eksik olmak üzere 1.000 sene (yani 950 sene) geçirmişti. Sonunda onlar (inkar ve) zulümlerine devam ederlerken tufan kendilerini yakalayıverdi..” (Ankebut suresi 14)

Keza Hz. Nuh (as)’ ın Rabbimize şu seslenişini de yine Kur’an-ı Kerim’ de okuyoruz:

“Rabbim, Yeryüzünde dolaşan tek bir kâfir bırakma, şüphesiz ki onları yeryüzünde bırakırsan senin kullarını saptırırlar, kâfir ve facir bir kimseden başka da doğurmazlar, yetiştirmezler” (Nuh suresi 26-27)

Bazı tefsirlerde buradaki 26. ayet hakkında şu izahatı okudum:

“Hz. Nuh (as), artık bundan sonra inkârcılar arasından kendisine iman edenlerin çıkmayacağını “vahiy yoluyla” öğrenince yeryüzünde inkarcılardan hiç kimseyi bırakmamasını Allah Teala’dan niyaz etmiş, kişisel sebeplerden değil, “gelecek nesillerin kurtuluşu için” böylesi bir bedduada bulunmuştur..”

Rahmetli Seyyid KUTUB ise bu iki ayetin tefsirinde şu mükemmel açıklamayı yapıyor ve diyor ki:

Hz. Nuh’un kalbi yeryüzünün “kendi yaşadığı zaman dilimindeki insanların” ulaştığı önü alınmaz, katışıksız kötülükten yıkanması gerektiğini sezmişti…

Kimi zaman yeryüzünün zalimlerden yıkanmasından başka çıkar yol bulunmaz olur.

Çünkü onların varlıkları Allah’ın davetinin önünde aşılmaz bir engel oluşturur. “İnsanların kalpleri ile davanın arasına” girerler.

İşte Hz. Nuh “yeryüzünde tek bir zalim ve tek bir barınakları kalmamacasına” yok edilmelerini isterken bu gerçeği dile getirmişti:

“Doğrusu sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar.”

“Kullarını” ifadesinden Hz. Nuh’un müminleri kastettiği anlaşılıyor.

Çünkü Kur’an-ı Kerim’de bu kelime; buna benzer yerlerde bu anlamda kullanılır.

Buna göre ya, zalimler sahip oldukları süper güçlerini (mesela küfür devletlerini, servetlerini, makamlarını vs. ) kullanarak müminleri (bugün de olduğu gibi) inançlarından döndürürler.

Veya zalimlerin büyük bir iktidara sahip olmaları, bunun yanı sıra yüce Allah’ın onları rahat bırakması müminleri yanıltır, böylece (bakarsınız ki) Müslümanlar inançlarından dönerler.

Ayrıca zalimler, “kâfirlerin bolca doğup geliştiği” bir çevre, bir ortam (bir toplum) oluştururlar.

Haliyle bu çevrede doğan çocuklar da küfrün yaygınlaşmasına bir aracı olurlar. Çünkü zalimlerin oluşturduğu ortam onları yani yavrularımızı kendine göre biçimlendirir.

Asla aydınlığın doğmasına fırsat vermez. Kendi oluşturdukları sapık ortamın çevrelerini bürümesi sonucunda da yavrularımız hakka gözlerini açamaz olurlar.

İşte Hz. Nuh’un sözleri bu gerçeğe işaret ediyor. Kur’an-ı Kerim, bu sözleri şu şekilde aktarır:

“Sadece ahlâksız ve çok inkârcıdan başkasını doğurup yetiştirmezler…”

Onlar toplumun içinde batıl ve sapık geleneklerin yayılmasına önayak olurlar. Hatta bunlara dayalı gelenekler, rejimler, düzenler, yasalar (küfür Anayasası ve kanunları) oluştururlar.

Bunların (küfür devletlerinin) gölgesinde de Hz. Nuh’un da söylediği gibi ancak ahlaksızlar, azgın kâfirler yetişir. (Bugün olmakta olduğu gibi)

İşte bu yüzden Hz. Nuh “kırıp geçirmeyi, taş üstünde taş bırakmamayı..” temenni eden çok çok ezici bir duada (beddua da) bulunuyor.

İşte bu yüzden de şanı yüce Allah da onun bu duasını kabul ediyor, yeryüzünü o kötülükten temizliyor, her şeye gücü yeten, karşı konulmaz muhteşem gücüyle o pislikleri yıkıyor, yeryüzünü arındırıyor…

Bu doyurucu tefsiri için Rabbim, tağutların idam ettiği Seyyid KUTUB kardeşime gani gani rahmet eylesin mekanı cennet olsun.

Ey Davetçi gençler

Davet çalışmasında bulunan bu iki Peygamber arasında şöyle bir farka şahitlik ediyoruz:

Hz. Nuh (as) 950 sene boyunca adeta sürekli İTİKAD (Akide) üzerinde yoğunlaşmış, davet ettiklerine iman eden, icabet eden “çok çok az bir sayıda” insan olmuştur.

Yani bunca “uzun ömür” boyunca ve ömrünün nihayetinde DEVLET diye bir şey söz konusu olmamıştır.

Ama Hz. Muhammed Mustafa (sas) efendimiz, Hz. Nuh (as) efendimize göre “çok çok kısa” diyebileceğimiz 23 yıllık davet çalışmalarının ilk gününden itibaren, İTİKAD + DEVLET ekseninde bir siyasi mücadele vermiş, İslam Devleti’ ni bil fiil de kurmuş ve bir DEVLET BAŞKANI iken vefat etmiştir.

Fikirde ve amelde bizi bağlayan, dünyada ve ahirette hesaba çekileceğimiz SON KİTAP Kur’an, SON PEYGAMBER ise Hz. Muhammed Mustafa (sas) efendimizdir.

Hz. Ömer’ in (ra) elinde tahrif edilmiş bazı TEVRAT nüshaları gördüğünde Rasulullah (sas) dedi ki:

“Bırak onları ya Ömer, kardeşim Musa yaşamış olsa idi, bana tabi olmaktan başka bir şey yapmayacaktı..”

İşte bu son kitabın ayetlerini ve son Rasulün hadislerini duyan Kureyş Devleti yöneticileri, İSLAM İTİKADI içinde, toplumu bil fiil yönetmeye ait Anayasa ve kanunların bulunduğunu, Hz. Muhammed’ in de (sas) bu Anayasa ve kanunlarla “Toplumu ve Devleti yönetmeye” talip olduğunu ANINDA kavradılar.

Bu kavrayış; onları çok çok sert bir şekilde İSLAM İTİKADINA, bu itikadın temel kaynak kitabı yüce Kur’an’ a ve onun tebliğcisi Muhammed (sas) efendimize tavır takınmaya hatta katliamlar yapmaya götürdü.

Çünkü bu konunun bir ÖLÜM & KALIM MESELESİ ve kendileri için bir BEKA MESELESİ olduğunu anladılar.

Nitekim işin finalinde; Kureyş küfür Devleti yıkıldı,  haritadan silindi. Yani korktukları akıbet başlarına geldi.

O halde ey Müslümanlar ve Davetçi gençler, gelin şu soruyu kendimize bir soralım:

NİÇİN; Gözümüzün bir bebeği Hz. Nuh (as) Rabbimiz tarafından DEVLET kurmakla görevlendirilmedi ve bir Devlet başkanı olarak vefat etmedi de, gözümüzün diğer bebeği Hz. Muhammed Mustafa (sas) bir DEVLET KURMAKLA görevlendirildi ve bir DEVLET BAŞKANI olarak vefat etti?”

Kur’an ve Sünnet ekseninde, “Siyasi bir tefekkür, feraset ve basiretle” bu hususu düşünen ve değerlendiren her salih ve saliha kişi cevap olarak der ki; son kitabında ve son Rasulü üzerinden, kıyamete kadar gelecek Müslümanlara şanı yüce Allah (cc) bunu FARZ KERE FARZ KILDI..

Farzların adeta tacı kıldı..

Madem ki bu iş; Rabbimizin KESİN EMRİ ve son Rasulün de (sas) pratik uygulamalarının adeta finalidir, o halde ey Müslümanlar, ey Davetçi gençler, ey cemaatler, ey alimler, seydalar ve mollalar, artık Allah’tan korkun, İTİKAD + İSLAMİ DEVLET ekseninde birleşin ve Rasulullah (sas) kurduğu, katil İngiltere’ nin yaktığı İSLAM DEVLETİ ‘ ni tekrar kurmak için harekete geçin..

Bakın; daha DÜN aramızda olan nice seydalarımız, mollalarımız, âlimlerimiz, hocalarımız BUGÜN aramızda yok değil mi?

O halde gelin, omuz omuza İTİKAD + İSLAMİ DEVLET fikri bağını, siyasi mücadelemizin FİİLİ BAĞI, birlikteliği haline getirelim inşaAllah.

Ammar bin Yasir (ra) ve Sümeyye (ra) annemizi İSLAM DEVLETİ henüz kurulmadan önce şehit eden tağutlar, İTİKAD + DEVLET eksenli siyasi bu muhteşem mücadeleye ÖLÜM & KALIM ve BEKA MESELESİ olarak baktıkları için katlettiler..

“İyi de Bekir amca ya bizi de katlederlerse ne dersin?

“Şen ola düğün şen ola derim yiğidim..”

“Ey Rabbim, bu makalemi okuyan, anlayan, benimseyen ve paylaşan tüm Müslümanlara, son nefeslerine kadar şahit, son nefeslerinde de o müjdelenen İSLAMİ DEVLET de şehit olmayı nasip eyle..”

Sevgi, saygı ve muhabbetlerimle

Bekir Yetginbal  – 13 Ağustos 2025


Tags:

 
 
 

Bir cevap yazın