Nevruz Bir Mecusi Bayramıdır ve İran’daki Kökenleri Şudur
Bir Mecusi Bayramı Olan Nevruz/Newroz ve İran’daki Kökenleri
Yazan Miraç Karaaslan
İslam dışı tüm dinler cahiliye dini, İslam dışı tüm toplumlar cahiliye toplumu, İslam’a muhalif tüm örf ve töreler de cahiliye âdetidir.
İslam toplumunun özelliği cahiliyeyi ayaklar altına alması iken, cahiliye toplumunun özelliği ise İslam’a muhalif her şeye değer vererek bataklığa batmasıdır.
Bu nedenle cahiliye toplumu üretmek isteyen müstekbirlerin toplum mühendisleri, Müslüman halkların İslam’dan önceki cahiliye dinindeki örfleri, adetleri ve bayramları yeniden diriltilme projesi çizerler ve uygularlar.
Osmanlı toplumunun bazı kesimleri birçok bid’atin içinde de olsa, geleneksel manada İslam toplumuydu.
Batılılaşma meraklısı yönetici kadronun ve sonra da İttihat ve Terakki Partisi’nin İslam toplumuna ve hukukuna müdahale etmesiyle, toplumun temel dinamiği olan İslam çimentosu bozuldu.
Laiklik ve milliyetçilik üzerine kurulan yeni cumhuriyet ise, kendi toplumunun değerlerine ve geleneğine bir nevi savaş açarak zorla Batılaşma dayattı.
Batılılaşma temayülüne itiraz edecek olanları ise başta ulema olmak üzere idam sehpasında sallandırdı.
Hedef netti: İslam toplumundan milliyetçi ve laik bir toplum çıkarmak.
Bunun için gardırop (!) devrimi yapılıp kılık kıyafete müdahale edildi, İslam’ın kutsal kitabının gönderildiği Arap alfabesi kaldırılıp Batı’nın Latin alfabesi getirildi.
İslami kültürü yansıtan tartı ve ölçü birimleri değiştirildi.
Buna benzer uygulamalar yetmeyeceğinden laikliği, demokrasiyi ve milliyetçiliği kutsallaştıran milli bayramlar ilan edildi.
Bütün bunlar ümmet merkezli bir halk ve devletten, ulus-devlet modeli çıkarmak için yapıldı.
Nevruz bayramını da bu denklemde görmek gerek.
Kürt ulus devleti kurmak için harekete geçenler, Kürt halkına ulusal gün ve bayramlar uydurmaya çalışıyor.
Müslüman Kürt toplumu üzerinde sosyal mühendislik yapılarak Kürtlerin eski dinleri olan Mecusilik adetleri ve bayramları canlandırılmak isteniyor.
Amaçları da Kürt halkını Türkler ile birleştiren İslam çimentosunu ortadan kaldırarak, kendi siyasi amaçları doğrultusunda ayrı bir “Kürt dini” inşa etmek.
Mecusilik onlar için bu projenin sadece mezesi.
Yani Türk gençlerine nasıl Şamanizm sevdirilmeye çalışılıyorsa, Kürt gençlerine de Mecusilik sevdirilmeye çalışılıyor.
Mitolojik unsurlar ile sunulan Nevruz aslında birçok toplumda baharın gelişi ile beraber kutlanan bir bayramdır.
Bu nedenle birçok dile de geçmiş bulunmakta:
Farsça: Noruz, Kürtçe: Newroz, Özbekçe: Navruz, Türkmence: Nowruz, Kazakça: Naurız, Kırgızca: Nooruz, Azerice: Novruz, Kırım Tatarcası: Navrez.
Farslar, Kürtler, Zazalar, Anadolu Türkleri, Azeriler, Afganlar, Arnavutlar, Gürcüler, Türkmenler, Tacikler, Özbekler tarafından kutlanması da kadim bir bayram olduğunu gösterir.
Her halkın kullandığı kelimenin söyleniş tarzının birbirine yakın olması, aslında Nevruz’un çıkış yerinin Mecusilik dininin merkezi olan İran olduğunu gösterir.
Zaten Nevruz Farsça bir kelime olup yeni gün anlamına gelir. Kutlamalarda ateş yakılması, etrafında dans edilmesi, ateşin üstünden atlanması gibi uygulamalar incelendiğinde de Mecusi kültürünün izlerini taşıdığı görülür.
Nevruz’un Mitolojik kökleri:
İran’da güneş takviminin ilk ayı olan Ferverdî’nin ilk gününde güneş koç burcunda iken bahardaki gündüz-gece eşitliği zamanında kutlanmaya başlanan Nevruz, geleneksel İran düşüncesinde efsanevî İran kralı Cemşîd’le veya Zerdüşt’le ilişkilendirilir.
Başta Şahnâme yazarı Firdevsî olmak üzere birçok kişiden gelen rivayetlere göre Nevruz, Cemşîd’in ifritlerce çekilen ilâhî saltanat arabasıyla göklere yükselmesi anısına kutlanmaktadır.
Bu ifritleri Cemşîd’in yakaladığına ve insanların hizmetine verdiğine inanılır.
Bir başka geleneğe göre ise Zerdüşt, eskiden beri ateşin kutsiyeti anısına kutlanan bahar bayramını Nevruz şeklinde düzenlemiştir.
İslâm öncesi İran geleneğinde Nevruz hem millî hem dinî karakterde bir bayramdı.
İranlılar, Nevruzu mitolojik kralları Keyûmers ve Cemşîd’in tahta oturuş günü, yeni kahraman Feridun’un, Cemşîd’in iki kızını esir alan dev Azdahak’ı (Dahhâk) öldürdüğü gün olarak kutlamışlardır (Widengren, s. 60 vd.; Eliade, I, 320).
Eski İran’da Nevruz aynı zamanda genelde tabiatın, özelde ise ateşin yaratılışıyla ilgili dinî bir bayramdı.
Dolayısıyla Mecûsîlik’te Nevruz ateşin efendisi Aşa Vahişta’ya atfedilmiştir.
Nevruz’da, sonbaharla birlikte yeryüzünden ayrılan bitkilerin ve suların koruyucusu ilâhî varlık Rapîtvî’nin ilkbaharda yeniden yeryüzüne dönüşü de kutlanmaktadır.
Bundan başka İran geleneğinde Nevruz günü “fereveşîler” (ölü kişilerin ruhları) inancıyla da irtibatlı görülür.
Buna göre 20 Mart’ta dünyaya dağılan fereveşîler bugünün sonunda yeryüzünden çekilmektedir. (Kaynak: Diyanet İslam Ansiklopedisi, Nevruz Maddesi, sayfa 60)
Nevruz’un Mecusilik’teki yeri:
Mecûsîlerin bayramları arasında en önemlisi, yıllık olarak kutlanan yedi büyük bayramdan biri olan ve Nevruz (No Ruz) adı verilen yeni yıl bayramıdır.
Tabiatın dirilişi anısına kutlanan Nevruz aynı zamanda dünyanın ve insanın yaratıldığı gün olarak kabul edilir.
Bunlardan başka sonbaharda hasat zamanı kutlanan Mihrican da önemli bir bayramdır.
Milattan önce yaklaşık 551 yıllarında Zerdüşt (Zarathoustra) denilen bir kimsenin kurduğu var sayılsa da, Mecusilik dini aslında putperest toplumların katkıları ile şekillenmiş bir dindir ve çıkışı Zerdüşt’ten öncesine dayanmaktadır.
Zerdüşt daha sonra bu dini, kendisine indirildiği iddia edilen kutsal kitabı Avesta ile yönlendirmiştir.
Asurluların İran’a hâkim olmasından sonra, “Sâbiilik” adı verilen bozuk inanışlarını İran’da yaymaya başladılar.
Sâbiiler, güneşi, ayı ve yıldızları kutsal birer varlık kabul edip, çeşitli putlara tapınıyorlardı.
Tek Allah’a inanmayı emreden ilahi dinin tamamen unutulmasından sonra, İranlılar Sâbiilik inancına bağlandılar.
Bunlar, zamanla ateşe de kutsallık tanıdılar.
Bir kısmı ateşi doğrudan doğruya tanrı kabul edecek kadar ileri gitti.
Bundan sonra ateşe tapma âyinleri uydurdular ve hiç sönmemek üzere içinde ateş yakılan “Ateşgede”ler yaptılar.
Mecusilik inancında, ateşe tapma âyinini ortaya çıkararak, insanları ona tapmaya çağıran “Mecus” adında bir kimsedir.
Bu âyinin kurucusuna nispetle, bu inanışta olanlara “Mecusi” denilmiştir. Mecusilik, Sâbiiliğin daha da bozularak devam eden değişik bir şeklidir.
Mecusiler, eski filozofların yaratılış, hayır ve şer hakkındaki görüşlerini incelerken, ateşin hararetinin (ısısının) hayat ve varlıklar üzerinde nasıl etki yaptığını görmüşler ve hayatı meydana getiren bir kuvvet olarak, onu ilahi kudret saymışlardır.
Bununla beraber Mecusilik’te iki ana tanrı vardır: Bunlar İyilik tanrısı Hürmüz ve kötülük tanrısı Ehriman’dır.
Mecusiler, ateşi hayır ilahı Hürmüz’ün bir sembolü kabul ettiklerinden, her tapınakta Ateşgede denilen ve devamlı ateş yanan yer yapmışlardır.
Bu ateş hiç sönmemek üzere yanardı. Hiç kimse, buna dokunamaz, hatta soluğu ile dahi kirletemez.
Onun için ateş yakan rahibin ellerinde eldiven ve ağzında peçe bulunurdu.
Mecusiler, ateş yandığı müddetçe hayır ilahı’nın şer ilahı’na galip geleceğine inandıkları için, ateşin hiç sönmeden yakılmasının lazım olduğuna inanırlardı.
Resulullah (sav) doğduğu zaman İran’da Sasani imparatorluğu vardı ve resmi dini Mecusilik idi.
İran İstahrâbâd’da olan en önemli Ateşgede’nin bin yıldır yanması devam ettirilmiş, hiç sönmemişti.
Bu ateş Resulullah’ın (sav) doğumu sırasında bir mucize olarak bin yıl sonra sönmüş, Mecusi İran halkında büyük paniğe neden olmuştur.
Öteden beri Nevruz kutlamalarında en çok dikkat çeken hususlar arasında ateş ile ilgili unsurlar yer almaktadır.
Nevruz kutlamalarının en önemli ayini olan ateş yakıp üstünden atlamak, Tanrı Ahura Mazda tarafından kutsanıp günahların bağışlanacağına inanılan dini ritüeldi.
Ateş üstünden atlamanın diğer tanrı olan Hürmüz ve peygamberleri Zerdüşt’ün de en çok sevdiği tören olarak kabul edilirdi.
Ateş üstünden atlayan Mecusilerin Tanrı Ahura tarafından korunarak “Ateş Irmağı”nı geçeceği ve temizlenmiş bir vaziyette Ahura’nın ülkesine gideceği, ateşten atlamayanların ise ateş ırmağında kalacakları inancı hâkimdi.
Bugün kendini İslam’a nispet eden insanların da Nevruz günü ateşten atladığını görmekteyiz.
Yaptıkları bu amel, belirttiğimiz gibi aslında Mecusilik dininde günahlardan arınmak için yapılan bir ameldir.
Kürt ve Türk tarihi açısından Nevruz:
Kürt tarihinde yer aldığı söylenen demirci Kava ve zalim Dehhak mücadelesi ile bağlantısı yapılan Nevruz hikâyesi aslında sol örgütlerin halkı örgütlemek için kullandığı aşırma bir hikâyedir ve aslı gene İran’a dayanmaktadır.
Günümüz Kürt milliyetçilerinin ağzından düşürmediği Kava Efsanesi, Zalim Dehhak ve Nevruz gününü ilk defa tarihlere kaydeden şahıs M.S. 940’da İran’ın Tus şehrinin Taberan köyünde doğan meşhur tarihçi-şair Firdevsi’dir.
Firdevsi, Kava’yı İranlı bir genç, Dehhak’ı Zalim Babil (Bağdat) kralı, Nevruz’u ise İranlıların milli günü olarak ifade etmiştir.
Firdevsi’nin meşhur Şahname adlı eserinde olay bu haliyle mevcuttur.
Müslüman Kürt halkı üzerinde sosyalist bir toplum inşa etmek isteyenler, dini bayramları arkaya itecek bir milli bayram projesi olarak Nevruzun Kava – Dehhak hikâyesine sarılmışlardır.
Türk tarihinde Nevruz’a da ayrıntılı değinmiyorum.
Çünkü günümüzde Nevruz’un Ergenekon’dan çıkış günü ilan edilmesi tamamen siyasi bir manevradır.
Ergenekon bile adı üstünde bir “destan” iken, çıkış gününün 21 Mart ilan edilmesi baştan sona işgüzarlıktır.
İran’da ise günümüzde Mecusi tapınakları halen bulunmaktadır.
Dahası, Mecusilerin bayramı olan Nevruz, İran “İslam” Cumhuriyeti’nde resmi bayram olarak kutlanmaktadır.
İran’daki Nevruz bayramı Şii kaynaklara kadar bulaşmış olup ayrı bir yazı konusudur.
SONUÇ:
Bizler tevhid dinine iman edenler olarak İslam dışı başka dinleri reddettiğimiz gibi, onların kutsal gördüğü günleri ve bayramları da reddetmekle mükellefiz.
Bu tutum inancımızın temel esaslarından olup, başka bir dinin bayramını kutlamanın İslam dini dışında ibadet edinmek olduğunu bilmeliyiz.
Nasıl Hristiyanların Noel bayramını kutlamanın küfür olduğunun altını çizmişsek, Mecusilik dininin bayramı olan Nevruz kutlamanın da aynı türden olduğunu görmeliyiz.
“Noel değil yılbaşı kutluyoruz” diyen tevil ehli, aynı hikâye mantığıyla “Mecusilerin bayramını değil, baharın gelişini kutluyoruz” demektedir.
Oysaki “Noel kutlamıyoruz, yılbaşı kutluyoruz” diyenler Noel’in sembolü ve kötü ruhları kovduğuna inanılan çam ağacını evine alarak; sözde yılbaşı, pratikte ise Noel kutladığı ortadadır.
Aynı şekilde Mecusilerin bayramını kutlamadığını iddia edenlerin de Mecusilerin dini ibadet kabul ettiği ateşi yaktığı ve Mecusiler gibi o ateşten atladığını görmekteyiz.
İslam dışı her bayram cahiliye bayramıdır ve amaçları cahiliye toplumu meydana getirmektir.
Nevruz İranlılar için milli ve dini bir bayram olabilir, ama Müslüman Kürt ve Türk halkı için milli ve dini olarak hiçbir şey ifade edemez.
Bu nedenle bu kutlamalardan kendimizi ve çevremizi sakındırmak, dinimizi ve ahiretimizi korumak için zorunludur.
Sahih bir hadiste Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur:
“Kim bir kavme benzerse o da onlardandır.”
İbn-i Kesir (rahimehullah) bu hadisi açıklarken şöyle demiştir:
“Bu hadis; konuşmalarında, fiillerinde, giyim kuşamlarında, bayramlarında, ibadetlerinde ve bunların dışında bize meşrû kılınmamış ve bizim de kabul etmeyeceğimiz işlerinde kâfirlere benzemeye çalışma konusunda çok sert bir yasak ve ağır bir tehdit içermektedir.” (Tefsiru’l İbn-i Kesir)
Hanefî mezhebinin değerli âlimlerinden Molla Ali el-Kari (rahimehullah), bu konuyla ilgili olarak şunları söylemektedir:
El-Hulasa adlı eserde zikredildiğine göre:
“Kim, Nevruz günü bir Mecusi’ye yumurta hediye ederse kâfir olur. Çünkü o, bu yaptığıyla küfür ve sapıklığında o Mecusi’ye yardım etmiş veya hediye verme hususunda onlara benzemiş olur.”
Peygamberimiz Medine’ye geldiğinde Medinelilerin bayram yaptıkları iki günleri (Nevruz ve Mihrican) vardı.
Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)
“Şüphesiz Allah sizi ondan daha hayırlı iki günle değiştirmiştir; bunlar Kurban ve Ramazan bayramıdır.” (Ebû Dâvûd, Salât, 245; Nesâî, Salâtü’l-îdeyn, 1) demiştir.
Noel kutlamaya teşvik edenleri Kurban bayramında Allah için kurban keserken göremedik, Nevruz kutlamaya teşvik edenleri de Ramazan bayramında bayram namazında safta göremedik.
Türk ve Kürt halkı artık bu oyunu görmeli.
Cahiliyeyi tüm inanç ve ibadetleriyle reddetmedikçe tevhidin mesuliyetini idrak etmiş olamayacağız.
Kaynak: Yazarın Facebook Sayfası
Tags: