Namaz Kılmayıp Bunu Tamamen Terk Eden Kişinin Hükmü Nedir?
Namaz Kılmayıp Bunu Tamamen Terk Eden Kişinin Hükmü Nedir?
Soru: Günümüzde hiçbir zarureti olmadan ve gücü yettiği halde namazı kılmayıp tamamen terk edenlerin hükmü nedir?
Peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyuruyor: “Kâfirlerle aramızı ayıran fark, kılmayı taahhüt ettiğimiz namazdır. Kim namazı terk ederse kâfir olur.” (Nesai, Salat 8) Bu hadisi nasıl anlamalıyız?
Cevap: [بين الرجل وبين الكفر ترك الصلاة]
“Adam ile küfür arasında fark, namazı terk etmektir.” (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, İbni Hanbel)
[العهد الذي بيننا وبينهم الصلاة فمن تركها فقد كفر]
“Kâfirlerle aramızı ayıran fark, kılmayı taahhüt ettiğimiz namazdır. Kim namazı terk ederse kâfir olur.” (Nesai, Salat, 8)
Namazın “Farz olduğuna” dair delil Kur’an’da kesin delaletle sabittir. Bu farzı inkâr eden kesinlikle kâfir olur. Fakat bu farza inanıp, inkâr etmeyerek kılmıyorsa fasık olur.
Ebu Hanife, Şafi ve Malik bu görüşü savundular. İbni Hanbel ile ilgili iki rivayet vardır. Bir rivayet o kişi kâfir, başka rivayete göre ise fasıktır.
Zira insan inandıkça mümin sayılır. İman; “vakıaya mutabık, delile binaen bir şeyin varlığını kesin şekilde tasdik etmek” demektir, inanmaktır.
Bir insan Kur’an’a ve içinde geçen bütün ayetlere inanıyorsa mümin sayılır. İnandığı hâlde herhangi bir hükmü uygulamıyorsa o kişi dinden çıkmaz.
Ayetler bize “iman etmek ve Salih amel yapmak” üzere iki hususu vurguluyor ve açıklıyor. Salih amel; Allah’ın emirlerini uygulamaktır. Namaz, oruç, hac ve sair emirler birer Salih amellerdir.
Bu hadisler ise namazın ehemmiyetini vurguluyor. “Onu terk eden ancak kâfirdir.” Sözü ile ise “O kişi o kadar günahkâr ki sanki adeta bir kâfir oldu…” vurgusu yapmak içindir.Zira “kâfirler asla namaz kılmazlar, sanki onlar gibi oldu” demektir.
Başka bazı konularda da aynen bunun gibi geçmektedir. Mesela Rasulullah SallalAllahu aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
[ومن مات وليس في عنقه بيعة مات ميتة جاهلية]
“Kendi boynunda Halifeye biatta bulunmadan kim ölürse cahiliye üzerine ölmüş olur.” (Müslim)
Burada “Halifeye biat etmek”, Halifenin “varlığını ve ehemmiyetini” vurguluyor. “Bir Halifenin var olması” o kadar çok önemlidir ki “ona biat etmeyen, etmeden ölen sanki küfür üzerinde ölmüş olur…”
Zira “cahiliye” nin manası “küfür” dür. Bunun manası şöyledir:
“İslâm’ı uygulayacak İslam Devleti’ni kurmaya çalışmak çok büyük bir farzdır, bunun için çalışmayanlar çok çok büyük günah içerisindedirler. Fakat asla bir kâfir olarak ölmez, sadece fasık olur.”
Yine bir başka konuda Rasulullah SallalAllahu aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
[أيما امرأة استعطرت فمرت على قوم ليجدوا من ريحها فهي زانية]
“Hangi kadın bir koku sürünüp ‘erkekler kendi kokusunu koklasın’ diye onların yanından geçerse bu kadın zani bir kadındır.” (İbniHanbel, İbniHibban, Suyuti)
Bu kadın aslında gerçek “zani” yani “zina eden” olmadı, dolayısıyla O kırbaç cezasına çarptırılıp kırbaçlanmaz veya taşlanmaz.
Fakat o kadar günahkârdır ki “sanki adeta zina etmiş gibi..” oldu. Bu ifade, O günahın büyüklüğünü vurguluyor. Yani O kadın fasık olur.
Bir Müslüman, “Farzlardan herhangi bir farzı” yerine getirmezse veya “herhangi bir günah işliyorsa..” O kesinlikle fasık olur.
Ancak şayet, “namaz” gibi “kesin delille ve kesin delaletle” gelen bir hükmü “inkâr ederek” yerine getirmiyorsa işte o zaman bu kişi kâfir olur.
E.M.
Tags: