Mısır.. Katil Sisi, hani Demokrasi?

Mısır.. Katil Sisi, hani Demokrasi?

Son bir aydır, İslam Ümmeti’ nin ayrılmaz bir parçası olan Mısır’da yaşananlar, biraz olsun aklını kullanan insanlara aslında çok şeyler öğretti.

Her şeyden önce insanlar “Bayram değil seyran değil, Sisi neden darbe yaptı?” diye kendi kendilerine bir soru soruyor ama cevabını bir türlü bulamıyorlar.

Çünkü halklar genel olarak olayları yüzeysel okur ve yüzeysel değerlendirirler.

“Mütefekkir” dediğimiz, Derin ve Aydın bir düşünme ile vakıaların hakikatini anlama ve deşifre etmeye için gayret gösteren insanlar ise, vakıaların derinine nüfuz edip, özünü anlamaya çalışırlar. Özellikle bu günün toplumunda, böylesi insanlar çok az görülmekte.

Bu gün, Mısırda olup bitenleri yakın markaja alıp, adım adım takip eden ve tahlilleriyle kendisinin Mütefekkir bir aydın olduğuna inandığım Abdurrahim Şen beyin, isabetli yorumlarla dolu Mısır ile ilgili bir makalesini aşağıda sizlerle de paylaşıyorum.

Lütfen bu makalenin her bir cümlesini, iyice anlamak gayreti içinde okuyalım.

İnşaAllah bu makale, Mısır, Sisi ve Demokrasi hakkında size de yeni ve farklı bir bakış açısı kazandıracak. Allah(cc), Abdurrahim kardeşimizden razı olsun.

Kardeşiniz Bekir Yetginbal         02.Ağustos.2013

Sisi Demokrasiyi Yedi

Yazan Abdurrahim Şen

1992 yılında Cezayir ordusunun İslami Selamet Cephesi (FIS)’e karşı yaptığı darbe zihinlerimizde daha dün olmuş gibi tazeliğini koruyor.

Cezayir cuntası yüzde 87 oranında oy alarak iktidara gelen FIS’i aynı gün askeri darbe ile iktidardan uzaklaştırmıştı. Fransa’nın desteklediği bu askeri darbe sonucu 100 binin üzerinde Müslüman katledildi.

1992’de Cezayir’de yaşanan bu darbe, dünyaya Demokrasi, Self determinasyon (halkların kendi kaderini kendisinin belirleyebileceği) vb. Cafcaflı argümanları armağan eden Fransa’nın desteği ile gelmişti.

Ne Fransa nede bir başka batılı Demokratik ülke, kendi siyasi tarihinde bile FIS’in ulaştığı "Oy oranına" ulaşabilmiş değilken, bu kadar yüksek oy oranıyla iktidar olmuş bir hükümeti devirmeleri “Demokrasinin koskocaman bir Aldatmaca/Yalan olduğunu” afişe etmişti.

Kafdağı gibi şiir mısralarında yerini alan, Zümrüdüanka kuşu gibi sadece edebiyat kitaplarında zikri geçen, gerçek hayatta karşılığı hiç bir zaman olmamış olan “hayal mahsulü Demokrasi”nin, hele hele İslam coğrafyasına hiç uğramadığı, bundan sonra da hiç uğramayacağını Mısır’da yapılan son ABD destekli askeri darbe bir kez daha göstermiş oldu.

“İslam ümmetinin iradesi karşısında batının bu ikiyüzlü tutumu”nun Suriye konusunda da kendini gösterdiğini Amerikalı muhalif düşünür Comsky’nin şu sözleri açıklamaktadır.

“Amerika’nın Suriye’de hiç istemediği, istemeyeceği şey, Suriye halkının iradesinin gerçekleşmesidir.”

Amerika, Suriye’de Müslüman halkın iradesi karşısında, onlarca siyasi planı çöpe atmak durumunda kaldıktan sonra, arazideki güç dengelerini kendisine yakın bulduğu Yüksek Askeri Konsey lehine, onu silahlandırarak değiştirmeye çalışırken, artık Suriyede siyasi değil, daha çok askeri bir yol haritası takip edeceğinin de sinyallerini vermiş oluyordu.

Benzer şekilde, tarihinde ilk defa bir Devlet başkanının seçimle göreve geldiği Mısır’da da Amerika, böyle bir darbe ile “Artık bölgede askeri öncelikli politikalardan asla vaz geçmeyeceğini” göstermiş oldu.

Suriye halkının ve direnişçi grupların isteği doğrultusunda, bu devrimin “İslami bir Devlet” ile sonuçlanması, batının oluşturduğu Ortadoğu jeopolitik denklemi içinde, merkeze oturttuğu İsrail’in güvenliği açısından tehdit edici bir durumun oluşması demektir.

Bundan dolayı, Camp David anlaşmasıyla İsrail’in güvenliğinden sorumlu kılınmış olan Mısır’da, İhvanı Müslimin gibi sivil bir iktidarın bulunması, ABD açısından büyük riskleri barındırmaktadır.

Böyle bir değişimin bölge halkları üzerinde oluşturacağı etki, ambians, hele hele Mısır gibi Arap dünyasının lideri konumunda olan bu ülkeye yansımaları İhvanı Müslimin’ in iktidarda kalmasını, Batı için göze alınamayacak ölçüde riskli bir duruma sokmaktadır.

Bundan dolayı ABD, bu darbeyi bizzat kendisi planlayarak İsrail’in güvenliğinin garantör devleti olan bu ülkenin (yani Mısır’ın) idaresini, kendi “Beslemesi olan Mısır ordusuna” bırakmak istemiş olabilir.

İsrail’in güvenliğini merkeze alan ABD politik denklemi içinde, bölgedeki Demokrasiler her zaman vesayet altında kalacaktır.

İslamcı, liberal ve Demokrat çok sesli bu muhalif koro’nun salt Mübarek karşıtlığı üzerinden kurgulanmış bu devrimi, her ne kadar Mübarek’i devirse de, devirmediği sistem içinde kuyruklarının olduğu anlaşılmaktadır.

İslamcıların, Devlet bürokrasisi, yargı ve ordu içinde kök salmış olan Mübarek artığı Amerikan kuyrukları, muhkem mevzilerinde dururken, bu yapının gölgesinde seçime gitmeye razı olması, bu süreçte onların içine düştüğü en büyük yanlış olmuştur.

Zaten Ortadoğu’da son birkaç yılda yaşanan devrimlerin, hakiki eksenini bulamamasının nedeni, çözüm arayışlarının yine batının ithal ettiği Demokratik Eksene kaydırılmış olmasıydı.

Şimdi bu darbe ile birlikte, İslam ümmetinin sorunlarının, kendi dünya görüşü ekseninde köklü bir dönüşümü gerektiren, kronik sorunlar olduğunu bir kez daha anlamış oluyoruz.

Batı her ne kadar dünyanın siyasi denge merkezi olan Ortadoğu’nun tam ortasından geçmekte olan bu Devrim trenini, bir makas değişikliği marifeti ile ekseninden kopartmaya çalışmışsa da, Mısır’da yaşanan bu son gelişme, bu trenin bir sonraki durağında, uçurumun olduğunu bölge Müslümanlarına göstermiş oldu.

Ülkesinin tarihinde ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı olan Mursi’nin danışmanı el-Haddad’ın söylediği “Demokrasi Müslümanlara göre değilmiş” tespiti, vakıanın sıcaklığı ile söylenmiş bir söz olarak kalır ve Mısır devrimi meşruiyetini İslam’dan ve Şer’i hükümlerden almayan bir siyasal sistemin sadece “Yürütme koltuğuna kimin oturacağı” meselesine odaklanırsa tekrar acı tecrübeler bizi bekliyor demektir.

Şayet İhvan karşı karşıya kaldığı darbenin kendisini iktidara taşıyan en son seçimlere katılım oranının (%39) düşük olduğu zehabına kapılarak, çözümü daha fazla katılımın olacağı ancak Mübarek (ABD)’in yerleştirdiği sistemin vesayeti altında bir seçimde görür ve Uluslararası manipülasyonlara angaje olursa, benzer bir durumla yine karşı karşıya kalacaktır.

Sonra “Demokrat Dünya”nın beylik lafları ardından gelecek ve Demokrasi öyle bir anda elde edilebilecek bir kazanım değildir. Demokratik ülkeler bile bu noktaya bir anda gelmemiştir vs. vs. denilecektir.

Şimdi batının İslami hayattan koparıldığımız günden beri bize vaad ettikleri; On yıllık kalkınma planları, Hukukun üstünlüğü, Halkın iradesi vb. gerçekte sömürge planlarını perdelemek için icat ettikleri argümanların seraptan başka bir şey olmadığı anlaşıldıktan sonra, artık bu coğrafya insanının önünde, iki seçenek bulunmaktadır.

YA, Cezayir deneyimini unuttukları gibi onurlarını ayaklar altına alan bu darbeyi de unutarak, batılıların Mısır’da ikame ettikleri kapitalist liberal sistemin özünde bir değişiklik olmaksızın sadece yürütme organının başına, çehresi pörsümüş eski oyuncuların yerine “yeni simaları getirerek” sonu uçurum olan bu makas üzerinde yol almaya devam edecek,

YA DA ümmetin sokağında oluşan bu enerjiyi, makas değişikliğine izin vermeden İslam’ın Devlet toplum ve hayat planında vücut bulması ile sonuçlanacak bir sinerjiye dönüştürecek.

Her halükarda Ortadoğu’da yaşananlar, İslam ümmetinin ölü bir ümmet olmadığını bilakis dünyanın en dinamik ve gelecek vadeden bir ümmet olduğunu göstermektedir.

ABD başkan adaylarından Patric Buchanan’ın dediği gibi,

“Hiçbir ordunun gücü, vakti gelen bir fikrin, yeniden ortaya çıkmasına mani olamaz. Amerika, Fas’tan Pakistan’a kadar bizim açımızdan normal olmayan bir durumun var olduğunun artık farkına varmalıdır. Müslüman toplumlar arasında İslami yönetim fikri, kendisine sapasağlam yer bir zemin bulduktan sonra yeryüzündeki en güçlü ordu onu nasıl durduracak?”

Bu coğrafyanın göbeği İslam’la kesilmiştir.

Göbeği kesildiği günden beri kulaklarında yalnız ve yalnız Allah’ı büyükleyen ezan ve kametin sesi yankılanmaktadır.

Öyle “Ben sizin en büyük Rabbinizim” edasıyla kendisinden başka otoriteye boyun eğilmesine tahammül edemeyen, Alîm ve Kadîr olan Allah'a secde halinde iken Müslümanlara ateş edilmesi emrini veren Mısır Firavunu Sisi’nin ya da bir başka diktatörün katliamları onu yolundan döndüremeyecektir.

O alınların huzurunda secdeye durduğu Allah, onların defterini dürmeye kadirdir.

Allah; yeryüzünü, alemlere rahmet olarak gönderdiği aziz dinin o kutlu doğumuna hazırlamaktadır.

09 Temmuz 2013 Salı

KAYNAK: http://www.timeturk.com/tr/makale/abdurrahim-sen/sisi-demokrasiyi-yedi.html

Not: Konu ile bağlantılı kaleme aldığım Mısır Halkına Kanlı Demokrasi Eğitimi” başlıklı makalemi, aşağıdaki Link’ten okuyabilirsiniz. Saygılarımla

Link: https://bekiryetginbal.com/misir-halkina-kanli-demokrasi-egitimi/

 

 

 


Tags:

 
 
 

Bir cevap yazın