Mas mavi Bayraklı Tüm Plajlar, Hasretle Sizi Bekler ey Çıplaklar
Mas mavi Bayraklı Tüm Plajlar, Hasretle Sizi Bekler ey Çıplaklar
Bizleri İslam ile şereflendiren Âlemlerin Rabbi, mülkün sahibi, Şanı yüce Allah’a sonsuz defa hamd olsun.
Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi en başta ölçü ve örnek Rasul Hz. Muhammed’in, ehli Beytinin, güzide Ashabının, İslam ümmetinin ve sizlerin üzerine olsun.
BİR HABER:
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Türkiye’nin bu yıl “Dünyanın en çok MAVİ BAYRAKLI Plajlarına” sahip 3’üncü ülkesi olduğunu bildirdi.
“MAVİ BAYRAK, bu yıl da ülkemizin kıyılarında GURURLA dalgalanacak. 2025 yılında yine dünyanın en çok MAVİ BAYRAKLI plajlarına sahip 3’üncü ülkesi olduk. 577 plaj, 29 marina, 18 turizm teknesi, 8 bireysel yat… Antalya’mız 233 plajla bu başarıya yine liderlik ediyor..” ifadelerini kullandı. (Kaynak: AA – 21.05.2025)
Değerli kardeşlerim ve Davetçi gençler
Türkiye’ nin en büyük ve en zengin turizm şirketlerinin de sahiplerinden birisi olan Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy beyin paylaşımında söz konusu ettiği “MAVİ BAYRAKLI PLAJ” ne demekmiş ilk defa araştırdım. Deniliyor ki;
“MAVİ BAYRAK, belirli kriterleri (mesela cankurtaran direkleri, soyunma odaları, duşlar, kulübeler, WC ve barlar vs gibi insan yapımı altyapıları) karşılayan plaj, marina ve yatlara veriliyor. MAVİ BAYRAK ödülü almak için plajların 33, marinaların ise 25 adet kriteri karşılaması gerekiyor..”
Dünya genelinde ya da Türkiye özelinde PLAJ demek; “Deniz ya da bir göl kıyısında, deniz ve güneş banyosu için düzenlenmiş kumluk alan” demektir.
Ne demişti yukarıda bakan bey? “MAVİ BAYRAK, bu yıl da plajlarımızda GURURLA dalgalanacak…”
Elbette ki; GURUR kelimesini burada bakan bey “Övünç vesilemiz veya övünerek dalgalanacak..” anlamında kullanmıştır.
“Övünmek, gurur duymak ya da iftihar etmek..” elbette ki her insanın “Hayata, eşyaya, alakalara vs.” yüklediği anlam ve buna bağlı olarak ortaya çıkan duygu, söz ve fiillerdir.
Bu bağlamda, bakan bey örneğinde de olduğu gibi, Kapitalist/Kemalist zihniyete, nefsiyete ve şahsiyete sahip bir insanın övündüğü ya da gurur duyduğu şeyler ile İslami bir zihniyete, nefsiyete ve şahsiyete sahip bir insanın övündüğü ya da gurur duyduğu şeyler birbirlerinin 180 derece zıddı olacaktır..
Niçin Bekir amca?
Siyah ile beyaz nasıl iki farklı ve birbirinin zıddı renkler ise İslam inancı ile Kapitalist ya da Komünist inançlar da birbirinin tam zıddıdır.
Birincisi her işte her amelde “Allah’ın emir ve yasaklarını” hayatın taa hücrelerine kadar müdahale ettirirken, İkincisi yani Kapitalizm/Kemalizm der ki; “Ey İslam bizim işlerimize karışma, haddini bil, burası Arabistan değil ve biz de Arap değiliz..”
Mesela kapitalist bir baba; karısını kızını yapına alır, plaja götürür, onlara vücudunun “yüzde ikisini” örtecek iki küçücük bez parçası giydirir, salar sulara, kumsala.. Ve bununla da GURUR duyar, resimlerini çeker, sosyal medyasında övünerek paylaşır..
Cennet ve cehennemin Rabbi dedi ki;
“Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan AVRET YERLERİNİ ONLARA AÇMAK İÇİN kendilerine vesvese verdi…” (A’raf suresi 20)
“Ey Âdemoğulları, AVRET YERLERİNİ KENDİLERİNE AÇMAK İÇİN, elbiselerini soyarak ana babanızı cennetten çıkardığı gibi, ŞEYTAN sizi de saptırmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları İNANMAYANLARIN yoldaşları yaptık.” (A’raf suresi 27)
Peki, Allah’a hakkıyla iman eden, Allah’tan hakkıyla korkan bir eş, bir baba bunu yapabilir mi? Asla ve kat’a yapmaz ve yapamaz..
Çünkü imanı buna izin vermez. Bir eş, bir baba ya da bir abi gözünde KADIN; el bebek gül bebek KORUNMASI GEREKEN çok çok nadide bir IZDIR, NAMUSTUR, baş tacıdır, yavru aslanların anasıdır.
Dolayısıyla dünyanın en büyük ve en pahalı ELMAS madeni, annemizin, hatunumuzun, kızımızın, bacımızın yanında KOSKOCA BİR HİÇ’ tir..
Öyle ki; onu sırf Allah rızası için koruma yolunda değil tüm servetimizi, CANIMIZI bile, veririz seve seve..
İşte size şan ve şerefle dolu İSLAM TARİHİMİZDEN mükemmel bir örnek..
Alış veriş için Beni Kaynuka oğulları’ndan olan Yahudilerin çarşısına giden tam tesettürlü bir Müslüman hanımın tesettürünü bir Yahudi sinsice açmak istedi. Kadıncağız çığlık attı, bunu duyan ve gören kocası bir hamlede o yahudiyi öldürdü.
“Vay sen bizim kardeşimizi nasıl öldürürsün..” diyen çarşı yahudileri, kadının kocasını orada şehit ettiler.
Medine’ de İslam Devleti kurulduktan 20 ay sonra gerçekleşen bu vahşeti duyan Devlet Başkanımız Hz. Muhammed (sas) efendimiz, Beni Kaynuka’ ya cihad ilan etti ve on beş gün sonra, katil ve pislik kavim hezimete uğratıldı.
Kapitalist/Laik bir koca ile Müslüman, mümin bir koca arasındaki farkı gördünüz değil mi kardeşlerim?
Vahyin ilk geldiği yıllarda yani Mekke’de iken, Hz. Ammar ve Hz. Sümeyye annemiz işkenceler altında şehit edilirken hiç müdahale edemeyen Muhammed Mustafa (sas) efendimiz, nasıl oldu da “Eşinin tesettürü nedeniyle” şehit edilen bir Müslüman erkeğin intikamını almak için ordu gönderdi cihad ilan etti?
Cevabı çok çok basit..
Mekke’de hemen hemen hiçbir imkân ve İslam Devleti yoktu, cihad farz kılınmamıştı. Hz. Ömer (ra), intikam almak ve kılıç kullanmak için Rasulullah’tan (sas) izin istedi.. “Dur ya Ömer, henüz bununla emrolunmadık..” dedi ölçü ve örnek Rasul (sas)..
Ama Medine’ de Devletimiz kuruldu, Rasulullah (sas) neredeyse 7-8 ayda bir kılıç kuşandı cihada gitti ashabı ile birlikte..
Canım kardeşlerim, güzel insanlar
Sizlere çok kısa bir hikâye anlatıp, beyefendilerin (!) Mavi Bayraklı plajları konusuna devam edeceğim inşaAllah.
Hikâyemiz şu:
Eski tarihlerde, yol kesen, adam soyan yani dağlarda EŞKİYALIK YAPAN bir adam varmış.
Bu deli dolu adamdan herkes çok korkarken, avradı da kocasından çok çok korkar, karşısında tir tir titrer, bir dediğini iki etmezmiş..
Gel zaman git zaman bu adam İslami bir cemaat ile tanışmış, onlardan dinini öğrenmeye, ibadet üstüne ibadetler yapmaya ve Allah’tan çok korkmaya başlamış.
O astığı astık, kestiği kestik, deli dolu adam yerine, halim selim lokum gibi adam gelmiş..
Gelmesine gelmişte, bu süreçte avradında da OLUMSUZ bir haller olmaya başlamış.
Yani karşısında tir tir titrediği, korktuğu, bir dediğini iki etmediği kocasına karşı, söz dinlememeler, itaatsizlikler, çemkirmeler almış gitmiş. Neredeyse adamı dövecek..
Bir süre sonra adam hanımını yanına çağırmış, karşısına oturtmuş ve demiş ki;
“Ula avrad.. Ben deli dolu iken, eşkıya iken, Allah’tan hiçççç korkmaz iken vallahi sen BENDEN ÇOK ÇOK KORKUYORDUN.. Şimdi ise ben ALLAH’ TAN ÇOK ÇOK korkmaya başladım ama görüyorum ki SEN ARTIK BENDEN HİÇ Mİ HİÇ KORKMAZ OLDUN.. Bu nedir yahu?
Evet, bu nedir ey Müslümanlar?
Bu olay; aile içi büyük bir OTORİTE boşluğudur.. Otorite boşluğunda, eline iyi bir fırsat geçtiğini düşünenler yada sananlar, başlarlar hemen cirit atmaya, başlarlar talana, yağmaya..
Türkiye örneğinde çok çok bariz görüldüğü gibi, Demokratik, Laik, Kapitalist, Kemalist devletlerde, ALLAH’IN HARAM KILDIĞI hemen hemen her şey, KİŞİSEL ÖZGÜRLÜKLER adı altında serbesttir.
Mesela dilediğin kadar içki içebilirsin, dilediğin kadar (kadın ya da erkek) fuhuş yapabilirsin. Faiz; olmazsa olmazın olabilir.. Dinsiz donsuz olmana kimse karışamaz..
Yeter ki kitabına ve zaman aşımına uydur, (yakalanmamak şartıyla) yapabildiğin kadar hırsızlık yap. Barlar, pavyonlar ve gece kulüpleri emrine amadedir.. Plajlar mı? Ebeni, nineni, bebeni, dedeni, 7 sülaleni al git.. Yeter ki Allah’tan hiç korkma..
Alnı secde izli bacılarım, Mus’ab bin Umeyr yüzlü gardaşlarım
Şanlı tarihimize baktığımızda, İslam akidesi temeline dayanan ve Medine’de kurulan İSLAM DEVLETİ, pratik uygulaması ile bizlere şu CAN ALICI NOKTAYI öğretti:
Bir toplumda İSLAM NİZAMININ yürütülebilmesi iki şeye dayanır:
BİR: Allah Korkusu
İKİ: Devlet Otoritesi
Allah’tan hakkıyla korkan, kulluk şuuru içinde AHİRET HAYATINI kazanmak isteyen her mümin ve mümine, bu fani DÜNYA HAYATINDA İslam kanunlarına göre giyinir, yer, içer, ticaret yapar, çalışır, üretir, tüketir vs..
Ama bir de bunun yanında, İSLAMİ BİR TOPLUMDA BİLE, Allah’tan korkmayan, fasıklar ya da münafıklar da İLLAKİ olacaktır, tarih boyunca da olmuştur.
İçinde bulunduğumuz şu 21. Yüzyılda, sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada büyük bir İSLAM OTORİTESİ boşluğu ve yokluğu vardır.
İşte bu nedenle, mavi bayraklı plajlardan tutunda, Göbeği açık mini şortlu dişilerin ve kişilerin bol bol cirit atmasına, meyhanelerin ve kerhanelerin full dolu olmasına, kadın cinayetlerine, esrar, eroin ve uyuşturucu ticaretine kadar olan her bir şey, İSLAM OTORİTESİ boşluğundan yani yokluğundandır.
Yegane doğru ve köklü “ÇARE, ÇÖZÜM NE Bekir amca.?” diye soran yiğidim.
“Doğru ve köklü” tek çözüm; “Olabildiğince en kısa zamanda İslam’ın, tekrar İSLAMİ BİR DEVLET eliyle arz üzerinde yeniden HÂKİM, HAKEM ve HÜKÜMRAN kılınmasıdır ki böylelikle, yeryüzündeki tüm küfürlerden ve dahi küfür devletlerinden başta Müslümanlar olmak üzere tüm insanlık kurtulmuş olsun.
Sana çok çok basit bir örnek vereyim:
İslam’a göre; İSLAM DEVLETİ’ nin iktidarda olduğu bir toplumda, ister Müslüman olsun, isterse gavur olsun, hiçbir kadın asla ve kat’a SOKAKLARDA, CADDELERDE yani şehrin içinde TESETTÜRSÜZ dışarıya çıkamaz.
Müslüman kadın için HARAMDIR, yasaktır.. Aynı yasak gavur kadınları için de geçerlidir.. Çıkarsa ne olur? Ona İslam’ın emrettiği had yani CEZA, İslam Devleti tarafından uygulanır..
Bu nedenle, arz üzerinde ya da Türkiye özelinde İSLAM, devlet eliyle HÂKİM ve HÜKÜMRAN olduğu andan itibaren sokak ve caddelerimizde, “Saçının bir tek telini ya da Vücudunun bir tek tenini” gösteren bir kadın kalmayacaktır bi iznillah.. Buna; Müslüman olmayanlar tüm kadınlar da dâhildir.
Ey Müslümanlar ve Davetçi gençler artık hep birlikte ayan beyan görüyoruz ki;
Demokrasi koca bir yalan, İslam gerçektir.
Laik koca bir yalan, Risalet-i İslam gerçektir.
Cumhuriyet de yalan, Devlet-i İslam gerçektir.
Allah’ın nusretiyle bir gün İslam Devleti gelecektir.
Rabbim bizlere, İSLAM OTORİTESİNİ dört dörtlük tesis edecek bir “DEVLET KURMA” salih ameline memur eylesin.
Bizlere NUSRET ile İSLAMİ BİR DEVLET sahibi olmayı, bu şanlı Devletimizin ilan edeceği CİHAD yoluyla İSLAM RİSALETİNİ tüm dünyaya “hâkim, hakem ve hükümran kılmayı” nasip etsin.
Unutmayalım ki kardeşlerim İslam’a göre;
İSLAM ASLA DEVLETSİZ OLMAZ
BİR DEVLET DE ASLA İSLAMSIZ OLAMAZ..
Ve yine unutmayalım ki; Bir toplumu, bir Devleti yönetmede DEMOKRASİ, LAİKLİK, KAPİTALİZM, KEMALİZM, SOSYALİZM vs. den şanı yüce Allah (cc) ASLA VE KAT’A razı değildir.
Peki, neyden razıdır Rabbimiz? Yüce kitabı Kur’an da diyor ki;
“Bugün size DİNİNİZİ kemâle erdirdim, üzerinizdeki NİMETİMİ tamamladım ve sizin için DİN OLARAK (Anayasa, kanun, Devlet düzeni ve Hayat nizamınız olarak) İSLAM’I SEÇİP BEĞENDİM.” (Maide suresi 3)
İşte bu nokta, imanımız bir gereğidir ve temel bir husustur. Sadece DÜNYA HAYATINI değil AHİRET HAYATINIZI DA ilgilendiren CAN ALICI BİR NOKTA’ dır bu kardeşlerim..
“Ey Rabbim, bu makalemi okuyan, anlayan, benimseyen ve paylaşan tüm Müslümanlara, son nefeslerine kadar şahit, son nefeslerinde de o müjdelenen İSLAMİ DEVLET de şehit olmayı nasip eyle..”
Sevgi, saygı ve muhabbetlerimle
Bekir Yetginbal – 21 Mayıs 2025
Tags: