Genç Kızıma ve Hanım Kardeşime bir Yanlış Davranış Hatırlatması
Genç Kızıma ve Hanım Kardeşime bir Yanlış Davranış Hatırlatması
Âlemlerin Rabbi olan şanı yüce Allah’a hamd, ölçü ve örnek Rasulü Muhammed Mustafa’ya, Ehli Beytine, Güzide Ashabına ve tüm Müslümanlara salat ve selam olsun.
Değerli genç kızım ve Hanım kardeşim
Şanı yüce Allah (cc) dedi ki:
“(Ey Resulüm) Sen (yine de) öğüt verip hatırlat; çünkü gerçekten öğütle hatırlatma, müminlere yarar sağlayacaktır.” (Zariyat suresi 55)
Bu ve benzeri ayetler; bir amcanız olarak sizlerde gördüğüm ama “sizlerden nice insanların” göremediği bazı şeyleri, sana da tekrar tekrar HATIRLATMAYI bana bir görev olarak yüklemekte.
“Bay ve bayan” bir insan olarak şu fani “hayata gözlerin açan” kişileriz. Elbette ki bizler Rabbimizin “dilemesi ve takdiri ile” bu cinsiyetlerin sahipleri olduk.
Bırakın bu cinsiyetleri, Rabbimiz dileseydi belki bizler “bir kuş, bir ot, bir kaya parçası” ya da “bir kar tanesi” olarak da yaratılmış olabilirdik.
Rabbimizin takdiri ile “bir bay ya da bayan” olarak yaratılmış olmamız, ne bir “Artı” dır ne bir “Eksi / Eksikliktir” ne de bir “Üstünlüktür.”
Yüce Kitabımız Kur’an’ın 8 ayrı yerinde geçen; “كُنْ فَيَكُونُ / Kun fe yekun”, “Ol, der ve olur..” veya “Ol der, o da hemen oluverir..” ilahi hükmü ile Rabbimiz bizlerin de cinsiyetini belirlemiştir.
Keza, “bir bayan ya da bir bay olarak” değil, “birer insan olarak” yine yüce Kitabımız Kur’an’da geçen şu hitaba şahit oluyoruz:
“Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve ‘birbirinizi tanımanız ve tanışmanız’ için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün olanınız, TAKVACA en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, haberdar olandır.” (Hucurat suresi 13)
Bu ayette geçen üç şeye bakalım:
Birincisi; hitap EY İNSANLAR diye başlıyor. İkincisi; EN ÜSTÜN OLMAK diye bir şey söz konusu ediliyor. Üçüncüsü ise; muhteşem bir kelime TAKVA..
Allah Rasulü (sas) bu gerçeği veda hutbesinde şöyle dile getirir:
“Ey insanlar, şunu iyi biliniz ki, Rabbiniz birdir, atanız birdir. Arab’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arab’a, kızıl tenlinin siyaha, siyahın kızıl tenliye, TAKVA dışında bir üstünlüğü yoktur.” (İbn Hanbel, V, 411)
Bir de şu ayeti kerimeyi hatırlayalım:
“Yarattığı nefse ant olsun, ona facirliği ve TAKVA’ lılığı ilham etti. Kim nefsini TEZKİYE EDERSE felaha kavuşur, kim nefsine İHANET EDERSE başarısız olur” (Şems suresi 7-10)
Allah nefsimizde bir özellik olarak “Facirliği yani günah işleme kabiliyetini” yarattığı gibi, “TAKVALI olma, helal olanlara yönelmeyi ve iyiliği işleme kabiliyetini” de yarattı.
Her insan, nefsinin ihtiyaçlarına cevap verirken, “içgüdülerini ve uzvi ihtiyaçlarını” helal yolla yani “Allah’ın emrettiği şekilde” doyurabileceği gibi veya haram yolla ve “Allah’ın yasakladıklarına” uymayarak da doyurabilir ve tatmin edebilir.
İşte bu HASSAS yol ayrımında TAKVA devreye girer. Peki, nedir TAKVA?
“Allah korkusunu” ifadesinin Arapça karşılığı ‘TAKVA’ dır..
Eğer “Allah korkusu olan TAKVA” bir insanda yerleşmez ise veya bulunmaz ise “onu bir kötülükten caydırmak için” illa ki “bir başka KORKU” gerekir.
O ise; bir “Sulta” nın, bir “Otorite” nin korkusudur, yani İslam Devleti’ nin “kendisine vereceği cezadan” korkmasıdır.
Şanı yüce Allah (cc) insanı yarattıktan sonra onu asla “başıboş” bırakmadı. Hz. Adem (as) ile birlikte başlayan ve Hz. Muhammed (sas) efendimizin vefatıyla birlikte biten “Nice Rasuller” dönemi oldu.
RASUL; sözlük anlamı itibariyle “elçi, haberci” demektir.
İstilahi anlamı itibariyle RASUL ise; “Allah’tan vahiy yoluyla aldığı bilgi, emir ve nehiyleri tebliğ etmek, muhataplarını ona çağırmakla görevlendirilen kimse..” dir.
Şayet Rabbimizden gelen emir ve nehiylere çok çok duyarlı olursak, diğer bir ifade ile TAKVA EHLİ olursak, “kazananlardan” olacağız inşaAllah..
İçinde yaşamakta olduğumuz şu cahiliye toplumu, cahiliye düzeni ve Devletinde, “özellikle TESETTÜRLÜ genç kız ve hanımlarımız” öylesine “İSLAM’A ZIT hal ve hareketler” ortaya koyuyorlar ki, üzülmemek, kahrolmamak mümkün değil.
Daha da üzücü, can yakıcı olanı nedir biliyor musunuz? “İslam’ın gönüllü hamalı, samimi Davet taşıyıcısı, tam tesettürlü hatta peçeli nice bayanların” yanlış hal ve hareketleridir.
İşte bunun adı “Duyarsızlık, TAKVASIZLIK, Aymazlık” tır. Hatta bir yönüyle de “Gaflet ve İhanet” tir de..
Muhterem kızım ve Hanım kardeşim. Şimdi bu tür davranışlardan bazı örnekler vermek istiyorum.
BİRİNCİ ÖRNEK:
İster bahçe içinde “Müstakil bir evde” otur isterse bir “Apartman dairesinde” otur “mutlaka evinde perde olmalı” ve özelliklede “akşam olunca” bu perdeler tam kapanmalıdır.
Perde sadece “evin tesettürü” değil, senin de “ikinci ve hayati” bir tesettüründür. Evinin içinde “istediğin kıyafetle ve baş açık olabilirsin” ama perdenin KAPANMAMIŞ olması seni tamamen deşifre etmektedir.
İKİNCİ ÖRNEK:
Özellikle apartman hayatında çok çok şahit olduğumuz şeylerden birisi de, bayanların “cep telefonum çekmiyor..” diye balkona çıkmaları, “başları keçikli, kollar yarı çıplak” konuşmaya devam etmeleri..
Ne acıdır ki bunu yapanın da “sokağa tam tesettürlü hatta peçeli çıkan” bir bayan olması.. Yazık.. Çok çok yazık.
ÜÇÜNCÜ ÖRNEK:
Yine apartman hayatında yaşayan genç kız ve hanım kardeşlerimizin “çok çok yaptığı yanlışlardan” birisi de “yan apartmanda oturan” komşu ya da bir bayan arkadaşıyla, camdan cama veya balkondan balkona “uzun uzun sohbet ve muhabbet” etmeleridir.
Bu konuşmaları “duymayan kalmadığı gibi” arada sırada atılan “kahkahalar” da işin tuzu biberi olmaktadır. Hiç mi Allah’ tan korkmuyor, kulundan utanmıyorsunuz?
“Tesettürlü konuşuyoruz ama Bekir amca?” Muhterem kızım burada söz konusu olan ”Tesettür değil”, yaptığınız “Geyik muhabbetidir..” Çağır evine, tesettürsüz otur, bir de kahve yap, ne konuşacaksan otur konuş..
DÖRDÜNCÜ ÖRNEK:
Yeni alış veriş yöntemi olarak İNTERNETTEN SİPARİŞ artık birçok ailenin, özellikle de genç neslin başvurduğu moda oldu.
Buna bir itirazım yok.. Ama şuna defalarca şahit oluyoruz: Kargo ile siparişleri getiren KURYELERİN hemen hemen hepsi erkek..
Çarşaflı bacılarımız ne yapıyor biliyor musunuz? Başında emanet bir başörtüsü, sırtında yarı kollu tişörtüyle, kuryeci gence kapıyı açıyor..
Niye böyle yaptın ey tesettürlü bacım dediğimizde de “O benim oğlum yaşında çocuk..” diyor..
BEŞİNCİ ÖRNEK:
Davetçi bir arkadaşımın evine gidiyorum. Kapı zilini çalar çalmaz “sırtımı kapıya” dönüyorum. (Erkek kardeşlerim siz de dönün) Kapıyı açan evin genç kızı..
“Buyurun amca..” diyor, yarım daire yüzümü kapıya dönüyorum, 17-18 yaşında, sokakta “tam tesettürlü” gördüğüm arkadaşımın kızı TAM TESETTÜRSÜZ..
Davetçi babalar anneler neredesiniz? Niye yavrularınızı ateşe atıyorsunuz? “Çoban olduğunuzu” unuttunuz mu yoksa? Allah’ tan korkun..
ALTINCI ÖRNEK:
Asansörlü apartman hayatında çok çok şahit olduğumuz “gaflet hallerinizden” birisi de şu kızım:
Daire kapınızın önüne bir şey koymak ya da bir şey almak için, belki “yarım dakika bile” sürmeyecek bir zaman için TESETTÜRSÜZCE kapıyı açıyor, işinize koyuluyorsunuz.
Diyelim ki tam o anda da ben asansörden iniyorum.. Bir de ne göreyim.. Bu güne kadar “hiç tesettürsüz görmediğim” komşunun hanımı “saç baş açık” karşımda..
O da “şok oluyor, eli ayağı dolaşıyor, kendini içeri atıyor” ama iş işten geçmiş oluyor. Yazık.. Çok çok yazık.
YEDİNCİ ÖRNEK:
Ev temizliği, aile hayatının “Olmazsa olmazı..” Atalarımız “Aslan yatağından belli olur..” demiş.
Bu temizliğin “tabii ve ayrılmaz bir parçası da” pencerelerin silinmesidir. 3-4 haftada bir de yapılsa da pencere illaki temizlenecek..
Benim hem de “davetçi bacım, cemaat üyesi bacım” ne yapıyor biliyor musunuz? Açmış bangır bangır radyoyu, açmış başı, açmış kolları çakır bir keyifle cam siliyor, “evi aydınlatıyor güya ama ahireti karartıyor..” farkında değil..
SEKİZİNCİ ÖRNEK:
Metro istasyonunda bekliyoruz eşimle.. “Tam tesettürlü” genç bir kız ve “Gür sakallı” bir erkek geldi yakınımıza..
Sanırım “sarmaşık bitkisini” görmeyeniniz yoktur. Hatta “sarmaşıkgiller” diye bir “bitki familyası” da vardır ve buna bir örnek “fasulya” bitkisidir.
3-5 tane fasulyeyi toprağa gömersiniz, her bir taneden bir bitki boy verir, bu bitkiler, ortaya tutturulan bir çıtaya “birbirlerine sarılarak” boy verir, günü gelince de çiçek olur sebze olur..
Muhterem kızım ve hanım kardeşim.. Bu tesettürlü genç kız ve sakallı erkek ne yaptılar biliyor musunuz?
Kız, erkeğin belini sımsıkıca sardı, erkek kızın omuzu üzerinden boynuna doladı kolunu ve tam bir “Sarmaşık” oldular.
Ben duramadım müdahale edecektim, eşim dedi ki; “Sen dur, bu cahilleri ben uyarayım..”
“Gençler bu ne rezilliktir, kızım bir de çarşaflısın, Müslümansın, bu size yakışıyor mu, siz de hiç edep haya yok mu?” dediğinde, genç delikanlı şunu diyor:
“Teyze bu benim öz be öz kız kardeşim. Biz abi kardeşiz, bunda ne var?” Şu cehalete bakar mısınız?
Eşim diyor ki; “Velev ki abi kardeş olun, dışardan sizi görenler nereden bilecek bunu? Bu yaptığınız, İslam’ın ve Müslümanların aleyhinedir..”
Sonuç? Gençler ahmaklıklarına devam ettiler ve hiç umursamadılar bile..
Rasulullah (sas) eşi ile yolda giderken, “eşinin bir iki adım önünde” yürürdü.. Onun ümmetiyiz diyenlerin hali pürü melali ise ortada..
DOKUZUNCU ÖRNEK:
Genç kızlarımız, annelerinden daha çok “Nizami tesettüre” dikkat ediyor elhamdülillah.
Nice anneleri görüyoruz ki, başına taktığı başörtüsü, özellikle “rüzgârlı havalarda ense tarafından” havaya kalkmakta, hanım kardeşimizin “ensesi, saçları” ortaya çıkmakta.
Hatta nice genç kızımızı gördüm, yanındaki annesinin rüzgarla havalanan baş örtüsünün ucunu eliyle aşağıya çekmekte..
Ey anneler, sahabe kadınları “saçının bir tek telini ve vücudunun bir tek tenini” asla GÖSTERMEMEK için ellerinden ne geliyorsa yaparlardı.. Ne oluyor size?
ONUNCU ÖRNEK:
Öyle bir zaman diliminde yaşıyoruz ki kızım ve hanım kardeşim, “nice Tesettürlü genç kızlarımız ve bacılarımız” şu malum MAKYAJ konusunda Laik ya da Ataist bayanlardan fersah fersah önde maalesef..
Bunlardan niceleri de yanınızdan geçerlerken, “onca tesettürüne rağmen” tam bir PARFÜM DÜKKÂNI gibi kokuyor.
Bu ne haldir bacılar ve genç kızlar.. Ne oldu size, kiminle yarışıyor ve kendinizi kime beğendirmeye çalışıyorsunuz?
Bekir amcanız olarak diyorum ki “Allah’tan korkun ve Allah’ın verdiği güzellikle yetinin.. Yoksa hal ve gidişatınız hayra alamet değil..”
ONBİRİNCİ ÖRNEK:
Eşimle birlikte belediye otobüsü ile bir yere gidiyoruz. Orta kapının “sahanlık” denilen boşluğuna bakan iki kişilik bir yerde oturuyorduk.
Oturacak bir başka yer de kalmamıştı ama araba öyle tıklım tıklım da değildi.
Ön kapıdan “Tam tesettürlü genç bir bayan” bindi. Oturacak “bir yer ararcasına” sağına soluna bakınarak bize doğru geliyordu.
Bulamayınca yolculara çok çok nazik (!) bir şekilde şöyle seslendi: “Beyler.. ben HAMİLEYİM.. bana yer verecek birisi yok mu?”
Aman Allah’ım bu nasıl bir ifade?
Bizim annelerimiz, teyzelerimiz, ablalarımız HAMİLE OLDUĞUNU belli etmemek için ezilip büzülürken, tam tesettürlü (!) bir bayanın “Şu nidasına” bakın.. Yazık.. Çok çok yazık.
ONİKİNCİ ÖRNEK:
İçinde yaşamakta olduğumuz bu İSLAM DIŞI TOPLUMDA, özellikle de tesettürlü genç kızlarımız ve hanım kardeşlerimizde çok çok şahit olduğum yanlış hal ve hareketlerden birisi de, onların da Laik bayanları takliden, “bir erkek gibi..” davranışlar sergilemesidir.
Hâlbuki şanı yüce Allah (cc) ayrı ayrı cinste yarattığı bu iki kuluna, ayrı ayrı da FITRİ ÖZELLİKLER verdi.
Ve her iki kulunun da bu “Fıtri özelliklerin gerektirdiği şekilde” davranmalarını istedi. En basit örneği, bir erkek kalkıp bayan kıyafetleri giyip sokağa çıkamaz.
Ebu Hureyre (ra) şöyle dedi:
Rasulullah (sas); “Kadın gibi giyinen erkeğe, erkek gibi giyinen kadına lânet etti..” (Ebu Davud, Libas 28. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II, 325)
Keza Rabbimiz buyurdu ki:
“Erkekler kadınlar üzerinde kavvam, (yönetici ve koruyucu) durlar. Bunun sebebi, Allah’ın insanların bir kısmını diğerlerinden üstün (farklı) yaratması ve bir de erkeklerin, kendi mallarından mehir ve evin geçimi gibi harcama yükümlülüklerinin olmasıdır…”(Nisa suresi 34)
Kur’an ve Sünnet bize şunu öğretti: İslam’da, “Salahiyet ferdidir, Mesuliyet cemaidir..” Bunu örneklerle açalım.
Bir orduda komutan; salahiyet sahibi kişidir. Son kararı o verir. Ama bu ordunun her bir ferdi (komutan dâhil), Savaşın gerektirdiği her bir işi yapmaktan mesuldür. Her bir fert, mesuliyet sahibidir.
Keza Rasulullah (sas) dedi ki: “Üç kişi yola giderken, aranızdan birisini ‘emir’ seçin ve ona itaat edin” Burada söz konusu edilen “emir” salahiyet sahibi şahıstır.
Rabbimizin “Erkekler kadınlar üzerinde kavvam, (yönetici ve koruyucu) durlar..” ilahi hükmü, insan fıtri özellikleri ve psikolojisi ile direk direkt bağlantılıdır. Asıl üstünlük; daha önce de ifade ettiğimiz gibi TAKVADA dır..
İlahi bir takdir ile “Erkeğin kavvam kılınması, aile içinde hem salahiyet hem de mesuliyet sahibi olması” onun “Erkekçe” davranmasını zaruri kılarken, genç kızlarımız ve hanım kardeşlerimizin de ”Haddini Bilip” –ki o haddi, o sınırı Allah koydu- “Kadınca” davranması zarurettir.
Bu cümleden olmaz üzere, şu toplumda en mutsuz ve huzursuz yaşayan insanlardan nicelerinin, “Erkek gibi yetiştirilen” kız çocukları olduğu ya da “Kız gibi yetiştirilen” erkek çocuklar olduğu aşikârdır.
Bu gün işlenen yüzlerce KADIN CİNAYETLERİ’ nin arkasında, tartışma sırasında kadının; “Sen de Erkek misin Lan..” cümlesindeki “erkek vari tahriklerin” de çok etkisi vardır.
ONÜÇÜNCÜ VE SON ÖRNEK:
Tesettürlü genç kız ve bacıların “hal ve hareketleri” içinde, beni “en çok kahreden, en çok üzen” şeylerden birisi de şudur:
Özellikle kalabalık nüfusun bulunduğu Metropol büyük şehirlerde, her seçim sabahı “tam tesettürlü genç kızlarımız ve bacılarımızın” çokçok erkenden gidip OY VERME KUYRUĞUNDA sıraya girmeleridir maalesef..
Gelen ilk seçimlerde buna sizlerde bir kere daha şahit olacaksınız. Şimdi bana; “Ya Bekir amca niye maalesef dedin?” diyebilirsiniz.
Sözlük anlamı itibariyle MAALESEF; Ne yazık ki ya da Üzülerek söylüyorum ki demektir.
Bir Müslüman neye “Üzülür veya bir şey onu üzer?”
Kendisine verdiğiniz onca İslami nasihatlere, Allah’ın emir ve nehiylerini, yasaklarını hatırlatmalara rağmen “Kardeşinin bunlara UYMAMASINA” üzülür insan değil mi?
Allah’a hamd-u senalar olsun ki Bekir amcan ve eşi bu güne kadar hayatlarında BİR KERE BİLE;
“Sandık başına gidip, bu Demokrasiye, Laikliğe, Cumhuriyete YANİ, Gazzeli Müslümanların katili BATILI Kapitalist kâfirlerin akidesi, dünya görüşü ve hayat nizamına, onu uygulama aşığı Liderlere ve Partilerine gidip EVET mührünü basmadı..”
“Hakimiyet Allah’ındır..” yerine, duvarında “Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir” yazan binaya “Oylarıyla vekil göndermedi” elhamdülillah.
Ama gel gör ki, tam tesettürlü, çarşaflı ve dahi peçeli genç kızlarımız ve bacılarımız bu İSLAMİ HASSASİYETİ hiç mi hiç göstermediler. Bilakis OY VERİRKEN besmele çektiler, oy sonrasında HAYIRLI OLSUN dediler ve demekteler..
Muhterem genç kızım ve değerli hanım kardeşim
Yukarıda “13 ÖRNEK” halinde ortaya koyduğum bazı hal ve hareketler, genç kızlarımızın ve bayan kardeşlerimizin şahsiyetleri hakkında bize bazı “İp Uçları” vermektedir.
Vücutta çıkan bir SİVİLCE’ nin, “vücuttaki bir problemin tezahürü” olması gibi, peçeli genç kızlarımız ve tesettürlü bacılarımızdan sadır olan bu İSLAM DIŞI sözler ve davranışlar da, Onlardaki “Akidevi bir problemin tezahürüdür..”
Şayet onlar “bir ameli işlemeden önce”, acaba “bu amelim hakkında Rabbim ne diyor..” diye bir araştırma içine girseler, işin hakikatine ulaşsalar ve ona “tam bir iman edip teslimiyet” gösterselerdi, “İslam akidesine olan imanları, asla onların bu yanlış amelleri işlemesine izin vermezdi..”
Evet, işin bir ucunda lanetlenmiş kör şeytanın “Teşvik ve tahrikleri ile aldatıcı tatlı sözleri” vardır. Şu ayetlerde denildi ki;
“Hani, meleklere, ‘Adem’e secde edin..’ demiştik. İblis’in dışında hepsi secde ettiler. İblis, ‘Ben, çamurdan yarattığın kimseye secde eder miyim..’ dedi. Ve ekledi: ‘Şu benden üstün kıldığına bak.. Yemin ederim ki eğer beni kıyamete kadar yaşatırsan, az bir kısmı dışında, onun neslini peşime takacağım..” (İsra suresi 61-62)
Ama bak kızım şu ayette de Rabbimiz İblis’e ne dedi:
“Şurası muhakkak ki BENİM HAS (sadık muhlis) KULLARIM üzerinde senin hiçbir nüfuzun olmayacaktır. Güvenip dayanmak için vekil olarak Rabbin yeter.” (İsra suresi 65)
Buradaki 65. ayetle ilgili bir tefsirde denilmektedir ki:
Allah’a bağlılıklarından dolayı ayette “benim has kullarım” şeklinde anılan kişiler, Allah’ın kendilerine verdiği akıl, irade gibi yüksek melekelerini gerektiği şekilde kullanarak hak yolunda sebat edenlerdir.
Bu yolda “Allah’ın da desteğini kazanan” bu insanlar üzerinde “Şeytanın bir nüfuz kuramayacağı”, dolayısıyla bu insanların “Şeytana karşı koyarken” ondan çok çok daha güçlü olacakları belirtilmektedir.
Böylece ayette hem insanın üstünlüğüne vurgu yapılmakta hem de ona “ümit ve cesaret” aşılanmaktadır.
Konumu burada tamamlarken son bir şeyi daha vurgulamak istiyorum.
Genç kızlarımızı, bacılarımızı, genç erkeklerimizi, hatta nice yaşlılarımızı ”İfsat eden, bozan, Rabbine asi hale getiren” ve tüm bunları yapması için, en kıymetli varlığımızı yani AKİDEMİZİ BOZAN kim ve ne biliyor musunuz?
İçinde yaşadığımız müesses nizamın, Laik Anayasa ve kanunlarına dayalı “Eğitim Öğütüm Siyaseti” ve Demokrasi aldatmacalı Kapitalist tüm siyasetleridir.
Diğer bir ifade ile İslamiyet’in, İSLAMİ BİR DEVLET eliyle hâkim, hakem ve hükümran KILINMAMASIDIR. Yani bu da ONDANDIR..
“Ey Rabbim, bu makalemi okuyan, anlayan, benimseyen ve paylaşan, genç kızlarıma, bacılarıma ve tüm Müslümanlara, son nefeslerine kadar şahit, son nefeslerinde de o hasretle beklenen İSLAMİ DEVLET DE şehit olmayı nasip eyle..”
Sevgi, saygı ve muhabbetlerimle
Bekir Yetginbal – 16 Aralık 2023
Tags:
16. Şubat 2024 at 20:29
Allah C.C. dualarımızı, rahmeti ile kabul eylesin.