Gafil Türkiye Halkı “Tek Çocuk Sendromu” Nedir Biliyor mu?

Gafil Türkiye Halkı “Tek Çocuk Sendromu” Nedir Biliyor mu?

Bizleri İslam ile şereflendiren Âlemlerin Rabbi, mülkün sahibi, Şanı yüce Allah’a sonsuz defa hamd olsun.

Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi en başta ölçü ve örnek Rasul Hz. Muhammed’in, ehli Beytinin, güzide Ashabının, İslam ümmetinin ve sizlerin üzerine olsun.

BİR HABER:

“Elon MUSK, bir yandan servetini, diğer yandan ailesini büyüttükçe büyütüyor. MUSK’ın 14’üncü çocuğu dünyaya geldi..” (Habertürk com – 01.03.2025)

Kimdir Elon MUSK?

Dünyanın ve ABD’ nin en zengin insanlarından bir Amerikan vatandaşıdır.. Başka kimdir? İnsanlık düşmanı, Gazze katili lanetlenmiş kavmin can ciğer dostudur.. Başka kimdir? Allah’ın, Rasulünün, İslam’ın ve tüm Müslümanların azılı düşmanıdır..

Peki bugün itibariyle 53 yaşında olan bu “katiller dostu” bu kadar çok çocuk sahibi olmayı hatta bununla da yetinmeyip, “Durmak yok yola devam..” diyerek daha da çok çocuk sahibi olmayı terennüm ederken HEDEFİ nedir?

İlla ki kendince bir hedefi vardır. Onun hedefi beni fazla da ilgilendirmiyor..

Benim düşüncem, derdim ve endişem sizlersiniz “ey gafil Türkiye halkı..”

Sadece ve sadece devletin yayınladığı “Resmi istatistiklere” ya da “Nüfus artışını sağlamak için..” 2025 yılını AİLE YILI ilan etmesine bakarak bu konuda “Gafil Türkiye halkı..” demiyorum..

En başta akrabalarımız, komşularımız, arkadaşlarımız ve çevremizdeki tüm insanlara baktığımızda; çocuk sayısı konusunda “Biri erkek biri dişi, yeter 2 kişi Bekir amca..” diyorlar.

Hatta 1 çocukla yetinip, yerinde çakılıp kalan nice insan var bu saydığım çevrelerde..

Bir ailenin “tek çocuğu” olup askere giden ve PKK’ lı teröristlerle girdiği çatışmada Rabbine kavuşan arkadaşımın çocuğunun vefat haberi beni çok çok üzmüştü.

Nice arkadaşım da bana bizzat “Geçmişte tek çocuk yapmaya karar verdiğimiz için şimdi çok çok pişmanız..” demiştir.

Elbette ki “Allah’ın dilemesi ile” bir kişinin ya da ailenin “hiç çocuğunun olmaması..” veya “bir çocuktan başka çocuklarının olmaması”, konumuz dışındadır. Ama kul “kendi iradesi dâhilinde” bir ENGELLEME YAPIYORSA işte bu bir gaflettir.

Değerli Müslümanlar ve Davetçi gençler

Bir ülkede, bir toplumda ve bir devlette “Doğum oranının çok çok süratli bir şekilde düşmesi, çocuk sayısının azalması, genç nüfus yerine milyonlarca ihtiyar insanların çoğalması..” ile o toplum ve o Devlette “Tatbik edilen küfür anayasası, kanunları ve nizamları..” arasında direk alaka vardır. Türkiye halkı örneğinde olduğu gibi..

Bu sonucu doğuran iki ana saik vardır:

A – İnsanların hayata, alakalara, evliliğe bakışı

B – Küfre göre verilen eğitim ve öğütüm siyaseti.

Peki; nedir küfür?

Türkiye Diyanet Vakfı İSLAM ANSİKLOPEDİSİ’ nde diyor ki:

Sözlükte “örtmek, gizlemek; nankörlük etmek” gibi manalara gelen KÜFR (küfûr, küfrân), terim olarak genellikle “Rasulullah’ ın, Allah’tan alıp din adına tebliğ ettiği tüm hususlarda bu Rasulü tasdik etmemek, ona inanmamak” diye tanımlanır (Teftâzânî, Şerḥu’l-ʿAḳāʾid, s. 189).

Bir de KÂFİR nedir ona bakalım:

Küfrü benimseyene ‘Fıtrî yeteneğini köreltip örten’ anlamında KÂFİR denilir. “Bilmemek, yadırgamak” manasındaki NÜKR kökünden türetilen ve “kabul etmemek, reddetmek, hoş görmemek” anlamına gelen İNKÂR da “Küfür” karşılığında kullanılmakta olup bu tavrı sergileyene MÜNKİR adı verilir. (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât)

Daha anlaşılır bir dille ifade etmek gerekirse; bunun bugünkü popüler adı LAİKLİK’ tir..

Çünkü ister fert, ister toplum, isterse Devlet anayasa ve kanunlarında TÜM ÇIPLAKLIĞI ile görülen şey; “Hem düşüncede hem de pratik hayatta LAİKLİK; Dini, asla kat’a fikre ve zikre (amellere) karıştırmamak, müdahalesini FİİLEN engellemektir..”

Dolayısıyla İSLAM ANSİKLOPEDİSİ tanımında geçen; “Rasulullah’ ın, Allah’tan alıp din adına tebliğ ettiği tüm hususlarda bu Rasulü tasdik etmemek, ona inanmamak, onu kabul etmemek, reddetmek, hiç hoş görmemek..” okumasını bilenler için, adı “LAİKLİK” olan bu küfrün tam tanımıdır.

Tabii ki bu tanım; İslam’ın tanımıdır..

Hristiyan ya da lanetli kavim Yahudiler indinde “Müslümanlar; katli vacip kafirlerdir..” Onlar; bir Müslümanın “Hristiyan olmasını” HİDAYETE ERMESİ olarak tanımlar şerefsizler..

Ne demiştim yukarıda; “Küfre göre verilen eğitim ve öğütüm siyaseti…”

Küfrün değil de “İslam’ın eğitim ve şereflendirme siyaseti” bu topraklarda ve bu toplumda söz konusu olsaydı, tüm insanlar ve özellikle de Müslümanlar “şunları” talim etmiş olacaklardı değil mi?

“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi vė merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Rum suresi 21)

“Sizden bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin.” (Nur suresi 32)

Rasulullah (sas);

“Nikâh; benim sünnetimdir. Benim sünnetimi UYGULAMAYAN benden değildir. Evleniniz. Çünkü ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar ederim.” (İbn Mace, Nikah, 1) buyurmaktadır.

“Evlenin, çoğalın. Çünkü ben (kıyamet gününde) diğer ümmetlere karşı sizin (çokluğunuzla) iftihar edeceğim.” (Abdurrezzak, el-Musannef, VI, 173; Beyhaki, es-Sunenu’l-kubra, VII, 131)

İslam ümmetinin BAŞÖĞRETMENİ, adı güzel kendi güzel Hz. Muhammed (sas) ne demiş:

“Benim sünnetimi UYGULAMAYAN benden değildir…”

Peki; şu an içinde yaşamakta olduğumuz “Demokratik, Laik ve tam kapitalist yani Kemalist” bu sistem de ve onun tatbikçisi bu Devlette; BAŞÖĞRETMEN Muhammed Mustafa (sas)’ in mi sözü hâkim, hakem ve hükümran, Kemal Mustafa’ nın NUTUK kitabındaki sözü mü hâkim, hakem ve hükümran?

Genç nesiller ve topluma baktığımızda, evlenmek istemeyen, zinaya bol bol evet diyen, evlense ertesi gün boşanan, hiç mi hiç çocuk sahibi olmak istemeyen veya en fazla 1-2 çocuğa EVET diyen kızlı erkekli “gafil bir nesil” var değil mi?

Bu nesil; ”Ey Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” diyen Kemal Mustafa’ nın öğretmenleri nesli değil midir? 102 yıldır bunlara İslami bir eğitim mi verildi?

LAİKLİK ilkesi sadece “eğitim & öğütüm siyasetinde” mi geçerli oldu? Elbette ki hayır, hayır..

İğneden ipliğe her alanda, en basit örneği ile Hz. Muhammed’in (sas): “Ey Müslümanlar, çoğalın.. ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar ederim..” sözüne tamamen muhalefet ederek, bu ülkede onlarca yıl AİLE PLANMASI adı altına “Nüfus Azaltma Planlamaları” yapıldı.

Onlarca yıl özellikle kırsal kesimlerde “Bedava doğum kontrol hapları ve prezervatif” dağıtımı yapıldı. 3. ya da 4. Çocuk yapmasın diye anne adaylarının “yumurtalık kanalları” köreltildi. Aşılarla “kısırlaştırma” yollarına gidildi ve KÜRTAJ denilen cinayet şekilleri uygulandı..

Ve maalesef gafil Türkiye halkı, bu operasyonların birer “gönüllü figüranı” oldu, “küfrün dünya görüşünü” benimsedi ve yukarıda da ifade ettiğim gibi, çocuk sahibi olma konusunda “Biri erkek biri dişi, yeter 2 kişi..” dedi durdu.

Kardeşlerim ve Davetçi gençler

Belki daha önce hiç duymadığınız adeta “bir hastalık” gibi görünen ama “henüz kesin bir tanı da konulamayan” bir konuya bu vesile ile değinmek istiyorum. O konu bir ailedeki “TEK ÇOCUK SENDROMU” dur.

Yazar Ceren ERDOĞAN hanımın bununla ilgili uzun makalesinden bazı kısımları paylaşmak istiyorum.

“Birçok kişi tarafından dile getirilen ailedeki “tek çocukların çok şımarık olduğu” yaygın bir inanıştır. Ancak bu inanış, gerçekten “tek çocukların” psikolojik ve davranışsal gelişimini nasıl etkiler?

Araştırmacılar, “TEK ÇOCUK SENDROMU” olarak adlandırılan bu konuyu aydınlatmak için ilginç bazı bulgulara değiniyor.

TEK ÇOCUK SENDROMU TEORİSİ, yalnızca “bir kardeşi olmayan çocukların” sosyal becerileri, davranışları ve kişilik özelliklerinin “diğerlerine göre farklı olabileceğini” öne sürüyor.

TEK ÇOCUK SENDROMU, kardeşi olmayan çocukların bazı olumsuz özelliklerle ilişkilendirildiği bir terimdir. Bu olumsuz özellikler arasında “şımarıklık, bencillik ve yalnızlık tercihi” gibi davranışlar bulunur.

TEK ÇOCUK SENDROMU terimi, E. W. Bohannon gibi çocuk psikologlarının ta 1800’lerde yaptığı çalışmalara dayandırılıyor. Bu çalışmalarda “tek çocukların” bazı özelliklerini araştıran anketler, “katılımcıların büyük bir kısmının olumsuz özellikler” tanımladığını gösterdi.

Son zamanlarda yapılan araştırmalar tek çocukların, “daha az paylaşımcı ve bencil olma” gibi olumsuz algılarla karşı karşıya olduklarını gösteriyor. 

2018 yılında gerçekleştirilen bir araştırma, Pekin’de yetişen “tek çocukların” ve “kardeşi olan çocukların” davranış özelliklerini, cinsiyeti ve “Çin’in tek Çocuk Politikası” nın etkisini karşılaştırdı.

Bu çalışma, Çin’de tek çocukların “küçük krallar ve kraliçeler” gibi “benmerkezci veya şımarık olduğu” yaygın bir önyargıyı sorguluyor.

2019’da yapılan bir başka araştırma, “tek çocuklara” yönelik yaygın olumsuz bakış açılarının bulunduğunu bu çocukların “daha bencil ve NARSİSTİK olma” (yani yükseltilmiş özgüven ile kendilerini sürekli diğer insanlardan üstün görmesiyle ortaya çıkan bir kişilik bozukluğu olma) olasılıklarının yüksek olabileceği fikrini öne sürüyor.

2021’de gerçekleştirilen bir başka araştırma 342 çocuğun ve 227 annenin katıldığı bir çalışma sonucunda; “tek çocuk sahibi” aileile “birden fazla kardeşi olan çocukların” ailelerinin karşılaştırıldığı bir inceleme yaptı.

Bu araştırmada dikkate alınan faktörler arasında “çocukların okula devamı, ebeveynlerin psikolojik durumu ve çocukların mide ağrısı şikâyetlerine ebeveynlerin tepkileri” vardı.

Araştırma sonuçları “tek çocuk sahibi” ebeveynlerin, çocuklarının “mide ağrısı semptomlarını” daha etkili bir şekilde azaltma olasılığına sahip olduklarını ortaya koydu.

Araştırma, “kardeşi olan çocukların”, diğer çocukları yalnızca “ayrı bir sosyal grup olarak” görebildiklerini ve onlara “daha olumsuz bir bakış açısına” sahip olabileceklerini öne sürdü.

Bu, tek çocukların “akranları tarafından farklı muamele görmesine” veya tek çocukların, “diğer çocuklarla olan ilişkilerinde sorunlar yaşamasına” yol açabileceği düşünülmektedir.

– – – – – – – – –

Değerli Müslümanlar ve Davetçi gençler

Okumuş olduğunuz bu makale her ne kadar sizlere bir ışık tutmuş olsa da, çevrenizde gördüğünüz nice “tek başına büyümüş çocuklar” ile ilgili gözlemleriniz ve onların ebeveynlerinin size anlattığı çocuklarındaki nice nice olumsuz davranış şekilleri bir hakikattir.

Ölçü ve örnek Rasul Hz. Muhammed (sas) efendimizin; “Ey Müslümanlar, çoğalın.. ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar ederim..” sözü, aslında HER ŞEYİN en mükemmel özetidir.

İçinde yaşamakta olduğumuz toplum; maalesef hayatı çok çok “Sathi düşünen”, bu nedenle de sürekli “Gaflete düşen” bir toplumdur..

Kuzeyinden güneyine, Doğusundan batısına bir bakış attığımızda toplumumuzdaki şu vakıa ayan beyan görülmektedir:

Mevcut müesses nizam yani “Demokratik, Laik ve tam kapitalist yani Kemalist” bu sistem ve onun tatbik edicileri, tam 100 yıldır, ülkemizin sahil kesimlerini ve özellikle de Batı bölgelerini istediği kıvama getirmiş, toplum İslami değerlerden fersah fersah uzaklaşmış ve çoğu aileler genellikle TEK ÇOCUK siyasetine itibar etmiş ve bununla yetinmişlerdir.

Ama sizler de görüyorsunuz ki; Doğu ve Güneydoğu bölgesindeki nice insan, örf ve adetler olarak ta olsa İslami değerleri bırakmamış, “Ey Müslümanlar, çoğalın..” çağrısını unutmamış ve 6-8-10 çocuk sahibi olmuşlardır.

Şu farkı da gözlemledik:

Batı bölgelerimize ya da “İş aş için Avrupa’ya” yerleşen Doğu ve Güneydoğulu kardeşlerimiz, yaşadıkları o modern şehirlerin ve modernizmin tesirinde kalarak, 2 ya da 3 çocukla yetinir olmuşlardır.

Acaba nedendir?

Şu meşhur misalimizi bir kere daha hatırlayalım:

Yeni tanıştığı arkadaşıyla sohbet etmekte olan adam, arkadaşına demiş ki:

“- Bu günlerde çok belim ağrıyor..” Arkadaşı ona cevaben: “- ONDAN dır” Demiş.

“- Gözlerim de artık iyi görmüyor.” Arkadaşı cevaben: “- O da ONDAN dır” Demiş.

“- Kulaklarım bitmek üzere çok zor duyuyorum.” Cevap yine: “O da ONDAN dır”

“- Uyku denen bir şeyim kalmadı.” “- O da ONDAN dır” cevabını alınca dayanamamış sormuş;

“- Arkadaş, belim dedim, ondan dedin. Gözüm dedim ONDAN dedin. Kulaklarım dedim o da ONDAN dedin. Uyku dedim hepsi ONDAN dedin. Allah için söyle, ONDAN, ondan dediği O şey nedir?”

Arkadaşı cevaben; “- 80 yaşındasın değil mi? Hepsi de İhtiyarlıktan dır..” Demiş.

Bu hikâyede olduğu gibi, ister içinde yaşadığımız bu topraklarda olsun, ister tüm İslam coğrafyası hatta tüm dünyada var olan tüm DEVASA PROBLEMLER, ZULÜMLER, FACİALAR, KATLİAMLAR olsun hep “ONDANDIR..”

“Peki, ondandır dediğin şey nedir Bekir amca?” diyenlere cevabım; Allah’ın gönderdiği hayat nizamı olan İSLAMİYETİN, arz üzerinde, İslami bir Devlet eliyle HAKİM, HAKEM ve HÜKÜMRAN OLMAMASINDANDIR..

Bu topraklarda ve tüm İslam âleminde Osmanlı İslam Devleti’nin yıkılmasından sonra, Müslüman halklar üzerine Demokrasi, Laiklik, Kraliyet ve Cumhuriyet fikir ve mefhumlarının temel akidesi olan Kapitalist LAİKLİK akidesi ve nizamları hakim ve hükümran kılındı..

Tüm batıl, sapık, insanlık dışı, adeta bir ZULÜM ÜRETME MAKİNASI olan bu Anayasa ve Kanunlar kâfirlerden ithal edildi, Müslüman halklara “Dipçik zoru ve idam üstüne idamlarla” tatbik edildi.

Ey Müslümanlar, ey en güzel insanlar ve Davetçi gençler. İşte bu nedenle sesimizin ulaştığı her yere, her kişiye gür bir seda ile diyelim ki;

İSLAM, ASLA BİR DEVLETSİZ OLMAZ..

BİR DEVLET TE ASLA İSLAM’SIZ OLMAZ..

Dünya Müslümanları ve tüm insanlık için “tek ve doğru” bir çözüm vardır o da; Kur’an ve Sünnetin yani İslamiyet’in bu topraklarda yeniden “Devlet eliyle” HÂKİM, HAKEM ve HÜKÜMRAN olması, bu devletin artık İslami bir Devlete dönüşmesidir.

Şayet bu topraklarda İslam, bir Devlet olarak hâkim olmuş olsaydı, nüfusumuz 200 ya da 300 milyon değil, “1 Milyar 700 milyon kişi” olurdu? Yani tüm dünya Müslümanları, belki yine payitahtı İSTANBUL olan “Tek ümmet, Tek Devlet” olurduk.

Bir gün olacağız da inşaAllah..

Bunun için SÜREKLİ diyoruz ve demeliyiz ki; Demokrasi ve Laiklik büyük bir FAZİLET VE İZZET değil ÇOK ÇOK BÜYÜK BİR ZİLLETTİR..

Son söz; sözlerin en güzelini söyleyenindir. Dedi ki Rabbimiz:

“İzzet Allah’ındır, Rasulünündür ve Müminlerindir.” (Münafikun 8)

Ey Rabbim, bu makalemi okuyan, anlayan, benimseyen ve paylaşan tüm Müslümanlara, son nefeslerine kadar şahit, son nefeslerinde de bize vaad ettiğin o muhteşem İSLAM DEVLETİNDE şehit olmayı nasip eyle.. Amin

Sevgi, saygı ve muhabbetlerimle

Bekir Yetginbal – 13 Mayıs 2025


Tags:

 
 
 

Bir cevap yazın