Evlerinizde Oturun Hanımlar Ayetinin Düşündürdükleri

Evlerinizde Oturun Hanımlar Ayetinin Düşündürdükleri

Bizleri İslam ile şereflendiren Âlemlerin Rabbi, mülkün sahibi, Şanı yüce Allah’a sonsuz defa hamd olsun.

Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi en başta ölçü ve örnek Rasul Hz. Muhammed’in, ehli Beytinin, güzide Ashabının, İslam ümmetinin ve sizlerin üzerine olsun.

Bir erkek ne kadar “empati” yaparsa yapsın, bayanlarla ilgili “her hangi bir sorunu veya herhangi bir ihtiyacı” asla aydın düşünen bir bayan kadar dile getirip ortaya koyamaz.

Buna en güzel örneklerden birisi de, aşağıda alıntısını yaptığım, Bayan Cahide SULTAN hanımın makalesidir diyebilirim.

Yüce kitabımız Kur’an’da geçen bir ayete dayalı yaptığı tahliller gerçekten okunmalı diye düşündüğüm için, sizlerle de paylaşmak ihtiyacı duydum.

Rabbim hayırlara vesile eylesin. Buyurun birlikte okuyalım:

– – – – – – –

Evlerinizde Oturun Hanımlar Ayetinin Düşündürdükleri

KADININ YERİ EVİDİR

“Evlerinizde oturun…” ayetini daha bir başka severim nedense.. Bu ayeti okudukça kendimi Rabbimden imtiyazlı sayarım.


Bana özel inmiş sanki.. Beni alıp namütenahi / ucu bucağı belli olmayan bir yere koymuş. Narin bir kelebek, kırılgan bir gelincik çiçeği imişim gibi hissederim kendimi.

Çok değerliymişim, çok nadideymişim.. Zümrüt mü desem, elmas mı desem, ama çok değerli bir mücevhermişim, istiridyenin en gizli yerindeki o zarif bir inciymişim gibi sanki..


“Ortada olmasın, hemen ulaşılamasın, kolayca bulunulamasın” der gibi…

Güven dolar, huzur dolar içim, yaslandığım koca bir dağı arkamda hisseder ve her seferinde güçlenirim, şımarırım hatta…


“Evlerinizde oturun”, çünkü evler ki en güvenli barınaklardır. Özgürlüğün en dorukta yaşanabileceği mekanlardır evler.

Ev kadına saray, kadın eve sultandır.

Evsiz kadın savunmasız, kadınsız ev yalnızdır.

Evsizleşen kadınlar, kadınsızlaşan evler, toplumların en büyük yarasıdır…

وَقَرْنَ ف۪ي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْاُو۫لٰى

“Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın.” (Ahzab suresi 33)

İyi ki bunları sen söylüyorsun Rabbim. Eğer ben söyleseydim mutlaka “Örümcek kafalı, yobaz, gerici, çağdışı..” olarak yaftalanacaktım. Şükür ki sen söylüyorsun, kulun sana kurban olsun…

Oysa nice zamandır “dışarda olmayan, evinde oturan, çocuk doğuran..” kadınların adı “cahil” oldu.

İlle de dışarı çıkmalı kadın, bütün kapılar sokağa açılmalı, az çocuk doğurmalı, ekonomik özgürlüğü (!) elinde olmalı, kocaya asla güvenmemeli, “ya bırakırsa, ya terk ederse, ya ölürse, boşanırsan ya…” diyerek kadın hep “tetikte” bekletilmeli…

Artık kadınlar, “pek az oturuyor” evlerinde. Kadınlar eve hasret, evler kadınlara… Parasını kendi kazanıyor kadın. Muhtaç olmuyor erkeğine de (!)…

Sabahın ayazında düşüyor yollara, çocuğu bakıcıya ya da kreşe bırakıyor. Canhıraş çalışıyor kadın, dişini tırnağına takıyor, bence biraz da erkekleşiyor kadın…

Dışarda “eksiksiz” yapmalı işini, kılığı kıyafeti “en iyisinden” olmalı, patron kızmamalı, şef memnun olmalı işinden… Evine zamanında varıp “sabahtan eksik kalan işleri” bir bir tamamlamalı.. Kurulmuş bir saat gibi, tıkır tıkır çalışmalı, asla parça kırmamalı…

Binde bir, sabah vakti dışarı çıkacak olsam “Duraklarda otobüs bekleyen, soğukta tir tir titreyen” kadınlara bakar kalırım.

Çok mu muhtaç, çok mu zor durumdadır? O saatte o kadınları sıcak yuvalarından dışarı çıkaran nedir? Bir kadını “Haftanın 5 günü yılın en az 10 ayı” çalışmaya mecbur eden hangi haldir?

At yarışına sokar gibi çalıştırdığımız, sınavlara hazırladığımız kızlarımız hangi ideallerin, hangi hayallerin kurbanıdır?

Kızının sınavı kötü geçti diye ağlayan anne hangi modern baskıcının oyuncağıdır?

“Evlerinizde oturun..” ayeti, bugün birçok “Müslüman kadının dahi” adeta okumak, hatırlamak istemediği bir ayettir.

“Cahiliye kadınları gibi açılıp saçılmayın” emrine muhalif, evde oturmayı cehalet, çalıştığı işyerinde başını açmayı modernlik, özgürlük diye tanımlayan bir garip fikir karmaşası…

Ne kadar paraya ihtiyaç duyduğunuz, gerçek ihtiyaçlarınızın ne olduğuna bağlı…

Ya lüks bir yaşam için, “zor ve stres dolu bir çalışma hayatını” tercih edeceksiniz. Ya da evinizde rahat oturup “orta halli” bir yaşamı seçeceksiniz.

Derdiniz kariyerse, yükselip önemli (!) bir yere gelmekse eviniz size sadece bir otel olur.


“Eğer tek maaşla geçinirim, orta halli yaşarım, lüks istemem, evim 10 yıl sonrada olsa olur, arabam daha vasat da olabilir, evimde otururum, çocuğumu da kimselere bırakmam kendim bakarım, eğitirim..”
derseniz eviniz size saray olur.

Çalışan bir kız arıyorum, çift maaşlı olsunlar diyen “kaynana adayı” teyzeleri gördükçe, birileri tarafından “Bankamatik” gözüyle bakılan kızlara daha da bir acıyorum.

Hele “banka kartı kocasının elinde olan, ayda ne kadar maaş aldığını bile bilmeyen, gündüz dışarı işleri, akşam ev işleriyle ömür geçiren..” kadınların hali daha da içler acısı…


Modern köleliğin adına ekonomik özgürlük diyorlar… Zulmü süsleyip püsleyip kadına “olmazsa asla olmaz” gibi gösteriyorlar. Kadının fıtratına ters olan,  bedenine ağır gelen bir işi “yapmayanları” aşağılıyor, kınıyorlar…

“Evlerinizde oturun”, çünkü kadın en çok evine yakışır.

“Evlerinizde oturun”, zira kadın hassastır, kadın naiftir, çabuk incinir, çabuk kırılır, kolay hırpalanır kadın. Onu, en iyi Rabbi tanır. En çok Rabbi anlar onun halinden…

Uygun şartlarda okuyabilmeli, çalışabilmeli kadın. Ama “Dünyası için ahiretini harcamaya” asla zorlanmamalı, “bir erkek gibi” çalışmamalı, “bir ömrü kaplayan dağlarca yükü, onlarca görevi” üstlenmemeli.

“Bir mecburiyeti olmadığı halde” her gün ardından “ağlayan bir evlat bırakmamalı” kadın. Hem “kariyer yapıp, hem iyi bir iş kadını, hem iyi bir anne..” olmak şüphesiz ki bir ütopya…

Her işte “usta” olunmuyor maalesef. Her işte “çırak” olarak kalmakta yakışmıyor kadına.

Madem Rabbi, “kimselere yakıştırmadığı bir görevi” kadına layık görmüş, madem “uçsuz bucaksız cenneti annelerin ayaklarının altına sermiş”, bundan daha fazlasını istemek niye?

“Bir kadın ayrılınca evinden,
Evler ağlar kadınların ardından


Bir çocuğun gözleri uzaklara mıhlanır
Anne dönene değin sevmeler öksüz kalır


Bir kadın ayrılınca evinden
Evler ağlar usul usul derinden…”

Yazan Cahide SULTAN

– – – – – – – – – –

Bu yazıyı kaleme alan bacımız, elinden geldiğince, dilinin döndüğünce bir şeyler anlatmaya gayret etmiş. Rabbim ecrine nail eylesin.

100 yıldır ki içinde yaşadığımız bu Demokratik Laik Kapitalist düzen yani zenginlerin, para babalarının ve Küreselci sermayenin ballı kaymaklı düzeni, maalesef kadınlarımıza, genç kızlarımıza böyle bir hayatı reva gördü.

Bu hayatın, ideal ve doğru bir hayat olduğunu zanneden “Tesettürlü ya da Tesettürsüz” tüm bayanlar, özellikle Lise ya da Üniversite tahsil hayatı bitince, MUTLAKA BİR İŞE GİRİP ÇALIŞMALIYIM kanaatindedirler.

“Ben bunca tahsili özellikle de Üniversiteyi evde oturmak için mi okudum..” diyen nice Davetçi bayanlar da vardır.

İnşaAllah bir gün gelip te İslami bir toplum ve İSLAMİ BİR DEVLET kurduğumuzda, bu “BATILI ve dahi BATIL” bakış açısını 180 derece değiştirecek ve olması gereken mecrasına oturtacağız.

Yeter ki o güzide Devleti hak edecek noktaya gelelim ve Rabbimizin nusretine layık olalım.

Rabbim bizlere yeryüzünde tekrar İslamiyet’i hâkim, hakem ve hükümran kılacak İSLAMİ BİR DEVLET kurmayı nasip etsin. Cümlemize bu yolda, çalışan, mücadele eden, çile çeken Salih ve Saliha kullarından olmayı nasip etsin.. Amin

“Ey Rabbim, bu makalemi okuyan, anlayan, benimseyen ve paylaşan tüm Müslümanlara, son nefeslerine kadar şahit, son nefeslerinde de o müjdelenen İSLAMİ DEVLET de şehit olmayı nasip eyle..”

Sevgi, saygı ve muhabbetlerimle

Bekir Yetginbal – 24 Eylül 2024


Tags:

 
 
 

Bir cevap yazın