EV LEN Mİ YO RUMMM… Peçeli Tevhid Ehli Kızlar Neden Evlenmiyor?

Peçeli Tevhid Ehli Kızlar Neden Evlenmiyor?

Çarpıcı bir başlık atmış olmak isterdim, lakin birçoğunuzun merakının çarpıcılığı yanında solda sıfır kalır.

Söze uzatmadan gireyim.

Hangi ortama girsem merak konusu olan şey evliliğim oluyor nedense.

İslami usulleri kaideleri emir ve yasakları bilmeyen birçok insan şunu soruyor “Ama nasıl evleneceksin kimse seni görmüyor?”

Herkes o kadar çok benimsemiş ki beden evliliğini.

Bir erkek bir kızı görmeden “Ahlakını, edebini, zekâsını, imanını sevemez..” mantığı öyle işlemiş ki damarlara çıplak gezen kızlara yaşlı teyzelerin iltifatı bile bundan ileri geliyor galiba.

Düğün olur yaşlı teyzelerin gözleri piste dikilir, erkeklerden daha çok kız süzer kendileri.

Az da heveslik etmezler ya.

Bir kız güzelse, endamlı ise, affedersiniz utanarak yazıyorum baldır kol açık, bir de şıkıdım şıkıdım oyun biliyor ise, eli hamur da tutuyor, bir de mesleği var ise değmeyin keyiflerine..

Bir numaralı gelin adaylarını bulmuş olurlar böylelikle.

Düğün aşamasında ve düğünden sonra da başlarlar ah vah etmeye.

Eee öyle seçime böyle gelin.. Kusura bakma teyzeciğim.

Yazık.. Çok çok yazık.

Bizim yaşlılarımız gençlerden daha çok meyilli yozlaşmaya. Bugün herkesten şunu duyuyorum:

“Gençler kaynaşsınlar, kendileri beğenip getirsinler, kendi bulduğu ile evlensinler, biz asla karışmayız.”

SübhanAllah! Bu ne demek biliyor musunuz siz:

İki cahili kaldırıp şeytanın kucağına atmak, kurtla kuzuyu başbaşa bırakmak!

Herkes alışmış kolaya, iki genç birbirini bulursa şayet ailelere gün doğuyor. Neden?

Düğün masraflarından kaçmak için tam bir fırsat bu onlara.

“Madem buldunuz birbirinizi, evlenin o zaman, kendine güvenmeyen çıkmasın meydana!” diyebilmenin tezgâhı bu aslında.

Düğün alışverişi ve düğün günü yaşanan rezilliklere değinmek bile istemiyorum.

Değinirsem ağır konuşmuş olacağım. İçerisine kendi ailemi de dâhil ederek üstelik.

Bu yüzden ben tez elden merakınızı gidereyim neden EVDE KALDIM izah edeyim:

Haydi alın çekirdeklerinizi bir bardak çayınızı buyurun okumaya, dedikodu yok haa!

Ne diyecekseniz yüzüme sorun söyleyin. Hadi buyurun: “Peçem evliliğime, peçe evliliğe engel mi?”

Hayır Değil. Zira zaten benim düsturumda yaşayan aile benim gibi tesettürlü bir gelin ister.

Sizin dünyanızda, kültürünüzde, imanınızda peçeye yer yok ise bu sizin suçunuz.

Evet, çok doğru söylüyorsunuz ben insan içine çıkmam da. Öyle aile meclislerine kadınlı erkekli katılmam.

Kusura bakmayın ama zaten öyle karma ortamda yaşayan aileye de ben bi iznillah gelin de olmam.

Gelin en baştan anlaşalım, sizin yaşamınız başka benimki başka. Sizin kültürünüz başka benimki başka.

Ben böyle konuşunca hemen “Bi sen mi Müslümansın” diyorsunuz.

Benim böyle bir iddiam yok, ne amellerime itibar ederim ne ismime..

Ne cismime ne irademe.. Ne de nefsime, ben sadece Allah’tan umut edenim.

Lakin ben, sizin bende aykırı bulduğunuz kötülediğiniz aşırı dediğiniz her bir şeyi, size ayet ayet ispat ederim.

Peki, siz bana dayattıklarınızı, yönelttiğiniz o eğreti bakışları ayet ayet ispat edebilir ve İslam’da yerini bulabilir misiniz bunu bir sorgulayın derim.

Kusura bakmayın dininizi zerre bilmediğinizi söylemek mecburiyetindeyim.

Yaşadığınızı ve O “din” zannettiğinizi de…

Velhasıl siz başka ben başka.. Siz kuğu, herkes güvercin ben çirkin ördek yavrusu..

EV LEN Mİ YO RUM!

Evlenemiyorum, EVDE KALDIM DEĞİL..

EV LEN Mİ YO RUM..

Bana İslam’ı yaşatacak, ahiretime Burak olacak, Davamı omuzlayacak, ümmetimin derdi ile yanacak,

Gece gündüz Allah için çalışacak, Evine yalnızca gerekirse haftada bir ekmek getirecek ama helalinden kazanacak,

Merhamette şefkatte ilimde timsal olacak, Allah’ın en sevdiği kulları arasına adını yazdırmaya aday olacak,

Bir ADEMOĞLU bir KUL karşıma çıkmadıkça EV LEN Mİ YO RUM!

Düğün planları yapan bir Ademoğlu istemiyorum.

“Ama ailem istiyor, ailemin gönlünü kıramam” deyip de salon tutmaya yeltenen bir Ademoğlu istemiyorum.

Bu israftır.. bu asla uygun DEĞİL denildiğinde, “AMA” diyen bir Ademoğlu istemiyorum.

Evi arabası malı mülkü ile adam olduğunu zannedeni, malına mesleğine güveneni istemiyorum.

Ruhum daralıyor, kalbim sıkışıyor, ben üç günlük şu dünyada yanıma eş değil ahiretime yoldaş istiyorum.

Yok mu? O zaman bekâr yaşarım.

Ben bu dünyaya evlenmek için gelmedim, ben bu dünyaya anacığıma evlat olmak için de gelmedim, ben bu dünyaya birine ana olmak için de gelmedim.

Ben bu dünyaya KUL OLMAK İÇİN GELDİM.. KUL.. Yalnız ve ancak Allah’a kul olmak için geldim.

Evli olsam neee, olmasam ne, On çocuğum olsa ne, olmasa ne, Param pulum evim mevkiim olsa nee, olmasa ne..

Güzelliğim gençliğim olsa nee, olmasa ne.

Kul muyum? Kul olabiliyor muyum? Bir çaba bir gayret güdüyor muyum ben sadece buna bakarım.

Her şeye dilleri ile “Ya nasip” diyen sizler, Söz konusu peçem olunca mı evliliği mi bekârlığı mı “NASİP” ten gayrı gördünüz?

Bilmem var mıdır nasibim, lakin bilesiniz ki ben Allah’tan eş asla dilemedim.

Allah’ım bir eş, bana da bir yuva hiç demedim..

Allah’ım “SEN..” dedim hep..

Allah’ım “SENİN rızan”, “SENİN sevgin”, ille de “SEN”, ille de “ŞEHADET”, ille de “VUSLAT” dedim ve Aldanmadıkça da daima diyeceğim inşaAllah.

Asla Amellerime güvenmem. Zerrece de olsa  güvenmem..

Namazım da, orucum da, kelamım da, kalbim de, kulluğum da, tüm dualarım da, kusurlu da olsa bir sevdam var bir davam var bir çabam ve hüznüm var…

Ne kadar çok günahım olursa olsun o azgın nefsime inat, Şeytanın keskin pençelerine inat TEVBEM VAR, UMUDUM VAR elhamdülillah..

Velhasıl, dedim ya siz başka ben başka…

Dünyalık olsa herkes ister, ah şu nefsime sorun neler ister ama nefsimi zerrece dinlemem..

İlle de şehadet ille de şehadet.

Hz Fatıma anamızdan haşa daha mı kıymetliyim?

Bomboş bir eve Allah’ın rızası için gram çeyizsiz girer, gerekirse yalnızca haftada bir helalinden ekmek ister gözümü ahirete diker yaşarım.

Ama sizlerin içinin gittiği o Âdemoğullarına “Değil ömrümü tek bir an’ ı mı” bile heba etmem.

EV LEN MEM..

Daha naif izah edemez miydim? Gayet tabi… Öyle ki siz adeta merhamet ederdiniz.

Ama sarsmak istedim kendimi, sizi, cümle alemi..

Gelin artık sarsılalım. Bu güne kadar nice süslü cümleler kurup edebiyat yaptığımız yeter.

Vesselam.

Sare Kübra Çakır / 20 Haziran 2020

 

 


Tags:

 
 
 

Bir cevap yazın