Dijital Terör Kıskacında İki Ülke, Çin Ve Türkiye

Dijital Terör Kıskacında İki Ülke, Çin Ve Türkiye

Bizleri İslam ile şereflendiren Âlemlerin Rabbi, mülkün sahibi, Şanı yüce Allah’a sonsuz defa hamd olsun.

Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi en başta ölçü ve örnek Rasul Hz. Muhammed’in, ehli Beytinin, güzide Ashabının, İslam ümmetinin ve sizlerin üzerine olsun.

Muhterem kardeşlerim ve Davetçi gençler.

09 Ocak 2021 Tarihinde yazdığım; “İslam Ümmeti ve Tüm İnsanlığın Başındaki Yeni Bela, ÇİN Maskeli Beyaz Adamın YAPAY ZEKÂ DEVLETİ’ dir” başlıklı yazımın bir bölümünde demiştim ki:

“ROTHSCHİLD ailesi malumunuz bir İngiliz aile topluluğudur. Bu aile üzerinden ÇİN’de büyük bir Siyasi nüfuza sahip olan İngiltere, ÇİN’ in Güney kıyılarında bulunan HONG KONG adalar grubunu 1842 yılında almış ve 1 Temmuz 1997 de ÇİN’e iade etmiştir.

Bu aile her ne kadar bir İngiliz Aile Topluluğu olsa da İNGİLTERE dâhili siyasetinde diğer ailelerle aralarında iktidar kavgası vardır.

ABD’nin Silikon Vadisinde elde ettikleri tüm Teknolojik birikimini ÇİN’e transfer eden, burayı kendisi için bir ÜRETİM ÜSSÜ haline getiren ROTHSCHİLD ailesi diğer taraftan da tüm ÇİN’ lilere ait Dijital verileri YAPAY ZEKÂ ve Kuantum Bilgisayarları aracılığıyla harmanlayarak ÇİN’ i adeta kendisine bağlı bir Devlet haline getirmiştir.

1 Milyar 400 Milyona yaklaşan Devasa nüfusuyla ÇİN devleti adeta ROTHSCHİLD ailesinin GÜDÜMÜNDE bir Devlete dönüştürülmüştür.

Bu topraklarda “SON KARARI VERENLER” görünürde her ne kadar ÇİN’liler gibi ise de Hakikatte ŞEYTANİ PLANLARIN sahibi olan ROTHSCHİLD ailesidir artık.

Maskeli balodaki “ÇİN YÜZLÜ” adam, aslında yine Emperyalist, Katil, Kapitalist Beyaz adamdır…”

Kardeşlerim yine, 25 Ağustos 2024 günü “TÜRKİYE’DE DİJİTAL DÖNÜŞÜMÜN TOPLUMSAL DEĞİŞİME ETKİLERİ” başlıklı bir paylaşım yapmış ve yazımın bir bölümünde şunları dile getirmiştim:

“Bugün tüm dünyada icat edilen teknolojik araç ve gereçler, DİJİTAL DÖNÜŞÜMLER ve bunlara çok çok büyük bir ivme kazandıran YAPAY ZEKÂ, her ne kadar insanoğlunun hayatını daha da kolaylaştırmak, zaman ve faydalar sağlamak için icat ediliyor deniliyorsa da, bunların mucidi, sponsoru ve finansörü KÜRESEL SERMAYE ŞİRKETLERİ, bu imkânları çok çok farklı amaçlar için de kullanmaktadırlar.

Mesela tıpta, ziraatte, besicilikte, inşaat sektöründe, harp sanayinde yada uzay araştırmalarında bu imkânlar kullanılırken, bir de bakıyorsunuz ki; Küresel sermaye, bireyleri yada toplumları KENDİ AKİDELERİ, DÜNYA GÖRÜŞLERİ ve SİYASAL AMAÇLARI ekseninde bir TOPLUMSAL DEĞİŞİM için de bu imkânlar seferber edilmiş ve edilmekte..

Özellikle de ŞEYTANI RAB EDİNEN, onun/Şeytanın “Tüm bireyler ve toplumlar üzerinde mutlak bir güç, kuvvet ve irade sahibi olması için” çok çok çalışan ŞEYTANA TAPAN KÜRESELCİ ŞİRKETLER ve bunların güdümündeki DEVLETLER, tüm TEKNOLOJİK DİJİTAL DÖNÜŞÜM imkânlarını adeta bu amaçları uğrunda seferber etmiş durumdadırlar…”

Şeytana tapan Emperyalist, Katil, Kapitalist Beyaz adamların ve “Devasa Sermaye” sahibi şirketlerinin, 1 Milyar 400 Milyon nüfusta DENEME & YANILMA operasyonlarıyla “Kurguladıkları ve Uyguladıkları” bu projedeki hedefe ulaşma, elbette ki ÇİN halkını yöneten hain ve alçak yöneticilerle yaptıkları İŞBİRLİKLERİ sonucu gerçekleşmiştir.

Bu hain, alçak ve şerefsiz yöneticiler, Şeytana tapan bu KÜRESELCİ sermaye sahibi beyaz adamlara demişlerdir ki:

“Bize koltuk / iktidar ve birazda para ver, dile bizden ne dilersen..”

Bunun üzerine, ÇİN İç Savaşı sırasında, Çin Milliyetçi Partisi (Kuomintang) yönetimindeki “Milliyetçi Çin Hükümetini” yenmeyi başaran “Çin Komünist Partisi” (ÇKP) ve Komünist Ordu ve “Şeytana tapan KÜRESELCİ sermaye sahiplerinden MİLYARLARCA DOLAR para alan ve onlarla İŞBİRLİĞİ yapan Hain ve katil MAO ZEDONG 01 Ekim 1949‘da KOMÜNİST HALK DEVRİMİ gerçekleştirdiklerini ilan edip, ÇİN’de Devlet Yönetimini ele geçirdi.

Sözde bu devrimi “Halk” mı yaptı, Şeytana tapan KÜRESELCİ sermaye sahipleri mi yaptı? Elbette ki işin planlayıcısı sermaye sahipleri yaptı. Zaten görünen köy kılavuz istemiyor kardeşlerim.

Peki, 1949’dan bu güne, milyonlarca insanı katleden beyaz adamın, adına ÇİN HALK CUMHURİYETİ dediği bu ülkede, neler olup bitti?

Gelin bunu yakinen anlamak için, orada yıllarca yaşayan ve halen de ÇİN’ in Sanghay Üniversitesinde Akademisyen olarak görev yapan, “ÇİN uzmanı” olarak tanınan, Nurettin AKÇAY bey’in “Independent Türkçe” isimli bir site için kaleme aldığı aşağıdaki makaleyi okuyalım.

Daha sonra yazımın kalan kısmına devam edeceğim inşaAllah. Makale şu:

“GELECEĞİN DÜNYASINI KURGULAYAN VE ŞİMDİDEN YAŞAMAYA BAŞLAYAN ÇİN..”

Metrodan aşağı iniyor, telefonumdan karekod uygulamasını açıp cihaza okuttuktan sonra hızlıca gelen trene yetişmeye çalışıyorum.

Oturacak yer bulmak buradaki en önemli konu, zira yol kısa değil. Neyse ki boş bir yer bulup hemen dolduruyorum orayı.

Metrodaki internet, evimdeki internetten daha hızlı olduğu için yaklaşık 45 dakika süren yolculuğumun nasıl geçtiğini farketmeden Jing’an Temple istasyonundan inerek, ikinci hatta aktarma yapıyorum.

Kafaları telefonlara gömülü şekilde yürüyen insan kalabalığından sıyrılarak, mini bir markete girip içecek bir şeyler alıyor ve ödemeyi her zaman olduğu gibi WeChat Pay ile yapıyorum.

Zaten ÇİN’de en son ne zaman para kullandığımı dahi hatırlamıyordum. Şarjım ya da internetim biter diye telefon kılıfımın arasına koyduğum 100 yuan bile eskimeye başlamıştı.

İkinci hatta aktarma yaptıktan sonra, Lujiazui istasyonunda iniyorum. Şu meşhur Şanghay televizyon kulesinin olduğu yer.

İlk işim Luckin Coffee’ye gitmek. Hem Starbucks’tan ucuz, hem de kahve kalitesini çok beğeniyorum.

Üstelik uygulamadan alınca, 28 yuan’a aldığınız kahveyi çok rahat 10-14 yuan aralığında satın alabiliyorsunuz.

Uygulama cüzdanınıza girip gerekli parayı çekiyor ve size bir karekod gönderiyor. Karekodu okuttuktan sonra bir sıra numarası veriliyor ve siz kahvenizin hazırlanmasını bekliyorsunuz.

ÇİN’de sistem teknoloji kullanımını öyle ciddi bir şekilde teşvik ediyor ki isteseniz dahi bundan uzak kalamıyorsunuz.

Kahvemi alıyor ve yürümeye başlıyorum. Karşıdan karşıya geçmem gerekiyor. Yolda araç yok ama bekliyorum; çünkü geçersem karşıdaki kamera beni tespit edip yüzümü trafik ışığının altında bulunan ekrana yansıtacak ve beni ifşa edecek.

Böylelikle trafik kurallarını ihlal ettiğimi herkesin görmesini sağlayacak. Işıkları da geçiyor ve beni gözetleyen yüzlerce kamerayla birlikte 2-3 saatlik bir geziden sonra evime geri dönüyordum.

KASPERSKY, bundan yaklaşık bir yıl önce Earth 2050 isimli bir web sitesi hazırlayarak çok ünlü fütüristlere (yani gelecek senaryoları üzerine düşünen ve geleceğe dair görüşlerde bulunan kişilere..) geleceğe dair bazı tahminler yaptırmıştı.

Sitede dünyanın pek çok kentine dair gelecek projeksiyonları mevcutken, küçük bir gezintiyle sizi nasıl bir dünyanın beklediğini az çok ön görebiliyorsunuz.

Fütüristlerin dünyanın geleceğine yönelik çok iyimser tahminleri bulunurken, bazıları da önümüze oldukça karamsar tablolar koyuyor.

Geçen gün sitede dolaşırken, aslında geleceğin içinde yaşadığımı fark ederek, ÇİN’de neler olduğunu kısaca anlatıp insanlığı nasıl bir geleceğin beklediğine dair yazılanlara ufak da olsa bir katkı yapmak istedim.

Fütüristlerin aksine şimdi anlatacaklarım tahmin falan değil. Var olan, yaşadığımız ve muhtemelen yakın bir gelecekte tüm dünyanın yaşayacağı bir gelecek.

Biz burada sadece beta sürümünü önceden deneyimliyoruz. Tüm sistem açıkları giderildikten sonra, dünyanın diğer ülkeleri de çok yakında bu teknolojileri kullanmaya başlayacak ve bizim şu anki tecrübelerimizi yaşayacaklar.

Size iyi bir tablo çizmek isterdim fakat gelecek daha çok “Bir toplumun nasıl kontrol edilebileceği” üzerine kurgulanıyor.

Ahlaki boyutun bu yazının konusu olmadığını da ayrıca hatırlatmak istiyor ve ÇİN’deki bazı uygulamalara kısaca değinmeye başlıyorum.

Küresel salgınla birlikte ÇİN’de çok yeni teknolojiler kullanılmaya başlandı. Öyle ki sadece 3 aylık bu süreçte, ÇİN yönetimi 2000 yeni teknolojiden faydalandı.

Fakat ÇİN aslında uzun süredir çok farklı teknolojileri kullanıyor. Üstelik yakın bir gelecekte bunları dünyanın diğer şehirlerinde de görmemiz oldukça olası. Özetle neler olduğunu anlatayım.

SOSYAL KREDİ SİSTEMİ

Geçen yıl ticaret amacıyla ÇİN’den Türkiye’ye iki arkadaşım gelecekti. Planımıza göre ben de Ankara ve İstanbul’da onlara eşlik edecektim.

Gelecekleri gün telefonuma mesaj atıp sadece bir kişi gelebileceklerini söylemiştiler. Diğer ÇİNLİ arkadaşım kredisi düşük olduğu için YURT DIŞINA ÇIKAMIYORDU.

Çünkü daha önce yaptığı bazı olumsuz davranışlar KREDİSİNİ DÜŞÜRMÜŞ, bu da onun SEYAHAT KISITLAMASI almasına neden olmuştu.

Bunun sebebi ÇİN’deki SOSYAL KREDİ SİSTEMİ. Peki, sistem nedir ve nasıl çalışıyor?

ÇİN, uzun bir süredir vatandaşlarının davranışlarını ‘SOSYAL GÜVEN’ başlığı altında sıralayarak büyük bir PUANLAMA SİSTEMİ kurmuş durumda.

Sistem, şahıslara SAHİP OLDUKLARI PUANLARA göre ÖDÜL veya CEZA veriyor. DEVLETİN BELİRLEDİĞİ KURALLARA uyanlar ödüllendirilecek. Kurallara uymayanlar cezalandırılıp teşhir edilecekti.

Sistem BİREYLERİN PUANLARINI belirlerken; “Harcama alışkanları, Sosyal medya kullanımı, Arkadaş çevresi..” gibi son derece kapsamlı unsurların dâhil olduğu bir ALGORİTMAYI kullanıyor.

Basitçe anlatmak gerekirse; BANKALARIN KARA LİSTESİ olduğu gibi artık devletlerin de KARA LİSTELERİ olacak.

Listeye girenler birçok ayrıcalıktan faydalanamayacak. SEYAHAT ve SAĞLIK HAKLARI dahi kısıtlanabilecek.

Kırmızı ışıkta geçmek, kapalı alanda sigara içmek bile notunuzu düşürebilecek.

ÇİN bu yılın sonuna kadar TÜM VATANDAŞLARINI PUANLAMAYI amaçlıyor.

YAPAY ZEKÂ ENTEGRE EDİLMİŞ KAMERALAR ile anlık bir şekilde insanlara PUAN VERECEK ve bu puanlar sayesinde, ÇİN vatandaşları ya İYİ VATANDAŞ ya da KÖTÜ VATANDAŞ olarak sınıflandırılacak.

Şöyle bir şey hayal edin, sokağa çıktığınız andan itibaren MİLYONLARCA KAMERA her anınızı gözetliyor.

Yaptığınız her şey hazırlanan ALGORİTMALARLA ÇÖZÜMLENİYOR ve sizlere PUAN VERİLİYOR. Üstelik sistemin yakın gelecekte tüm dünyada uygulanmaya başlanması kesin gibi.

Yani DESTOPİK ve HER ANIMIZIN KONTROL EDİLDİĞİ bir dünya bizi bekliyor diyebiliriz.

Bu sistemin en önemli yardımcısı ise tüm ülkeyi sarmalayan YAPAY ZEKÂ destekli 200 milyondan fazla kamera.

YAPAY ZEKÂYA SAHİP KAMERALAR

ÇİN ‘de YÜZ TANIMA SİSTEMİNE sahip kameralar her yerde. YAPAY ZEKÂNIN da dâhil olduğu BU SİSTEM ÇOK KORKUTUCU. Bilim kurgu gibi gelse de her şey gerçek.

Sistem, aynı anda YÜZLERCE KİŞİYİ analiz ediyor. En önemli kısım ise bu sistemin PSİKOLOJİK ANALİZLER yapabilmesi.

Kamera, GÖRÜŞ ALANINDA bulunan bütün insanları tanımlıyor. Sakin mi sinirli mi olduğunu, yüzündeki mutluluk oranını, üstünde nasıl bir elbise olduğunu, saç rengini, cinsiyetini, adını soyadını hatta ırkını bile ANINDA tespit edebiliyor.

Sistem herkesi izliyor, tanıştıkları diğer kişileri belirliyor ve iki hafta boyunca takipte kalabiliyor.

Üstelik sistem sadece YÜZÜNÜ GÖRDÜĞÜ KİŞİLERİ değil, arkası dönük ve çok uzakta bulunan kişileri de tanımlayabiliyor. Bunu da şahsın hareketlerinden anlıyor.

Herkesin yürüme şekli, kol ve bacak koordinasyonunun farklı olduğu bilgisi üzerinden hareket eden sistem, gün içerisinde HERKESTEN ALDIĞI BİLGİLERİ bir havuzda topluyor.

Daha sonra sadece arkadan görülen bir şahıs tespit edilmek istendiğinde, hedef kişi havuzda bulunan örneklerle karşılaştırılıyor ve EŞLEŞTİRME başlıyor.

Şu an ÇİN’de kullanılan bu teknoloji de çok yakın zamanda tüm dünyaya yayılacak.

Zira bu teknoloji, güneydoğu Asya ve Ortadoğu ülkeleri başta olmak üzere bazı Avrupa ülkelerine ihraç edilmeye hazır halde. Ve görüşmeler başlamış durumda.

PARAYI LİDYALILAR BULDU FAKAT ÇİNLİLER BİTİRECEK

Diğer önemli bir olay da dünyanın çok yakın bir gelecekte PARA KULLANMA olayına son vereceği gerçeği. ÇİN’de şu an neredeyse NAKİT PARA KULLANIMI sıfırlanmış vaziyette.

Burayı biraz bilen biri ÇİN’de WeChat ve Alipay ile tüm bankacılık işlemlerinin rahatça yapılabildiğini, en ufak dükkandan tutun en büyük mağazaya kadar sadece QR kod okutarak her ödemenin yapıldığını da bilir.

Sistem o kadar yaygın ki ÇİNLİLER NAKİT PARAYI NEREDEYSE BIRAKTI diyebiliriz.

Hiçbir ücret ödemeden, her istediğinize mesajlaşma uygulamanız üzerinden istediğiniz kadar para gönderebiliyorsunuz.

Faturalarınızı ödeyip, sinema bileti alabiliyor, ev kiralıyor, uçak ve tren biletlerinizi sadece bu uygulamalar üzerinden satın alabiliyorsunuz.

ÇİN şimdi bu sistemin tüm dünyaya yayılmasını istiyor ve bu alanda tekelleşmeye çalışıyor.

Bu amaçla dünyanın her ülkesinde ciddi yatırımlar yapıyor. Şimdiye kadar 49 ülkeye girmeyi başardılar. Türkiye de girmeye çalıştıkları ülkelerden biri.

ÇİN’in yanı sıra FACEBOOK da WhatsApp üzerinden böyle bir sistem kurmaya çalışıyor.

Yazılanlara göre FACEBOOK sistemin öncelikle para transferi yapmasına olanak verecek, böylelikle bankaların aracılık ücretlerine son verecek.

Yani çok yakın bir zamanda şunlarla karşılaşacağız. Bankacılık sistemi değişecek. Artık bankalar olmayacak, nakit para olmayacak, kuyruklar ya da aracılık ücretleri de olmayacak.

Üstelik sistem zaten dünyanın birçok yerinde uygulanıyor. Ve sistem tuttu. İnsanlar bu yeni deneyimi çok sevdi.

Şimdi mesele bu deneyimi tüm dünyaya yaymak ve daha da yaygınlaştırmak. KRİPTO PARALAR ile bunun çok daha rahat olabileceğini söyleyebiliriz.

Geriye sadece bunu deneyimlememiş insanların korkularını kırmak kalıyor. Bu sorun da biraz zaman almakla birlikte yakın zamanda üstesinden gelinecek bir konu.

Bunlar sadece bu kısa yazıya sığanlar. Daha sayamadığım ve şu an kullanımına şahit olduğumuz nice farklı teknoloji var.

Polislerin kullandığı YAPAY ZEKÂYA SAHİP kask ve gözlükler, elektrikli araçlar, ülkenin tamamına yayılmış hızlı trenler, insansızlaşan marketler, neredeyse her şeyin barkod sistemiyle işlediği bir ülke.

Kısacası ÇİN, şimdiden geleceği yaşıyor ve çok yakın zamanda ÇİN’in deneyimleri tüm dünyaya yayılacak.

Fakat “Devletin, birey üzerinde kontrolünün arttığı ve her anımızın gözetlendiği” bir gelecekle karşılaşacağız.

Bugün yaşanan salgın ise Demokrasi ve insan hakları gibi itirazlarla BU SİSTEME KARŞI ÇIKANLARI da susturacağa benziyor. Çünkü hepimiz bunların gerekli olduğuna inandırılacağız.

Yazıma George Orwell’in kült romanı 1984’de geçen bir pasajla son vermek istiyorum:

“Biz, zorla boyun eğilmesinden hoşlanmayız. Bize kendi isteğinle uymalısın. Biz bize başkaldıranları yok etmeyiz. Akıllarını ele geçirip değiştirir, yeniden biçimlendiririz. Ondaki tüm kötülüğü yok eder, onu yalnız görünüşte değil, tüm gönlü ve tüm ruhuyla kendi tarafımıza çeker, sonra öldürürüz..” (Kaynak Independent Türkçe sitesi/2022)

Değerli Davetçi gençler

Nurettin AKÇAY beyin makalesini okudunuz. Ne diyor son cümlelerinde? “DEVLETİN, birey üzerinde KONTROLÜNÜN ARTTIĞI ve HER ANIMIZIN GÖZETLENDİĞİ” bir toplum..

Bırakın toplumu, toplumdaki “Her bir ferdin” bile yakın markaja alınıp, İĞNEDEN İPLİĞE her şeyinin gözetlendiği, denetlendiği, sınırlandırıldığı ve emredildiği YENİ BİR DÜNYA DÜZENİ ve yepyeni bir HÜKMETME NİZAMI’ na dayalı bir devlet..

Yani hem “gayrı insani” hem de “gayrı İslami” bir HÜMKETME NİZAMI adım adım zavallı ÇİN halkına dayatılmış ve uygulanmakta.

İşte bu büyük ve vahşi uygulamalara ben DİJİTAL TERÖR diyorum ve ÇİN halkı bu terörün ve teröristlerin kıskacındaki bir ülkedir artık..

İçinde bulunduğumuz 21.yüzyılın YENİ DÜNYA DÜZENİ (İngilizcesi ‘New World Order’ olan) , artık “Dijital Dünya Düzeni” dir.

Kardeşlerim, güzel insanlar. İşin “çok çok daha vahim” olan bir boyutu daha vardır. O da şudur:

Küresel Sermaye’nin taşeronlarından birisi olan ABD’nin Başkanı Joe BİDEN internette videosu da bulunan konuşmasında dedi ki:

“Artık değişme zamanı geldi, dünya ekonomisinde dönüm noktasındayız, YENİ BİR DÜNYA DÜZENİ olacak ve biz buna öncülük etmeliyiz, tüm egemen uluslar, küresel olarak temsil edilen TEK BİR OLUŞUMDA birleşecek ve hepimiz TEK BİR HÜKÜMDARA boyun eğmek zorunda olacağız..” (11 Nisan 2022)

Gelin şu soruya bir cevap arayalım: Joe BİDEN’ in söz konusu ettiği o, TEK BİR HÜKÜMDAR..” kimdir?

“METAVERSE VE SONRASI” başlıklı bir makale kaleme alan Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın hoca, bu makalesinin bir yerinde diyor ki:

YENİ DÜNYA DÜZENİ, “Para ve Yaratıcılık” üzerine kurgulanmıştır.

İnsanoğlu ne zaman, ahlak, edeb, namus, onur, şahsiyet, haysiyet, merhamet, gerçek zevk, hakiki keyif, ruhi huzur, saadet, kültür, san’at, edebiyat, münevverlik ve insanlığın, paranın satın alamadığı ve alamayacağı hasletler olduğunu farkına varacak?

Yine hatırlatmalıyım ki; Kâinatta toplanan bütün bilimsel, kültürel, toplumsal, çevresel, bitkisel, hayvansal ve kişisel bilgiler, “METAVERSE” ve “MATRİX” için biriktiriliyor.

Elde edilen bilimsel verilerin, teknolojiye adapte edilmesi ve piyasaya sürülmesi, sanal gözlük ve başlıktan, sanal eldiven, ayakkabı, pelerin ve elbiseye kadar her şey, kanaatimce henüz şimdilik “Taş Devri”ni yaşayacak olan “METAVERSE” enstrümanları olacaktır.

Karmaşık ve alternatif “PARALEL BİR DÜNYA” sunan ve özellikle gençlerde, “UYUŞTURUCU BAĞIMLIĞI GİBİ” bir bağımlılık yapacağını düşündüğüm “METAVERSE” sayesinde, ilkel dönemlerini yaşayacak olsa da, İZLENEN FİLMİN İÇERİSİNE DALMAK, HATTA O ESNADA ROL ALMAK da mümkündür.

Diğer sistemlerin demode olduğu bu sistemde, “AVATAR”ı olmayana kimlik bile verilmeyecektir sanırım.

Bir anlamda da “METAVERSE” sınırsızlıktır ve VİCDANI YOK EDİP, istenilen hayalleri gerçekleştirme fırsatı (!) veriyor insana (!). Bu biraz da “ŞİRK” mi kokuyor ne…

Hayata dair her ne varsa, kuşak çatışmalarının kaçınılmaz olduğu “METAVERSE” de de bulunacaktır.

Cami, Kilise, Konser Salonu, Tiyatro, Sohbet Odaları, Ev, Okul, Sevgili, Eş, Arkadaş… Bu, çok yakın bir zaman sonra gerçekleşecektir.

Ancak, unutmayalım ki, “METAVERSE” in bir de “sonrası” da var. Orada esas hedef, TANRI’yı oynamak (yani TANRICILIK) değil midir ki?

Bazı bilgisayar oyunlarında oyuncu; “PUT” un önünde “SECDE” etmeden, yani EĞİLMEDEN bir üst Level’a (yani seviyeye) geçememektedir.

SATANİZM’in bu ayak seslerini kim duyar ki? İşte bu “Küresel sermayenin” desteklediği yepyeni bir “DİN” dir…

Biraz İslam, biraz Hristiyanlık, biraz Yahudilik, biraz Budizm, biraz Hinduizm ve biraz da Deizm alıntıları ile “YENİ BİR KÜLT DİN” ve tek DİLLİ, tek DİNLİ ve tek DEVLETLİ ve tek tip İNSAN planlanıyor.

İşte önümüzdeki bu tehlikeyi ve bu felaketi, görmeyene/göremeyene aşk olsun..

Ey davetçi gençler ve ey Müslümanlar

Yukarıda; işin “çok çok daha vahim” bir boyutu vardır derken, Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın hocanın yazısının son bölümünde söz konusu ettiği “Küresel sermayenin” desteklediği yepyeni bir “DİN” i sizlere anlatmak istemiştim.

Bu yepyeni DİN’ de, Küresel sermaye sahiplerince RAB İLAN EDİLEN lanetlemiş şeytan; isteniliyor ki TÜM DÜNYADAKİ İNSANLARIN da RABBİ olsun. İsmail hoca da zaten buna çok çok isabetli bir tespit ile “TANRICILIK” yani “TANRI” yı oynama demiş.

Yani en başta İSLAM ve onun dışında insanoğlunun edindiği, benimsediği, iman ettiği hangi DİN varsa, hepsinin de KÖKÜ KAZINSIN ve lanetli kör şeytanın; hakim, hakem ve hükümran olduğu, “tek DİNLİ ve tek DEVLETLİ ve tek tip İNSAN” dan müteşekkil “yeni bir düzen” kurulsun.

Ne demiştik yukarıda kardeşlerim; “Joe BİDEN’ in söz konusu ettiği o, TEK BİR HÜKÜMDAR.. kimdir?”

Burada yazdıklarımı okuduktan sonra sanırım sizler de o söz konusu edilen “TEK BİR HÜKÜMDARIN..”, şanı yüce Allah’ın lanetlediği, Küresel sermaye sahiplerinin de RAB edindiği “KÖR ŞEYTAN” olduğunu idrak etmişsinizdir.

Onlara göre BU HÜKÜMDAR, onlarca yıldır kurmaya çalıştıkları yeni düzenin HÜKÜMDARI olacaktır.

Kur’an ve Sünnet zaviyesinden yani perspektifinden baktığımız zaman ise bu HÜKÜMDARLIK, TANRICILIK iddiasının aslında ALLAH’A MEYDAN OKUMAK’ dan başka bir şey olmadığını görüyoruz.

Hatırlayalım şu ayetleri ve şeytanın dediklerini;

“Yemin ederim ki, eğer beni Kıyamete kadar yaşatırsan, pek azı dışında, Onun neslini kendime bağlayacağım..” (İsra suresi 62)

“Allah onu (şeytanı) lânetlemiştir, O da “Kullarından belli bir pay edineceğim (kendi tarafıma çekeceğim, senin yolundan saptıracağım) onları boş kuruntulara kaptıracağım, kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler ..” (Nisa suresi  118- 119)

“İblis, ‘Senin şerefine and olsun ki, içlerinden ihlaslı kulların hariç, elbette onların hepsini azdıracağım’ dedi.” ( Sad suresi 82-83)

“Git (sana mühlet/süre verdim), Onlardan kim sana uyarsa, iyi bilin ki hepinizin cezası cehennemdir. Tam bir ceza.. Onlardan gücünün yettiği kimseleri davetinle şaşırt, süvarilerinle, yayalarınla onları yaygaraya boğ, mallarına, evlatlarına ortak ol, kendilerine vaatlerde bulun..” (İsra suresi 63-64)

“Gerçekten de İBLİS’İN İNSANLAR HAKKINDAKİ zan ve temennisi DOĞRU ÇIKTI. Çünkü BİR KISIM MÜMİNLER DIŞINDA herkes ona uyup gitti (Hak’tan saptı).” (Sebe suresi 20)

İşte şeytan ve dostlarının plan ve projeleri bunlar kardeşlerim. Rabbim; ayetinde ifade ettiği “BİR KISIM MÜMİNLER DIŞINDA..” zümresine bizleri de dahil etsin. Bizleri, nefsimize, şeytana ve dostlarına tabi olmaktan korusun. Amin

İşte bu YENİ DÜNYA DÜZENİ’ ne tam geçiş için planlanan tarih 2045 yılıdır. Peki, Niçin 2045?

Hatırlarsanız 2. Dünya Savaşı 1945 de sonlandırıldı ve dünyada yeni KAPİTALİST bir düzen kuruldu.

Şimdi ise bundan tam 100 yıl sonra yani 2045 de YENİ BİR DÜNYA DÜZENİ’ ni kurma yolunda adım adım ilerliyorlar.

Yazıma başlığı, “DİJİTAL TERÖR KISKACINDA İKİ ÜLKE.. ÇİN ve TÜRKİYE” idi ve şu ana kadar sizlere BÜYÜK RESMİ ve bu resim içinde bir parça olan KÜÇÜK RESMİ yani ÇİN’ i ve zavallı ÇİN halkını anlattım.

Şimdi gelelim bu vahşi “DİJİTAL TERÖR’ ÜN KISKACINDAKİ” ikinci KÜÇÜK RESME, ikinci ülkeye yani TÜRKİYE’ ye..

Ama şunu unutmayın ki; BÜYÜK RESMİ okuyamayan, anlayamayanlar KÜÇÜK RESİM’ de ne olup bittiğini de asla ve kat’a anlayamazlar..

Şimdi size Allah rızası için soruyor ve doğru cevabı Allah rızası için nefsinize verin diyorum:

Gerçekten, BÜYÜK RESMİN NE OLDUĞUNU, Küreselci katil çetenin, kendileri için RAB edindikleri ŞEYTANIN ve şeytani projelerin, kullandıkları metot ve üslupların NE OLDUĞUNU tam olarak anladık mı?

Cevabınız EVET ise problem yok elhamdulillah..

Her gün birisinin size balık tutup ikram etmesini beklemek yerine, BALIK TUTMAYI ÖĞRENEREK hayatınızı devam ettirin ve kendi ayaklarınız üzerinde durun ve sakın ha namerde muhtaç olmayın ey davetçi gençler.

Ben yazımı, daha fazla uzatmamak ve vaktinizi almamak adına TÜRKİYE ile ilgili sizlere “az ve öz” bir şey söyleyeceğim.

OSMANLI İSLAM DEVLETİ, İngiltere kâfiri tarafından yıkıldıktan, İslam İKTİDARDAN indirildikten, Kur’an ve Sünnet tüm Anayasa ve Kanunlardan silindikten sonra yeni bir KAPİTALİST, DEMOKRATİK ve LAİK bir “Hükmetme” / Yönetme” nizamı ve bunun korumak ve kollamakla görevli bir DEVLET kuruldu.

Kurucuları tarafından hemen yöneticileri atandı. Bu güne kadar 100 yılda yüzlerce yönetici geldi geçti.

Bu müesses nizam ve atanan bürokratlar, Başbakanlar, Devlet Başkanları yani tüm Devlet erkânı, ÇİN halkı için belirlenen ve uygulanan tüm DİJİTAL PLAN ve PROJELERİ adım adım takip eden ve uygulayan kişiler oldular.

Sanki onların “kardaki ayak izlerini” takip edercesine bir siyaset izlediler.

Evet, bugün gelinen nokta bir ÇİN devleti ve toplumu kadar olmadı AMA onlar gibi “olma yolunda” emin adımlarla ve hızla ilerleme devam ediyor.

Bu süreci daha da hızlandırma adına devlet, 10 Temmuz 2018 tarihinde direk Cumhurbaşkanlığına bağlı DİJİTAL DÖNÜŞÜM OFİSİ adıyla özel bir kurum da kurdu..

Bu ofisin resmi web sitesinde görev tanımı şu şekilde yapıldı:

“Gelişen teknolojiler, toplumsal talepler ve kamu sektöründeki reform eğilimleri doğrultusunda, farklı kurumlar altında ayrı ayrı sürdürülen DİJİTAL DÖNÜŞÜM (e-Devlet), siber güvenlik, milli teknolojiler, büyük veri ve yapay zekâ ile ilgili çalışmaların tek çatı altında toplanmak..”

Birisi kalkıp diyebilir ki;

“Ya Bekir amca teknolojik gelişme, bunun sağlanabilmesi için yapay zekâyı kullanma ve güvenliğimiz için siber güvenlik önlemleri alma kötü bir şey mi ki sen kalkıp, DİJİTAL GELİŞİME ve DÖNÜŞÜME sürekli karşı çıkıyorsun..”

Ahh güzel kardeşim, bu soruyu sorarken demek ki sen bu yazının “kaleme alınış amacını” henüz anlamamışsın..

MESELE; teknolojiye karşı olma meselesi değildir. Mesele teknolojiyi; “birey, aile ve toplumu İSLAM VE İNSANLIK DIŞI BİR DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜMDE bir maniple / manipülasyon (yani harekete geçirme) aracı olarak kullanmaya” karşı çıkma meselesidir..

Bunu basit bir örnekle izah edeyim.

Traktörünüzle bir dağ yolunda ilerlerken, yola kocaman bir kaya parçası düştüğünü görüyorsunuz. Yaklaşım 150 – 200 kg’ lık bu kütleyi kaldırmanız mümkün değil.

Yakınınızda bulduğunuz kalın bir ağaç parçasını kayanın altına sokuyor, ağaç arkasına koyduğunuz bir başka taşla, ağaç parçasını bir KALDIRAÇ olarak kullanıp, kayayı ileriye itiyorsunuz.

İşte KALDIRAÇ olarak kullandığınız KALIN AĞAÇ PARÇASI, amacınızın gerçekleşmesinde kullandığınız bir MANİPÜLASYON ARACIDIR.

Şeytana tapan Küreselci sermaye sahipleri için de geliştirdikleri ve kullandıkları her türlü teknolojik araç, gereç, donanım, yazılım, özellikle de şimdilerde YAPAY ZEKÂ, müthiş birer MANİPÜLASYON ARAÇLARIDIR.

Örneğin sosyal anlamda;

Tüm dünyada artık milyarlarca insanın kullanmaya başladığı son yılların büyük icadı; “Yapay zekâya dayalı Akıllı cep Telefonları”, bunlara yüklenen; Facebook, Instagram, TikTok vs. gibi çeşitli sosyal medya MANİPÜLASYON ARAÇLARI ile en başta Pornografi içerikli, resim, video vs. yayınlarla, “Fuhuş odaklı teşviklerle” toplumu, özellikle de gençliği ne hale getirdiklerini bilmeyenimiz var mı?

Beslenme, Gıda ve Sağlık anlamında;

Sürekli dışarıda yiyen içen, ne idiğü belirsiz paketlenmiş ürünlerle bebeklerini büyüten nice ailelerin kız çocukları daha ERGENLİK yaşına gelmeden 7-8 yaşında ADET GÖRMEYE başlıyor.

Doktorların araştırması, beslenme şekli ve yediği içtiği bu paketlenmiş hazır gıda ürünlerinden kaynaklı olduğunu ortaya çıkarıyor.

Yediğimiz içtiğimiz her şeyin aslını, orijinalini TEKNOLOJİK MÜDAHALELERLE bozan, tohumun, gıda ürünlerinin GENLERİ ile oynayan bu küreselci çete, adeta Rabbimizin 1400 küsur yıl öncesinde bizi uyardığı şeyleri yapmakta.

“Arkasını dönüp gidince veya bir işin başına geçince yeryüzünde bozgunculuk yapmak, EKİNİ VE NESİLLERİ yok etmek için koşturur durur. Oysa Allah, bozgunculuğu asla sevmez..” (Bakara suresi 205)

SONUÇ; yıllarca süren tedavi ve kısırlaşmış/kısırlaştırılmış nesiller.. Sadece bir bebek sahibi olabilmek için TÜP BEBEK merkezlerine başvuran, bir dünya para harcayan binlerce aile..

Yine sosyal medya ve görsel medya üzerinden düzenlenen DİJİTAL TERÖR OPERASYONLARI ile bir şeytani proje olan CİNSİYET EŞİTLİĞİ adı altında, CİNSİYET DEĞİŞTİRME teşvikleri ve BİNLERCE çocuk ve gencin YARATILIŞ CİNSİYETİNİ değiştirme ameliyatları için sıraya girmesi de bir Cinsiyet katliamı ve DİJİTAL MANÜPLASYON değil midir?

Lanet olsun bu teşvik ve CİNSİYET KATLİAMINI yapanlara, yaptıranlara, bununla ilgili izinleri veren kanunları düzenleyenlere.. Nesillerimizi nasıl da yok ediyorlar görüyorsunuz kardeşlerim.

Bir gencin cenaze namazına gitmiştim.. İmam efendi musalladaki tabutu ve genci göstererek demişti ki:

“Okumasını ve dinlemesini bilene, aslında bu tabut içindeki delikanlı çokkk şeyler anlatıyor..”

Her şey ayan beyan ortada.. “Okumasını ve dinlemesini bilene, şeytana tapan Küreselci çete amaçları ve Dijital terör araçları üzerinden çokkk şeyler anlatıyor..”

Ama birileri bunları anlamak şöyle dursun, Türkiye’ nin ŞAHA KALKTIĞINI sanıyor.. Birilerinin 50 – 60 yılda geldiği noktaya biz son 20 yılda geldik diye övünüyor..

Şimdi şu soruyu soralım ve cevap arayalım: “Bu gidişatı durdurmak, Türkiye halkının ve tüm dünya halklarının lehine çevirmek, insanlığın iflasını durdurmak ve iflahını sağlamak mümkün müdür?”

Cevap; elbette ki mümkündür.

Çare ve ilaç bellidir.. O da devlet olarak ve “Devlet eliyle” İslamiyet’i Türkiye’ de, bu topraklarda, bu toplumda tekrar “İktidara taşımak, Kur’an ve Sünneti tüm anayasa ve kanunların esası yaparak, İslam’ı hakim, hakem ve hükümran kılmaktır..”

Çünkü bu devasa saldırıya ancak ve ancak bir devlet eliyle DUR denilebilir.. Bu iş; bir fert, bir cemaat, bir parti, dernek ya da vakfın yapabileceği basit bir şey değildir.

“Bu gün Türkiye’ yi yönetenler bu işi yaparlar mı Bekir amca?” İsterlerse yaparlar..

“İsterler mi Bekir amca?” % 99,9 istemezler.. Çünkü Demokratik Laik Kapitalist siyasetçilerde genellikle şöyle bir kanaat vardır:

“Benim varlığım, makamım, koltuğum ve yeniden aday olmam, benim üstümdeki yöneticime bağlıdır. Ona karşı çıkarsam, benim siyasi hayatım biter..”

Bu kanaatin kendinde olmadığı bir siyasetçi, bir asker, bir bürokrat hatta bir memur çok çok zor bulunur.

Bu topraklarda resmi imamlar, 18 sene Türkçe ezan okudu.. Ne adına? Makamından olmama adına..

O zaman ey Davetçi gençler ve ey Türkiye’ li Müslümanlar iş başa düşüyor..

Tam bir tevekkül, tam bir azim ve kararlılıkla, şeytana tapan Küreselci sermaye sahiplerinin, ÇİN halkını tam teslim aldıkları gibi, bizleri de tam teslim almadan önce yola revan olalım..

Bu topraklarda bir an evvel Allah’ın dinini, Allah’ın kitabını, Allah Rasulünün sünnetini yeniden hakim, hakem ve hükümran kılma salih ameline başlayalım ki; samimi gayretlerimize şahit olan Rabbimiz bize Nusret eylesin ve İSLAMİ BİR DEVLET nasip etsin..

Unutmayalım ki; Emek olmadan yemek olmuyor. Unutmayalım ki; Allah’ın nusreti yani yardımı, “yan gelip yatanlara” değil, gecesini “gündüzüne katanlara” dır.

Şu iki ayet, iki kulağımıza küpe olsun yiğitlerim, bacılarım

“Ey iman edenler,  Eğer siz (cihad ederek ve İslami Hareketi destekleyerek) Allah’a (onun dinine) yardım ederseniz, Allah da size YARDIM EDİP (zafere ulaştıracaktır. Dünyada izzet ve şerefe, ahirette ise Cennete ulaşıncaya kadar sizi hidayet üzerinde devamlı kılıp) ayaklarınızı sabit ve sağlam tutacaktır.” (Muhammed suresi 7)

“Allah, içinizden iman edip de Salih amel işleyenlere vaad etti ki, kendilerinden evvel gelenleri nasıl yeryüzüne sahip ve hakim & hükümran kıldıysa, onları da yeryüzüne sahip ve hakim kılacaktır..” (Nur suresi 55. Ayet)

Ey şeytana tapan, onu Rab edinen, İslam ümmeti ve tüm insanlığa “Tuzak üstüne tuzaklar kuran” Küreselci sermaye çetesi ile onların yerli ve milli uşakları.. Şu iki ayette sizin kulağınıza küpe olsun:

“Kafirlere de ki; YENİLECEKSİNİZ ve cehenneme sürüleceksiniz.. Ve o ne kötü bir döşektir” (Ali İmran suresi 12)

“Ben onlara sadece MÜHLET / bir süre veriyorum. Şüphe yok ki, benim tuzağım metin/çetindir.” (Kalem suresi 45)

“Ey Rabbim, bu makalemi okuyan, anlayan, benimseyen ve paylaşan tüm Müslümanlara, son nefeslerine kadar şahit, son nefeslerinde de o müjdelenen İSLAMİ DEVLET de şehit olmayı nasip eyle..” Amin

Sevgi, saygı ve muhabbetlerimle

Bekir Yetginbal – 25 Ekim 2024


Tags:

 
 
 

Bir cevap yazın