Dişi Komutanlar.. Harp Okulları Birincisi Kadın Teğmenler

Dişi Komutanlar.. Kara, Hava ve Deniz Harp Okulu Birincisi Kadın Teğmenler

Bizleri İslam ile şereflendiren Âlemlerin Rabbi, mülkün sahibi, Şanı yüce Allah’a sonsuz defa hamd olsun.

Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi en başta ölçü ve örnek Rasul Hz. Muhammed’in, ehli Beytinin, güzide Ashabının, İslam ümmetinin ve sizlerin üzerine olsun.

BİR HABER:

TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri) tarihinde bir ilk.. Tüm dönem birincileri kız öğrenciler oldu.

Bakırköy’deki Milli Savunma Üniversitesi (MSÜ) Hava Harp Okulu’nda düzenlenen diploma alma ve sancak devir teslim töreninde bir ilk yaşandı.

Mezuniyet törenlerinin ardından Hava Harp Okulu, Kara Harp Okulu ve Deniz Harp Okulu’nun birincisi olan başarılı kadın teğmenler dikkat çekti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, teğmenlerin mezuniyet sevinciyle birlikte Zafer Bayramı’nın coşkusunu yaşadıklarını ifade etti. Özellikle kız öğrencilerin mezuniyet törenlerinde birincilik elde etmelerinin kendileri için ayrı bir gurur kaynağı olduğunu vurguladı.

Erdoğan, “Gerek Kara Harp Okulu, gerek Deniz Harp Okulu, gerekse Hava Harp Okulu’ndaki birincilikler kızlarımızın başarısını gösteriyor. Bu, asker olarak da başarılı olacaklarını kanıtlıyor” dedi.

Teğmenleri tebrik eden ve başarılı bir görev hayatı dileyen Erdoğan, mezuniyetlerinde emeği geçen aileleri, komutanları ve hocalarına teşekkür etti. (Kaynak: 01 Eylül 2024 tarihli medya)

Haber bu..

Ama ben bu haberi; “maalesef” birçok davetçi gencin yaptığı gibi bir “Gazeteci” refleksi ile SADECE bir haber olarak değil, en başta İslam akidesi ile harmanlayarak, hamallığını yaptığım doğru İslami fikir ve mefhumlarla yoğurarak ve sonuç kısmında da Rabbimizin emri olan SİYASİ HEDEFİMİZLE arasında bir bağ kurup yegâne KÖKLÜ ve DOĞRU ÇÖZÜMÜ sizlere arz etmeye çalışacağım inşaAllah.

Bu “farz olan amacın” dışında, burada bir şeyler yazıp çizmenin bir anlamı yoktur. İslam hayata hâkim hakem ve hükümran değilse ve bunun için can verilmeyecekse, bu dünyada YAŞAMANIN DA bir anlamı yoktur.

Çünkü bizim asıl ve asli işimiz gazetecilik değil budur. Gazetecinin asli görevi, haber paylaşmaktır.

Kardeşlerim, Davetçi gençler.. Önce size biraz tebessüm ettirerek yazıma başlamak istiyorum.

Dinleyici olarak katıldığım bir programda, sunucu, ortamı canlandırmak, ilgiyi biraz daha arttırmak maksadıyla salonda bulunanlara; “aranızda Erzincan’ lı olanlar elini kaldırsın..”

Onlarca eli havada gören, sevinen ve kendisinin de bir Erzincan’ lı olduğunu ifade eden nüktedan sunucu bey dedi ki;

“Yeryüzün de 2 tür canlı vardır: Erzincan’lılar ve Diğer canlılar..”

Mülkün sahibi şanı yüce Allah (cc) da adına “İNSAN” dediği mahlûkunu da 2 türde yarattı ve dedi ki:

“Ey insanlar, gerçekten Biz sizi bir ERKEK ve bir DİŞİDEN yarattık (Adem ile Havva’dan türetip çoğalttık). Ve birbirinizle tanışmanız (ve farklı yetenek ve faziletlerinizden yararlanmanız) için sizi (değişik) kavimler ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin EN ÜSTÜN OLANINIZ (kerim ve değerli sayılanınız, ırk ya da soyca değil) TAKVACA en ileride bulunanlarınızdır. Şüphesiz Allah (her şeyi hakkıyla) Bilendir, Habir’dir.” (Hucurat suresi 13)

Erkek ve Dişi..

Ortak onlarca özelliğinin yanında, ortak olmayan, onlarca farklılıklar arz eden iki güzel eşref-i mahluk.. Mevla’m neylerse güzel eyler.

Dişi; annedir.. Dünyanın hemen hemen yarısı dişidir, diğer yarısını doğuran da dişidir.

Dişi; annedir.. Candır, baş tacıdır, cennet onun ayakları altındadır.. Dişi; zevcedir, eş’tir, bacımızdır, kızımızdır, kuzumuzdur..

Dişi annedir.. İlk iman eden dişiyi yani Hz. Hatice’ yi doğurandır, İslam’ın ilk şehidi Hz. Sümeyye’yi dünyaya getirendir.

Dişi annedir.. Hz. Muhammed (sas) efendimizi dünyaya getiren, ona (sas) “Ben kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum..” dedirtendir.

Peki, ya erkekler? Şu iki ayete bakalım:

“FİRAVUN kavminin önde gelenleri, dediler ki: ‘Musa ve kavmini bu toprakta (Mısır’da) bozgunculuk çıkarmaları, seni ve ilahlarını terk edip (aşağılamaları) için mi (serbest) bırakacaksın? (Şimdi hepsinden kurtulacak bir çare bulmalısın.’ Bunun üzerine FİRAVUN) Dedi ki: (Öyle ise biz de onların bütün) ERKEK çocuklarını öldürüp (ortadan kaldıracağız) ve kadınlarını sağ bırakacağız. Hiç şüphesiz biz, onlara karşı kahir bir üstünlüğe sahip (bulunmaktayız).” (A’raf suresi 127)

“Hakikaten FİRAVUN, yeryüzünde (içinde bulunduğu ülkede) büyüklenmiş (insanları kendisine mecbur bırakıp rahat yönetmek ve karşı bir cephe oluşturmalarını önlemek için) oranın halkını da fırkalara ayırıp parçalamıştı. İçlerinden bir taifeyi zayıflatarak ezmek istiyor, (böylece güçten düşürmek üzere ERKEK) çocuklarını boğazlıyor ve kızlarını hayatta bırakıyordu. Çünkü gerçekten o, fesatçılardandı.” (Kasas suresi 4)

Sevgili kardeşlerim ve Davetçi gençler

Asırlar öncesinden bize seslenen bu iki ayetle Rabbimiz yine bir HAKİKATİ daha ortaya koyuyor.

Toplumları yöneten siyasetçilerin; Devlet adamlarının özellikle ERKEK ÇOCUKLAR üzerinde oynadıkları oyunlar, çevirdikleri entrikalar ve dolaplar..

Bunu yapanların yani FİRAVUN ve kavminin önde gelenlerinin elbette ki BİR SİYASİ AMAÇLARI vardı. Bu amaçlarını doğru okumak, keşfetmek ve çözmek, mutlaka ama mutlaka SİYASİ TEFEKKÜR yani Doğru siyasi düşünme feraset ve basiretine sahip olmayı zorunlu kılmaktadır.

Bakın şu ayetinde Rabbimiz bizi nasıl bilgilendiriyor:

(Hak’ka) Sırtını çevirip gittiği ve işbaşına (İKTİDARA) geçtiği zaman; (ülkesinde ve) yeryüzünde (barış kılıflı) bozgunculuğa girişmeye, EKİNİ ve NESLİ İFSAD edip helak etmeye çaba gösterir.” (Bakara suresi 205)

EKİNİ ve NESLİ İFSAD etmeyi, erkek çocuklara ve kız çocuklarına AYRI AYRI VE ÖZEL OPERASYONLAR ÇEKMEYİ şiar edinen siyasetçiler kimdir ve bunu niçin yapmaktadırlar hiç düşündük mü?

İşin taa temeline indiğimizde ve “KİM” sorusuna cevap aradığımızda, şuna yakinen şahit oluyoruz: İslam’dan nefret eden, kin besleyen, düşmanlıkta tavan yapan pis emperyalist kâfirler ile onların yerli ve milli işbirlikçileridir.

Çünkü ortaya koydukları tüm fikirler ve uygulamaları; “Kur’an ve onun muhteşem tatbikatı olan Sünnete” tamamen zıttır. Yani Allah’a ve Rasulullah’a meydan okumadır.

EKİNİ ve NESLİ İFSAD etme projelerinin BÜYÜK MUCİDİ emperyalist kâfirler, İslam ümmetinin bireylerini ve toplumunu NASIL BOZACAKLARINI onlarca yıl düşündüler, fikir, metod ve üsluplar ürettiler ve nihayetinde zafere ulaştılar.

Şanı yüce Allah (cc) ne dediyse, sömürgeci kafirler onun 180 derece zıddını Müslüman halklara yerleştirmenin yollarına koyuldular.

Şu ayetin tam zıddını yaptırdıkları gibi:

“ERKEKLER KADINLAR ÜZERİNDE kavvamdırlar (yani yönetici ve koruyucudurlar).  Bunun sebebi, Allah’ın insanların bir kısmını diğerlerinden ÜSTÜN YARATMASI ve bir de ERKEKLERİN, kendi mallarından mehir ve EVİN GEÇİMİ GİBİ harcama yükümlülüklerinin olmasıdır…” (Nisa suresi 34)

Peki, yukarıda da geçen şu ayetle bunun farkı ne?

“Şüphesiz, Allah katında sizin EN ÜSTÜN OLANINIZ (kerim ve değerli sayılanınız, cinsiyet olarak, ırk ya da soy olarak değil) TAKVACA EN İLERİDE bulunanlarınızdır.” (Hucurat suresi 13)

Evet, şanı yüce Allah (cc), insanların bir kısmını diğerlerinden çok çok farklı yarattı. “İkiz oldukları” halde iki kardeş arasında nice FITRİ FARKLAR var değil mi?

Keza erkek ile dişi arasında da nice nice FITRİ FARKLILIKLAR var. En basiti, bir babanın çocuklarına karşı duygusal hali, bir anne kadar olabiliyor mu?

Akleden herkes görür ki, hiçbir zaman CİNSİYETLER EŞİTLİĞİ yoktur. Ama muhteşem bir FITRİ DENGE ve MUHTEŞEM BİR AHENK vardır. Çünkü bunları yaratan; mutlak güç, kudret ve azamet sahibi şanı yüce Allah’tır..

Kıyamet gününe kadar yaşamak için Rabbinden izin isteyen ve bu izni verilen LANETLİ KÖR ŞEYTAN, ilk mesai gününden bu güne çok çok FAHİŞ İŞLER yaptı, yaptırdı, çok çok büyük KATLİAMLARA imzalar attırdı.

İşte bu işlerden birisi de onun ERKEK ÇOCUKLAR ile ilgili tasallut konusunda FİRAVUN ile yaptığı işbirliğidir. Hatırlayalım şu ayette geçen Firavun’un sözlerini:

(FİRAVUN) Dedi ki: (Öyle ise biz de onların bütün) ERKEK çocuklarını öldürüp (ortadan kaldıracağız) ve kadınlarını sağ bırakacağız.” (A’raf suresi 127)

Şeytanın kardeşi FİRAVUN, onun dediklerini yaptı mı? Evet, fazlasıyla yaptı. Şimdi size ÇAĞDAŞ (!) FİRAVUNLARDAN bir örnek vereceğim.

31 Ağustos 1991‘de KIRGIZİSTAN, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nden yani Moskova’dan sözde bağımsızlığını ilan etti. Bu ilandan birkaç sene sonra KIRGIZİSTAN’a giden bir kişi hatıralarında şunlara değinmiş.

“Bindiğimiz KIRGIZ HAVA YOLLARI pilotu bayandı. Başkent havaalanı yer hizmetlerinde çalışan çokça bayan gördüm. Havaalanından bizi şehre götüren taksi şoförü de bayandı. Şehrin içinde sokakları süpürenler bayan temizlikçilerdi. Sağıma bakıyorum bayan, soluma bakıyorum çalışanlar hep bayan..

Rehber arkadaşa, bu merakımı gidermek için sordum, ‘Niçin bu kadar çok bayan istihdam edilmiş, her işte bayanlar çalışıyor?’

Dedi ki; Sovyet Rusya döneminde ERKEK NÜFUSUNU azaltmak için Ruslar çok çok çalıştı ve şu anda KIRGIZİSTAN’da bayan nüfus sayısı erkeklerden çok fazladır..”

Gördünüz mü kardeşlerim ve Davetçi gençler işin vahametini? Kahrolsun tüm emperyalist kafirler ile onların yerli ve milli işbirlikçileri. Rabbim onları helak etsin.

Bu yaptıkları NESLİ İFSAD değil de nedir?

Şimdi gelelim üzerinde yaşamakta olduğumuz topraklara ve 100 yıldır ISRARLA sürdürülen CİNSİYET ASİMİLASYONU siyasetine..

100 yıl önce Osmanlı İslam Devleti’ nin katilleri yani Jön Türkler, İttihad ve Terakkiciler ve Sabetayist Beyaz Türkler, bu topraklarda yepyeni bir Devlet kurdular.

Sözde adına TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVAR dedikleri Avrupa’dan birçok Anayasa ve Kanunlar aldılar. Teşbih yerinde ise kan kaybeden bir insana, onlarca ünite HINZIR KANI (خنزير) verdiler. (Hınzır nedir, cevabı sözlükte..)

Bunun vahamet ve sonucunu bu gün okuyarak değil yaşayarak gördük ve görmekteyiz.. Sosyal ve siyasal yönüyle evlatlarımızı ve torunlarımızı kaybettik.. Kala kala elimizde, bize hayatı zehir eden, bizden nesiller kaldı.

Emperyalist kafirler ve onların amiral gemisi, alçak sinsi ve şerefsiz pislik İNGİLTERE, ince bir siyasetle oğullarımızı ve kızlarımızı elimizden almakla kalmadı, bize düşman da etti, hatta nice anne ve babanın katili evlatları oldu bu gün..

Çok çok basit izahatıyla dediler ki;

“Tamam sen yaratılış olarak bir erkeksin ama bir DİŞİ gibi davranmanı istiyoruz..” Öbürüne de dediler ki; “Tamam sen yaratılış olarak bir DİŞİSİN ama bir erkek gibi davranmanı istiyoruz..”

Nice ahmak ve aptal insanlar, anneler ve babalar bu PİS TELKİNLERE çok çok itibar etti ve “Sosyal anlamda” CİNSİYET DEĞİŞTİRDİLER..

Hem de öyle radikal değişimler geçirdiler ki; Kılıktan kıyafete, hal ve hareketten davranış biçimlerine, horozlar tavuk oldu, tavuklar da BEN BİR HOROZUM diye kasıla kasıla yürümeye başladı..

Aynı şu örnekte olduğu gibi:

Çenesi çok laf yapan ve ikna kabiliyeti çok çok yüksek olan bir filozof, gittiği bir Afrika ülkesindeki insanların, ormanlardan topladığı doğal ve tam organik BAL’a el koyabilmek ve ülkesine götürmek için onlara sürekli ŞU TELKİNDE bulundu:

“Arı, nihayetinde bir hayvandır, bu yediğiniz şey ise, onun yiyip için sonra da çıkardığı (afedersiniz) BOKU’ DUR. Bu iğrenç şey yenilir mi, hiç mi sizde tiksinme denen şey yok..”

Bir süre sonra o yöre halkı bil fiil artık BAL yememeye hatta BAL’ dan TİKSİNMEYE başlıyor..

Çünkü insanın davranışları; TAMAMEN mefhumlarına göredir. Şayet eşya hakkındaki mefhumlarda KÖKLÜ BİR DEĞİŞİM gerçekleştirirseniz haliyle o kişinin davranışları da otomatikman değişir. Buradaki  BAL örneğinde olduğu gibi..

İşte halkın DEVLET BABAMIZ dediği Osmanlı İslam Devleti’ nin katili İNGİLTERE ile onun yerli ve milli işbirlikçileri, 100 yıllık süreçte Türkiye halkının DİŞİSİ ile ER KİŞİSİNİ soysal ve siyasal alanda HADIM ETTİLER.

Nasıl mı ettiler?

Siyasi gözlük, siyasi feraset ve siyasi ferasetle bu süreçte yapılanlara dikkatlice bakarsan, bunun YÜZLERCE örneğini görebilirsin ey Davetçi genç..

Eşyanın tabiatı itibariyle, kendisi de bir yönüyle EŞYA OLAN kızlarımız ve erkek yavrularımız, en başta EĞİTİM ve ÖĞÜTÜM siyaseti ile aynı sınıflara, aynı masalara birisi erkek birisi kız olacak şekilde, hem de ta LİSEYE kadar yan yana oturmaya zorlanmadı mı?

“- Bunda ne var ya Bekir amca..” diyenlere derim ki; “AŞİNALIK kazandırma var..” Bu gidişatı bu birlikteliği daha işin başında “KANIKSATMA, NORMAL KARŞILATMA VE RAM ETME..” var güzel kardeşim..

Yani “çekirdek daha toprağa düşer düşmez” öğütüm operasyonu başlamış oluyor..

Bu KAYNAŞMA, bu GÖRSEL ve FİZİKSEL YAKINLIK, “bizzat gözlerimle şahit oldum” ki; İlk okul çocukları arasında “Ali, Ayşe’ ye Aşık.. Veli’ nin sevgilisi Aleyna.. Leyla, İbrahim’i bırakmış, yeni sevgilisi Muhammed vs..” muhabbeti oluşmuş..

Yine bizzat gözlerimle şahit oldum ve fırça üstüne fırça attım “Metro çıkışında alenice öpüşen Lise talebesi dişi ve er kişiye..”

Keza yine eşimle parkta otururken, yan masada oturan, Cola içen Cips yiyen DİŞİ ve ERKEK lise talebeleri içinden bir kız öğrenci, erkeklerin söylediği öyle ayıp SİNKAFLI bir küfür etti ki, kalkıp tekme tokat dalacaktım eşim beni zor tuttu..

Hâsılı, bu işin çivisi çıktı güzel insanlar.

TRT nin tüm TV kanalları bu işe öylesine kendisini kaptırmış ki (vazifelendirilmiş ki); TIR ve Otobüs şoförü DİŞİLERLE yapılan röportajlar, “Kadının yapamayacağı hiçbir iş yoktur..” diyerek erkeklerin bile çok çok zor yapabileceği bir işte KADIN İSTİHDAMI almış başını gidiyor.

Girin internete okuyun.. İnternette her şeyi adamlar açık açık yazıyor, hiçbir şeyi gizlemiyor..

Örneğin; Türkiye Cumhuriyeti Devleti HER SENE Avrupa Birliğinden, Türkiye’deki KADIN İSTİHDAMININ ARTTIRILMASI İÇİN kaç MİLYAR EURE para alıyor, hem de HİBE OLARAK.. Yani “Karşılıksız para..”

Bakın şu haberde de, Kâfir Avrupa Birliği ne veriyor:

“Avrupa Birliği (AB) DESTEKLİ PROJEYLE İstanbul, Ankara ve İzmir’de 0-36 aylık çocuk sahibi 3 bin 500 sigortalı anneye 12 ay boyunca ayda 325 euro hibe destek verilecek..” (NTV Haber 14 Nisan 2024)

Peki, hiç düşündük mü bu Milyarlarca EURO para niçin veriliyor, niçin, niçin? Kara kaşımız, kara gözümüz için mi? Elbette ki hayır, hayır, hayır..

Kahrolsun emperyalist kâfirler ve onların tüm işbirlikçileri.

İSTİHDAM SİYASETİNDE, milyonlarca “Evli ya da bekâr erkek” İŞSİZ iken, DİŞİLERE uygulanan bu POZİTİF AYRIMCILIĞIN elbette ki muayyen hedefleri var.

Bu hedefler; bir çok AT GÖZLÜĞÜ ile bakan insanın bilemediği, “Görünmeyen hedefler ve Görünen hedeflerdir..”

Görünmeyen hedef, Avrupa Birliğinin, “CİNSİYET ASİMİLASYONU” siyasetindeki sinsi ve karanlık işleridir ki onları burada sayfalar dolusu yazsak bitiremeyiz.

Ama görünen bir hedefinden ben burada tadımlıkta olsa size bahsedeyim.

Eski Başbakanlardan Binali YILDIRIM, bir konuşmasında dedi ki; “Çalışanlar arasında KADIN İSTİHDAMI konusundaki hedefimiz, çalışanların % 40’ının kadın, % 60’ının erkek olmasıdır..”

Arkasından da şunu ekledi:

“Bu gün AK PARTİYE oy veren seçmenlerin % 50 den çok çok fazlası hanım kardeşlerimizdir..”

Yani adeta “AK PARTİ’ yi ayakta tutan kadınlarımızdır..” diyor. Bunu için KADININ BEYANI ESASTIR yasasını çıkardılar. Bunun için her yerde her zaman KADINA POZİTİF AYRIMCILIK dediler.

Çünkü onlar için kadın yani dişi, BİR OY DEPOSUDUR.. Özellikle de eşini ve çocuklarını da AK PARTİ rüzgarına RAM EDEN DİŞİLER, baş tacıdır..

Dediler ki;

“Cumhuriyet tarihinde bir ilk gerçekleşti ve Milli Savunma Üniversitesine bağlı Kara, Hava ve Deniz Harp Okulları dönem BİRİNCİLERİ aynı anda 3 kız öğrenci oldu..”

Allah Allah.. Bu bir tesadüf mü? Yoksa bu da mı bir “POZİTİF AYRIMCILIK” mı? Gerçi İslam’ da TESADÜF diye bir şey yoktur.

Yarın bir gün bu 3 kızdan birisi, aynı Korgeneral Jennie Carignan‘ın KANADA Genelkurmay Başkanı olması gibi neden GENELKURMAY BAŞKANI da olmasın değil mi?

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı da bir bayan.. Yarın bir gün belki o kadın da olur başkan.. Aynı ABD’ deki erkeklere imamlık yapan kadın imamlar gibi.

Bunları yazarken ya da örnekler verirken, sanılmasın ki haşa kadınlarımız, kızlarımız HAKİR GÖRÜLÜYOR ya da AŞAĞILANIYOR ya da aşağılıyorum..

Bilakis diyorum ki; herkes haddini bilmeli, herkes BU HADDİ, HUDUDU, SINIRI çizen “Allah’ın hükmüne” mutlak bir itaatle itaat etmeli..

Allah’ın hükmüne göre ise KADINDA ASIL OLAN ANNELİKTİR. Bir kadın asla evinin maişetinden sorumlu tutulmamıştır. O iş kocaya aittir.

Bir anne olarak kadın; tüm oğullarını da kızlarını da Allah’ın emrettiği İslami bir terbiye ile yetiştirecek eğitecek, kendisine, ailesine, topluma hayırlı bireyler olarak kazandıracaktır.

Nice anneler bilirim ki; kendisi ilkokul mezunu bile değildir AMA oğullarını, takvalı birer tüccar, mühendis, teknik eleman, akademisyen ve âlim olarak yetiştirmiştir.

Akrabam da olan bir annenin, 3 kızı ve bir oğlu doktor, bir diğer oğlu ise memur olmuştur.

Mısır’da, bir annenin yetiştirdiği mücahit oğul ve Mısır ordusunun bir subayı olan (annesi İstanbullu bir Türk, babası  Mısır’lı olan) Halid İSTANBULİ, İsrail’le sözde BARIŞ ANLAŞMASINI imzalayan Firavun Enver SEDAT’ı etkisiz hale getirdi.

Kadınları bir oy deposu olarak görmek, cinsel bir obje gibi onlara bakmak, istismar aracı kılmak, sırtından geçinmek, ancak ve ancak MAKYAVALİST kafalı Kapitalizm akidesine yani LAİKLİĞE yani Demokrasiye iman edenlerin işidir.

İşte Demokrasi denen şey, böyle bir şey.. PİSLİK KERE PİSLİK.. Zulüm kere zulüm. Demokrasilerdeki her bir şey, İSLAM’A YÜZDE YÜZ ZIT olmak zorunda ki, bu işten Demokrasi mucitleri ve şeytan razı olsun.

DİŞİLİK mi KİŞİLİK mi yol ayrımında, rotasını DİŞİLİĞE çevirenler, onun yoluna revan olanlar, zalimlerin ve sapıkların ta kendileridirler. Bu durum; kadınlarımıza, kızlarımıza yapılabilecek en büyük zulümdür..

Kardeşlerim, Şanı yüce Allah (cc) şu iki hitabında bizlere diyor ki:

“Şüphe yok ki bir toplum NEFİSLERİNDEKİNİ DEĞİŞTİRMEDİKÇE Allah da o toplumun halini değiştirmez.” (Rad suresi 11)

“Ey iman edenler SİZ ALLAH’IN DİNİNE (Rasulünün metodu üzere) YARDIM EDERSENİZ, Allah da size yardım eder ve bu uğurda bulunduğunuz her yerde ayaklarınızı sağlam tutar, asla kaydırmaz.” (Muhammed suresi 7)

Peki, bunların ZIDDI OLURSA ne olur?

“Ey iman edenler, Eğer Allah’a (dinine) YARDIM ETMEZ İSENİZ (dört elle sarılır sahip çıkmaz iseniz), NEFİSLERİNDEKİNİ DEĞİŞTİRMEZSENİZ, Allah da size NE YARDIM EDER ve NE DE AYAKLARINIZI SABİT KILAR.” Çünkü bunu hak etmediniz ve buna müstahak değilsiniz der.

3 genç kızımızın DİŞİ KOMUTANLAR olarak ordu saflarına katılması, bakın bana neler söyletti neler.. Aslında daha söylenecek ya da yazılacak çok çok şeyler de var ama daha fazla vaktinizi almak istemiyorum.

Ama sanırım bu yazının kaleme alınmasındaki ASIL MAKSADA vakıf oldunuz inşaAllah.

Ey Müslümanlar ve Davetçi gençler artık hep birlikte ayan beyan görüyoruz ki;

Demokrasi koca bir yalan, İslam gerçektir.

Laik koca bir yalan, Risalet-i İslam gerçektir.

Cumhuriyet de bir yalan, Devlet-i İslam gerçektir.

Allah’ın nusretiyle İslam Devleti bir gün gelecektir..

Yine unutmayalım ki İslam’a göre;

İSLAM ASLA DEVLETSİZ OLMAZ

BİR DEVLET DE ASLA İSLAMSIZ OLAMAZ..

Rabbim bizleri, İSLAM NİZAMI ve OTORİTESİNİ dört dörtlük tesis edecek “BİR DEVLET KURMA” salih ameline memur eylesin.

Bizlere NUSRET ile İSLAMİ BİR DEVLETE sahibi olmayı, nasip etsin.

Çünkü bireyin, aileni, toplumun ve Devletin asıl ilacı yani yegâne KÖKLÜ ve DOĞRU ÇÖZÜM, artık İslamiyet’in, İSLAMİ BİR DEVLET ELİYLE, hâkim, hakem ve hükümran kılınmasındadır.

Örnek ve ölçü Devlet Başkanımız Hz. Muhammed’in (sas) Medine’de Siyaseten yaptığı gibi yapılmasındadır. Böylece Allah (cc) Rasulünden razı oldu. Biz de bunu yaparsak, umulur ki bizden de razı olacaktır inşaAllah..

“Ey Rabbim, bu makalemi okuyan, anlayan, benimseyen ve paylaşan tüm Müslümanlara, son nefeslerine kadar şahit, son nefeslerinde de o müjdelenen İSLAMİ DEVLET de şehit olmayı nasip eyle..”

Sevgi, saygı ve muhabbetlerimle

Bekir Yetginbal – 07 Eylül 2024


Tags:

 
 
 

Bir cevap yazın