Bak Seçimler Geldi Çattı Kararsız Kalma, Artık Kararını Ver
Bak Seçimler Geldi Çattı Kararsız Kalma, Artık Kararını Ver
Bizleri yoktan var eden Rabbimiz Allah-u Teala’ya sonsuz hamd’u senalar olsun. Salat ve selam olsun ölçümüz, örneğimiz, efendimiz, ilk Devlet Başkanımız Muhammed Mustafa’ya..
Malumunuz Türkiye’ de 3 farklı seçim vardır:
Cumhurbaşkanlığı seçimi, Milletvekili seçimi ve Belediye Başkanları seçimi.. “Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimi” aynı yıl ve günde, “Belediye Başkanları seçimi” ise farklı bir yıl ve günde yapılmakta.
Her seçim döneminde ortaya çıkan ve yoğun mesai harcayan “Anket Firmaları” üç aşağı beş yukarı bir tahminde bulunurken, adeta seçim sonuçlarını etkileyebilecek yaklaşık % 10-15 oranında ve adına KARARSIZ SEÇMEN dedikleri bir kitleden bahsederler.
Seçimlerle ilgili “son viraja” girildiği şu günlerde ben de bu yazımda KARARSIZ SEÇMENLER üzerinde duracak ve onlara Allah (cc) rızası için son bir hatırlatmada bulunacağım.
Çünkü şanı yüce Allah (cc) Kur’an da “hatırlatma” hakkında;
“Sen (yine de) öğüt verip hatırlat, çünkü gerçekten öğütle hatırlatma, müminlere fayda sağlar.” (Zariyat suresi 55)
Gelin öncelikle şu KARARSIZ kelimesini biraz irdeleyelim.
Meşhur TDK (Türk Dil Kurumu) sözlüğünde KARARSIZ kelimesi; “Kararı olmayan, Karar vermekte güçlük çeken, Tereddütlü, Bikarar, Mütereddit ve Dengesiz..” anlamına gelir deniliyor.
KARARSIZ insan tiplemelerinden birkaç örnek sunmak ve sonra yazıma devam etmek istiyorum.
BİRİNCİ ÖRNEK:
Laik Kapitalist şahsiyet sahibi baba kızına; “Sevgili kızım Sümeyye, sana bir müjdem var..” Nedir müjdelediğin şey canım babam?
“Sana iyi bir koca buldum.. Çok çok zengin.. Yakışıklı mı yakışıklı, Ünlü mü ünlü.. Ona senden bahsettim.. Bir görüşelim dedi. Kim biliyor musun? Kıbrıs’ın meşhur ‘Kumarhaneler Kralı’ Abraham Solomon bey..”
“Ahh babacığım aday harika biri imiş ama inan şimdi KARARSIZ kaldım..”
İKİNCİ ÖRNEK:
“Bu nazik yemek davetin ve harika Restoran için çok çok teşekkür ederim” dedi Ahmet bey arkadaşına.. Ve sordu; “Yemek menümüzde ne var?”
“Yılan çorbası, pilav üstü Domuz et kavurma.. Öncelikle hangisini tercih edersin?
“Dostum inan şimdi hangisini tercih edeceğimde KARARSIZIM..”
ÜÇÜNCÜ ÖRNEK:
Arkadaşı, İsmail beye ısrarla; “Ne olur gel bizim bankadan ev kredisi çek.. Bizde faiz oranı Devlet bankasından düşük, % 10.. Ayrıca seni bir müşteri olarak ben ikna etmiş olacağım için bankam bana bir prim verecek..”
İsmail bey dedi ki: “Evet Devlet bankası faiz oranı % 12.. Ama onların taksit ödeme sizden adedi fazla. Dolayısıyla ödemede beni zorlamaz. Arkadaşım Süleyman inan KARARSIZ kaldım..”
Değerli Müslümanlar, örnek sayı 3 değil 33 de yapsak sanırım KARARSIZ kelimesinin anlamı kafanızda netleşti.
Belki bazılarınız diyor ki; “Acaba Bekir amca KARARSIZ kelimesini izahta niçin böylesi UÇUK örnekler verdi?”
Evet, örneklemelerde kullanılan “Sümeyye, Ahmet, İsmail, Fatma, Süleyman, Zeynep vs.” isimler kimilerimizin annesinin ya da babasının ismi.. İçlerinde eşimizin ve kardeşlerimizin isimleri olanlarda var değil mi? Hatta belki bunlardan biri de bizim ismimiz..
Ama hepimizin yakinen bildiği ve yaşamakta olduğu bir hakikat var ki;
Bu isim sahipli nice insanımız, şanı yüce Allah’ın (cc) yüzlerce ayetle HARAM KERE HARAM kıldığı nice “İslam’a Tamamen Zıt” birçok ameli de arlanmadan, utanmadan, sıkılmadan yapmakta, hatta ve hatta ÖVÜNEREK anlatmakta değil mi?
En basit örneği hemen hemen tüm TV kanallarının sabah yayın kuşağında, hanımlarla ilgili programlarda, üstelikte canlı yayında;
Adı, bu adlardan biri olan bir adam ya da bir kadın, eşini nasıl aldattığını dile getirmekte, bir kadın ise kocası dışında kimlerden hamile kaldığını alenice anlatmakta, bebeğin “Biyolojik Babası” DNA testi sonucunda, resmi kocası değil de sevgilisi çıkınca, sevinç çığlıkları atmakta..
Ve ne acıdır ki bu pislik programlarına çıkan arsız hayasız “Ehli zina” kadınlar, sözüm ona bir de tesettürlü (!)..
Yazıklar olsun bu erkek ve kadınlara, yazıklar olsun toplumumuzu bu hale getiren anayasalara, devlet adamlarına..
Sevgili kardeşlerim şimdi gelelim “Cumhurbaşkanı seçimi, Milletvekili seçimi ya da Belediye Başkanı seçimi” konusunda hala KARARSIZ kalan insanlarımıza..
“İnsanlarımıza..” dedim, çünkü insan, “Düşünen, akleden ve buna bağlı olarak, aklederek TEMYİZ yani ayırt edebilme kabiliyetine sahip” bir mahluktur.
Hayvan ise böyle değildir, onda akıl ve akletme yoktur. O, temyizini içgüdülerine göre yapar.
Mesela Eşek et yemez ot yer. Eşek için “Helal & Haram” asla söz konusu olmaz.. Aynı Cennet ya da Cehennemin söz konusu olmadığı gibi.
Bu nedenle insanoğluna “EŞREFİ MAHLÛK yani mahlûkların en şereflisi” denilmiştir.
Ama şu ayette dikkat çekilen bir husus var. Diyor ki Rabbimiz:
“Oysa onlar ancak hayvanlar gibidirler. Hayır, onlar (tuttukları) yol bakımından hayvandan daha aşağıdırlar.” (Furkan suresi 44)
Peki, insanı hayvandan da daha aşağı bir seviyeye indiren şey nedir?
Bu ayetin tefsirinde, Fİ ZİLALİ KUR’AN yazarı merhum SEYYİD KUTUP bakın ne diyor:
(İfadeye kesinlikten sakınan ve insaflı bir hava egemendir: Çünkü “onların çoğu” deniyor ve suçlama hepsini kapsayacak şekilde genelleştirilmiyor.
Çünkü aralarında azınlık durumunda olan bir grup doğru yola girmeye eğilim gösteriyor, gerçek karşısında durup düşünüyor.
Ancak, kişisel arzusunu; “ Buyruğuna itaat edilen bir ilah..” haline getiren, akılları hayrete düşüren kanıtlardan, delillerden habersiz olan çoğunluk ise hayvanlar gibidir.
Çünkü “düşünme, kavrama ve bunun sonucunda bilinçli olarak tavır takınma..” yeteneğine sahip olmaktan, “ikna edici belge ve delil karşısında durup kabul edebilmekten” başka, insanı hayvandan ayıran hiçbir özellik yoktur.
Daha doğrusu insan, bu özelliklerinden yoksun olduğu zaman kesinlikle hayvandan daha aşağı bir düzeye iner.
Çünkü hayvan yüce Allah’ın kendisine bahşettiği içgüdü yeteneği ile yolunu bulur ve görevini eksiksiz olarak, doğru bir şekilde yerine getirir.
Ama insan yüce Allah’ın kendisine bahşettiği bu özellikleri bir kenara bırakıyor ve düşünme yetisini kaybederek hayvandan bile daha aşağı bir düzeye düşüyor..)
Rabbim SEYYİD KUTUP’ a gani gani rahmet etsin. Dikkat ettiyseniz merhum KUTUP demiş ki;
“ikna edici belge ve delil karşısında durup kabul edebilmekten” başka, insanı hayvandan ayıran hiçbir özellik yoktur.
Ben şahsen toplumdaki nice insana, erkeğiyle kadınıyla nice akrabalarıma, komşularıma ve arkadaşlarıma bu sözde DEMOKRATİK SEÇİMLERDE oy vermenin HARAMLIĞI konusunda onlarca ayet ve hadisten ŞER’İ DELİLLER ya da vakıalardan AKLİ DELİLLER sunmama rağmen, hala bana kalkmış diyorlar ki, “İnan çok çok KARARSIZIM..”
O halde ey insanlar gelin ben konuyu size bir başka ve farklı perspektiften izah edeyim..
“Ya Bekir amca ben perspektif merspektif nedir anlamam.. Bana Türkçe konuş, anlayacağım şekilde anlat..”
“Öyle mi güzel kardeşim? Tamam o zaman şu örnekle tekrar izaha başlayalım..”
“Bu elimdeki nedir?” Dikkatlice baktı ve dedi ki “Soba borusudur..” Cevap doğru..
Bu boruyu sehpa üzerine koyduk, 3-4 adım geriye çekildik ve göz hizasında boru karşısında KONUMLANDIK..
Dedim ki; “Bu konumda iken karşındaki boruyu, nasıl bir cisim olarak görüyorsun?” Dedi ki; “DİKDÖRTGEN bir cisim olarak görüyorum..” Cevap yine doğru..
Bu sefer kalktık, sehpa ve boruyu yukarıdan görecek bir yere KONUMLANDIK.. Yine Dedim ki;
“Bu konumda iken aşağıdaki boruyu, nasıl bir cisim olarak görüyorsun?” Dedi ki; “DAİRESEL bir cisim olarak görüyorum..” Cevap yine doğru..
İşte güzel kardeşim “Farklı Perspektif” dediğim şey, farklı farklı KONUMLANMAYA bağlı, farklı görme ve okuma olayıdır.
Kardeşlerim ben yukarıdaki örneği niçin verdim biliyorsunuz?
Bu gün ülkemizdeki insanlar siyaseti, siyasetçileri ya da siyasi partileri değerlendirirken KONUMLANDIKLARI yer; Yapılan köprüler, Yollar, Barajlar, Hava limanları, Tüneller, Uçaklar, Silahlar, Enerji Santralleri, Doğal gaz, Petrol, Hızlı Trenler vs. vs. lerdir.
Evet doğrudur.. 100 yıllık Cumhuriyet tarihinin 80 yıllık döneminde yapılanlardan çok çok daha fazlası, son 20 yılda yapıldı..
80 yılda elde edilemeyen refah seviyesinin çok çok üstünde bir refaha bu halk son 20 yılda ulaştı..
Bu konumlanma ve bu mevziden değerlendirme, bir Müslüman olarak bizi yanıltır.
Çünkü şanı yüce Allah’ın (cc) bir Müslümandan istediği, emrettiği ve razı olduğu şeyler; insanları sadece MÜREFFEH BİR HAYATA KAVUŞTURMAK değil, İslam nizamlarını sosyal hayata, topluma İSLAMİ BİR DEVLET ELİYLE hakim ve hükümran kılmaktır.
Bu seçimlerde oy vermeyi düşündüğünüz, ama hala KARARSIZ olduğunuzu ifade ettiğiniz, Anayasa ve Kanunlara göre kurulmuş tüm Demokratik siyasi partilerin gerçeği nedir acaba doğru düzgün tanıyor muyuz?
Şöyle ki; gelin bir de şu Anayasa ve kanunlar mevzisine KONUMLANALIM, açıp içindeki bazı maddeleri birlikte bir okuyalım.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve onun Anayasası ile tüm kanunları; evirmeden, çevirmeden, kıvırmadan, erkekçe ve mertçe diyor ki;
“Benim anayasamın 2. MADDESİ şudur:
“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, Demokratik, Lâik ve Sosyal bir hukuk Devletidir..”
Keza yine diyor ki: “Benim anayasamın 4. MADDESİ şudur:”
“Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi TEKLİF DAHİ edilemez..”
Keza yine Devlet, SİYASİ PARTİLER KANUNU, ÜÇÜNCÜ BÖLÜM’ ün “Atatürk İlke ve İnkılaplarının ve Laik Devlet Niteliğinin Korunması” alt başlığı altında bulunan 86. Maddesinde evirmeden, çevirmeden, kıvırmadan, erkekçe ve mertçe diyor ki;
Madde 86 – Siyasi partiler, Türkiye Cumhuriyetinin Laiklik niteliğinin değiştirilmesi ve “Halifeliğin, HİLAFETİN Yeniden Kurulması” amacını güdemez ve bu amaca yönelik faaliyetlerde bulunamazlar.”
Keza yine LAİK CUMHURİYETİN kurucusu, mevcut Anayasanın “Mihenk Taşı” mahiyetindeki NUTUK isimli kitabının yazarı Kemal ATATÜRK, bu kitabında evirmeden, çevirmeden, kıvırmadan, erkekçe ve mertçe diyor ki;
“… Halifeliğin durumuna gelince, ilim ve tekniğin nurlara boğduğu gerçek medeniyet dünyasında (Hilafetin) gülünç sayılmaktan başka bir yanı kalmış mıydı?
Görülüyor ki, verdiğimiz kararın uygulanmasını sağlayabilmek için, daha milletin alışkın olmadığı bazı konulara dokunmak gerekiyordu.
Ortaya atılmasında, kamuoyu bakımından büyük sakıncalar doğuracağı sanılan hususların mutlaka dile getirilmesinde kaçınılmaz bir zaruret vardı.
Osmanlı Hükümeti’ne, Osmanlı padişahına ve MÜSLÜMANLARIN HALİFESİNE baş kaldırmak, bütün milleti ve orduyu ayaklandırmak gerekiyordu…”
(NUTUK Kitabı/ya istiklal ya ölüm bölümünden alıntı. Kaynak: T.C. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu / Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı. Link: www atam gov tr)
Gördüğünüz gibi her şey gayet açık ve net..
Yani deniliyor ki;
“Biz buyuz.. Demokratik, Laik, Kapitalist bir Cumhuriyetiz. Bu kriterler dışında, ne Komünizme dayalı bir Anayasa ve kanun, ne de İslam’a dayalı bir Anayasa ve kanun ASLA ve KAT’A kabul etmeyiz..”
Nitekim 100 yıldır da kabul etmediler doğru mu? Doğru.. 100 yıl da geçse yine kabul etmeyecekler doğrum mu? Doğru..
Ve yine Devletin asıl sahipleri diyorlar ki;
“Sistemimiz bu.. Buna göre kurulmasına izin verdiğim partiler de (şu an 140 adet var sanırım) bunlar.. Siyaset yapmak, oy kullanmak istiyorsan bunlardan birini tercih etmek zorundasın.. İslami kavramları ise bir MAKYAJ MALZEMESİ olarak kullanabilirsin ama asla Anayasa ve kanunlara İSLAM’I karıştırma, yoksa gözünü oyarım, hemen partini kapatırım..”
İşte işin özü bu KARARSIZ gardaşım. Onlar İslam’ın bir hayat nizamı ve Devlet sistemi olmasını hiç mi hiç istemiyorlar.
Çünkü İslam’ın bir çözüm bir çare olduğuna inanmıyorlar.. Senin gidip bu partilerden her hangi birisine EVET mührünü basman, “Ben de İSLAM’SIZ BİR HAYAT NİZAMI istiyorum” demendir.
Şimdi ister git oy ver ister verme.. karar senin.. Ne demişti ayette Rabbimiz:
“Sen (yine de) öğüt verip hatırlat, çünkü gerçekten öğütle hatırlatma, müminlere fayda sağlar.” (Zariyat suresi 55)
Alnı secde izli, nur yüzlü gardaşım.. Saçının BİR TEK TELİNİ, vücudunun BİR TEK TENİNİ göstermemek için didinen bacım;
Bakın yazdıklarımı okudunuz..
Bu yazı ve senin bunu okuman birer şahittir. O çetin hesap gününde, Mahkeme-i Kübra da ben de inşaAllah “bizzat saatlerce anlattım ya Rab..” diye şahitlik edeceğim.
Avrupa’dan ithal bu Anayasa ve kanunların, Demokrasi ve Laikliğin sahipleri yani İSLAMSIZ BİR HAYAT isteyenler, görüyorsun ASLA KARARSIZ DEĞİLLER.. Onların kararı kesin;
“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Demokratik Laik Kapitalist bu Cumhuriyet İLELEBET PAYİDAR olacaktır..” diyen sarı saçlı mavi gözlü kurucu liderin izindeler ve bu konuda çok çok da KARARLILAR.. Hem de “Ölüm & Kalım mesabesinde” kararlılar..
Ama sen maalesef hala ağzında çiklet “Acaba ne yapsam, neye karar versem..” lakaytlığı ve aymazlığı içindesin.
Biz aciz ve günahkâr kullarına dedi ki şanı yüce Allah (cc):
“Günahkâr kimse o günün azabından kurtulmak için ister ki, Oğullarını, Karısını, Kardeşini, Kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve Yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın..” (Meraic Suresi 11-14 ayetler)
Evet, belki bilmiyordun, İslam mı, Laiklik mi ayrımında, LAİKLİK OLMALI dedin ve bu güne kadar defalarca oy kullandın, şimdi ise umulur ki inşaAllah bin pişman oldun.
Ve kendi kendine, Demokrasiye, Laikliğe “Bir daha asla ve kat’a oy vermeyeceğine” söz verdin, O zaman bak şu ayette Rabbin sana ne diyor:
“Sakın Allah’ın rahmet ve inayetinden ümit kesmeyiniz. Zira kâfir olanlardan başkası Allah’ın nusret ve merhametinden ümit kesmez (kesmemelidir).” (Yusuf suresi 87)
Sana son sorum şu ey Müslüman: Allah rızası için doğruyu söyle.. HALA KARARSIZ MISIN?
Ey Rabbim, Seni ve Rasulünü tanıma, anlama, canı gönülden benimseme ve yaşama konusunda Müslümanlara yardım et, bize içerisinde “Razı olacağın, içinde izzet ve şeref dolu bir hayat yaşayabileceğimiz bir İSLAMİ DEVLET nasip et ya Rab..
Bekir Yetginbal – 09 Mayıs 2023
Tags: