İnsanların Çoğu Bu Savaşı RUSYA & UKRAYNA SAVAŞI Sanıyor

İnsanların Çoğu Bu Savaşı RUSYA & UKRAYNA SAVAŞI Sanıyor

Âlemlerin Rabbi olan şanı yüce Allah’a hamd, ölçü ve örnek Rasulü Muhammed Mustafa’ya, Ehli Beytine, Güzide Ashabına ve tüm Müslümanlara salat ve selam olsun.

Sevgili Müslümanlar gelin, İsra suresi 61-65 arası ayetlerle, ilk insan Hz. Âdem (as) dönemine gidelim ve bu günümüze de ışık tutan şu ilahi hitaplara bir bakalım:

“Meleklere: Âdem’e secde edin demiştik, İblis’in dışında hepsi secde ettiler. İblis: Ben, dedi, çamurdan yarattığın bir kimseye secde mi ederim? (61)

Dedi ki: “Şu benden üstün kıldığına da bir bak. Yemin ederim ki, eğer beni Kıyamete kadar yaşatırsan, pek azı dışında, onun neslini kendime bağlayacağım” (62)

Allah buyurdu: “Git, Onlardan kim sana uyarsa, iyi bilin ki hepinizin cezası cehennemdir. Tam bir ceza.. (63)

Onlardan gücünün yettiği kimseleri davetinle şaşırt, süvarilerinle, yayalarınla onları yaygaraya boğ, mallarına, evlatlarına ortak ol, kendilerine vaatlerde bulun. Şeytan, insanlara, aldatmadan başka bir şey vaad etmez. (64)

Şüphesiz ki benim (gerçek mümin) kullarım üzerinde senin hiçbir sultan / otoriten / meşru yetkili gücün olamaz. Vekil olarak Rabbin yeter.” (65) 

Değerli Müslümanlar ve Davetçi gençler

Belki diyebilirsiniz ki; “Uluslararası ya da Devletlerarası bir ‘Siyasi & Askeri’ bir konudan bahsetmeye başlarken acaba Bekir amca niçin bu ayetlerle konuya giriş yaptı?”

Güzel bir soru.. Ben de bir soru sorayım sonra da sorunuza cevap vereyim güzel kardeşlerim.

İki saatlik bir “Tarihi Belgesel” filmini, bir saatlik bölümünü seyretmeden, geride kalan bir saatlik ya da son 40 dakikalık bölümünü seyreden bir kişi, tüm konunun başı, ortası ve sonu arasında doğru bir alaka kurabilir mi?

Elbette ki kuramaz değil mi?

Bu örnekte olduğu gibi ilk insan Hz. Âdem (as) ile 21. yüzyılın insanı arasında bir alaka kurmaya çalışalım.

Bu alakayı kurarken de unutmayalım ki Âdem babamız, Havva annemiz ve bizler olarak, ANATOMİK YAPIMIZ, uzvi ve içgüdüsel ihtiyaçlarımız, aklımız, duyu organlarımız vs. arasında hiçbir fark yoktur.

Keza; Şeytan, şeytanlar ve dostları arasında da yine hiçbir fark yoktur. Çünkü kâinat, insan, hayat ve tüm mahlûkatı yaratan, bunlarla ilgili FITRİ KANUNLARI koyan şanı yüce Allah (cc) böyle istedi, böyle takdir etti.

Evet, Kur’an’dan anladığımız kadarıyla Hz. Âdem ve Hz. Havva annemiz bir hata yaptı. Şeytan da bir hata yaptı. Yani iki tarafta günah işledi.

Fakat son tahlilde Hz. Âdem ve Hz. Havva annemizin Cennetlik, diğerinin ebedi Cehennemlik olmasının sebebi “işledikleri günah” değildir.

Hz. Âdem “işlediği günahın, yaptığı hatanın farkına varmış, çok çok pişman olmuş ve Allah’tan af dilemiş”, yani özür dilemiştir.

Şeytan ise yaptığı hatadan “asla pişman olmadığı gibi, üstüne üstelik hatasında” ısrar etmiştir.

Ne demişti şeytan: Yemin ederim ki, eğer beni Kıyamete kadar yaşatırsan, pek azı dışında, onun (Adem’in) neslini kendime bağlayacağım..”

Bunun üzerine şanı yüce Allah (cc):

“Git, Onlardan kim sana uyarsa, iyi bilin ki hepinizin cezası cehennemdir. Tam bir ceza.. Onlardan gücünün yettiği kimseleri davetinle şaşırt, süvarilerinle, yayalarınla onları yaygaraya boğ, mallarına, evlatlarına ortak ol, kendilerine vaatlerde bulun..”

KIYAMET GÜNÜNE KADAR bu izni alan ve çalışma azmi içine giren şeytan, diğer bir hamlesine Hz. Âdem’in (as) oğlu KABİL’ e musallat oldu ve öz kardeşi HABİL’ i öldürterek insanlık tarihinin ilk cinayetini işlemiş oldu.

Katil & Maktul yani Öldüren & Ölen ekseninde, Katil lafzının “Ka” sı size daima “Ka’til” denince KABİL’i hatırlatsın kardeşlerim.

Şimdi gelelim 21. yüzyılın 24 Şubat 2022 sinde başlayan, toplu katliamlarla bu gün hala devam eden Ukrayna topraklarındaki savaşa..

Katiller ve maktullerin cirit attığı savaşa ve bu savaşın hakikatine.

Ama yukarıda söz konusu ettiğim iki saatlik bir “Tarihi Belgesel” filmi gibi, öncelikle 20. Ve 21. yüzyıl arası “İnsan, toplum, Devlet ve Devletlerarası durum ekseninde” yaklaşık 150 yıllık bir süreci irdeleyelim.

Ama bu inceleme ya da irdelemeyi yaparken “Şeytandan ve Dostlarından Bağımsız” bir irdeleme yapmayalı ki yanılmayalım.

Çünkü O lanetlenmiş mahlûk, 24 saat değil, Kıyamet saatine kadar “Teşriki Mesai” halindedir.

İnsanlık tarihinin hangi diliminde olursa olsun Allah-u Teala’nın, Rasul ve Nebileri vasıtasıyla ortaya koyduğu tüm anayasa ve kanunlara Şeytan ve Dostları sürekli sırt çevirmiş, bununla da yetinmeyip savaşmışlardır.

Bu savaşlarının bir gereği olarak Şeytan ve Dostları, 1789 Fransız İhtilali ile start verdikleri yeni bir “İnsan ve Toplum” tanımlamasında “Sekülerizm yani LAİKLİK” temelli yepyeni bir “Hayat anlayışını” halklara benimsetme uğraşına girmişlerdi.

Demişlerdir ki; hangi Din olursa olsun “Hiçbir Din, fert ve toplum hayatında ASLA müdahil olmamalı..”

“Din ayrı, hayat ayrı.. Din ayrı Devlet ayrı..” anlayışı, adına KAPİTALİZM dediğimiz Dünya görüşünün, Hayat anlayışının yani Kapitalist ideolojinin AKİDESİ olmuştur.

Birey ya da topluluklarla sınırlı kalmayan bu AKİDE, toplumların dolayısıyla da Devletlerin ÜZERİNE KURULDUKLARI bir temel ve Fikri kaide de olmuştur.

Bir salkım üzümü sıksanız tatlı bir suyu çıkar değil mi? Ya da bir Limonu sıksanız ekşi bir suyu çıkar.. Çünkü fıtratı, özellikleri, tatları böyledir.

Buna diyoruz ki; EŞYANIN TABİATI..

Kapitalizm denilen ve LAİKLİK akidesi üzerine kurulu bu hayat tasavvuru ve ideolojinin de TABİATINDA çok çok pis, çirkin ve GAYRI İNSANİ BİR ÖZELLİK vardır..

Ve bu özellik, onu benimseyen her kişi ve toplumu bir ZALİM, bir ZORBA kılar. Bu; şayet teşbih yerinde ise Domuzun yavru olarak Domuz doğurması gibidir. Kuzu doğacak değildi elbet..

Bu ana özellik; Kapitalizmin Laiklik akidesini ve bundan doğan fikirleri, mefhumları benimseyen her kişiyi, Dine sırt çeviren, şeytana tabi kılan, bencil, bireyselci, egoist, asabiyet ehli ve kavmiyetçi bir zalim kişi yapmasıdır.

Bu ön kabulle, o kişide en başta “Dünyevi Hırslar” zirve yapar.

Bil fiil gördük ki, bu “Bireyselcilik, Bencillik ve Dünyevi Hırslar” nice fertleri ‘En büyük En güçlü ben olacağım..” noktasına, nice Ticaret ehlini veya şirket sahiplerini de ‘En büyük şirket, En zengin şirket biz olacağız..” noktasına taşıdı.

Hem de “Ne olursa olsun, Nasıl olursa olsun, Neye mal olursa olsun..” kabul ve yaklaşımıyla..

Adeta asırlar öncesinden Hz. Muhammed (sas) efendimizin dediği gibi oldu.. Ne demişti ölçü ve örneğimiz (sas):

“İnsanoğlunun bir Vadi dolusu Altını olsa, Bir Vadi dolusu daha ister.” (Buhari ve Müslüm Zekât, 117 / 1048)

Rasulullah (sas) efendimizin bu teşbihinde olduğu gibi, İnsanoğlunun bu mal, mülk, servet ve para hırsı, helal ve haramı gözetmeyen her kişiyi adeta DOYMAK BİLMEYEN BİR CANAVAR haline dönüştürdü.

Kapitalizmin Laiklik akidesini ve bundan doğan fikirleri, mefhumları benimseyen bu “Yeni ve ŞEYTANİ Dünya Görüşü” nün bir diğer meyvesi, Toplumsal anlamda da MİLLİ DEVLETLER türemeye / türetilmeye başlamasıdır.

Her bir MİLLİ DEVLET, ‘Büyük balık Küçük balığı yutar..’ misali, Kah savaşlarla, kah Halk isyanı hareketlerle yada Darbelerle diğer küçük yada rakip Devleti yutmaya çalışmış, çoğu kere de yutmuştur.

Bu nedenle Osmanlı İslam Devleti’ni Siyasi ve Askeri oyunlarla parçalayan Avrupalı Emperyalist Devletler, yani ŞEYTANIN DAVA ARKADAŞLARI, Osmanlı’nın her karış toprağına üşüşüp yağmalama hareketlerine girişmişlerdir.

Kapanın elinde kalan her bir parçaya, daha güçlü olan devletler el koyabilmek için, O küçük ve zayıf devletin yöneticilerini “ŞEYTANA ve kendisine sadık” Ajanlar / Uşaklar haline getirmiş, Darbeye gerek kalmadan Demokratik (!) SEÇİMLER YOLUYLA yönetimler el değiştirmiştir.

2. Dünya Savaşı ile birlikte Kıta Kabuğundan dışarı çıkan Katil Amerika Birleşik Devletleri (ABD), “Hiç  yıpranmamış ZİNDE BİR GÜÇ” olarak Devletlerarası Sahnede yerini almış, eski sömürgeci Avrupa’nın Dâhili ve Harici servetlerine göz dikmiştir.

Bu nedenle Dünya Arenasında, Eski sömürgeci Katil Avrupa ile Yeni Sömürgeci Katil ABD arasında şiddetli Siyasi ve Askeri çatışmalar vücuda gelmiş, bu uğurda Milyonlarca insan katliamlara maruz kalmıştır ve hala da kalmaktadır.

ŞEYTANİ Emperyalist zihniyetleri, Gayrı insani hayat tasavvurları, Doymak bilmeyen iştahları ve İşgal ettikleri ülkelerin, halkların yer altı ve yer üstü servetlerini sürekli SÖMÜRMELERİ, Eski ve Yeni Sömürgeleri, Laiklik akidesini benimseyen Kapitalist & Emperyalist devletleri “Rüyalarında Bile” göremeyecekleri birçok servetlere ulaştırmıştır.

Avrupa ve Amerika Halkları Zenginlik ve Refah içinde yaşarken, Dünyanın kahır ekseriyeti “Sefalet ve Açlık içinde” bırakılmıştır.

Kardeşlerim, saygı değer Müslümanlar

Yukarıda Rasulullah (sas) efendimizin, “İnsanoğlunun bir Vadi dolusu Altını olsa, Bir Vadi dolusu daha ister.” Dediğini ortaya koymuştum.

Bu ihtiras “Sadece Kapitalist Laik fertlerde” tezahür eden bir sıfat değildir.

İnsanoğlunun bu Mal, Mülk, Servet ve Para hırsı; özellikle Kapitalizm ideolojisinin beşiği Avrupa ve Avrupalıların istila ettiği Amerika’daki nice Aile şirketlerini adeta DOYMAK BİLMEYEN CANAVARLAR haline dönüştürmüştür.

Bunlardan bir kaç örnek verelim dersek; 

Her biri ŞEYTANIN CAN DOSTU olan aileler, mesela Rockefeller Ailesi, Morgan Ailesi, Rothschild’ler, Baruch ve Walton Aileleri, Windsor Hanedanlığı, Murdoch’lar vs. saymak mümkündür.

Özellikle 20. yüzyıl, bu Aile şirketlerinin adeta ALTIN ÇAĞI gibi oldu. Şöyle ki:

Bu Aileler ve kendilerine bağlı tüm şirketler maddi anlamda öyle para ve servetlere ulaştılar ki, bunların yıllık ciroları ya da bütçeleri, Dünyadaki birçok ULUS DEVLETİN yıllık bütçelerinin kat be kat üstüne çıktı.

ABD Doları bazında yıllık “300 – 500,- Trilyon Dolar..” paraya para demeyen DEVASA yapılara dönüştüler.

Bu süper para gücü ile, Yerel ve Genel tüm Seçimlerde, siyasilere ya da onların partilerine “Bağış” adı altında Maddi desteklere dönüşmekle kalmadı, Adeta onları satın aldılar.

Dolayısıyla da O Ulus Devletin Dâhili ve Harici siyasetinde bu Aile şirketleri “Son sözü söyleyen yani Karar veren merciler” oldular.

Gelinen bu noktada şöyle bir ŞEYTANİ TABLO ortaya çıktı:

Artık Dünya siyasetine “Yön verenler” yada “savaşanlar”; artık Ulus Devletler değil, Devletler üstü DEV AİLE ŞİRKETLERİ olmaya başladı..

Bunun bariz bir tezahürü olarak ABD’deki devasa Aile Şirketleri gösterilebilir. Ya da başta İngiltere olmak üzere, Fransız, Alman, İspanyol, İtalyan vs. Avrupa Aile şirketleri de söz konusu edilebilir.

1789 Fransız ihtilali sonrasında hızla büyüyen Kapitalist şirketler, kendi aralarında “kız alıp vermek suretiyle” daha büyük aile şirketlerine, bu aile şirketleri de diğer aile şirketleriyle birleşerek “Devasa Holding ve Tröstlere” dönüştü.

19. yüzyılda, “Paranın, sermayenin ve şirketlerin merkezi” İngiltere yani LONDRA oldu.

Ellerindeki bu korkunç sermaye birikimi, adeta İngiltere’yi, “Teknoloji ve Silah Geliştirme Üretme Merkezi” haline getirdi.

Başta İngiltere olmak üzere, Fransa, İspanya, Hollanda, Belçika, Portekiz vs. devletlerin, Dünyanın birçok kıtasında YENİ SÖMÜRGELERİ oluştu.

Tabi ki aslan payını İngilizler kaptı ve İngiltere, GÜNEŞ BATMAYAN İMPARATORLUK diye anılır oldu.

20. yüzyıl ile birlikte, birçok Batı Avrupalı şirket, özellikle İngiliz ve Alman sermaye sahipli aile şirketleri, kendi kurdukları yeni kıta Devletine yani AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’ ne, Sermaye ve Teknolojilerini transfer etmeye, ABD’de yeni bir Teknoloji Üssü yani “Silikon Vadisi” oluşturmaya karar verdiler.

Dolayısıyla Kapitalist Dünyanın, Sermayedarların, Ailelerin 20. Yıldaki yeni ana mekânı ABD olmuş oldu.

Bu aile şirketleri, “Amerikan Rüyası” ve “ABD yüzyılı” diyerek Dünyanın dört bir tarafında ABD’li kovboylar, silah tüccarları yani zorbalar eliyle “Astığı astık, Kestiği kestik” bir siyaset izleyip kan ve gözyaşı döktürmedikleri ülke, devlet ve toprak bırakmadılar.

Derken 21. yüzyıl geldi.

Osmanlı İslam Devleti’nin olmadığı bir dünyada istedikleri gibi at koşturan Emperyalist Kapitalist kâfirler, tatbik ettikleri tüm Kapitalizm esaslı uygulamalardan insanların, halkların bıktığını ve yeni arayışlara yöneldiğini bildikleri için, “İdeolojilerine makyaj yapmak, acuze ihtiyar kadını genç kız gibi göstermek..” yoluna koyuldular.

Yani 21. yüzyılın başından itibaren “Kapitalizme yeni bir format atmak” yoluna koyuldular.

Şimdi gelin kısa bir tur ile bu minvalde neler yaptıklarına bir bakalım.

Değerli kardeşlerim, muhterem Müslümanlar ve özellikle de İslam Davetçisi gençler. Şu iki can alıcı hususu sakın ha unutmayın:

BİRİNCİSİ: Devasa aile şirketleri ve para babalarının Kapitalizme attıkları “Yeni Formatla” hedeflenen husus; 21. yüzyılda The New World Order’ı inşa etmek yani Yeni bir Dünya Düzeni” kurmak.. Diğer bir ifade ile “Dijital Dünya ve Dijital Küreselleşme” dir.

İKİNCİSİ: Bu devasa aile şirketleri ve para babalarının yani “Dijital Dünya ve Küreselleşme” için yola koyulanlar her ne kadar Kapitalizmin Laiklik akidesine İMAN EDİYORUZ deseler de bu taife gerçek anlamda ŞEYTANA TAPAN, Ona iman eden ve Onun yeryüzü hâkimiyeti için çalışan çok özel bir taifedir.

Ne zaman ki “KÜRESELCİLER” diye bir söz duyarsanız bilin ki bununla kastedilenler, halk arasındaki adıyla SATANİSTLERDİR yani “Şeytana Tapan” bu dev kadrodur..

Küreselcilerin 2020 yılı ile birlikte Start verip 2045 yılına kadar gerçekleştirmeyi hedefledikleri “Kapitalizme Yeni Formatın İçeriği” şudur kardeşlerim:

Şeytana tapan bu sapıklar iddia ediyor ve diyorlar ki:

“Allah insanı yarattı. Ama eksik yarattı, onda birçok eksiklikler var. Biz bunun çok çok daha iyisini oluşturacağız ve onu ‘Süpernova’ bir insan haline sokacağız.”

Bu nedenle Allah’ın yarattığı insan modeline “İNSANLIK 1.0” adını verdiler.

Küreselci bu sapıklar, insanın DNA’sı ve Genetiği ile oynayıp, Onun “Görme mesafesini çok daha uzaklara ulaştırarak, Duyma kabiliyetini çok çok daha geliştirerek, Boynunu ve kilosunu dilediği gibi ayarlayarak, İnsan kas ve iskeletini daha da sağlamlaştırarak Süpernova bir insan modeli..” oluşturmak istiyorlar.

Bununda adı da “İNSANLIK 2.0” dır diyorlar.

Stratejik analist Abdullah Çiftçi bey bir makalesinde diyor ki:

20.yüzyılda “İnsan zihnine yönelik” birçok çalışmalar vardı, özellikle çeşitli filmlerle “Beynimize algı operasyonları” yapılıyordu.

Ama 21.yüzyılda hedefleri “Beynimizin kumandasını tamamen ele geçirecek” yeni teknolojiler üzerine çalışmalar yapılmakta.

Nasıl mı? Örneğin aşılar ile ilgili yeni deneyler var.

Aşı içerisine konulacak “Nano Bot”(Nano robot), “Naco Çip” ler ve “Programlanabilir tozlar” ile İnsan DNA’sına 3. bir Sarmal Ekleme deneyleri vardır.

Aşılar ile insan vücuda enjekte edilen Nano Bot ve Nano Çip’ lerin, “İnsan DNA sarmalında bulunan kromozomlardaki genlere Koronavirüs’ün hücrelere yapışması gibi yapışarak, genleri elektronlara ayırıp gen şifrelerini bilgisayara aktarma ve YAPAY ZEKÂ ile şifre çözme..” için yola koyuldular.

Nano Bot’ ların ve Nano Çip’ lerin bir parazit gibi insan DNA’ya yapışarak “Kadın ve Erkek” olarak iki sarmal şeklinde olan kromozomlara şimdi “Üçüncü bir Sarmalı Ekleme..” deneyleri yapılıyor.

Amaçları; Kromozomlara “Üçüncü bir sarmal” ekleyerek “Hibrit bir İnsan” yapmak..

Abdullah Çiftçi beyin çok çok isabetli olduğunu düşündüğüm ve teknolojik gelişmelerde de gözlemlediğim tespitleri bunlardır.

Teknolojik gelişmelerle ulaşılan “çok çok önemli olduğunu düşündüğüm” bir husus daha vardır. O da yukarıda Abdullah beyin de değindiği “YAPAY ZEK” ve “Hibrit bir İnsan” konusudur.

Peki, “YAPAY ZEK” nedir?

20. yüzyılın ikinci yarısında başlayan ve 21. yüzyılın başlarında çok çok büyük bir ivme kazanan “Teknolojik gelişmeler”, özellikle de Bilgisayar teknolojilerindeki “Yeni Donanım ve Süper Yazılım” programlarıyla insan hayatı adeta yeni bir evreye girdi.

Özellikle de KUANTUM BİLGİSAYARIN bulunması her alanda AR-GE çalışmalarına müthiş bir ivme kazandırdı.

Peki, nedir bu “Kuantum Bilgisayar” denilen araç?

“Toplanan Veriler üzerinde işlem yapmak için bindirme ve dolaşma gibi kuantum-mekanik fenomenin doğrudan kullanımını sağlayan teorik hesaplama ve süper veri analizi sistemlerini kullanan bilgisayarlardır..”

Klasik tip bilgisayarlardan Trilyonlarca kat bir hızda toplanan tüm verileri analiz eden Kuantum bilgisayarları daha iyi tanımanız için yapılan bir deneyi size örnek olarak vereyim:

GOOGLE’in geliştirdiği ve “Bilgisayarda Büyük Devrim..” dediği bu yeni nesil bilgisayar, Standart bir “Süper Bilgisayar” tarafından hesaplanması yaklaşık 10 bin yıl sürecek bir hesaplamayı Google’ın Kuantum bilgisayarı sadece 200 saniyede gerçekleştirdi.

Bu teknoloji ve imkânları icat eden ve daha da geliştirilmeleri TRİLYONLARCA DOLAR para harcayan Batılı Kapitalist aile şirketleri bu Kuantum Bilgisayarlar vasıtasıyla işlerini bir adım daha öteye taşıdılar.

Ta 1940’ lı yıllarda “Üretimde kullanılan tüm makineler” arasında tam bir kombinasyon kurma, adeta “Düşünen Makineler” icat etme isteği, 21. yüzyılda çok çok daha farklı alanlarda vücut buldu.

Bu “Vücut Bulma” olayında “en büyük etken”, insanoğlunun İngilizcede adına Artificial İntelligence” kısaca AI” dedikleri YAPAY ZEKÂ’ dır.

YAPAY ZEKÂ; İnsan zekâsına özgü olan, “Algılama, Öğrenme, Çoğul kavramları bağlama, Düşünme, Fikir yürütme, Sorun çözme , İletişim kurma, Çıkarımsama yapma ve Karar verme..” gibi ‘Yüksek Bilişsel Fonksiyonları’ veya ‘Otonom  Davranışları’sergilemesi beklenen “Yapay bir İşletim Sistemi” dir.

Bu sistem, aynı zamanda “Düşüncelerinden tepkiler üretebilmeli ve bu tepkileri fiziksel olarak dışa vurabilmeli..”dir.

YAPAY ZEKÂ ile öncelikli hedeflene şey, “Bilgisayar kontrolündeki bir ROBOT’ un” çeşitli faaliyetleri “Zeki bir canlıya yani İnsana benzer şekilde” yerine getirme kabiliyetine ulaştırmaktı.

Ama 21. yüzyıl başlarında yakinen şahit olmaya başladık ki bu teknolojilerin asıl sahibi “Şeytana Tapan KÜRESELCİ” Batılı aile Şirketleri bu işi sadece “Makine & Üretim Tüketim” ekseninin çok çok dışına taşıyıp, İNSAN ODAKLI bir takım çalışmalara yöneldiler.

Nedir “İnsan Odaklı” dan kastım kardeşlerim?

İnsanoğlu bir yönüyle de BİYOLOJİK bir canlıdır, bir mahlûktur.

İnsanı, hayatı ve kâinatı yaratan âlemlerin Rabbi şanı yüce Allah (cc) diğer canlılarda olduğu gibi bizlere de nice BİYOLOJİK ÖZELLİKLER vermiştir.

1859 yılında “Türlerin Kökeni” diye kitap yazan Darwin, ortaya attığı “Evrim Teorisinde” iki temel mekanizmayı zikretmişti hatırlarsanız: “Mutasyon ve Doğal Seçilim” dir.

20. yüzyıl bilim adamları; “Şerefsiz, ahmak ve manyak dedeleri Darwin’in” AKIL DIŞI bu “Evrim Teorisi” anlayışından “Teorik bir Destek” alarak,

Allah’ın (cc) “Mükemmel bir şekilde yarattığı” insanoğlu “BİYOLOJİK BEDENİNDE” kendilerince “Yeni bir EVRİM” yapıp insan vücudunu “BİYONİK BİR BEDENE” evirme, geçirme gayretine girdiler.

Peki, bu gayretkeşlerin NİHAİ ANA AMACI neydi Bekir amca diyorsunuz sanırım kardeşlerim. CEVAP:

“İnsanı, Doğayı ve tüm Hayatı dönüştürmek, İnsan iradesini, aklını ve son tahlilde de BEDENİNİ tam teslim almak ve insanı bir Robot gibi kullanmak..” istek ve hırsı.

İşte “Şeytana Tapan bu KÜRESELCİ” Aile şirketleri, sonunda; geliştirdikleri “Kuantum bilgisayarlar ve Yapay Zekâ teknolojisi” ile yukarıdaki ana amaca yönelik DİJİTAL ÇAĞIN yeni bir merhalesine geçerek İnsanların kendilerine “bir ROBOT gibi” itaat edeceği ‘Yeni bir Sistem Kurgusu’ gerçekleştirdiler.

Bu şeytani kurgunun özü; İnsanlar hakkında elde ettikleri tüm DİJİTAL VERİLERLE ve insan vücudunda Deri altına monte edilecek bir BİYOMETRİ CİP ile uzaktan “Hacklanebilir İnsan” oluşturmak..

Hatta şimdilerde bunu bir adım daha öteye taşıdılar.

Biyometrik Cip’ e bile gerek kalmadan yeni NANO TEKNOLOJİ ile Biyoloji Laboratuvarlarında üretilen AŞILAR İÇİNE katılacak gözle ASLA görülmeyen partüküllerle uzaktan “Hacklanebilir, kumanda edilebilir insan” oluşturmayı da başarabilmişlerdir.

Böyle bir insan teşbih yerinde ise “YARI ROBOT YARI İNSAN” yani artık O, “Hibrit bir İnsan” dır.

Ey insanlar.. Ey insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetin evladı Müslümanlar..

Darwin’in torunları bu NİHAİ AMAÇ için çalışırlarken, bu çalışmaya bir de isim taktılar: TRANSHUMANİZM..

HUMAN; İngilizce bir kelime olarak bizim halk arasında “BEŞER ŞAŞAR” dediğimiz aciz, sınırlı, çok çok muhtaç, fani bir mahluk.. Yani İNSAN.

Kardeşlerim yukarıda detaylıca anlattığım Kapitalizmin DOĞUM SÜRECİNE ilave olarak bir iki hususa daha değinmek istiyorum.

Biliyorsunuz, 1789 Fransız ihtilali sonrasında Avrupalılar Batıl da olsa Dinlerini ve Dince kutsal sayılan değerleri, Kilise ve Papalığı, tüm Sosyal ve Siyasal hayatlarından kovmuşlardı.

Adına SEKÜLERİZM yani LAİKLİK dedikleri bir ilkeyi kendileri için “Akide” kabul etmiş, Hayat tasavvurlarının “Temel Taşı” yapmışlardı.

Birazda “Nabza göre şerbet sadedinde” demişlerdir ki;

“Biz dini, Tanrıyı, Dince kutsal sayılanları ya da Din adamlarını asla inkâr etmiyoruz. Sadece onların artık Bireysel ya da Toplumsal hayatımıza karışmasını İSTEMİYORUZ..”

Onlar bunu yapmakla kendilerince adına “TANRI” dedikleri şeyi de hayatlarından uzaklaştırmışlar yani SAF DIŞI etmişlerdir.

Artık “her şeyin merkezine” İngilizcesi HUMAN, Türkçesi İNSAN, Arapçası ise BEŞER olan mahlûk oturtulmuştur.

Peki, Kim oturtmuştur?

Sadece Arapça ifadesiyle TEDEYYÜN İÇGÜDÜSÜNE yani “Tapınma, Kutsama İÇGÜDÜSÜNE” cevap verme amacıyla kullanılan, “Akıl dışı, sapık bir inanç olan Hristiyanlıktan” ipini koparan AZGIN AVRUPALI oturtmuştur.

Başlamışlardır kendilerine “BİZ HÜMANİSTİZ..” demeye.

Sordum nedir HÜMANİST..? Dediler ki;

“Hümanizmi yani ‘insan sevgisini benimseyen, evrenselliği, evrensel değerleri  önemseyen ve insanı ‘üstün bir varlık olarak gören’ kişilere Hümanist denir..”

Öyle ise “HÜMANİZM nedir..?” dedim. Dediler ki;

HÜMANİZM; İnsan bu evrendeki “tek ve en yüksek” değerdir ve hayatın temelidir. Onu daima yüceltmek ve yükseltmek gerekir. Bunun olabilmesi için de “Tanrı Merkezli” bir inanıştan “İnsan Merkezli” bir inanışa, bir kabule geçiştir Hümanizm..

Kardeşlerim şimdi haklı olarak diyebilirsiniz ki;

Peki, Bekir amca bir de şu TRANSHUMANİZM ifadesindeki “TRANS” ne demek açıklar mısın? Sormak sizden, imkan dahilinde açıklamak benden inşaAllah..

Geçen gün TV’lerde bir haber vardı, seyredenler bilir..

“Fenerbahçe’ye TRANSFER olan Alman vatandaşı meşhur Türk futbolcu Mesut ÖZİL İstanbul’a geldi..”

Ne demek TRANSFER olmak?

İngilizce bu kelime, siyasilerin uyuşturucu bir afyon gibi kullandığı FUTBOL için en çok dile getirilen “bir şeyi bir yerden başka bir yere geçirme, taşıma..” sadedinde, “Bir Spor kulübündeki Futbolcuyu kendi kulübüne dahil etme” dir.

TRANSHUMANİZİM de; “İnsanoğlu BİYOLOJİK BEDENİNDE yeni bir EVRİM yapıp, Teknolojik araçlar vasıtasıyla insan doğasını, vücudunu BİYONİK BİR BEDENE evirmeyi, geçirmeyi, trans / transfer etmeyi Onu mükemmel hale getirme ve her türlü kapasitesini arttırmayı amaç edinmedir..” dediler.

Bu noktada Doç. Dr. Ahmet DAĞ beyin şu tespitine dikkatinizi çekmek ve düşünmenizi sağlamak istiyorum:

Transhümanizm kavramı, modern bir sentez olan “Evrimci teorinin” İngiliz kurucusu evrimci teorisyen J. Huxley’in kullandığı yeni bir sözcüktür. 

Transhümanizm; insanı bio-nano-neuro-info teknolojileriyle destekleyerek ‘Transhuman’a dönüştürmeye ve daha teknolojik konformist Siber Yaşam / Cyber Life inşa etmeye çalışan evrimci bir süreçtir.

Ütopik ve teknolojik bir hareket olan Transhümanizm; İnsanı, Doğayı ve Hayatı dönüştürmeyi amaç edinen teori ve uygulamalara sahip bir harekettir….”

Ahmet DAĞ beyin bu isabetli tespitlerine katılmamak mümkün mü?

İnsanı bir makina gibi ele alan bu düşünce yapısı ve ortaya koydukları Vahşi eylemleriyle TRANSHÜMANİZM, en başta İslam Ümmeti için ve tüm insanlık için ÇOK ÇOK BÜYÜK BİR BELADIR..

Ne acıdır ki, “Transhümanist insanoğlu”, bu pis amacıyla, sadece Rabbine sırt çevirmekle kalmıyor, Allah’a meydan okuyor, sadece İnsanlara değil tüm Doğaya, tüm hayata TECAVÜZ EDİYOR..

Peki, kardeşlerim bu TRANSHÜMANİZM sapıklığının alt yapısındaki ANA SAİK nedir biliyor musunuz?

Sizler de sınırlı, aciz ve muhtaç AKLINIZLA bu sorunun cevabına belki ulaşamaya bilirsiniz.

Yazımızın ta başında âlemlerin Rabbi, güç kudret ve azametin sahibi şanı yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’inde Lanetlenmiş kör şeytan ne demişti hatırlayalım:

“Yemin ederim ki, eğer beni Kıyamete kadar yaşatırsan, pek azı dışında, Onun neslini kendime bağlayacağım..” (İsra suresi 62)

Bir de şu ayetlere bakın kardeşlerim:

“İblis, ‘Senin şerefine and olsun ki, içlerinden ihlaslı kulların hariç, elbette onların hepsini azdıracağım’ dedi.” ( Sad suresi 82-83)

“Allah onu (şeytanı) lânetlemiştir, O da “Kullarından belli bir pay edineceğim (kendi tarafıma çekeceğim, senin yolundan saptıracağım) onları boş kuruntulara kaptıracağım, kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler ..” (Nisa suresi  118- 119)

“Gerçekten de İBLİS’İN İNSANLAR HAKKINDAKİ zan ve temennisi DOĞRU ÇIKTI. Çünkü bir kısım müminler dışında herkes ona uyup gitti (Hak’tan saptı).” (Sebe suresi 20)

Maalesef ki maalesef TRANSHÜMANİZM fikirli dünyanın en zengin para babalarına baktığımızda, Rabbimizin Kur’an da dediği gibi; “İBLİS’İN İNSANLAR HAKKINDAKİ zan ve temennisi DOĞRU ÇIKTI..”

İblis yani kör ŞEYTAN, özellikle de bu günlerde kendisine “Milyonlarca değil MİLYARLARCA” sadık taraftar bulabildi.

TRANSHÜMANİSTLER, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde ise asıl Patronları olan “Kör şeytan ve dostları ile birlikte” yeni bir hamle daha yaptı.

ÇİN’de 100 seneden fazladır ki başta ROTHSCHİLD ailesi ve diğer büyük aileler üzerinden büyük bir Siyasi nüfuza sahip olan “Şeytana Tapan KÜRESELCİLER”, ABD’nin Silikon Vadisinde elde ettikleri “Tüm Teknolojik birikimini”, ÇİN’e transfer etti.

Burayı kendisi için adeta bir ÜRETİM ÜSSÜ haline getirdi.

ÇİN’ lilere ait tüm Dijital verileri YAPAY ZEKÂ ve Kuantum Bilgisayarları aracılığıyla harmanlayarak toplumun tüm Dijital verilerini ele geçirip, ÇİN DEVLETİNİ kendisine bağlı SADIK bir Devlet haline getirdiler.

Hatta bunun da ötesinde, TRANSHÜMANİZM düşüncesinin sahibi bu KÜRESELCİ taife, ÇİN’ de gerçekleştirdikleri siyasi evrimle (!) ya da büyük dönüşümle yepyeni bir “DİJİTAL DEVLET” kurdular.

Bu yeni Devletin resmi adı şimdilik ÇİN HALK CUMHURİYETİ’ dir. Fiiliyatta ise Dijital YAPAY ZEKÂ DEVLETİ’dir.

Kısa adıyla, A.B.D. gibi, U.K. Gibi, T.C. gibi şimdi de yeni bir Devlet var dünyamızda.. Bunu da diğerleri gibi baş harfleriyle ifade edersek, “Sanal Adı: Y.Z.D.” dir.

1 Milyar 400 Milyona yaklaşan Devasa nüfusuyla ÇİN devleti adeta “Şeytana Tapan KÜRESELCİ ailelerin” Siyasi GÜDÜMÜNDE bir Devlete dönüştürülmüştür.

Bu topraklarda ARTIK “son kararı verenler” görünürde her ne kadar ÇİN’ liler gibi ise de Hakikatte ŞEYTANİ PLANLARIN sahibi olan “KÜRESELCİ” ailelerdir..

Maskeli balodaki “ÇİN YÜZLÜ” adamlar, aslında yine Emperyalist, Katil, Kapitalist Beyaz adamlardır.

Bu nedenle de ÇİN’ deki bu yeni siyasi varlığa, beyaz adamların “Çin Maskeli YAPAY ZEKÂ DEVLETİ” demek yanlış olmaz.

21. yüzyılın dünyasında “Zahirde görünen” her ne kadar “Devletlerarası Savaş” ya da “Rekabet” gibi de görülse de yada “ABD – ÇİN Siyasi, Askeri, Ekonomik Savaşı” sanılsa da bu gün “Asıl savaşan taraflar” artık çok çok farklıdır..

Bir tarafta 19 ve 20. yüzyılın ürünü ve bugün adına “Yerli ve Milli Devlet” dedikleri “ULUS DEVLETLER,”

Diğer tarafta ise Şeytana tapan Küreselci taifenin kurduğu “Çin Maskeli YAPAY ZEKÂ DEVLETİ..”

Artık 21. yüzyılın “yeni çift kutubu” bu iki siyasi yapılanma oldu diye okuyor ve düşünüyorum.

Dolayısıyla da Devletlerarası durumdaki Siyasi Mücadeleler ve Savaşlar, bu iki kutup arasında olmakta ve bundan sonrada olacaktır gibi görünüyor.

İşte 24 Şubat 2022 de başlayan ve çoğu insanların RUSYA & UKRAYNA SAVAŞI sandığı bu savaş, yukarıda ortaya koyduğum perspektiften değerlendirildiğinde aslında “İçi başka dışı başka” misali Ulus Devletler ile Çin Maskeli YAPAY ZEKÂ DEVLETİ’ nin bir savaşı olarak kendini göstermektedir.

Belki diyebilirsiniz ki; “Bekir amca bu savaşta ÇİN adeta tarafsız gibi duruyor, ÇİN ile nasıl bir alaka kurdun?”

Güzel kardeşlerim burada söz konusu olan asla “ÇİN Devletinin bil fiil müdahil olma meselesi” değildir.

Asıl olan, Çin Maskeli YAPAY ZEKÂ DEVLETİ’ ni kuran AKLIN, iradenin “Dünya çapındaki hedefleri” ve bu hedeflere adım adım yaklaşmada kullandığı “Siyasi Üsluplar” dır.

Bu zaviyeden yapılacak bir değerlendirme “Gerçekçi Değerlendirme” olacaktır bi iznillah.

Konunun daha berrak ve şeffaf bir şekilde görülüp, okunup değerlendirilebilmesi için ŞU İKİ HUSUSUN üzerinde durmak istiyorum.

BİRİNCİSİ: Şeytana tapan bu Küreselci taifenin Çin Maskeli YZD’ nin Dünya çapındaki hedefleri nelerdir?

İKİNCİSİ: Dünyada bulunan her bir Ulus Devlet içinde bulunan “Küreselci Taife yanlısı uşaklar..”

Yukarıdaki izahlarımda hamd olsun uzun uzadıya “Dünya çapındaki hedeflerinden” bahsetmiştim.

Ama az ve öz olarak bir şey daha ifade etmem gerekiyor. Küreselci taife uzun vadeli MAKRO HEDEFLERİ noktasında Ulus Devletlere ve yöneticilerine diyor ki:

“Vatanınız, toprağınız, bayrağınız, yer altı ve yer üstü zenginlikleriniz sizin olsun. Bana sadece kişilerinizi verin yeter..”

İlginç değil mi?

Niçin sadece kişiyi / bireyi istiyor ya da birey odaklı bir yaklaşım sergiliyor? Buradaki sinsi amacı nedir acaba?

“Bana kişilerinizi verin..” derken kastettiği, O kişiyi alıp kendi coğrafyasına götürmek değildir.

O kişini doğduğu andan bu güne kadar, Onunla alakalı, iğneden ipliğe kadar ne kadar DİJİTAL VERİ VARSA bunları istiyor.

Daha önce yukarıda ifade ettiğim, Kromozomlara “Üçüncü bir sarmal” ekleyerek “Hibrit bir İnsan” oluşturmak konusunu hatırladınız mı?

Ne idi bu kurgunun özü;

“İnsanlar hakkında elde ettikleri tüm DİJİTAL VERİLER ve insan vücudunda Deri altına monte edilecek bir BİYOMETRİ CİP ile uzaktan ‘Hacklanebilir İnsan’ oluşturmak..”

Hatta şimdilerde bunu bir adım daha öteye taşıdılar.

Biyometrik Cip’ e bile gerek kalmadan yeni NANO TEKNOLOJİ ile Biyoloji Laboratuvarlarda üretilen AŞILAR İÇİNE katılacak gözle ASLA görülmeyen partüküllerle uzaktan “Hacklanebilir, kumanda edilebilir insan” oluşturmayı da başarabilmişlerdir…” demiştim değil mi güzel kardeşlerim?

Niçin ille de “Bana kişilerinizi verin..” diye ısrarcı olduklarını sanırım şimdi daha iyi anladınız inşaAllah.

Şimdi gelelim İKİNCİ hususa yani Ulus Devlet içinde bulunan “Küreselci Taife yanlısı uşaklar” konusuna..

Bu şeytana tapan Küreselci taife, Onlarca yıldır sürdürdükleri İKTİDAR MÜCADELESİNDE artık herkesin de gördüğü gibi ÇİN TOPRAKLARINDA bir Devlet olmuşlardır ve her geçen gün Dünyanın TEK SÜPER GÜCÜ olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedirler.

Küreselci Taife için bu ilerlemede başarıyı yakalamak, “Ulus Devletler içinde kendi yanlısı Siyasetçileri, Partileri ve Sivil Toplum Kuruluşlarını” elde etmekle mümkün oldu.

Peki, nasıl elde edecekler ya da ettiler? Kah parayla, kah siyasi şantaj ve tehditlerle.. Özellikle de STK’lara para babası SOROZ’un bağışları üzerinden.. Türkiye özelinde FETÖ’ nün yaptıkları gibi..

Mesela ABD de Demokrat Parti ve Joe Biden üzerinden, Ulusalcı PENTAGON ve Donald TRUMP’a rağmen büyük bir ivme yakaladılar.

Keza Fransa da adım adım yetiştirdikleri Emmanuel MACRON ile birçok planlarını uygulamaktalar.

Yine İngiltere’de Kraliyet ve Kraliçe yanlılarıile bunların karşıtı olan Küreselci taifenin zengin aileleri vardır.

Geçen hafta seyrettiğim CNN Türk TV deki tartışma programında Gazeteci Nedim ŞENER dedi ki:

“28 Şubat 2022 günü bir araya gelen ve ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ çalışmasını kamuoyuna sunan 6 Parti KÜRESELCİDİR.. Yerli ve Milli olan Ulus Devletimizin aleyhinde çalışmaktadırlar..”

Yani işin özü şudur kardeşlerim:

Hemen her Ulus Devlet içinde, hem Küreselci kadrolar vardır hem de bu Ulus Devletin bünyesindeki DERİN DEVLETE BAĞLI yerli, milli Ulusalcı unsurlar vardır.

Şimdi bu bağlamda Ukrayna’da olan savaşa göz attığımızda ABD ve İngiltere’de bulunan Küreselci unsurların uzun süren tahrik ve provokasyonları ve savaş öncesi 7-8 sene süren Sivil Toplum Kuruluşları üzerinden yaptıkları ön hazırlık çalışmaları bizlerde adeta RUSYA ABD’NİN OYUNUNA yani GAZINA geldi kanaati oluşturmaktadır.

Ama görülen bir başka hakikat var ki savaşın nerdeyse 2. Haftası bitecek ama Ukrayna Ordusu bir türlü elindeki askeri imkânları fazla kullanmadan, sadece yerel unsurlara ve ithal savaşçılara dayalı bir savunma savaşı uygulamaktadır.

Nerede 200 binden fazla askeri? Nerede uçaklara ve gemilere karşı kullanılabilen füzeleri?

Niye kendisini tahrik eden ABD ve Avrupa Devletleri, Ukrayna’ nın imdat çağrılarına cevap vermez?

Sonuçta görülen o dur ki, bu Rusya & Ukrayna Savaşını kurgulayan, tahrik eden ve dahi pişiren “Küreselci Akıl” belli bir plan dahilinde “Savaşa Devam..” demekte ve şu an için hemen Savaşın Bitmesini İSTEMEMEKTEDİR..

Ne zamana kadar? Kendi planları tam infaz edilip istedikleri sonuç elde edilene kadar..

Kardeşlerim ve Sevgili Davetçi gençler

Dünyanın TEK HÂKİMİ olmak isteyen “Şeytana Tapan KÜRESELCİLERİN Çin Maskeli YAPAY ZEKÂ DEVLETİ” bu hâkimiyetin tahakkuku için Dünya ölçeğinde bazı DEVASA PROJELER de benimsemiş ve kendisinin PARAVAN KURULUŞU olan BİRLEŞMİŞ MİLLETLER üzerinden bu projeleri nihai hedefleri olan 2045 yılına kadar peyder pey gerçekleştirmek için yola revan olmuştur.

Bu projelerini Dünya halklarına tanıtırken demektedir ki: “Dünyamızın devasa bir takım sorunları var ve bunların acilen çözülmesi lazım..” Neymiş bu sorunlar?

Şimdi başlıklar halinde bunları ortaya koyalım:

– Küresel Isınma Projesi

– Dijital Hayat Projesi

– Programlanabilir Toz Projesi

– Küresel Korku Projesi

– Nüfus Azaltma Projesi- Bu Projenin altında birçok plan vardır. Onlardan bazıları şunlardır: (Cinsiyet eşitliği Projesi, Eşcinsel (LGBT) Projesi, Özgürlük Projesi)

– Küresel Kriz Projesi

– Zombi Salgını Virüsü Projesi

– Küresel Kıtlık Projesi

– Güneşte Patlama veya Güneş Fırtınası Projesi

– Sahte Göktaşı Projesi

– Büyük Depremler Projesi- (HAARP silahı)

– Neuralink, Beyine Çip Yerleştirme Projesi

– Yapay Zekâ Projesi- (İnsanların teknolojiyi kontrol etme bakımından son derece daha hızlı bir seviyeye ulaştırma projesi)

– Sahte Ufo Saldırısı Projesi

Bu gün itibariyle Rusya Federasyonu Devleti Dünyanın en geniş topraklarına sahiptir. (Yüzölçümü: 17.130.000 km², Türkiye ise 783.562 km² yani 22 tane Türkiye ediyor)

Rusya’nın nüfusu ise 146 Milyon kadardır. Petrol, Doğalgaz ve çok nadir bulunan maden cevherlerine sahip bir arazidir.

“Şeytana Tapan KÜRESELCİLERE” göre artık ULUS DEVLETLER dönemi tarih olacak, özellikle Rusya, Hindistan, Pakistan, Türkiye, Sudan vs. büyük topraklara ve nüfusa sahip Devletler çok parçalara bölünecektir ya da bölünmelidir.

Örneğin Rusya ve Ukrayna topraklarının bölünmesi parçalanması, Dünyanın en büyük buğday ve Tahıl üreticisi bu coğrafyaların tarumar olması “Küresel Kıtlık Projelerine” bir zemin hazırlayacak, TAHIL ARZINDA çok büyük sıkıntılar yaşanacaktır.

Küreselci Joe BİDEN ve Küreselci Avrupalı unsurların, özellikle de İngiltere’nin çok yoğun tahrikleriyle Rusya, “Ukrayna bataklığına” çekilmiştir ama bu savaş, asla Rusya & Ukrayna Savaşı değildir.

Ukrayna halkı mı?

Onlar acaba ABD’nin Irak katliamına 5.000 asker göndermenin cezasını mı çekiyorlar? Acaba İsrail’in Gazze ve Filistin katliamlarını desteklemelerinin faturasını mı ödüyorlar?

Ve yine diyorum ki, acaba Osmanlı İslam Devleti zamanında Osmanlı’nın 1571 ile 1659 yılları arasında meydana gelen hadiseleri nakleden tarihçi Mustafa Naima’nın, kendi ismiyle bilinen, “Naima Tarihi” isimli eserinde anlattığı şu olayların cezasını mı çekiyorlar?

Tarihçi Naima diyor ki:

“Osmanlı Donanması, Kefe’de meşgul iken Don Kazakları (şimdiki Ukraynalılar), Karadeniz’i boş bulup Şevval ayının dördüncü günü (20 Temmuz 1624) 150 adet şayka isimli gemilerle Boğaz Hisarı’na (Rumeli hisarına) gelip İstanbul Yeniköy’ü yağmaladılar, dükkânları yaktılar, yıktılar katliamlar yaptılar…”

Slav ırkından ve Ortodoks Hristiyan olan Ukraynalıların kendilerine aslen Yahudi olan Volodimir Zelenski’ yi Cumhurbaşkanı seçmeleri neyin nesidir?

Ve Zelenski bu tiyatro oyunun bilinçli bir baş aktörü müdür? Sonuçta yazık oldu Ukrayna halkına ve tüm insanlığa..

Ey Müslümanlar ve ey Davetçi Gençler

Ben 21. yüzyılın bu ilk çeyreğinden okuduklarımı, gördüklerimi, tahlillerimi, olayların asıl perde arkasını bu vesileyle ortaya koymaya çalıştım.

Elinize aldığınız 10 cm çapında 20 cm yüksekliğinde bir boruyu tam karşınıza koyup onu tarif ederseniz, “bu bir DİKDÖRTGEN cisimdir..” dersiniz değil mi?

Yada onu yere koyup tam tepesinden bakmak suretiyle onu tarif ederseniz, “bu bir DAİRESEL cisimdir..” diye tanımlarsınız.

Peki, bu cismin hakikati neydi? “SİLİNDİRİK BİR BORU” idi değil mi kardeşlerim.

O halde hakikate ulaşmak için sathi yani yüzeysel bir bakışla vakıaları olayları okumak yerine Rabbimizin istediği zaviyeden AYDIN BİR BAKIŞ AÇISIYLA ya da AYDIN BİR DÜŞÜNME ile okumak zorundayız.

İşte bu cümleden olmak üzere ister Rusya & Ukrayna Savaşı olsun ister Global ölçekteki tüm dünyadaki olaylar olsun, bunları ANLAMA ve OKUMA İÇİN KONUMLANDIĞINIZ ZAVİYE, sizi farklı farklı sonuçlara götürür.

ULUS DEVLETLER zaviyesinden yapılacak bir OKUMA sizi İLLAKİ bir sonuca ulaştırır.

KÜRESELCİ Çin Maskeli YZD zaviyesinden yapılacak OKUMA da daha farklı bir sonuca ulaştırır.

Dolayısıyla KÜRESELCİ Çin Maskeli YZD zaviyesinden OKUYOR OLMAMA bağlı olarak bende oluşan kanaat, Rusya & Ukrayna Savaşı gibi görülen bu savaş, Küreselci taifenin güdümünde, KÜRESEL OYUNUN parçalarından bir parçadır diye düşünüyorum.

Kendimce sizlerin eline bir kriter, bir siyasi & sosyal analiz verme ve bu günden sonrasında oluşacak olayları bu perspektiften değerlendirme imkanı sunmaya çalıştım.

Ümit ederim ki faydalı olmuştur.

“Şeytana Tapan KÜRESELCİLERİN Çin Maskeli YAPAY ZEKÂ DEVLETİ” gece gündüz Dünyanın dört bir tarafında bu “Şeytani Planları” kurup infazıyla uğraşırken, Dünya Müslümanları olarak bizler ne yapıyoruz?

Özellikle Rabbimizin yüklediği bir sorumluluk olarak, Hz. Muhammed Mustafa (sas) ve güzide Ashabının (Allah onlardan razı oldu) Medine’de kurdukları İslam Devleti gibi, İslam’ı tekrar yeryüzünde Hâkim, Hakem ve Hükümran kılma konusunda neler yaptık ya da yapıyor muyuz?

Evet, Rabbimiz onların tüm şeytani plan ve tuzaklarını biliyor, görüyor. Bakın ne dedi şanı yüce Allah (cc) mealen ayetlerde:

“Hatırlar mısın? İnkâr edenler seni etkisiz hale getirmek veya öldürmek ya da yurdundan çıkarmak için tuzaklar kuruyorlardı; Onlar tuzak kuruyorlardı Allah da bozuyordu. Tuzak bozma işini en iyi yapan Allah’tır.” (Enfal suresi 30)

“Kötü tuzaklar kuranlar, Allah’ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya kendilerine hiç ummadıkları bir yerden azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?” (Nahl suresi 45)

“Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, Onlar için çok şiddetli bir azap vardır ve Onların kurdukları tüm tuzaklar da mutlaka boşa çıkacaktır.” (Fâtır suresi 10)

“Allah tuzak kuranlara karşılık vermekte en güçlü olandır.” (Âl-i İmran suresi 54)

“Ben onlara sadece mühlet / bir süre veriyorum. Şüphe yok ki, benim tuzağım metin/çetindir.” (Kalem suresi 45)

“Onlara mühlet veririm. Çünkü benim tuzağım metin /çetindir.” (A’raf suresi 183)

Tüm kalbimizle iman ediyor ve diyoruz ki;

“Şahitlik ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur ve yine Şahitlik ederim ki Muhammed O’nun kulu ve Rasulüdür..”

Âlemlerin Rabbi şanı yüce Allah’ın (cc) bu ayetleri ve Rasulü Hz. Muhammed (sas) ile gönderdiği ROMA’nın da bir gün İSTANBUL gibi feth edileceği müjdesi, bizim ufkumuzu bu günün zifiri karanlığında, bir gündüz gibi aydınlatan muhteşem bir ışıktır.

Ve yine tüm kalbimizle inanıyoruz ki;

Şeytana tapan KÜRESELCİLERİN Çin maskeli YAPAY ZEKÂ DEVLETİ’ ni istikbalde yeryüzünden kaldıracak tek Devlet RHD olacaktır inşaAllah..

Son söz, sözlerin en güzeli olan Rabbimizin sözüdür:

“Allah, içinizden iman edip de Salih amel işleyenlere vaad etti ki, kendilerinden evvel gelenleri nasıl yeryüzüne sahip ve hakim & hükümran kıldıysa, onları da yeryüzüne sahip ve hakim kılacaktır..” (Nur suresi 55. Ayet)

Kardeşiniz Bekir Yetginbal / 08 Mart 2022


Tags:

 
 
 

4 Responses to “İnsanların Çoğu Bu Savaşı RUSYA & UKRAYNA SAVAŞI Sanıyor”

  1. Gravatar of Emine Algın Emine Algın
    8. Mart 2022 at 23:05

    Allah razı olsun hocam o kadar güzel anlatmışsınızki, Rabbim onların kurduğu kuracağı tüm oyun ve tuzakları başlarına geçirsin. Bizleride kurtaracak güven içinde yaşayabileceiğimiz, rhd’ni en kısa zamanda nasip etsin. Bu yolda nefislerimizi, nesillerimizi önder kılsın🤲🤲🤲

  2. Gravatar of Hasan Sedat Albayram Hasan Sedat Albayram
    8. Mart 2022 at 23:35

    Allah senden ve ehlinden razı ve memnun olsun.Seni ve ehlini, Rasulu Ekrem efendimize komşu eylesin bizleride size

  3. Gravatar of Mehmet YÜCEL Mehmet YÜCEL
    12. Mart 2022 at 00:16

    Uzun ve neticeyi anlatmaya yonelik güzel bir yazı olmuş. Allah (CC) bizi,şeytan ve yandaşlarından muhafaza eylesin…

  4. Gravatar of Ferhat SARI Ferhat SARI
    14. Mart 2022 at 21:24

    Kalemine sağlık Bekir abi, güzel düşüncelerin için teşekkürler

Bir cevap yazın