İllimünati ve Şeytana Tapanlar
İllimünati ve Şeytana Tapanlar
Küresel çeteye ben “Şeytani akıl” veya “Şeytana ruhunu satmış insanlar” diyorum.. İlk olarak 14 yaşımdayken İlluminati ile tanıştım.
Araştırmalarım sonucu çok ilginç bilgilere ulaştım. Bunların birçoğunun aslında bir tesadüf olmadığı kanaatine vardım.
Sonrasına bakınca aslın düzenli işlenen bit takım planlar olduğunu anladım. Şuan 29 yaşındayım ve “Dünyayı sadece kendileri yönetmek isteyen ve Şeytana ruhunu satmış bir takım insanlardan” size bahsediyordum.
Çoğu belki bunu bir saçmalık gibi görüyordu ama aslında hiç de saçmalık değildi. Ben burada “Olaylara, kişisel detaylara” yer vermeyeceğim.
Ama ben onların hemen hemen “bütün planlarını” biliyorum. Aslında bir şeyi gördüğümde “tamam işte bu yüzden yapacaklar..” diyebiliyorum.
– Birincisi Küresel Isınma yani İklimsel Değişiklik.
Bu ne demek? Aynen şöyle bir planları var; “ diyorlar ki “Dünyamız hızla ısınıyor, buzullar hiç olmadığı hızda eriyor, bu da ikinci bir Nuh tufanı olabilir..”
“Hz Nuh (as) tufanına benzer yeni bir tufanla dünya sular altında kalabilir..” algısı oluşturuyorlar.
Bu külliyen ve koca bir yalan.
Ve yine; “Bu ısınmanın en büyük sebebi büyük baş hayvanlardır çünkü ozon tabakasına zarar veren en büyük gaz Metan gazıdır..” diyor ve bunu da “büyük baş hayvanların dışkısına.” bağlıyorlar.
Dolayısıyla “bir gün bir virüste bize bu hayvanlardan gelebilir, bulaşabilir.. Bunun için bu konuda mutlaka bir yasa çıkarılmalı..” diyorlar. Aslında bundaki amaç, hedef insan DNA’sıdır.
– ikincisi “Blue Beam” yani Mavi Işık Projesi.
Bir ara belki hatırlarsınız “Mekke’deki Kâbe üzerine bir melek görseli” inmiş ve dünyada çok yankı uyandırmıştı.
Bu konuda insanlar iki gruba ayrıldı ve çoğu insan da buna inandı. Bu da külliyen ve koca bir yalan.
Projenin adı “Blue Beam” yani “Mavi Işık Projesi.”
Tabi buradaki“Mavi”nin de bir anlamı var. Şeytana ruhunu satan bu insanlar, şeytanın veya cinlerin “ateşin dumansız olan tarafından yaratıldıklarını” dile getiriyorlar.
“Ateşin dumansız olan tarafı ise mavidir..” diyorlar. Mesela, AVATAR filmindeki karakterler buna bir örnektir veya komünistlerin çizgi filmi olan ŞİRİNLER de buna bir örnektir..
Düşündükleri ve planladıkları şey; bu plan sayesinde “Dijitale endeksli” olan insanların veya “yeni neslin” algısını gökyüzünde oluşturacakları bir görsel ile hemen değiştirebilecekler.
Diğer bir ifade ile artık “Kişinin dini duygularına” böylelikle müdahale edebilecekler..
– Üçüncüsü Kinetik Enerji.
Şeytani düşünen akıl, bu 21. yüzyılda “toprak sizin olsun enerjiniz bizim olsun” diyorlar. Peki, Bu ne demek?
Allah insan vücuduna doğal olarak bir enerji vermiştir.
Evrende de her noktada yine enerji vardır ki bu etkileşim sayesinde varlığını sürdürmektedir.
Burada amaç; İnsanlara uzaktan çeşitli “komutlar verip” onları “sürüler halinde” istedikleri noktalara gönderip veya onlara “istedikleri hareketleri yaptırıp” bunun üzerinden para kazanmalarını sağlamaktır.
Bu da yine külliyen koca bir yalan.
Bunda “asıl amaç; evrene pozitif değil negatif enerjiyi yaymaktır.”
Çünkü onların kendilerince “ilah edindiği” Şeytanın zürriyetinden yeryüzüne gelecek olan Deccalin bu gelişine bir hazırlık için enerjini artı değil eksi olması lazım.
Yani evrende bu güne kadar hiç görülmemiş “müthiş bir kaosun” olması lazım. Buna da negatif diyoruz.
İslam hâkim olursa pozitif.. Aynı Hak ile batıl ayrımı gibi.. Hak pozitif, batıl negatif.. Ara bir yol yoktur.
– Dördüncüsü Nükleer Felaket Senaryosu yani Küçük Kıyamet Senaryosu.
Benim belirleyebildiğim bazı noktalarda kesinlikle “Nükleer bir sızıntı veya bir patlama..” bekliyorum.
Mesela Ermenistan’ın Medzamor bölgesindeki bir Nükleer santral yeri var.
Bu bölgedeki yüz ölçümü, nüfusu, alanı, kuruluş yılı vs. her şeyiyle “şeytana hizmet eden insanların” kendilerince belirlediği “kutsal sayılarıyla orantılı bir şekilde” inşa edilmiştir..
Onları kutsal saydıkları rakamlar 666, 911, 333 ve 11,’dir.
İran’ın KUM kenti veya çevresinde bir yer. Bunun adı “Kontrollü Kaos Projesi” dir. Tıpkı ANTİFALAR gibi.
– Beşincisi Küresel Çapta Büyük Bir Elektrik Kesintisi veya Elektromanyetik Bir Dalga Sayesinde Elektronik Cihazların Tamamen Durması.
Taş devrine geri dönmek gibi bir şey yani.
Bunu da adına “Güneşte sürekli patlamalar oluyor..” planı ile uygulamaya çalışıyorlar.
“Sürekli bir patlamalar oluyor ve Dünya yörüngesi, elektromanyetik alanından hızla uzaklaşıyor ve bazı uydular artık çalışmıyor..” diyorlar.
Böylelikle büyük bir “güneş patlamasından” sonra dünyanın belirli bir kısmında “elektronik cihazların hiç çalışmamasına vesile olmak..” isteniyor. Bu da çok ciddi bir projedir..
– Altıncısı Su Sıkıntısı.
Bu da “Sularımız gittikçe azalıyor, sularımızı artık düzenli kullanalım. Yeşili koruyalım fotosentez sayesinde bol suyunuz olsun, gelin israf yapmayalım projesi..”
Evet, bu da tamamen koca bir yalan.
İnsanların su ihtiyaçlarını ortadan kaldırıp Allah’ın insanlara doğal olarak verdiği su minerali yerine “Suyu yapay bir mineral ile değiştirip, bununla da insan bedenine hükmetmektir..”asıl amaçları.
Yani “Allah’ın yarattığı ne varsa hepsini değiştirmek gerekir..” diyorlar. Bunun adı ise, “İnsanlık 2.0” diyorlar.
Onlara göre “Allah’ın yarattığı evren modeline insanlık 1.0”
Yani sümme haşa onlar şeytan ile, “Allah’ın yarattıklarından daha da iyisini yaratmayı planladıklarını..” söylüyorlar..
– Yedincisi Göktaşı Projesi.
Dünyaya dışardan gelecek olan “Çok çok büyük bir göktaşı ile korkutmak ve onun gelişini engelleyen bir ülkeye sonsuz sadakat duymak ve zalime güvendirmek planı” dır.
Kişisel fikrim; “Sahte bir göktaşı ile Küdüs’ü hedef alıp, onu Mescid-i Aksa’ya düşürüp ve sonrasında da bunun onarım işinin İsrail’e devredilmesini düşünüyorlar..” sanırım.
Bu sayede, güya Yahudilerin “Süleyman Mabedi” dediğimiz Mescidi Aksa’yı yıkıp yeniden inşa etme planı da gerçekleşmiş olacaktır.
– Sekizincisi Et Yiyen Bakteriler Veya Zombi Virüsü.
Dikkat ettiniz mi, filmlerde reklamlarda sürekli “Zombiler” görüyoruz. Böylelikle bir şeyi saklamanın en iyi yolu “onu sürekli göz önünde bulundurmaya” alıştırmaktır.
Böylelikle “bir virüs sayesinde” Dünya nüfusunda ciddi oranda “bir azalma” görülecektir.
Sadece kendilerince “seçkin insanların” yer altındaki sığınaklara yerleştirileceği ve yeryüzünde kalan diğer insanların ise hayatta kalma adına bir “Ölüm kalım savaşı” vereceği bir gidişat planlanıyor.
– Dokuzuncusu Programlanabilir Tozlar.
Yeni “5G teknolojisi ve Virüs aşısı” sadece ve sadece bir kandırmacadır.
Belki virüse karşı 70-80 defa aşı alacağız..
Fakat yeni öyle bir “aşı olacak ki” insanlara kızıl ötesi mavi bir ışık ile bakıldığında kişinin damarlarında onun “aşının olup olmadığı” hemen anlaşılacak veya “Onun güvenli biri olup olmadığı” böylelikle belirlenecek..
Bu da aslında “insan vücuduna, damarlarına enjekte edilmiş bir programlanabilir tozdur.”
Bu “Programlanabilir tozlar” bir komut ile insan DNA’sına yapışabilecek ve Allah’ın şifrelediği özellikler, bir bilgisayar yazılımı sayesinde bilgisayar ortamına aktarabilecektir.
Tıpkı kılcal kablolar gibi.
Ve neden 5G?
5G dediğimiz olay ise şudur. İnsan vücudunun bir “Frekans aralığı” vardır 400 Hertz, 500 Hertz vs gibi
Bu 5G, “frekansı ile insan vücuduna dalgalar ile bir frekans daha gönderip, Onu “programlanabilir tozlar” ile insan beyninde “Halüsinasyonlar” gördürülebilir.
Ya da beyin damarları tıkandırılabilir, o kişiyi yönlendirebilmek için, ona “baskı yaptırtılabilir” ve hatta “toplu kontrol yönlendirmeleri” bile yaptırılabilir.
Bunu gerçekleştirirlerse ben bunun adına kısaca “İnsan kontrolü artık onlarda” diyorum.
Daha birçok planları var ama bunları da anlatmaya vaktim yetmiyor.. Son olarak “Dünya Haritası” inanın doğru değil. Bize daha göstermedikleri 14’e yakın kıta var..
– En sonuncu Projeleri ise Sahte Uzaylı İstilası.
Şaka gibi ama değil. Bermuda şeytan üçgeni diye bir şey duydunuz mu, hani şu “gizemli bölge..”
Oraya “bir gemi ya da uçak sefer yapınca kayboluyor, burası çok çok gizemli bir yer..” şekilde, bizim TV kanallarında da haber oluyordu.
O da külliyen koca bir yalan.
Orası uzaya fırlattıkları uydu veya füze dediklerinin, senaryo gereği düştüğü bölgedir. Yani Askeri bir bölgedir.
Daha sonra o füze veya uyduları gidip oradan topluyorlar. Hiç kimse “bilmesin girmesin” diye de oraya çok çok gizemli bir bölge diyorlar. Aslında bu söylediklerinin de hepsi de yalan yalan yalan.
Yazan Rıdvan Erden
Tags: