Bu Dizi, Rezil Etti Bizi.. “Muhteşem Yüzyıl”

Bu Dizi, Rezil Etti Bizi.. “Muhteşem Yüzyıl”

Yerli yapım adı altında, Türkiye’de malumunuz bir Televizyon dizisi çekildi ve adına da “Muhteşem Yüzyıl” denildi. Yurt içinde gösterilmekle kalmadı, 50 den fazla ülkeye de ihraç edilip oralarda da gösterime sokuldu.

Yurt içi reytingi ve böylesi bir ihracat potansiyelinin de olması, yapımcı firmanın maddi hedefleri açısından belki kendileri için bir büyük ticari başarıdır.

Ama işin bir de sosyal boyutu, halkın fikri ve manevi dünyası açısından baktığımızda bu ve benzeri dizilerin Müslümanlardan neleri alıp götürdüğünü de görmemiz ve kör gözlere de göstermemiz lazım.

İslam kaynakları ve tarihi hakikatlerle kıyas ettiğimizde bu ve benzeri nice dizilerin kaynaklarımıza ve tarihi hakikatlere zıt yapıtlar olduğu görülmekte.

İşin aslı ve nihai hedefi sadece para kazanmak değildir yapımcılar için.. Peki, nedir?

İnsanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet olan İslam Ümmetini ve onun tertemiz evlatlarını fikren ve fiilen kirletmek, İslam’a ve onun şanlı tarihine olan güveni sarsmak, şüphe ve istifamlar oluşturmaktır.

Ayrıca bu yerli (!) diziler, sanki işin aslı astarı bu imiş gibi halkı Arap, Acem, Azeri, Urdi, Hundi vs. olan devletlerde de gösterime sokularak bizi rezil etmekte..

İşte bunun için “Bu dizi, rezil etti bizi..” diyorum.

Özellikle de şanlı İslam tarihimizin Osmanlı İslam Devleti dilimi adeta Bizans oyunlarının merkez üssü imiş gibi gösterilmekle bu rezillik diz boyu olmuştur.

Osmanlı İslam Devleti’miz katledilmeden önce kâfirler İslam topraklarında İslam’a zıt bir şeyi asla yapamazlardı. İslam Devleti onların hemen başını ezerdi ve en şiddetli şekilde cezalandırırdı.

Son yüz yıldır ise İslam hâkimiyeti yok, İslam’la savaş çok, hatta İslam ve Müslümanlar hep cezalandırılmakta, taciz, tecavüz, hakaret ve katliamlara maruz kalmaktadır.

Benim bu rahatsızlığıma benzer bir rahatsızlığın sahibi olan Arap âlemi yazarlarından Dr. İyad Kunaybi de bu Muhteşem Yüzyıl dizisi hakkında mükemmel bir yazı bir makale kaleme almıştır.

Önemi ve faydasına binaen bu makalesini sitemize alıntı yaptık ve aşağıda sizlerle paylaşıyoruz. Rabbim kendisinden razı olsun.

Kardeşiniz Bekir Yetginbal

Hakikatle, Muhteşem Yüzyıl Dizisi Arasında Halife Sultan Süleyman

Yazan Dr. İyad Kunaybi

“Sultan’ın Haremi” (Muhteşem Yüzyıl) dizisinin bahsettiği Halife Kanuni Sultan Süleyman kimdir? Bu dizi neden onu şehvete dalmış bir sultan olarak lanse etmektedir?

Başlangıçta şunu söyleyelim kardeşlerim, bizim tarihimizi düşmanlarımızdan öğrenmemiz kabul edilebilir bir şey midir?

Eğer böyle ise eğer, Yahudi ve Hıristiyanların kabul ettikleri Kitab-ı Mukaddes, Allah’ın Peygamberi Süleyman’a (aleyhisselam) iftira ediyor ve 1.Krallar Bölümünde şöyle söylüyor:

“Süleyman yaşlandıkça, karıları onu başka ilahların ardınca yürümek üzere saptırdılar. Böylece Süleyman bütün yüreğini Tanrısı RAB’be adayan babası Davut gibi yaşamadı. Saydalılar’ın tanrıçası Aştoret’e ve Ammonlular’ın iğrenç ilahı Molek’e taptı.

Allah’ın Peygamberi Süleyman (aleyhisselam) ise bundan çok çok uzaktır!

Bunu eğer Peygamberliğini itiraf ettikleri ve kendisiyle övündükleri Peygamber Süleyman hakkında söylüyorlarsa, onların burunlarını toprağa sürten, Alman tarihçi Hammer’in : “Bu Sultan bizim için Salâhaddin Eyyubi’nin kendisinden bile daha tehlikedir” dediği Halife Kanuni Sultan Süleyman hakkında ne demelerini bekliyorsunuz?

İslam düşmanları Bağdat, Kurtuba, Gırnata, Sevilla, Trablusşam, Kudüs, Ashkelon ve diğer yerlerin kütüphanelerini yakıp, sulara gömdüler.

Kitaplarımızı yakıyor, sonra da bizim tarihimizi kendileri yazıyorlar. Bunca şeyden sonra kendi âlimlerimizin ve tarihçilerimizin eserlerinden geride kalanlara yüz çevirmek hiç bize yakışır mı?

Kardeşlerim bizim Halife Kanuni Sultan Süleyman’ı, ondan rahatsız olan düşmanlarımızın kitaplarından ve Atatürk’ün torunları olan laiklerin filmlerinden tanımak yerine, Halifeyle çağdaş veya ona dönem olarak yakın bir zamanda yaşamış olan Müslüman âlim ve tarihçilerin kitaplarından tanımamız gerekmez mi?

Halife Kanuni Sultan Süleyman’ın çağdaşı olan tarihçi, fakih Taşköprü-zâde, kitabı el-Ikdü’l-Manzûm’da, onu methetmiştir.

Halife ile çağdaş olan Ahmed b. Yusuf el-Kırmanî de, kitabı Ahbâr ed-Düvel’de onun hakkında şöyle söylüyor: 

“Halife Süleyman (RH) gayreti yüce, âlim, oldukça cesur, uzun boylu, güzel suretli, dört bir tarafta adaleti ve hayrıyla nâm salmış bir kimseydi.”

Yine Halife Kanuni Sultan Süleyman’ın vefatından sadece 32 yıl sonra doğan, tarihçi fakih İbn İmâd el-Hanbelî de kitabı Şezerâtü’z-Zeheb’de onun hakkında şöyle söyleyenlerden: 

“Saltanatı 49 sene sürdü. O Allah yolunda gazi olan, Allah’ın dininin zaferi için mücahit olan bir sultandır.

Yine şunu da söylemiştir: “Ümmet-i Muhammed’in dininin onuncu asırdaki müceddidi idi.”

Haydi, gelin şimdi Halife Kanuni Sultan Süleyman’ın (RH) hayatı üzerinde biraz duralım.

Bu konuda malumatlarımızın çoğunu da yazar Mahmud Hâfız’ın “Kanuni Sultan Süleyman… İslam’ın en büyük melîki başlıklı araştırmasından alacağız.

Halife Kanuni Sultan Süleyman’ın hayatı üzerinde durmamız, Haçlılara ve onların Müslümanların idarecisi konumunda olan taraftarlarına bağlı basının, Halife Kanuni Sultan Süleyman imajını zedelemek için neden bu kadar çok uğraştığını anlamanızı sağlayacak.

Halife Kanuni Sultan Süleyman, Hilafeti babası 1.Selim’in ardından H.926 yılında üstlendi. Yani takriben 500 yıl önce ki o zaman 26 yaşındaydı.

Sonra Avrupa’daki krallara, tıpkı babasının döneminde olduğu gibi onlar için belirlenmiş cizyeyi ödemelerini emreden elçiler gönderdi.

Çok geçmeden Macaristan Kralı, Halife’nin elçisini öldürünce Halife Kanuni Sultan Süleyman öfkeyle ateş püskürerek dedi ki: “İslam Devleti’nin elçisini öldürüyorlar öyle mi?!”

Halife Kanuni Sultan Süleyman’ın gerçek tarihini bilmek, bu günkü sistemlerin hiçte maslahatına uygun değil.

Müslümanlar günümüzde insanların en zayıfı, düşkünü durumundalar. “Kardeş”, “Dost” zannettiğimiz ülkeler tarafından öldürülüyorlar ve küçük düşürülüyorlar.

Devletleri de onların haklarını aramadığı gibi, sultanlar onların lehine birilerine öfkeyle ateş püskürmüyor ve zafere de erişemiyorlar.

Eğer çoban koyunların düşmanı olursa, kurt düşmanlarının içinde kınanmaz.

Halife Kanuni Sultan Süleyman’ın hayatına yeniden dönersek, henüz sabah olmadan savaş gemileriyle desteklenmiş muazzam bir ordu hazırlamıştı.

Kendisi de bu ordunun başında şu an Sırbistan’ın başkenti olan Belgrad şehrine doğru yönelmişti.

Şehri kuşatmış ve 26 Ramazan günü bir fatih olarak şehre girmiş, kalesinden ezanın okunmasını emretmişti.

Bu akın, çok güçlü bir imparatorluk olan Macaristan üzerine Halife’nin ilk akını idi.

Belgrad’ın fethinden sonra, hayatının son demlerinde de Macaristan krallığını tamamen ortadan kaldırdı.

Böylece Avrupa ve Rusya krallarının gönlüne Halife Kanuni Sultan Süleyman’ın heybeti düştü, çok büyük bir yiğit karşısında olduklarını anladılar.

Akabinde Halife’nin fethini tebrik için elçiler gönderdiler ve zelil bir hâle düşmüş olarak kendi elleriyle cizye verdiler.

İbn İmâd el-Hanbelî’nin nitelediği gibi Sultan Süleyman kâfirlere karşı izzetli olduğu kadar mü’minlere karşı da çok merhametli ve şefkatliydi. 

“Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı ise güçlü ve onurludurlar.” (ayet meali)

Hilafet makamına geldiğinde Mısır’da hapis bulunan 600 kişiyi serbest bırakmıştı.

İslam âlemindeki sistemlerin, Halife Kanuni Sultan Süleyman’ın bu yönünü anlaması, sonra da onunla kıyas edilmeleri, maslahatlarıyla asla uyuşmaz.

Hapishanelerinde çoğunluğunu İslam davetçi ve âlimlerin oluşturduğu siyasi 30 bin tutuklu mevcutken, Prenslerinin Sultan’ın Haremi’ni (Muhteşem Yüzyıl) yayınlayan fesat TV. Kanallarına sahip olduğu bir ülke onunla kıyaslanabilir mi?

Ya da tutukluların asitle eritildiği, sonra da oyuncularının Halife Kanuni Sultan Süleyman ve kumandanlarının sesinin dublajını yaptıkları bir ülkeyle?

Ya da Ehl-i Sünnetten olan 4500 kadının tecavüz ve işkenceye maruz kaldığı bir ülkeyle? *(dip not) 

Halife Kanuni Sultan Süleyman ki Safevi’lerden olan bu cellâtların atalarının şerlerini sona erdirmişti.

Halife Kanuni Sultan Süleyman fetva makamını, Hilafet makamından sonra bütünüyle en yüksek makam yapmıştı.

En yakınları âlimlerdi, onların başında da “Ebu Suud Tefsiri” adlı meşhur tefsirin sahibi olan kıymetli âlim Ebu Suud efendi gelir.

Ki onun tefsiri halen mahfuz olup, okuduğumuz ve istifade ettiğimiz bir tefsirdir.

Halife Kanuni Sultan Süleyman, Kur’an ve Sünnet’ten neşet eden kanunlar oluşturmak için Ebu Suud Efendi ile yardımlaştı.

İşte adının “Kanuni” olması da buna dayanır.

Cebertî de, onu kitabı Acâibu’l Âsâr’da ise Sultan Süleyman’ı şu şekilde niteliyor: “İslamî şiarları ve Muhammedî Sünneti ikame eder, âlimleri ve ehl-i dini taltif ederdi.”

Evet, Halife Kanuni Sultan Süleyman, kendisine meşruluk sağlayan, onlar eliyle dini, kendi arzu ve şehvetlerine göre belirlediği “saltanat âlimleri” edinmemişti.

Halife’nin en çok meşhur olduğu hususlardan birisi de cihad konusundaki yüksek azmidir.

Öyle ki Hilafetinin alanı o asırdaki otuz devletten daha fazlasını içine almış ve o zaman bilinen üç kıtaya uzanmıştı.

Bu sebeple de Osmanlı Hilafeti en büyük devletti, denizler ve okyanuslar onun egemenliği altındaydı.

Muazzam ordularla karşı karşıya geldi ve Allah’ın fazlı ile de onları her alanda bozguna uğrattı.

Doğuda Çarlık Rusya’sı ile çarpıştı ve Rusya’nın yarısını Hilafetine kattı, Müslüman olan Hint’e karşı Portekiz’lilerin saldırılarını hep geri püskürttü.

Batı’da Kuzey Afrika’daki İspanyol’larla karşı karşıya geldi ve pek çok ülkeyi onlardan temizledi.

Yine Endülüs’ün düşmesinden sonra baskı ve zulümden kaçan on binlerce Müslümanı kurtardı.

Kuzeyde Avrupa’ya girdi ve böylece Hilafeti Yugoslavya’nın çoğunu, Macaristan’ı, Polonya’yı, Bulgaristan’ı, Makedonya’yı, Romanya’yı ve Yunanistan’ı içine aldı.

Güneyde ise Portekiz’lilerin Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika’ya karşı hücumlarını geri püskürttü.

Zehirli hançer Rafızi Safevî Devleti, Irak ve İran’da, Ehli Sünnete karşı katliamlar işlemiş ve Haçlılarla ittifak yapmıştı.

Bunun üzerine Halife onların üzerine saldırılar düzenledi ve Irak, İran, Azerbaycan ve Kafkasya’yı onlardan temizledi.

Halife Kanuni Sultan Süleyman’nin vefatından 150 yıl sonra doğan Mahmut b. Said Makdiş, Nüzhetü’l Enzar isimli kitabında diyor ki:

“O’ndan daha çok cihad eden, dine yardım eden, melunların hakkından gelmek için mühimmat ve levazımı tam olan, isyankâr, bidatçi ve mülhit kâfirleri bastıran, Ehli Sünnet ve dine yardım eden biri olmadı.”

Şimdi ondan neden nefret ettiklerini anladınız mı?

Halife Kanuni Sultan Süleyman fethettiği bölgeleri imar açısından da bina etmeye itina gösteriyordu.

Öyle ki buna örnek olan Belgrad’ı, tarihçiler, “Balkanlar’ın Endülüs’ü” diye isimlendirmişlerdi.

O vakitte Avrupa ise cehalete boğulmuş ve kilise kendisine ilmi safsataları konusunda muhalif olanları tekfir ediyor ve yakıyordu. 

“Yeryüzü evrenin merkezi değildir ve kendi etrafında dönmektedir” sözü yüzünden kilisenin zulmettiği Kopernik, Halife Kanuni Sultan Süleyman’ın çağdaşıydı.

Halife, Müslümanların hepsine karşı çok büyük bir mesuliyet hissediyordu.

Mesela bir Yunan adası olan Rodos’ta Saint Jean de Jerusalem şövalyelerinin güvencesi ile Haçlılar yaşıyordu.

Bunlar Hicaz’a giden Müslüman gemilere saldırıyor, erkekleri öldürüyor, kadınların ırzlarına dokunuyorlardı.

İşte Halife Kanuni Sultan Süleyman 6 ay süren kuşatmanın ardından burayı fethetti ve bu şövalyeler dışındaki Hristiyanlara kilise ve dinlerine güvence olarak kaleyi verdi.

Aynı dönemde Vatikan Papa’sı ise Martin Luther’in ve Protestanlık mezhebinin çağrısına karşılık, onları öldürme, yakma ve işkence ile karşı koyuyordu.

Halife Kanuni Sultan Süleyman, Yahudilerin Filistin’e yerleşmesini men etmek için de bir kanun çıkarmıştı.

İşte şimdi Filistin’i satanlar, sizin Halife hakkındaki bu malumatı bilmenizi hiç istemiyorlar.

Cihadla dolu şerefli bir tarih, fetihler ve Müslümanların güç ve izzetinden sonra Halife Kanuni Sultan Süleyman, Osmanlı akınlarından korkan Almanya gibi Avrupa ülkelerinin büyük ordularla desteklediği Macaristan’ın fethini artık tamamlamak istedi.

Halife Kanuni Sultan Süleyman o zaman 74 yaşına ulaşmıştı ve doktoru hastalığı sebebiyle savaşa çıkmamasını tavsiye edince Halife’nin buna cevabı şu oldu: “Allah yolunda gaza ederek ölmeyi istiyorum.” 

Son olarak Zigetvar şehri fethedildi ve yaklaşık 6 asır süren bir imparatorluk, Macar İmparatorluğu böylece çökmüş oldu.

Fetih haberi kendisine ulaştığında Halife Kanuni Sultan Süleyman ise adeta can çekişiyordu ve “Ölmek şimdi güzeldir” dedi ve vefat etti. Allah ona gani gani rahmet etsin.

Müslümanlar onun vefatı üzerine çok üzüldüler.

Hristiyanlara gelince, onlar kiliselerinin çanlarını, cihadın onuncu yüzyıldaki müceddidinden kurtulmalarının sevinci ile aşkla çaldılar.

Bunlar, Halife Kanuni Sultan Süleyman’ın (Allah kendisine rahmet etsin) hayatından ufak bir kesit.

Bütün bunlardan sonra; Halife’nin vefatından az bir zaman sonra dünyaya gelmiş ve onu: “Hıyanet ve aldatma nedir hiç bilmez, su-i tabiattan çok içtinap eder, tuzak ve nifak bilmez, kötü ahlaktan hiç mi hiç hoşlanmazdı. Bilakis yüreği tertemiz, itikadı sadıktı” sözleriyle niteleyen İbn İmâd el-Hanbeli’nin sözlerini mi tasdik edeceğiz?

Yoksa ondan beş yüzyıl sonra “Sultan’ın Haremi”ni (Muhteşem Yüzyıl) uydurmak üzere, bize Halife Kanuni Sultan Süleyman düşmanlarının yazdığı kitap çöplerini getiren Meral Okay’ı mı tasdik edeceğiz?

Ki bu kişi, Halife Kanuni Sultan Süleyman’ı içki tiryakisi, kendisiyle alay eden ve baştan çıkaran kadınların kucağında oynayan, bozuk bir adam olarak gösterirken, aynı zamanda Türkiye’deki laikler de, Türk evlatlarının çoğunda belirmiş olan İslami ruha karşı, adi bir savaşa giriyor.

İşte tam bu sırada da, Müslümanın şahsiyeti ve özellikle de Osmanlılar hakkında Avrupa’lıların resmettiği klişeyi adeta sağlamlaştırmak üzere Atatürk’ün evlatları devreye giriyor.

Buna hiç şaşmamak gerek. İşte bunlar, Avrupa’lıların şer ve fesatlarını bastırmıştır.

Bu TV dizisindeki Halife Kanuni Sultan Süleyman’ın (Allah ona gani gani rahmet etsin) oğlu Mustafa’yı, Rüstem Paşa ile yardımlaşan eşi Roxalanda ya da Hürrem Sultan’ın ayartması ile öldürdüğü ve Hürrem Sultan’ın kurnazlığı ile padişahı aldattığı sözlerine gelince;

Ben bu sözleri kanıtlayan herhangi bir dayanak bulabilmek için öncekilerin kitaplarından çok araştırma yaptım ve sonuçta da hiç böyle bir şey bulamadım.

Öyleyse böyle bir durumda bizler, Halife Kanuni Sultan Süleyman’ın 49 yılı kapsayan o mükemmel  hayatı ve adaletini mi, yoksa yatak odasında Sultan’ın eşinin ona fısıltısına muttali olduklarını iddia eden yalancı Avrupa’lı yazarları mı tasdik edeceğiz?

Kitabında Hürrem Sultan’ı uzunca çok kurnaz biri olarak tasvir eden Amerika’lı Tarihçi Harold Lamb, Halife Kanuni Sultan Süleyman için Onun öldüğü gün Hristiyanların bayram günlerinden biridir” diyen kişinin de ta kendisidir.

İşte Ehli Kitab’ın Halife Kanuni Sultan Süleyman’a ettiği bu iftira, Süleyman Peygambere attıkları iftiranın bire bir aynısıdır. Onun için de utanmadan “Kadınlar onu ayarttı” demişlerdi.

Mesele asla bir dizi meselesi değildir. Halife Kanuni Sultan Süleyman’ın şahsı da değildir.

Mesele Hilafetin menşeine karşı açılan çok sistematik savaştır.

Mesele; Müslümanlara kökleri ve kendisiyle iftihar ettikleri bir tarihleri olmayan, beşeriyet için bir parazit olduklarını adeta yakinen hissettirmek için tarihin karalanması ve akılların yok olmasıdır.

Burada kardeşlerime aynı mevzudaki “İşte bizi böyle aldatıyorlar” başlıklı konuşmama dönmelerini tavsiye ediyorum.

Düşmanlar böyle TV dizileriyle üç hedefi gerçekleştiriyorlar:

1. Hayâsız sahnelerle gençlerin ahlakını ifsat etme,

2. Gençlerin zihinlerindeki şanlı tarihlerini çarpıtma,

3. İslami hükümleri asıl bağlamından kopartıp onu en çirkin bir surette ortaya koyarak Müslümanları bu hükümlerden nefret eder bir duruma getirme.

O halde herhangi bir Müslüman kendisi için, bu TV dizileri yoluyla Osmanlı İslam Devleti ile hesaplaşmak, İslam ve Müslümanlardan intikamlarını almak isteyen bu hainlerin pisliklerine; kalbini, gözünü ve kulağını açmaya razı olabilir mi?

* Dr. İyad Kunaybi, burada Suudi Prenslerin sahibi olduğu etkili uydu kanallarının, Türk dizilerini Arapça seslendirip yayınlamalarını kastetmektedir. Bu paragrafta atıfta bulunduğu ülkeler ise Suud-i Arabistan, Suriye ve Irak’tır.

Kaynak: http://www.ummetislam.com/hakikatle-muhtesem-yuzyil-dizisi-arasinda-halife-suleyman.html


Tags:

 
 
 

Bir cevap yazın