TEVBE Samimiyettir
Tevbe Samimiyettir
Rahman ve Rahim olan Allah'a hamd, Salat ve selam Rasulü'ne (sas), Ehli beytine, şanlı Ashabına ve onların yolundan giden Müminlerin üzerine olsun.
Nevvâs b. Sem’an’dan rivâyet edilmiştir:
“Bir adam Rasûlullah (sav)’e sevab ve günah nedir?” diye sordu. Rasûlullah (sav)’de şöyle buyurdu: “Birr, iyilik (sevab), iyi bir Müslüman olmak demek, güzel ahlaklı olmak demektir. Günah ise içini tırmalayan ve insanların bilmelerini istemediğin şeydir.” (Tirmizi, Zuhd, Bab 52, Hadis no: 2389; Dârimî, Rıkak: 73; Muslim, Birr: 5)
Tevbe, bilerek yaptığımız günahlarımızı terk edip pişmanlık duymak ve Rabbimize yönelmek af talebinde bulunmak, bir daha yapmayacağımıza dair söz vermektir. Hem bilerek hem de bilmeden yaptığımız günahlar için de istiğfar etmektir.
İsmet sıfatını taşıyan ve Allah Subhanehu ve Teala'nın koruması altında olan Rasulümüz'ün (sas) sünnetine uymak ve bu sebeple istiğfara sarılmak, istiğfarı bir ibadet bilmek…
Zira hiçbir günahı olmadığı halde günde en az yüz defa esteğfirullah çeken, Allah'dan bağışlanma dileyen bir Rasul'ün(sas)'in ümmetiyiz.
Abdullah ibn. Ömer (ra)'dan gelen bir rivayette mealen o şöyle demiştir:
"Biz, Rasulullah (sas)'le bulunduğumuz bir toplulukta O'nun (sas)'in yüz defa: "Rabbi'ğfirli ve tub aleyye inneke ente't-Tevvabu'r-Rahim"
"Rabbim! Beni bağışla. Tevbemi kabul eyle. Doğrusu sen tevbeleri çokça kabul eden ve çok merhametlisin dediğini sayardık." (Buhari, Ebu Davud,Tirmizi…)
Tevbe deyince, Tevbe suresinde, tevbelerinin kabul olduğu belirtilen üç sahabe ve öncelikle de Kab bin. Malik (ra) aklıma gelir.
Kab bin. Malik'in (ra) tevbesi doğru sözlülüğün ve samimiyetin, Allah'ın her şeyden haberdar oluşuna, O (azze ve celle)'den hiç bir şeyin gizli kalmayacağına iman etmiş ve bunun gereğini yapmış bir mü'minin mutlu sonla biten tevbesidir.
Kab bin. Malik (ra) ve iki arkadaşı Rasul (sas)'in sefer emrine uymakta gevşeklik gösterip geride kalmışlar ve sonrasında ağır bir imtihandan geçirilmişlerdi.
Bilahare gösterdikleri sabır ve samimiyet kurtuluşlarına vesile olmuş tevbelerinin kabulü, göklerden gelen bir müjde ile kendilerine bildirilmişti.
İlk tevbe eylemi ise, ilk insan olan Adem (aleyhisselam) ile vuku bulmuştur. Bu nedenle tevbe aslında insanlığın atası Adem (aleyhisselam)'ın bizlere bıraktığı güzel mirasıdır.
İnsanın Cennetten çıkışına sebep olan, bir günahtır. Yeniden cennete girmeye sebep de yapılan nasuh* bir tevbe ve bu yolda gösterilen samimiyettir.
Günahlar, isyanlar insanoğlu ile vardır.
İnsan bir yanda nefis sahibi iken bir yanda inanma ihtiyacı ile yaratılmış selim bir fıtrat sahibidir. Ve bu yönleri ile insan bir imtihandadır.
Yaptığı salih amellerle günahlardan masum meleklerden daha üstün bir seviyeye çıkabilecek bir istidatta yaratılmıştır. Yaptığı taşkınlık, azgınlık ve günahlarla da bütün yaratılmışların en alt seviyesine inebilir. İşte insan, kendisine verilen bu özellikleri ile dünya imtihanındadır.
Nebilerden Yunus (aleyhisselam) Rabbine yönelişi ve tevbesi ile Rabbimizin Kur'an'da bizlere örnek gösterdiği bir peygamberdir.
O, Rabbinin emrini beklemeden kavminden ayrılmış.
Balığın onu yutması ile hatasının bedelini ödemiş ve Rabbinden af dilemiştir. O'nun (aleyhisselam) o güzel duası, Rabbine yönelişi bize de tavsiye edilmiştir.
O'nun kavmi de azab alametleri belirince tevbeye yönelmiş Allah (azze ve celle)'nin rahmeti ile kendilerine yeni bir imkân verilmiş tek kavimdir.
"Zünnun'u (balık sahibi Yunus'u) da hatırla. Hani o, öfkelenerek gitmişti de, bizim kendisini hiçbir zaman sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Fakat sonunda karanlıklar içinde: "Senden başka ilâh yoktur, sen münezzehsin, Şüphesiz ben haksızlık edenlerden oldum" diye seslenmişti. "Biz de duasını kabul ile icabet ettik, kendisini üzüntüden kurtardık. İşte biz iman edenleri böyle kurtarırız." (Enbiya suresi 87- 88. ayet mealleri)
Hemen hepimizin geçmişe dair pişmanlıkları, birçok günahları vardır. Rabbimiz bizden samimiyet bekler.
Günahı bırakıp tevbe ile kendisine yönelen kulunun tevbesi Onu (celle ve ala)'yı sevindirir. Çünkü O (azze ve celle) kullarını çok sever. Onları bağışlamak için adeta bahaneler arar.
Hâris İbnu Süveyd anlatıyor: "Abdullah İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) bize Dedi ki:
"Mü'min günahını şöyle görür: "O, sanki üzerine her an düşme tehlikesi olan bir dağın dibinde oturmaktadır. Dağ düşer mi diye korkar durur.
Fâcir ise, günahı burnunun üzerinden geçen bir sinek gibi görür." İbnu Mes'ud bunu söyledikten sonra eliyle, şöyle diyerek, burnundan sinek kovalar gibi yapmıştır.
Sonra dedi ki: "Ben Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini duydum:
"Allah, mü'min kulunun tevbesinden, tıpkı şu kimse gibi sevinir: "Bir adam hiç bitki bulunmayan, ıssız, tehlikeli bir çölde, beraberinde yiyeceğini ve içeceğini üzerine yüklemiş olduğu bineği ile birlikte seyahat etmektedir.
Bir ara (yorgunluktan) başını yere koyup uyur. Uyandığı zaman görür ki, hayvanı başını alıp gitmiştir. Her tarafta arar ve fakat bulamaz. Sonunda aç, susuz, yorgun ve bitap düşüp:
"Hayvanımın kaybolduğu yere dönüp orada ölünceye kadar uyuyayım" der. Gelip ölüm uykusuna yatmak üzere kolunun üzerine başını koyup uzanır.
Derken bir ara uyanır. Bir de ne görsün! Başı ucunda hayvanı durmaktadır, üzerinde de yiyecek ve içecekleri.
İşte Allah'ın, mü'min kulunun tevbesinden duyduğu sevinç, kaybolan bineğine azığıyla birlikte kavuşan bu adamın sevincinden fazladır. "
Müslim'in bir rivayetinde şu ziyâde var: "(Sonra adam sevincinin şiddetinden şaşırarak şöyle dedi: "Ey Allah'ım, sen benim kulumsun, ben de senin Rabbinim." (Buharî, Da'avât 4; Müslim 3, (2744); Tirmizî, Kıyâmet 50, (2499, 2500)
Rabbimizin bizden beklediği sadece ihlasla kendisine yönelmemiz, O'nu (azze ve celle) razı etmek için yaptığımız her hayırlı amelimizi kendisine hasretmemiz ve yalnızca O'ndan karşılık beklememizdir.
Bilerek veya bilmeyerek düştüğümüz günahlarımız için, vicdanen pişmanlık duyarak, O'ndan (azze ve celle) af dilememizdir.
Tevbe, Allah Subhanehu ve Tealayı büyük görmektir. Azabından korkarak mağfiretini istemek Ona (azze ve celle)'ye sığınmak, Ondan (azze ve celle)'den ümitvar olmaktır.
"De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir."
"Onun için ümidi kesmeyin de başınıza azab gelmeden önce tevbe ile Rabbinize yönelin ve O'na teslim olun. Sonra kurtulamazsınız." (Zumer suresi 53- 54. ayet mealleri)
Bazı kardeşlerimiz geçmişine dair günahlarından dolayı öyle sıkıntılar duyar ki, bu bazen onları ümitsizlik boyutuna götürür.
İnsan her zaman korku ve ümit arasında olmalı bu dengeyi tutturmalıdır. Biz gerçekten pişmansak, yaptığımız günahtan adeta tiksinti duyuyor, bir daha o günaha dönmeyi ölüm gibi görüyorsak ve dolayısı ile o günaha bir daha dönmemekte kararlı isek, hep ümit ederiz inanırız, Rabbimizi de affedici buluruz.
Zira gidecek sığınacak başka kapımız yok. Pişmanlığı, Allah muhafaza ümitsizlik boyutuna gelip bu yüzden adeta mutlulukla vedalaşmış kardeşlerimize, yukarıdaki ayet-i kerimeler gibi, Allah Rasulü (sas)'in şu hadis-i şerifi de bizim için bir müjde, bir teselli niteliğindedir.
“Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tevbe eden kullar yaratırdı.” (Muslim, Tevbe, 9, 10, 11)
Burada günah işlemeye değil, günahtan dönmeye, tevbe etmeye ve Rabbe yönelmeye teşvik vardır.
İnsanız, bilerek veya bilmeyerek günahlarla hemhaliz. Günah, tevbeyi gerektirir. Bu yüzden tevbe ve istiğfar dilimizden düşmeyen dualarımız, zikirlerimiz olmalı.
Allah Subhanehu ve Teala'ya yönelmekte asla gevşeklik göstermemeli, günahta israr etmemeli tevbe yolunu tutmalıyız.
Zira ecelin bizi nerede ne zaman yakalayacağı belli değil, son anda ise artık tevbe zamanı bitmiş, iş işten geçmiştir.
Allah Rasulü (sas)'in bizlere bildirdiği, yüz kişiyi öldürdüğü halde tevbe edip tevbesi kabul olan adamın son hali, günahtan dönüp pişmanlık duyanlara tevbe edenlere büyük bir müjdedir.
Şu da unutulmamalıdır ki, tevbenin gereği mutlaka yapılmalı, bizleri kötülüğe günaha sevk eden hal ve hareketlerden uzaklaştığımız gibi, günaha sevk eden yer ve insanlardan da hicret edip, onlardan uzaklaşmalıdır.
Tevbenin nasıl olacağına dair tavsiye yine önderimiz Allah Rasulü (sas)’den geliyor.
"Hiç bir kul yoktur ki bir günah işlesin ve kalkıp güzelce abdest alıp iki rekât namaz kılarak bu günahdan mağfiret dilesin de, Allah onu affetmesin." (Ahmed b. Hanbel, I, 10)
Tevbe kapısı her zaman açık, kapı kapanmadan yani can boğaza gelmeden ve güneş batıdan doğmadan önce tevbede acele edelim.
Aynı zamanda istiğfar, dilimizden hiç düşmeyen bir zikir olmalıdır. Bu, günahların bağışlanmasının yanında pek çok hayra da vesile olan bir zikir, bir tavırdır.
Allah Rasulü(sas) şöyle buyuruyor:
“Kim istiğfara devam ederse, Allah onun her sıkıntısından çıkış yolu gösterir. Her tasadan ferahlık verir. Onu aklına bile gelmeyecek bir şekilde rızıklandırır.” (Ebu Davud)
Allah Rasulü (sas)'in yaptığı ve bizlere tavsiye ettiği zikirlerin bulunduğu, Hısnu'l Muslim'de geçen Sabah ve akşam yüz kere okunması tavsiye edilen tevbe istiğfar zikri şöyledir:
أَسْتَغْفِرُ اللَّهَ وَأَتُوبُ إِلَيْهِ
Esteğfirullahi ve etubu ileyh.. "Allah'dan mağfiret diler ve O'na tevbe ederim."
Tevvab, Afuv olan Rabbim, Bizleri günahlarında israr eden, senin azabını hafife alan, idrak edemeyen gafil kullarından eyleme..
Rabbimiz, bizleri şeytanın sağdan yaklaştığı, senin affınla kandırdığı günahı hafife alan kullarından eyleme..
"Ey insanlar, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın ha dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın şeytan, sizi Allah'ın affına güvendirerek ayartmasın." (Fatır suresi 5. ayet meali)
Rabbimiz, Bizleri, Ümitsizlik hastalığına düşen, mağfiretinden ümit kesen kullarından eyleme.
Bilerek veya bilmeyerek sana asi olmaktan, kabir pişmanlığından, kabir azabından, ateş azabından bizleri muhafaza buyur.
Tevbelerimizi, istiğfarlarımızı kabul buyur amin vel hamdulillahi Rabbil alemin.
***
Tevbe-i Nasuh* Tevbede samimiyet ve ciddiyet göstermek, yürekten pişmanlık duymak ve bir daha o günaha dönmemekteki kararlılıktır.
"Ey iman edenler! Samimi(nasuh) bir tevbe ile Allah â dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, Peygamberi ve O'nunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar." (Tahrim suresi 8. ayet mealinden)
Yazan Hatice Hayat Cemre
Kaynak http://islahhaber.net/makale/tevbe-samimiyettir/
Tags: Yayınlandı