Çeyrek Tesettürlü Bayanlar
Çeyrek Tesettürlü Bayanlar
İnsanı, hayatı ve tüm kâinatı yaratan Allah(cc), bunları kendi haline bırakmamış, belli bir nizama tabi kılmıştır. Görüyorsunuz, hayatın başlangıcı ve bitimi yani ecel onun elindedir.
Kainat da onun çizdiği yörüngede seyri seferine aynen devam etmekte gördüğünüz gibi.
İnsanoğluna gelince, insan kendisine verilen irade ile, tüm sosyal hayatında, ibadetlerinde, yemesinde içmesinde, kılık kıyafetinde, “seçme” hakkına sahip olmuş, onu da yaratan Rabbimiz, “benim çerçevesini çizdiğim ve razı olacağım şekilde yaşa” demiş.
İşte tesettür, kadın olsun erkek olsun her Müslümanın harfiyen uymak zorunda olduğu Allah(cc)’ın emirlerinden bir emirdir. İtaat edenlerden razı olduğu, hayati bir emridir.
Bu emrin hayati olması, direk sosyal hayatımızı kuşatması anlamında bir hayatiyettir.
Özellikle de kadın ve kızlarımızla alakalı boyutu ile tesettür emri, eş ya da bir baba olarak bizi de kuşatıp sorumlu tutmakta, kadınlar da kocalarının dini ve dindarlığı üzere adeta davranmaktadırlar.
Çünkü eşimiz ve kızlarımız, yaradılış özellikleri gereği, bir koca veya bir baba olarak hep bize tabi olmaktalar ve bizi takip edilecek “bir aile reisi, bir lider” olarak görmekteler.
Bu nedenle ben, aile içinde erkeği hep “Bir arabanın Ön tekeri” ne benzetir ve “Ön teker nereye giderse, arka teker de oraya gider..” derim. Bil fiil böyle de olmakta değil mi?
İslami şuur, idrak ve yaşantı sahibi bir erkek, eşinin “Hem hocası, hem de kocası” olmak zorundadır.
Aynı şekilde kızlarımız da, ilk İslami eğitim ve terbiyeyi babalarından alacak ve küçük yaştan itibaren, İslam Şahsiyeti sahibi kişi olacaklar inşallah.
Unutulmamalıdır ki, “Tesettürsüz bir kadının” ya da genç kızın, bu halinden kaynaklanan günahının bir kısmı, ona tesettürü emretmeyen, itaat ettiremeyen kocasının ve babasının amel defterine de yazılmaktadır. Bu ne acı bir durumdur.
Özellikle içinde yaşadığımız şu 2000’li yıllarda, bu coğrafyadaki kadınlarımız ve kızlarımızın, Tüm sosyal alanlardaki kılık kıyafet, hal ve hareketlerine İslami bir perspektiften baktığımızda, maalesef çok çok üzücü durumlarla karşılaşmamız söz konusu.
“Elhamdulillah bende Müslümanım” diyen yüz binlerce kadınımız ve genç kızlarımız, maalesef “Tesettür/İslam’a göre bir kadının giyim ve kuşamı” konusuna hiç aldırış bile etmemekte, hatta niceleri, tesettür şöyle dursun, sıcak günlere denk gelen şu Ramazan ayında plajlardan çıkmamakta..
Yine, “Elhamdulillah bende Müslümanım” diyen yüz binlerce kadınımız ve genç kızımız, Allah’ın istediği gibi değil, canının istediği gibi güya bir tesettüre bürünmekte.. Yada tesettürlü olduğunu sanmakta.
Deve kuşunun, kafasını toprağa gömüp “saklandım” demesi gibi, bu bacımız ya da kızımız, bir garip görüntü sergilemekte, dört dörtlük tesettür yerine, “Çeyrek tesettürlü bir bayan” olmakta.
Bunların yanında rahibeler, inanın daha tesettürlü kalmakta.
Bu makale inşallah, tesettür konusunda gaflete düşmüş hanım kardeşlerimizi gafletten uyandırır ya da cahil olanların aklını başına getirir.
Şayet bu gün, sosyal hayatımızda ve tüm sosyal ilişkilerimizde, Allah’ın razı olduğu yegane hayat nizamı olan İslam, bir hakem, hakim ve hükümran olmuş olsa idi böyle mi olurduk?
Bugün, İslam’ın ilk dört büyük Halifesi dönemi olan “Hulafa-i Raşidin Dönemi”ndeki gibi siyasi bir Devlet yapımız bulunsaydı, şu an cadde ve sokaklarda tesettürsüz bir tek bayan asla bulunmazdı.
Çünkü o devletin eğitim siyasetinin temeli, “Allah rızasını ve ahireti kazandıracak” bir temel olacak, Allah ve Resulullah aşkı kalplerde ve amellerde kendini gösterecekti.
İslam’a göre bir nizamın kâmilen yürütülmesinde iki esasi şey vardır:
Birincisi Allah korkusu, İkincisi ise Devlet otoritesi’ dir.
İslam Devleti’nin birer tebaası olan, fakat Allah’tan hiç korkmayan kâfirler, münafıklar ve fasıklar, Devletin otoritesi, kahredici yumruğu karşısında tir tir titriyorlardı.
Vakti zamanında eşkıyalık yapan, astığı astık kestiği kestik bir adam varmış. Herkes gibi, hanımı da karşısında tir tir titrer, bir dediğini iki etmezmiş.
Derken gün gelmiş, eşkıya hidayete ermiş, eşkıyalığı bırakmakla kalmayıp, ibadet üstüne ibadete yönelmiş, kalbi merhametle dolmuş.
İslam sayesinde, adalet, merhamet ve insaf sahibi, lokum gibi bir adam olmuş. Herkes onu baş tacı etmeye ve ona hürmet göstermeye başlamış.
Ama gel gör ki, cahiliye döneminde, kocası karşısında tir tir titreyen ve bir dediğini iki etmeyen hanımı, adeta lokuma dönen kocasının emrettiklerini yerine getirmediği gibi, ona diş göstermeye başlamış.
Bu durumları sık sık yaşamaya başlayan adam artık gidişata dayanamayıp, hanımını yanına çağırıp ona;
“Ey avrat, ben eşkıya iken hiç Allah’tan korkmazdım, sen ise benden çok çok korkardın..”
“Şimdi ise hamd olsun ben Allah’tan çok korkar oldum amma, bu sefer sen benden hiç korkmaz oldun.” demiş.
İşte bu nedenle bir hakikattir ki; “Devlet İslamsız olmaz, İslam’da Devletsiz olmaz..”
Ahh hayat nizamımız, dünya ve ahiret mutluluğumuzun teminatı İslam, sen bu gün sosyal hayatımıza hakim olmadığın için, Allah’tan korkmayanlardan şimdi biz korkar olduk.
Alemlerin Rabbi, mülkün sahibi şanı yüce Allah(cc);
“Sen yine de hatırlat, çünkü hatırlatmakta müminler için çok fayda var.” (Zariyat Suresi 55. Ayet meali) dediği için,
Rabbimin bu emrine icabet ederek ben de, bacılarıma, onların kocalarına, genç kızlarımıza ve de gelinlerimize sırf Allah(cc) rızası için bir kere daha hatırlattım, sen şahidimsin ya Rab..
Kardeşiniz Bekir Yetginbal 02.Nisan.2014
NOT: Aşağıdaki Link’te bulunan makaleyi de özellikle okumanızı sizlerden istirham edeceğim. Konu bütünlüğü sağlayacak çok önemli bir makaledir. Saygılarımla
https://bekiryetginbal.com/ceyrek-tesettur-ya-da-basortulu-ciplaklar/
Tags: Yayınlandı