5G Vahşeti ve Devlet
5G Vahşeti ve Devlet
Bizleri yoktan var eden Rabbimiz Allah-u Teâla’ya sonsuz hamd’u senalar olsun. Salat ve selam olsun ölçümüz, örneğimiz, efendimiz, ilk Devlet Başkanımız Muhammed Mustafa’ya..
Ey güzel insanlar, Ey insanlığın kendisinden artık “Doğru ve köklü bir çözüm beklediği” İslam Ümmetinin hayırlı evlatları..
Ey İslam’a, Kur’an’a, Rasulullah’a sırılsıklam aşık, gece nedir gündüz nedir bilmeden, off bile demeden Fİ SEBİLİLLAH diyerek koşturan davetçi genç erkeklerimiz, çıtı pıtı, narin, naif ve iffet abidesi genç kızlarımız..
Bu makalemi özellikle sizlere “Sağlam bir temel olsun diye” kaleme aldım. Sizler benim göz bebeğim, umudum, heyacanım, istikbalimsiniz..
Sizlerin varlığı, beni de elhamdülillah sizler gibi gençleştiriyor ve adeta kendimi “Zıpkın gibi bir delikanlı” hissetmemi sağlıyor.. İyi ki varsınız.. Sizi yaratana kurban olayım.
Sizden amcanız olarak çok ufak bir ricam var..
Lütfen ALLAH RIZASI İÇİN bu makaleyi, bu çalışmayı, bu emeği sonuna kadar okuyun, bundan bir şeyler yer etsin zihninizde.. Size bir bakış açısı kazandırsın, nitekim göreceksiniz kazandıracak ta inşaAllah.
Okuyup bitirdikten sonra da, Bekir amcanıza bir dua ederseniz, umulur ki bu da benim ufak bir kazancım olur inşaAllah. Anlaştık mı?
O halde ya Allah Bismillah diyelim ve şu haberlerle konumuza başlayalım.
BİRİNCİ HABER:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk Telekom’un 175. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla JW Marriott Otel’de düzenlenen törende yaptığı konuşmada dedi ki;
“Şimdi 4G meselesi konuşuluyor. Ben de diyorum ki, dünya şu anda 5G’yi konuşuyor, biz 3G’deyiz. Dolayısıyla 4G ile bizim zaman kaybetmemize gerek yok.
Öyleyse biz şu anda 3G ile biraz daha sabır, iki yıl içerisinde Türkiye de 5G’ye geçmeli. Biz buna adım atmalıyız. Aksi takdirde Türkiye adeta 4G ile bir çöplük haline döner.
Bunu aşmamız lazım. 3G’de iyi bir noktadayız, sabırlı olalım, 5G’ye çalışalım, 3G’den 5G‘ye atlayalım. Yapmamız gereken bu. Bunu yapar mıyız? Kesinlikle yaparız. Bu safhalara biz iyi geldik…” (Kaynak: AA – 21.04.2015)
İKİNCİ HABER:
Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı sonrasında kameraların karşısına geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2053 Ulaştırma ve Lojistik Ana Planını paylaştı. Erdoğan konuşmasının bir bölümünde;
“Haberleşme alanında ileri teknoloji ile yolumuza devam ederken ülkemizin dört bir yanını fiber ağlarla öreceğiz.
Hedefimiz 2053 yılında mobil geniş bant abone yoğunluğunu yüzde 100′e ulaştırmak, 5-G teknolojisinin de ‘Nüfusun yüzde 100’ünü’ kapsamasını sağlamaktır…” dedi. (Kaynak: İhlas Haber – 12.04.2022)
ÜÇÜNCÜ HABER:
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Türkiye’nin 5G’ye geçişi için çalışmaların sürdüğünü belirterek, yol haritasının 2024′te açıklanacağını söyledi.
AA muhabirine konuşan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, 5G’nin haberleşme şebekelerinde yerini almaya başlaması için Bakanlık ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından önemli çalışmalar yürütüldüğünü belirtti.
Hali hazırda İstanbul Havalimanı gibi pilot bölgelerde test edilen 5G teknolojisinin Türkiye’de yaygınlaşması için çalışmalar sürdürülüyor.
Bakan Uraloğlu, şu anda Türkiye genelinde yaklaşık 2 bin 447 sahada aktif olarak kullanılan “4,5G ULAK BAZ İSTASYONLARI” olduğunu sözlerine ekledi. (Kaynak: AA – 08.07.2023)
Peki, ULAK nedir?
2012 yılında TSK’nin ihtiyacı için “Dalga Formu Geliştirme Projesi” olarak başlayıp “Milli 4G Baz İstasyonu Projesi” ne dönüşen “Dördüncü Nesil (4.5G/Advanced) Haberleşme Sistemi” dir.
İşte bu “Haberleşme Sistemi” ni kısaca ULAK diye tanımlayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu kısaltılmış ve anlamlı kelime ile bir de “ULAK Haberleşme A.Ş.” adıyla bir şirket kurmuştur.
Sözlük anlamı itibariyle ULAK; “Haber taşıyan, haberci” demektir.
ULAK A.Ş. nin kendi web sitesinde “Kuruluş süreci ve amaçları, faaliyetleri” hakkında şu bilgiler vardır:
ULAK Haberleşme A.Ş., ticari faaliyet gösteren şebeke operatörlerinin kullandığı mobil ve geniş bant haberleşme sistemlerinin Ar-Ge ve mühendislik faaliyetlerini gerçekleştirmek, söz konusu sistemlerin ve yedek parçalarının üretimi, test, montaj ve entegrasyonunu, satış ve pazarlaması, ithalat ve ihracatını yapmak; eğitim, bakım ve destek hizmetini vermek AMACIYLA “Savunma Sanayii Teknolojileri A.Ş. (SSTEK)” tarafından 20 Nisan 2017 tarihinde kurulmuştur.
ASELSAN, ULAK Haberleşme A.Ş.’nin % 51 hissesini 1 Ekim 2018 tarihinde, HAVELSAN A.Ş. ise 10 Şubat 2020 tarihinde % 25 hissesini SSTEK’ten devralmıştır.
ULAK‘ın 5G baz istasyonu geliştirme çalışmalarında 4.5G ürünleşme deneyimi; sahalardaki tecrübe ve teknolojiler arası benzerliklerden doğan avantajlardan istifade edilmesi ile 5G ve ötesi teknoloji çalışmalarında Ar-Ge süreçleri için de teknolojik kazanım elde edilmiştir.
Yazılım ve donanım geliştirme tecrübesi yanında uzun süredir canlı servis sağlayan ULAK Baz istasyonları, 7/24 alarm ve performans takip desteği ile her türlü problemi hızlıca çözüme kavuşturmaktadır.
Sevgili kardeşlerim
Yukarıdaki 3 haberi ve resmi bir kurumun iştirak şirketi olan “ULAK Haberleşme A.Ş.” nin RESMİYETTEKİ kuruluş amacı ve faaliyetlerini okudunuz.
Özellikle RESMİYETTEKİ kelimesini kullandım.
Çünkü nice Devlet adamı, Siyasetçi ve Halk “İndinde” 3G, 4,5G, 5G ya da 2030’ lu yıllarda devreye alınacağı söylenen 6G uygulamaları (yukarıda ‘5G ve ötesi’denildi) “Milli Baz İstasyonları Projeleridir” değil mi?
Peki, işin aslı, hakikati yani gerçeği bu mudur?
5G ya da 6G’ye geçişle “Gelecek ve getirilecek şeyleri” BİLENLER ile BİLMEYENLER arasındaki fark, çok çok büyük bir farktır.
Bu farkı bariz bir şekilde görebilmeniz için, size teknolojik bir cihazdan örnek vermek istiyorum. Bu örnek, teknoloji alanındaki gelişmelere ÇOK ÇOK BÜYÜK BİR SIÇRAMA yaptıran “Kuantum Bilgisayarlar” dır.
Klasik tip bilgisayarlardan Trilyonlarca kat bir hızda, toplanan tüm verileri analiz eden Kuantum bilgisayarları GOOGLE’in geliştirdiği ve “Bilgisayarda Büyük Devrim..” dediği yeni nesil bir bilgisayardır.
Yapılan bir deneyde, standart bir “Süper Bilgisayar” tarafından hesaplanması yaklaşık 10 bin yıl sürecek bir hesaplamayı Google’ın Kuantum bilgisayarı sadece 200 saniyede gerçekleştirdi.
Şimdilerde ise artık bu teknolojiyi de sollayan, hemen herkesin duyup bildiği YAPAY ZEKÂ teknolojisidir.
Vakıayı, hayatı, olayları, dünyayı, teknolojiyi ve bu bağlamda “Yerel ya da uluslararası ilişkilerdeki asıl etki ve mal sahiplerini” DOĞRU OKUMASINI bilenler için ise İŞİN ASLI ya da HAKİKATİ asla ve kat’a, sadece ‘Baz İstasyonları Projeleri’ değildir.
Evet, baz istasyonları; Telekomünikasyon ve süper veri iletişimi, işin bir boyutu.. Ama asıl boyutu değil.. Teşbih yerinde ise ZOKA’daki lezzetli (!) görünen yemdir. (Zoka nedir, bilmeyenler sözlüğe bakabilir)
Çünkü 20. ve 21. Yüzyılda icat edilen ve geliştirilen tüm teknolojilerin ASIL SAHİBİ olan devasa sermayedar Batılı Uluslararası şirketler, bu teknolojiyi modern bir “MANİPÜLASYON ARACI” olarak kullanıyor ve BU ARAÇLA HALKLARI, TOPLUMLARI ya da BİREYLERİkendi nihai AMAÇLARI doğrultusunda şekillendirmeye çalışıyorlar.
Bil fiil de bu konuda çok çok mesafeler kat ettiler.
Bakın bu konularda yazdığı makalelerle dünya çapında bir üne sahip Prof. Dr. İsmail Hakkı AYDIN Beyin bir makalesinden size bazı bölümler aktaracağım.
İsmail Hakkı AYDIN hocanın “akademikakil com” da yayınlanan, “Metaverse ve Sonrası” başlıklı makalesini, YENİ AKİT gazetesi, 11.11 2021 tarihde “www yeniakit com tr” de yayınladı.
Şimdi gelin bunu birlikte okuyalım:
Zuckerberg’in beyanatları ile birlikte, Arkeolojik araştırmalardan Göbeklitepe kazılarından elde edilen ikonlar, semboller ve özellikle açıklanması ve bilinmesi istenmeyen tarihi bulgular,
gün yüzüne çıkan 300 yıllık kartal rozeti, “Zerzevan Kalesi”, “Mitras Tapınağı”, Bill Gates’in durup dururken “Çiçek Salgını”ndan bahsetmesi, 5G, 6G, Grafen, Black Goo,
Morgellon Hastalığı (Parazit Kuruntus Hastalığı), Mikrodalga Silahlar, Chemtrials(!), Antik Mikroplar ve pandemileri, İklim Değişikliği Toplantıları, Hava Kirliliği, Buzulların Erimesi,
Kontrollü “Prion” ve Kuduz Salgını, Öfke Pandemisi, Hava yolu ile yayılabilen Pandemiler, ortak Çalışan Böcekler, CRISPIR Cas9 Teknolojisi, BlockChain, Kripto Para, İşleme Dayalı Ekonomi,
HES kodu, menfaat bezirganları, “Metaverse Tanrısı (!)”, kendi hayalleri doğrultusunda “Metaverse”lerini oluşturma peşindeki Şirketler,
Dijital Devletler ve Dijital Dünya, “Evrensel Temel Gelir”, Singularity (Teknolojik Tekillik), Hacklenebilen, sıfırlanabilen ve resetlenen beyinler,
Lucifer (Işık Tanrısı) ve Nanobotlar, bilim ve insanlık tarihine yeniden bakmayı, analiz etmeyi ve yeni baştan (sil baştan) yazmayı gerektirecektir.
Zaman zaman yeryüzünde çeşitli sebeplerle doğal felaketler, salgınlar, depremler, yangınlar vs. olmuyor mu?
İçinde bulunduğumuz “Siber savaş ve işgali” nin kararlarının “Bulut” tan geldiğine kim itiraz edebilir ki. “RF Bombası” ve “Sepsis Salgını”nı kim inkâr edebilir.
Covid sebebi ile ölümlerin yaklaşık % 30’unu “Sepsis” oluşturuyormuş! Wi-Fi bir silah olarak kullanılamaz mı?
Mikrodalga, canlı cansız tüm maddelere, oksijen atomunun frekansını değiştirerek zarar vermiyor mu?
Elektromanyetik kirlenme, hayatı ve tabiatı, dolayısı ile Dünyayı, hatta Kâinatı tehdit etmiyor mu? Antik mikroplar, buzulların erimesiyle, kontrol edilemeyen salgınların olabilirliği açısından büyük tehdit oluşturmuyor mu?
70.000 Starlink alçak uydu sistemi fezayı işgal etmiyor mu? Trojanlar Dünyayı işgal peşinde… Neden?
Akıllı evler, sistemler, şehirler ve daha niceleri, hatta beyinler, gerçekten kendi kontrolümüzde mi yoksa başkalarının mı?
Elektromanyetik bombardımanla, adaleler ve sinirler felç edilemez mi, kalbe basınç uygulanamaz mı?
Yine bu arada ifade etmeliyim ki, milimetrik veya daha küçük boyutlardaki Smart Dust (Akıllı Tozlar) ve Nanotags (Yarı insan yarı bilgisayar) nano parçacıklar halinde her yerde ve her şeyde olabilmektedir.
Ne düşündüğümüz ve ne hissettiğimiz kayıt altında… Sensör kümeleri havada sürü halinde bulunabilmekte, Cooperated insect (ortak çalışan böcekler) her yerde cirit atabilmektedir.
Biyolojik olanlar bir yana, silahlar bile artık nano boyutlarda… Davranışsal kontrol yöntemleri ile beyin etkileyici nano silahlar faaliyette! Canlılığını yitirmiş bazı bitki örneklerinde
Ya Genetik Mühendisliği boş mu duruyor?
“Raven New” (Yeni Kuzgun Projesi) devam ediyor. Optogenetikçiler, ışık yapan DNA ve RNA parçacıkları üzerinde çalışıyorlar.
DNA yazdırılıp sentezleniyor. Zehirleyici protein neden ürettirilemesin ki RNA üzerinden. Her baz çiftinin kendine özgü bir titreşim frekansı vardır.
Bu ses ve frekans dizilimi ve düzenini, ışık ileten bileşkesi doğru frekans ile tüm dizilim etkilenebilmektedir. Işık da zehir de üretmek/ürettirmek, mümkün gibi görünüyor!
DNA bazları, bilgisayar gibi çalışır. Frekans dizilimini, doğru ışık ve ses frekansı ile değiştirmek mümkün olur. Nitekim, içinde karar verici mekanizmayı da barındıran bu DNA, zehir de üretebilir!
Nanobotlar, kendisini oluşturan maddelerden, transhumanistik araştırmalarda kullanılmakta, fotonik kristal iplikçikler ve DNA-Porfirin kompleksi yapay ışık amaçlı işlerlik göstermekte, DNA bazlarını etkileyebilmektedir.
Karbon Nanobotlar vasıtası ile DNA tarafından işlenen ışığı toplayıp, onu okunabilir bir “öfke” halinde tüm topluma yöneltmek mümkündür.
Öfkeli bir toplum oluşturmak neden olmasın ki… Sisteme öfke tanımlanması gibi bir şey işte. Örneklerini görmemiş miydik sanki!
Ego ve cinsellik bile kontrol altına alınabilir. “Evrensel Temel Gelir” de artık, herkes için belirlenecek ağa babalar(!) tarafından.
Morgellon (Parazit Kuruntusu) Hastalığında olduğu gibi kırmızı kök hücreleri, böcekleri öldürmeye programlanabilmekte, sineğin DNA’sını simüle ederek, endüstriyel tarımda, böceklerle savaşta “ışık saçan gözler” aracılığı ile kullanılmaktadır. Ya insanlarda…
İnsan neslini, fıtratı, enerjiyi, iklimi ve dolayısı ile gıdayı kontrol altında tutmak isteyen zihniyet; Allah’ın, haddini aşanları iklim ile cezalandırdığının ve tarihsel göçlerin ana sebebinin, kuraklık, susuzluk, sel, volkan, deprem ve su taşkınları gibi afet ve iklim değişiklikleri olduğunun farkında ve her şeyi tek elden yönetmek (Singularity) sevdasındadır.
Nitekim Bakara Suresi 205. ayet de bunu ifade etmektedir. (meali: Eğer ‘bu münafıklardan biri’ imkân bulursa ve iş başına geçerse yeryüzünde fesatlık ‘bozgunculuk’ yapar, ekini ve nesli yok ettirir.) Yeni düzende, paylaşım ekonomisinden ziyade, satın alma değil kiralama ön planda tutulmaktadır.
Beyinler ve veriler kontrol altında.. Dünya değişecek, Biyometrik bilgiler, CRISPR Cas9, Kodlar, Biohacker, Kripto paralar, Blockchain, her şey…
Artık CRISPR tekniği ile tedavi ve hasta etmenin yanında, her yerde her zaman her şey yetiştirmek de mümkün.
Teknoloji insanın içinde şimdi! “Kötü niyetli, şeytani akıl” olmasa, ne güzeldir “kul” olarak “hür” olmak… İslam âlemi ve insanlık, gaflet uykusuna devam etsin, bakalım nereye kadar!
Sevgili kardeşlerim, özellikle de İslam davasını omuzlarına yüklenen muhlis gençler. İsmail Hakkı AYDIN hocanın yazdıklarından az bir kısmını burada alıntı yaptım.
Ama bu kadarı bile BU KÜRESELCİ ÇETE’ nin, teknolojiyi, “Nihai Amaçları” için nasıl bir MANÜPLASYON ARACI olarak kullandıklarına sizler de şahit oldunuz.
Şimdi bana, “Peki, ‘Nihai Amaçları’ dediğin o özel amaç nedir Bekir amca?” diye soranlara cevabım şudur:
O amaç; İnsanlar şanı yüce ALLAH’I bırakıp, ŞEYTANI KUTSATMA, ONA TAPTIRMA, ONU RAB EDİNDİRME amacıdır.
İşte bu nihai amacın çok özel araçlarından biri de; peyder pey geliştirilen 3G, 4,5G, 5G, 6G ve belki de ileride 10G teknolojileridir..
İster teknolojik araç ve gereçler, ister bunlarla ilgili Yazılım ve Donanımlar, isterse hızı ve olursa olsun internetin bizzat kendisi, BUNLARI KULLANAN İRADENİN emrinde olan şeylerdir.
Bu irade isterse bunlarla HAYIR’ da işleyebilir ŞER’ de işleyebilir. Aynı bir NEŞTER misali..
Doktorun elindeki Neşter ameliyat masasındaki hastaya hayat verirken, Katilin elindeki Neşter, karşısındakinin hayatına kastetmektedir değil mi?
Bu yazdıklarıma bakarak belki bazı art niyetli kişiler beni bir TEKNOLOJİ DÜŞMANI sanabilirler..
Bilakis ben teknoloji düşmanı değil, teknolojinin yanında yer alan, 1975 yılında Mühendislik fakültesine giren, okuyan bir mühendisim.
“Kral Çıplak” diyen saf ve temiz bir çocuğun yaklaşım sadeliği içinde sizlere gerçekleri göstermeye çalışan bir kardeşinizim.
İşte bu nedenle, Teknolojiyi ŞEYTANİ amaçları doğrultusunda kullanan, HALKLARI, TOPLUMLARI ya da BİREYLERİ köklü bir değişimle değiştirmek ve ŞEYTANA KUL, KÖLE YAPMA yolunda ÖLÜMÜNE mücadele eden, bu global sermaye ile bunların uşağı “Yerli ve Milli” sermayenin yani Katil KÜRESELCİ İRADE ve ÇETENİN hasmıyım.
Çünkü ben ELHAMDULİLLAH Müslümanım, Rabbimin yüklediği sorumlulukların bilincinde bir insanım. Rabbimin şu sözü, bana ve tüm müminlere bir emirdir.
“Yeryüzünde Fitne kalmayıncaya, Dinin (Anayasa ve kanunların) hepsi Allah’ın oluncaya kadar (zalim ve kâfirlerle) savaşın (asla mücadeleyi bırakmayın).” (Enfal suresi 39)
Kardeşlerim
Bu giriş kısmından sonra gelin şu “G” harfleriyle ifade edilen 5G ya da 6G’ yi biraz daha yakından tanıyalım.
Konunun net bir şekilde anlaşılabilmesi için öncelikle bazı teknik terimleri bilmek lazım.
FREKANS NEDİR?
Frekans, Fransızca kökenli bir kelimedir. Ses, akım vb. için “Birim zamandaki titreşim sayısı ya da titreşim sıklığı”na Frekans denilir.
Bir başka ifade ile de “Devirli bir olayın saniyedeki devir sayısı” dır Frekans..
Âlemlerin Rabbi şanı yüce Allah; insanı, hayatı, kâinatı ve tüm mahlûkatı/maddeyi yarattı. Bu maddi şeylerin hayatı ve seyri seferi için de Rabbimiz birçok kanunlar koydu.
İnsanoğlu merakını gidermek ya da hayatı geliştirmek anlamında Allah’ın ortaya koyduğu MADDE ve KANUNLARI inceleme ve araştırma yoluna koyuldu.
Elde ettiği önemli tespitlerden birisi de; “Her şey titreşmektedir..”
İşte bu titreşime ve bunun “birim zamandaki titreşim adedine” bir isim olarak dedi ki; “Frekans..” Bu nedenle “Her bir şeyin illa ki bir frekansı vardır..” dedi.
“İnsan bedenindeki her hücrenin kendine göre bir doğal frekansı vardır. Aynı şekilde, her hastalığın, her bakterinin, her virüsün de doğal bir frekansı vardır..” sonucuna ulaştı insan.
HERTZ NEDİR?
HERTZ, Frekans (sıklık) birimidir. Sembolü Hz’ dir, Uluslararası Birimler Sisteminde (Fransızcası: Système international d’unités, kısaca SI diye ifade edilir)
Bu ismi, Elektromanyetik dalgaların var olduğunu ilk kanıtlayan kişi olan Alman fizikçi Heinrich Rudolf Hertz’den alır.
HERTZ ‘ in yaygın kullanım alanlarından bazıları genelde “Ses ile alakalı” uygulamalarda kullanılan sinüs dalgaları ve müzik notalarını göstermektir.
HERTZ, ses dalgalarının frekansını, radyo frekanslarını, elektrik akımının dalga boyunu ve diğer birçok periyodik olayın frekansını ölçmek için de kullanılır.
Sesin İNCE (tiz) veya KALIN (pes) olması onun Frekansına bağlıdır. Sesin frekansı arttıkça incelir, ince seslere, yüksek ses de denilir. İşte buradaki Frekans, bu dalgaların birim zamandaki titreşim sayısıdır.
İnsan kulağı ancak 20-20.000 Hz aralığındaki sesleri işitebilir.
Frekansı 20 Hz’den küçük olan ses dalgalarına “İnfrasonic ses dalgaları” denir. Frekansı 20.000 Hz’den büyük olan ses dalgalarına “Ultrasonic ses dalgaları” denir.
Ses Altı yani “İnfrasonik Dalgalar” da vardır. 20 Hz frekansından küçük frekanslı ses dalgalarıdır. Deprem dalgaları bunlara örnektir. Filler birbirinden kilometrelerce uzaktan bile bu ses altı dalgaları ile iletişim kurabilmektedir.
Bir de Ses Üstü yani “Ultrasonik Dalgalar” vardır. 20.000 Hz frekansından çok büyük frekanslı ses dalgalarıdır. Bazı hayvanlar bu sesleri duyabilir.
Ses üstü dalgalar çıkaran özel köpek düdüklerinin sesleri insanlar tarafından duyulamaz iken köpekler tarafından kolayca duyulabilir.
Frekans konusunda çokça karşımıza çıkan ve adına “Diyapozon” denilen şey nedir? Titreştirilince belli frekansta sesler çıkaran, çelikten yapılmış U şeklinde olan alete denir.
Frekans birimi olan HERTZ bazen de foton enerji eşitliği ile enerjiyi temsil etmek amacıyla da kullanılabilir.
HERTZ, “Periyodik bir olayın bir saniyedeki tekrar sayısını” ifade eden birim frekans ölçüsüdür de. Bir saniyede meydana gelen bir olayın frekansı, saniyedeki tekrar sayısı kadar HERTZ birimi ile ifade edilir.
Örneğin, bir sinyalin Frekansı 10 HERTZ ise, bu sinyal her saniye 10 kez tekrarlanır.
HERTZ birimi, diğer birimlerle birlikte kullanılarak, birçok farklı fiziksel ölçüm ve hesaplamalar yapmak için de kullanılmaktadır.
Verdiğimiz bu detay ve örneklemeler umarım FREKANS ve HERTZ konularını kafamızda netleştirmiştir.
Şimdi tekrar 5G ya da 6G’ ye geçişle alakalı olarak ortaya çıkacak olan teknolojik farklılıklarla birlikte işin BİREY ve TOPLUMLARLA ilgili boyutuna gelelim güzel insanlar.
Bu yazımızın daha başındaki bir haberde, çiçeği burnunda yeni Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, “Türkiye’nin 5G’ye geçişi için çalışmaların sürdüğünü ve konu ile ilgili yol haritasının 2024’te açıklanacağını söyledi..” demiştik değil mi?
“www nolto com” isimli teknik bir web sitesinde şu bilgiler mevcut:
Telekomünikasyonda 5G, cep telefonu şirketlerinin 2019’da dünya çapında uygulamaya başladığı geniş bant hücresel ağlar için beşinci nesil teknoloji standardıdır ve mevcut cep telefonlarının çoğuna bağlantı sağlayan 4G ağlarının planlanan Halefi yani ardılıdır.
GSM Birliği’ne göre, 5G ağlarının 2025 yılına kadar dünya çapında 1,7 milyardan fazla aboneye sahip olacağı tahmin ediliyor.
Selefleri gibi, 5G ağları da hizmet alanının hücre adı verilen küçük coğrafi alanlara bölündüğü hücresel ağlardır.
Bir hücredeki tüm 5G kablosuz cihazlar, hücredeki yerel bir anten ve radyo dalgalarıyla internete ve telefon ağına bağlanır.
Yeni ağların ana avantajı, daha yüksek bant genişliğine sahip olacakları ve daha yüksek indirme hızları sunacakları, sonunda da Saniyede 10 gigabit’e (Gbit/sn) kadar çıkacak olmasıdır.
Artan bant genişliği nedeniyle, ağların dizüstü ve masaüstü bilgisayarlar için genel internet servis sağlayıcıları olarak giderek daha fazla kullanılması, kablolu internet gibi mevcut ISP’ler ile rekabet etmesi ve ayrıca “Nesnelerin İnterneti” (IoT) ve makineden makineye alanlar. (Kaynak: www nolto com/telekomunikasyon)
Bu açıklamalara şu tadımlık bilgiyi de ekleyeyim ki, sizler 5G’ nin kapasite olarak ne getirdiğine yakinen şahit olmuş olun.
“5G, kilometrekare başına bir milyona kadar cihazı destekleye biliyorken, 4G bu kapasitenin yalnızca onda birini desteklemektedir.”
Bu açıklamalar; teknoloji hayranları ve bağımlıları için müthiş şeyler gibi gelebilir. Çünkü bu gelişmeler, onlar için çok çok büyük sıçramalardır.
Ama yukarıda detaylıca izah etmeye çalıştığım ve dahi gördüğünüz gibi 21. Yüzyılda icat edilen ve geliştirilen tüm teknolojilerin ASIL SAHİBİ olan devasa sermayedar Batılı büyük Uluslararası şirketler, bu teknolojiyi modern bir “MANİPÜLASYON ARACI” olarak kullanıyor.
BU ARAÇLA HALKLARI, TOPLUMLARI ya da BİREYLERİkendi nihai AMAÇLARI doğrultusunda şekillendirmeye çalışıyorlar.
Bu dediğimi teyit eden ve daha 1,5 ay önce 10 Haziran 2023 tarihinde, “www 5g virusnews com” web sitesinde kaleme aldığı makalesinde, 5G konusunda bilgi birimi sahibi olduğunu gördüğümüz Muammer KARABULUT bey “BİR AYAĞIMIZ UÇURUMDA” başlıklı yazısında bakın ne diyor:
İnsanın teknolojiye esir edildiği bu günlerde bir insan olarak, ayağımı uçurumun kenarında hissediyorum ve görüyorum. Yaşadığım dünyada böylesi bir düşünceden daha kötü ne olabilir?
Gelelim bir ayağımın daha doğrusu, tüm insanların ayağının uçurumdan sallanmasına…
HASTALIK VAR!
Ortada tabii ki hastalık vardı. Hatta o hastalık kendisini daha da gösterecekti. Ama kesinlikle bahsettikleri ve/veya tanımladıkları SARS-CoV-2 adında bir virüs yoktu! Elektromanyatik alanlardaki radyasyon, eminim 5G ile daha da yüksek düzeyde alınacak olan Radyasyon ve Radyasyonun sebep olduğu SEPSİS türünde hastalıklar vardı.
SEPSİS ise bütün vücudu ilgilendiren bir hastalık olarak karşımıza çıktı.
Görünen, radyasyonla zayıflayan bağışıklık sistemimiz bütün hastalıklara davetiye çıkartacaktı. Yani DNA’mız hızla bozulmaya başlayacaktı. Nedeni ise vücudumuzun daha fazla radyasyon maruz kalacak olmasıydı.
Ben de CIA’nın bir kuruluşu olan BARDA’nın, radyasyona karşı koyabilen PEPTİT oluşturmak için, “Chrysalis BioTherapeutics” ile ortaklık yaptığı haberi ile konuyu öğrenmiştim.
Haber doğal olarak, ilk bakışta RADYASYON’un, AŞI ile PETİT ve özellikle SEPSİS hastalıkları konusunda bir bağ olabilir mi sorusunu sordurdu?
Hatırlamamız gerekirse, EM Radyasyona maruz kalındığında DNA ipleri kırılır. Ve DNA yeniden şekillendiğinde, mutasyonlara yol açan, “hatalar” yapabilir. İşte kısaca özetlediğimiz bu eylem, 5G ile tavanın tavanı yapacaktı.
Bu konuda araştırma yapan yetkin bilim insanlarını zere kadar tereddüdü yoktu.
İlk önce PETİT’e bakalım.
Peptitler tanımlanmış bir düzende, α-amino asitlerin birbirine bağlanmasıyla oluşan kısa polimerlerdir.
Bir amino asit kalıntısı ile diğeri arasındaki bağ bir, “amit bağ” veya peptit bağı olarak bilinir.
Proteinler, polipeptit molekülleridir. Temel fark peptitlerin kısa, polipeptitlerin/proteinlerin ise uzun olmasıdır.
PETİT ve proteinler vücuttaki pek çok doğal sureci etkileme ve modifiye etme yetkinliğine sahip moleküllerdir.
Aklımıza mRNA sıvısı, son olarak ta mesaj yazılan değil, modifye edilmiş RNA sıvıları gelmedi mi? Ona da kısaca modRNA denildi.
Çok basit değil mi?
Eğer radyasyona karşı koyabilen PETİT’ler güçlendirilirse SEPSİS gibi daha birçok hastalık tedavi edilebilecekti.
Burada yine karşımıza az bilinen SEPSİS çıkıyor. Şimdi onu da bir bakalım.
SEPSİS, bütün vücudu ilgilendiren bir hastalık olarak karşımıza çıktı.
Bazı tanımları ise;
-Sepsis, enfeksiyona karşı vücudun verdiği cevabın organlara zarar vermesiyle ortaya çıkarken, özellikle şok durumları, organ yetmezliği erken tanınıp tedavi edilmezse ölümlere yol açıyordu.
-Aşı, antibiyotik ve yoğun bakım uygulamalarındaki tüm ilerlemelere rağmen enfeksiyondan ölümün en sık nedenleri arasına girmişti.
-Sepsis olan hastaların yüzde 30-60’ı hastanede ölüyordu.
-Dünyada her üç saniyede bir kişi Sepsis nedeniyle kaybedildiğine ilişkin bilgi de vardı.
–Sepsis yüksekten düşme, trafik kazası, miyokard enfarktüsü, ağır enfeksiyon, bir grip virüsü, yine basit veya zor bir ameliyat gibi, her hangi bir nedenle vücutta ciddi bir stres yaratan olaylar sonrasında da gelişebiliyordu.
-Enfeksiyonun uzantısı olmayabilir, ancak sepsis enfeksiyona eşlik ediyordu. Burada bağışıklık sisteminin baş edememesi değil, bağışıklık sisteminin aşırı aktivasyonu veya yanlış kodlanması sonucunda oluşan savunma amaçlı bir takım maddelerin organizmayı hasar vermesi söz konusuydu.
-Bağışıklık sistem anarşisi de diyebiliriz. Organizmanın başına gelen her hangi büyük bir olay karşısında bağışıklık mekanizmasının şaşırması söz konusu. Yani henüz 5G ile vücudumuz bahsettiğimiz radyasyonu almadan modRNA ile bağışıklık sistemiz zayıfladı.
Açıkçası 4.0’dan 5.0 sanayi devrimine geçerken, çok gerekli olacak olan 5G’nin zararlarına karşı koymak için ortaya çıkarttıkları modRNA sıvılarının koruyucu olmadığı ortaya çıktı.
Dünyada bu deneyi SARS-CoV-2 ye karşı “Aşı” geliştirdi diye yutturuldu.
Asıl tehlike masa başında uydurulan sanal SARS-CoV-2 virüsü olarak değil, gerçek 5G tehlikesi olarak bizleri bekliyordu.
Onun için, 5G’nin insan sağlığına getireceği yan etkilerine bakmanın ve sıralamanın tam sırası.
5G İLE İYİCE HAYATIMIZA GİRECEK OLAN, HASTALIĞA NEDEN OLACAK İŞLEV BOZUKLUKLARI:
1-Beynimiz dâhil sinir sistemimize saldırarak yaygın nörolojik/nöropsikiyatrik etkilere ve muhtemelen başka birçok etkiye yol açar. İşte bu sinir sistemi saldırısı büyük endişe kaynağıdır.
2-Endokrin (yani hormonal) sistemlerimize saldırmak. Bu bağlamda, bizi tek hücreli canlılardan işlevsel olarak farklı kılan temel şeyler sinir sistemimiz ve endokrin sistemlerimizdir – basit bir planarya solucanı bile bunların her ikisine de ihtiyaç duyar. Dolayısıyla, bu iki düzenleyici sistemin bozulmasının sonuçları muazzamdır, öyle ki bu bulguları görmezden gelmek bir saçmalıktır.
3-Esasen tüm kronik hastalıklarda merkezi rol oynayan oksidatif stres ve serbest radikal hasarı üretir.
4-Hücrelerimizin DNA‘sına saldırarak hücresel DNA‘da tek sarmal ve çift sarmal kırılmalar ve hücresel DNA‘mızda oksitlenmiş bazlar üretir. Bunlar da kansere ve ayrıca üreme hücrelerinde mutasyonlara yol açarak, gelecek nesillerde mutasyonlara neden olur.
5-Yüksek seviyelerde apoptoz (programlı hücre ölümü) üretir, özellikle nörodejeneratif hastalıklara ve kısırlığa neden olmada önemli olaylar.
6-Erkek ve kadın doğurganlığını azaltır, seks hormonlarını düşürür, libidoyu azaltır ve spontane düşük seviyelerini artırır ve daha önce de belirtildiği gibi sperm hücrelerindeki DNA’ya saldırır.
7-Aşırı hücre içi kalsiyum [Ca2+Ji] ve aşırı kalsiyum sinyali üretir.
8-Kansere neden olmak için, vücudumuzdaki hücrelere saldırır. Bu saldırıların kansere yol açarken 15 farklı mekanizma üzerinden hareket ettiği düşünülmektedir.
Ayrıca, 5G ile daha da aratacak olan EMA’ ların yaşamı tehdit eden kardiyak etkiler de dahil olmak üzere başka etkilere de neden olduğunu gösteren önemli bir literatür bulunmaktadır.
Buna ek olarak, Alzheimer, dijital ve diğer bunama türleri de dahil olmak üzere çok erken yaşlarda başlayan bunamalara EMA‘ nın neden olduğuna dair önemli kanıtların yanı sıra;
Rahimde ve doğumdan kısa bir süre sonra EMA‘ ya maruz kalmanın Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve otizme de neden olabileceğine ilişkin kanıtlar bulunmaktadır.
NÜFUS AZALTMADA SPERM SAYISI
Dünyadaki teknolojik olarak gelişmiş ülkelerde sperm sayısının % 50’den fazla düştüğünü bildiğimizde, bu ülkelerdeki nüfusun büyük çoğunluğunun zaten önemli ölçüde etkilendiği sonucu da çıkmaktadır.
Aynı sonuç, bu ülkelerdeki nöropsikiyatrik etkilerin yaygın doğasına dayanarak da çıkarılabilir.
Bu etkilerin her ikisi de, mevcut maruziyetlerde herhangi bir artış olmasa bile, bu etkilerin kümülatif doğası ve geri döndürülemezliği nedeniyle çok daha kötü hale gelecektir.
Magras ve Xenos fare çalışmasında olduğu gibi, maruziyetimizde herhangi bir artış olmadan, yaklaşık 5 yıl içinde, bu yönde bir nüfus azaltmaya etki edeceği veya gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.
O zaman insan üremesinin neredeyse sıfıra düştüğü zamanda artık kaçınılmazdır.
Geleceğimizin, 4G ve 5G’nin etkilerinin yanında modRNA sıvıları ile birlikte çok daha kötü hale geleceğini söylemek falcılık değildir.
Benzer şekilde beyin fonksiyonlarında hâlihazırda görmekte olduğumuz bozulma, hızlı ve güçlü bir şekilde harekete geçmezsek kaderimizi belirleyecektir.
Tüm kablosuz iletişim cihazları, titreşimler yoluyla bilgi taşıyan polarize EMF’ler yayar ve bunlar potansiyel olarak sağlık açısından tehlikelidir.
Hem titreşimler hem de polarizasyon bu EMF‘leri biyolojik olarak çok daha aktif hale getirmektedir. (Kaynak: www 5g virusnews com)
Ey Müslümanlar, özellikle de ey Davetçi gençler
Belki biraz uzun oldu ama Muammer KARABULUT beyin tafsilatlı makalesini okudunuz. Gidişatın, vahşet ve vahametin ve dahi büyük zulmün boyutlarını sanırım iyice idrak ettiniz.
Bu yazıyı kaleme alırken, dün YENİ AKİT gazetesinde konumuzla da alakalı Prof. Dr. Canan KARATAY hocanın çok ilginç açıklamasını ortaya koyan bir haber dikkatimi çekti. Deniliyor ki bu haberde:
Prof. Dr. Canan Karatay, bağışıklığı çökerten tehditleri anlattı. Karatay, gıdalardaki tarım ilacı kalıntıları, Akıllı telefonların yaydığı radyasyon, 4,5G ve 5G’ lerin ve Deterjanların, vücudumuzun “Savunma Sistemi” olan bağışıklığın en büyük düşmanları olduğuna dikkat çekti.
Karatay, “Bağışıklık Sistemine” çok zarar veren noktalara vurgu yaptı. Bunların, insanların beslenme düzeni için yapılan ÇOK BÜYÜK BİR PLAN olduğunu düşündüğünü ifade etti. (Kaynak: Yeniakit com tr – 17 Temmuz 2023)
İster 4,5G olsun, ister 5G ya da 6G olsun, isterse bu şeytana tapan bu KÜRESELCİ ÇETE’ nin tüm teknolojik yeni buluşları olsun, bunlar bize hem dünyamızı hem de ahiretimizi kaybettiriyorsa, OLMAZ OLSUN bu teknolojik icatlar.
Bu kayıplar sadece bireysel olarak nefsimizi ilgilendiren kayıplar değildir.
Nefsimizin helak olmasının yanında, AİLEMİZ, YAVRULARIMIZ, TORUNLARIMIZ, AKİDE KARDEŞLERİMİZ ve TÜM İNSANLIK da beraberinde helak olmaya doğru süratle gitmektedir.
Bu teknolojik MANÜPLASYON ARACI ile Şeytanı Rab edinenlerin ulaşmaya çalıştıkları hedefleri gören ve paylaşımlarında sık sık da dile getiren Stratejik analist ABDULLAH ÇİFTÇİ bey, 21 Mart 2022 tarihli Twitter Paylaşımında açıkça dedi ki:
“Bir devlet, Kendi çocuklarını kültürel olarak küreselcilere kaptırıyorsa, Milli değerlerle eğitemiyorsa; Köprü yapsan ne yazar Dijital dünyada tarih yazsan ne yazar.
Yönetmek; Para endeksli müteahhitlik işi değil! Toplumun psikolojisi, sosyolojisi, değerleri lime lime çürütülüyorsa ve açlıktan nefesi kokacak hale götürülüyorsa; Bilim üretsen ne yazar Teknoloji üretsen ne yazar Milletin olmadığı yerde devletin de geleceği yoktur.
Bir ulus devlette; İktidar partisinin siyasetçileri, milletin bağırması çağırmasına rağmen, Milli değerler yerine küreselcilerin “Nötr İnsan” projesini sahneye koyup, arkasından daha yüksek mevkie yükseliyorsa Millet ciddi ciddi kendini korumanın yollarını araştırmalı.
Dünya kısa ve sonlu ve ölüm var.. Teknolojik ve ekonomik değer üreten ama “insani değer” üretemeyen ülkelerin tarih sahnesinden silineceği bir döneme giriyoruz. İnsani değer üretemeyen, neslini koruyamayan devletler küreselcilerin kölesi olmaya mahkûmdur…”
Abdullah beyin bu dediklerine katılmamak mümkün mü güzel kardeşlerim?
Şimdi gelelim makalemizin finaline. Elbette ki final, yegane DOĞRU VE KÖKLÜ ÇÖZÜMÜ ortaya koymakla olur ve mutlaka olmalıdır da..
Aynı “Doktor & Hasta” ilişkisi gibi.. Hasta 10 tane Doktora gidiyor, hastalık hakkında Doktorların hepsi de doğru ve isabetli TEŞHİS ORTAYA KOYUYORLAR ama bu hastalığın ilacını, çaresini, çözümünü ya bilmiyorlar ya da söylemiyorlar..
Bu olacak iş midir? Hastanın onlara geliş amacı, sadece TEŞHİS değildir.. TEDAVİ; teşhis sonrası olmazsa olmaz bir şeydir.
MADEMKİ; Uluslararası veya Devletlerarası ölçekte KÜRESELCİ ÇETE’ nin ve bunlarla iş tutan “Yerli ve Milli İşbirlikçilerinin” nihai amacı ve teknoloji esaslı “Değiştirme, Dönüştürme, Ekini ve Nesli İfsat Etme” üsluplarını TEŞHİS ettik,
O halde bu zulme ve bu zalimlere DUR DİYECEK HATTA DURDURUP İMHA EDECEK yegane DOĞRU VE KÖKLÜ ÇÖZÜMÜ yani TEDAVİ şeklini de dile getirmek FARZ KERE FARZ’ dır kardeşlerim.
Kur’an ve Sünneti esas alarak bir TEDAVİ şekline yöneldiğimizde, bu “Hal’deki ve İstikbal’ deki Devasa Problemlerin” FİKRİ İLACI’ nın Kur’an ve Sünnet, FİİLİ İLACI’ nın ise İSLAMİ BİR DEVLET olduğuna şahit oluyoruz.
Nitekim İslam Devleti’ nin ASRI SAADET dönemi ondan sonra gelen HULEFA-İ RAŞİDİN dönemi de bunun en güzel şahitleridir.
Bu dönemlerde, ister birey olsun, ister toplum olsun, isterse Devlet olsun, Dünya ve ahiret hayatını kazanmanın zirvelerine çıktılar.
Peki, KÜRESELCİ ÇETE ve bunlarla iş tutan “Yerli ve Milli İşbirlikçileri” ne yaptı? Tüm insanlığa Dünyada hüsranı ve Ahirette hüsranı yaşattılar ve hala da yaşatmaktalar.
Ey Müslümanalar ve ey Davetçi gençler
Buraya kadar anlattığım sayfalar dolusu OLUMSUZ şeyler sakın ha sizleri karamsarlığa ya da ümitsizliğe sürüklemesin.
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim de anlatılan gelmiş geçmiş bir çok insanların, Allah’a ve Rasullerine sırt çevirmiş birçok Kral ve Kavimlerin ne gibi Dünyevi akıbetlere, hüsranlara uğradıklarına hep birlikte okuyarak şahit oldu değil mi?
İşin finalinde hep galip gelenler, Allah’a ve Rasullerine, Resuller yoluyla gönderilen hayat nizamlarına HAKKIYLA BAĞLANAN, TESLİM OLAN salih kullar olmuştur.
Bu, Allah’ın asla değişmez kanunudur.
Bize düşen; sabretmek, sebat etmek, mücadele etmek ve asla hedefimizden sapmamaktır.
Ey Müslümanlar, Unutmayın ki;
İSLAM ASLA DEVLETSİZ OLMAZ
BİR DEVLET DE ASLA İSLAMSIZ OLAMAZ..
Demokrasi koca bir yalan, İslam gerçektir.. Laiklik koca bir yalan, Risalet-i İslam gerçektir.. Cumhuriyet koca bir yalan, Devlet-i İslam gerçektir.
Birileri çatlasalar da, patlasalar da, saç ve başlarını yolsalar da, Allah’ın nusretiyle İSLAM DEVLETİ bir gün gelecektir..
İman ettiğimiz bir hakikat olarak, Rabbimizin şu hitapları, kalplerimize su serpmektedir.
“Hani, inkâr edenler seni bağlayıp hapsetmek, öldürmek veya (Mekke’den) çıkarmak için TUZAK kuruyorlardı. Onlar TUZAK kurarken Allah da TUZAK kuruyordu. Allah TUZAK kuranların en hayırlısıdır..” (Enfal suresi 30)
“Kötü tuzaklar kuranlar, Allah’ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya kendilerine hiç ummadıkları bir yerden azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?” (Nahl suresi 45)
“Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, Onlar için çok şiddetli bir azap vardır ve Onların kurdukları tüm tuzaklar da mutlaka boşa çıkacaktır.” (Fâtır suresi 10)
“Allah tuzak kuranlara karşılık vermekte en güçlü olandır.” (Âl-i İmran suresi 54)
“Ben onlara sadece mühlet / bir süre veriyorum. Şüphe yok ki, benim tuzağım metin/çetindir.” (Kalem suresi 45)
“Onlara mühlet veririm. Çünkü benim tuzağım metin /çetindir.” (A’raf suresi 183)
“Allah bunu (yardımı) size ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla tatmin bulsun diye yaptı. ‘Yardım ve zafer’ (nusret) ancak üstün ve güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah’ın Katındandır.” (Al-i İmran suresi 126)
“Siz, benim dinime yardım ederseniz, bende size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılarım.” (Muhammed suresi 7)
“Ancak iman edenler, salih amellerde bulunanlar ve Allah’ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar (veya öçlerini alanlar) başka. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.” (Şuara suresi 227)
“Ve seveceğiniz bir başka (nimet) daha var: Allah’tan ‘yardım ve zafer (nusret)’ ve yakın bir fetih. Mü’minleri müjdele.” (Saff suresi 13)
“Allah’ın dostları için hiçbir korku yoktur ve onlar asla üzülmezler. Onlar ki iman edip Allah’a tevekkül edenlerdir. Dünyada ve ahirette onlara müjde vardır. Allah’ın sözü değişmez, işte büyük kazanç budur.” (Yunus suresi 62-64)
“Muhakkak ki, Rasullerimize ve iman edenlere hem dünya hayatında hem şahitlerin kalktığı O gün de (kıyamet günde, yardım edeceğiz) zafer vereceğiz.” (Mümin suresi 51)
“Allah içinizden iman edip de Salih amel işleyenlere vâad etti ki, kendilerinden evvel gelenleri nasıl yeryüzüne (İSLAMİ BİR DEVLET eliyle) sahip ve hâkim kıldıysa, onları da yine yeryüzüne sahip ve hâkim kılacaktır..” (Nur suresi 55)
Rabbimizin nusreti ve bizlerin çok çok samimi gayret ve özverileri ile bir gün İSLAM DEVLETİ’ ni kurduğumuzda;
İslam ümmeti ve tüm insanlık bu şeytana tapan KÜRESELCİ ÇETE’ nin tasallutundan kurtaracak, Çete ve işbirlikçilerini yer yüzünden silip atacağız bi iznillah..
“Ey Rabbim, bu makalemi okuyan, anlayan, benimseyen ve paylaşan tüm Müslümanlara, son nefeslerine kadar şahit, son nefeslerinde, özellikle de İSLAM DEVLETİ içinde şehit olmayı nasip eyle..”
Bekir Yetginbal – 18 Temmuz 2023
Tags: