Kadın ve Aile Düşmanlığı Bakanlığı

Kadın ve Aile Düşmanlığı Bakanlığı

Yazan Vehbi Kara

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Dr. Fatma Betül Sayan Kaya, geçen sene sanki marifetmiş gibi “Türkiye’de 2005 yılında yüzde 21 olan kadın istihdamı oranının 2016 yılı itibariyle yüzde 28'e yükseldiğini” söylemiş hükümetin içine düştüğü acınası durumu tekrar tekrar dile getirmiştir.

Hükümetin en büyük başarılarından bir tanesi bu imiş.

Merd-i Kıpti şecaat arz ederken sirkatini söylermiş. Bakan da hükümetin en beceriksiz olduğu konuyu başarı diye göstermeye çalışıyor.

Bu şaşkınları ikaz etmek için nasıl bir üslup kullanmalı tam bulamadım. Güzellikle anlattım olmadı. Bilim adamlarının kitapları ile izah ettim; anlamadılar.

Aslında kalan son yöntem ağır ithamlarla uyandırmak gerekiyor lakin bir sefer daha kavli leyyinle izah etmeye çalışalım…

Ak Parti yöneticileri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınları çalışma hayatına sokmaya çalışarak topluma verdikleri zararın farkında değiller.

Ailenin önemini anlayamamak ve çalışan kadınların içine düştükleri zor şartları kavrayamamak büyük bir mesuliyettir.

Dinimizin emirlerine karşı gelmeyi ve milli değerlerimize ters icraatlar yapmayı da marifet sayan bu anlayışa dur demek için çok gayret göstermek gerekiyor.

Bu akılsızca çalışmaları destekleyerek gelecek neslimizi bataklığın içine çekmeye devam ediyorlar. Bu hali ile Aile Bakanlığı; “Aile Düşmanlığı Bakanlığı” haline dönüşmüş durumdadır.

Öncelikle Hükümete; Anayasanın 41. Maddesini hatırlatmak gerekiyor. Burada ailenin “Türk toplumunun temeli” olduğu ve devlete “ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması” konusunda görev verilmiştir.

Kadınları yuvalarından çıkarmaya yeminli hükümet ve bürokratlar ise tek yıkılmadık müessese olarak kalan ailemizi yıkmak için ellerinden ne geldiyse yapmaya çalışıyor.

Ailenin yükünü çeken ve ağır işçi olarak sayılabilecek ev hanımlarını her seviyede aşağılayan ve onları küçümseyerek hakaret eden hükümet yetkililerini ne kadar uyarsak ikaz etsek de anlamıyor dinlemiyorlar.

Bu sefil bürokratları ve ailemizin düşmanlarını deşifre ederek kurmuş oldukları tuzakları dile getirmekten başka yapabileceğim yok.

Ne yazık ki bu çığlıklarım kimsenin dikkatini çekmiyor. Kadın ve aile düşmanları “eski hamam eski tas” iğrenç çalışmalarına devam ediyorlar.

Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınların üç çocuk doğurmalarını teşvik için gayet güzel sözler söylemişti. Ülkemizin büyümesi ve güçlü olabilmesi için en önemli neden olan beşeri kaynağımızı geliştirmenin başka bir yolu da yoktur.

Bununla birlikte memurlara verilen çocuk ve aile yardımında gözle görülebilir bir değişiklik de olmamıştır. Şimdi sormazlar mı “bu ne perhiz ne lahana turşusu” diye.

Yahu madem çocuğu teşvik ediyorsun o halde aile ve çocuk yardımını arttırsana. Memur aylıklarına bir öğle yemeği parasını vererek destek olunur mu?

Hadi bunu bütçe sınırlamaları ile yapamadın o halde planlama yaparak kademe kademe artırma yolu aklınıza gelmez mi?

Demek ki Cumhurbaşkanı ve ekibi fena halde kafakola alınmış. Bürokratlar çocukla oyun oynar gibi Cumhurbaşkanı ve hükümet üyelerini parmaklarında oynatıyorlar.

Elbette bunun faturasını millet olarak biz ödeyeceğiz. Şefkat ve merhametten uzak, şiddet yanlısı çocukların yetiştiği boşanmaların çığ gibi arttığı ve sağlam kalmış tek yapımız olan ailenin devlet eliyle adeta yok edildiğine şahit olacağız.

Ben artık yaşlandım belki göremeyebilirim lakin gençler bu yanlış politikaların sonuçlarını ve toplumumuza getirdiği ağır maliyetleri gözleri ile görecek acıları ile yaşayacaklardır.

Daha önce kadınları yuvalarından çıkarmanın yanlışlığını çeşitli makaleler ile ifade etmiştim. Bu sefer Amerikalı bir aileden örnek vererek konuyu izah etmeye çalışayım.

Steven ve Glory ailesi, üç yıllık evli iken çiftin bir oğulları olur. Bebek Esra doğduktan sonra anne Glory, işinden ayrılıp tüm vaktini çocuğunun bakımına ayırıyor.

2 yıl önce karısının ne kadar özverili davrandığıyla ilgili bir yazı yayınlayan Steven, karısının emeklerini asla karşılayamayacağını söyleyerek aslında yuvayı dişi kuşun yaptığını söylemektedir. Şöyle diyor:

“Karım her gün evde kalıp oğlumuzla ilgileniyor. Bezini değiştiriyor, onu besliyor, onunla oynuyor, onu uyutuyor ve sıkıntılı olduğunda onu rahatlatıyor. Bunlar sadece yaptıklarının minimum ifadesi. Tabi ki oğlumuza bakıyor olmak ebeveyn olmanın doğal bir sonucu ama aynı zamanda bu durum ciddi bir miktar paranın elimizde kalması demek”

Amerikalı Steven, tam da paranın hâkim olduğu kapitalist düzene uygun bir biçimde karısının evde yaptığı tüm işlerin bir yıllık karşılığını şu şekilde hesaplamış:

Tam zamanlı çalışan bir dadının yıllık ücreti…: 36.660 $

Evin temizlenme masrafı (yıllık)………………:  5.200$

Kişisel aşçının yıllık ücreti……………………… : 12.480$

Faturalar ve bütçe ile ilgili finans asistanın yıllık ücreti .. :  3.900$

Kişisel alışveriş elemanının yıllık ücreti …. : 13.520$

Profesyonel davetlere eşlik edecek asistanın yıllık masrafı…: 900$

Yıllık çamaşır servisi ücreti …………… : 1.300$

Toplam …………………………………….. :73.960$

Steven, yılda 74 bin dolarlık aile bütçesine katkı sağlayan eşine karşı minnettarlık duyarak bu kadar masrafı tek başına karşılayamayacağını itiraf ediyor ve diyor ki:

“Tabi ki çocuğumuzun bakımın dışında kendi harcamalarımız da oluyor ve karım kendisi için alışveriş yaptığında kendini suçlu hissettiğinde, çok utanıyorum. Aslında hak ettiği çok çok daha fazlasıdır. Karım beni seviyor, oğlumuzu seviyor, ailemizi seviyor ve yaptığı her şeyi sevgisiyle yapıyor. Bunu biliyorum ve onu ne kadar takdir ettiğimi herkesin bilmesini istiyorum”

Steven, aile içinde annenin rolünü parasal analiz yaparak belirtmeye çalışmış. İsteyen bu isimleri internetten bulup ev hanımlarını öven daha nice yazıları bulabilirler. 

Aslında ailenin devamında ve güçlü kalmasında annenin o kadar büyük bir etkisi vardır ki atalarımız “yuvayı dişi kuş yapar” derken boşuna bu sözü söylememişlerdir.

Biz büyük bir milletiz. Batılıların dolmuşuna binip dolduruşuna gelmeyecek devlet adamlarımız ve her alanda yetişmiş değerli bilim adamlarımız var.

Kısaca söylemek gerekirse helva yapmak için yağ, süt, un ve su her şeyimiz var. İş sadece bu malzemeyi harmanlayıp güzelce pişirip önümüze getirecek aşçıya kalıyor.

Aşçı ise sadece devlet ve hükümet değildir. Her şeyi hükümetten beklememek gerekir. Doğruları bulup açıklamalı ikna edici usullerle bunu anlatmak gerekiyor.

Buradan “Cennet annelerin ayakları altındadır” diyen Peygamber Efendimizi (asm) daha iyi anlayabilir İslam’a uygun bir hayat yaşayabiliriz.

Bu tür bir yaşam; inanın vahşi kapitalistlerin modern köle haline getirdiği zavallı insanların pespaye yaşamlarından huzurlu ve mutludur.

Yeter ki meseleyi ön yargılar ile değil; hayatın gerçekleri ile ele alıp tartışabilelim, vesselam… 22.11.2017

Kaynak http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/vehbi-kara


Tags:

 
 
 

Bir cevap yazın