Cezaevinde İslam İçin Yatmakta Olan Mücahitten Eşine Bir Mektup

Cezaevinde İslam İçin Yatmakta Olan Mücahitten Eşine Bir Mektup

Âlemlerin Rabbi şanı yüce Allah’ın (cc), son Resulü Hz. Muhammed Mustafa (sas) efendimizle gönderdiği İslam dini, hem bir din hem de bir Sosyal hayat nizamıdır.

Öyle mükemmel bir nizam ki, kendisi adaleti ortaya koyarken zulme ve zalimlere şiddetle karşı çıkmakta.. İşte bu karşı koyma bu karşı çıkış insanlık tarihi boyunca tüm Peygamberlerin sembolleşen birer misyonu olmuştur.

Allah’a ve Resulüne İman eden, İslam’ı bir sosyal hayat nizamı olarak benimseyen ve İslam’ı toplumsal hayata hâkim kılma mücadelesi veren her fert ya da cemaat çeşitli baskı, zulüm, işkence ve katliamlara maruz kalmıştır.

Bu katliamların en son örneklerinden biri de, Asya kıtasının yüzölçümü küçük ama nüfusu çok kalabalık fakir İslam ülkesi Bangladeş’ te gerçekleşti ve muhlis kardeşimiz Abdulkadir Molla şehadet şerbetini içti.

Peki, kimdir Abdulkadir Molla?

Bangladeş’in başkenti Dakka'nın Bibaria bölgesinde 7 Kasım 1922 tarihinde doğdu. Öğrencilik hayatı boyunca çeşitli din ve bilim  üstatlarından tefsir, hadis, fıkıh dersleri gördü, Dakka Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi alanında yüksek lisans yaptı.

1957 de Doğu Pakistan Cemaat-i İslami'nin Genel Sekreteri oldu. 1964'te Genelkurmay Başkanı Eyub Han tarafından hapse atıldı. 1969 da Doğu Pakistan Cemaat-i İslami'nin Emiri (Genel Başkan) oldu.

Abdulkadir Molla Bangladeş Kurtuluş Savaşına destek vermedi. Zira savaşın Doğu Pakistan sorunlarını çözeceğine inanmıyordu. Her zaman 'Birleşik Pakistan' yönünde kampanyaya devam etti.
Doğu Pakistan sınırlarının tamamı ile komşu olan Hindistan'ın desteği ile bağımsızlığını kazandıktan sonra Bangladeş adındaki yeni ülkenin dolaylı olarak Hindistan tarafından kontrol ve idare edileceğinden endişeliydi.

Kurtuluş savaşı sırasında, Birleşik Pakistan için çağrıda bulunmaya devam etti. Pakistan ordusu tarafından Bangladeş halkına karşı kullanılan ve dozu iyiden iyiye artan şiddetlere de sert tepki gösterdi.

Bangladeş halkına yapılan bu saldırıları durdurmak için, Pakistan Ordusu'na sürekli çağrıda bulundu.
2010
yılında Bangladeş Kurtuluş Savaşı sırasında Pakistan'la işbirliği yaptığı iddiasıyla tutuklandı ve 12 Aralık 2013 günü idam edildi

Ey Şehit, Ey Abdulkadir Molla kardeşim.

Cennet, hasretle şehitlerin yolunu beklerken, hamd olsun sana da kavuştu. Ölçü ve örnek Resulümüz Hz. Muhammed (sas) asırlar öncesinden dedi ki:

"Şehitlerin efendisi Hz. Hamza'dır. Kim zalim bir yöneticinin zulmüne karşı çıkar ve bundan dolayı, o zalim yönetici tarafından öldürülürse, Hamza gibi şehit olur.." (İbn Mace Fiten 20)

İnşallah Hz. Hamza (ra) ile berabersiniz. Şehadet; bir Liyakat meselesi değildir. O, tamamen bir nasip meselesidir. Eğer Liyakat meselesi olsa idi, Halid bin Velid (ra) da şehit olurdu değil mi?
Ey güzel insan, ey şehidimiz Abdulkadir Molla..

Seni kıskanmıyor, bilakis sana gıpta ediyoruz.. Şu fani dünyada bir araya gelemedik ama, inşallah cennette bir araya geleceğiz.. Yeter ki Kelime-i Şehadetin hakkını, hakkıyla verelim..

İslam Ümmetinin bu hayırlı evladı Şehit Abdulkadir Molla'nın idam kararı açıklanacağı günlerde eşi Peyori Hanım'a yazdığı son mektubunu sizler için aşağıda sitemize alıntı yaptık.

Umulur ki bu mektup, bir uyanışı başlatır veya bir haini yerin dibine batırır, ya da bir gafilin aklını başına getirir inşallah. 15 Aralık 2013

Kardeşin Bekir Yetginbal

İşte Abdulkadir Molla'nın eşi için kaleme aldığı o mektup:

Bismillahirrahmanirrahim

Sevgili hayat arkadaşım Peyori, Esselamualeykum ve rahmetullah

Bugün nihai karar açıklandıktan sonra, sonuç yarın akşam hapishane yönetimine ulaşacaktır. Karar ulaştığında, kurallara göre idam cezası alanların konulduğu hücreye alınacağım.

Muhtemelen, hükümet son zamanlarını yaşıyor olduğu için bu çirkin suçu işlemekte acele edeceklerdir. İtiraz dilekçesi sunduk fakat kabul edileceğinden şüpheliyiz. Kabul etseler bile verdikleri kararı değiştirip değiştirmeyeceklerini bilmiyoruz.

Yüce Allah bize kurulan bu komploya izin vermeyecektir inşallah. Ancak Allah’ın hakkımda vereceği karara razıyım.

İnançsızlar haksız yere peygamberleri bile öldürdüler. Resulallah’ın (sav) birçok arkadaşı, hatta hanım sahabeler bile vahşice öldürüldüler.

Şehitler, bu takası yapıp canlarını feda ederek, Allah’ın İslam’ı muzaffer kılmasına yardım ettiler. Allah benim için de neye karar verecek bilemeyiz.

Dün Hindistan Dışişleri Bakanı sadece Avami Ligi’ni (Hasina Vecid’in Başkanlığını Yaptığı Parti) cesaretlendirmedi; aynı zamanda Muhammed Erşad’a da baskı yaptı.

Onu, Cemaat-i Shibir’in (Cemaat-i İslami Gençlik Teşkilatı) güçlenme ihtimaline karşı da uyardı. Bu gösteriyor ki; Cemaat-i Shibir’e olan korku ve nefret Hindistan’ın her yerine yayılmış durumda.

Başından beri söylediğim gibi, bizim aleyhimize alınan tüm kararlar aslında Hindistan tarafından planlanıyor. Avami Ligi istese bile bundan geri dönemez. Çünkü iktidara gelebilmeleri, Hindistan’a teslim olmalarından kaynaklanmaktadır.

Birçok insan, ilke ve etik hakkında konuşuyor.

Ben de dâhil tüm cemaatin lanse edilme şekli ortadayken ve ülkemizdeki basın kuruluşlarının neredeyse hepsi hükümetin adaletsiz tutumlarını destekliyorken, hükümetin ilke ve etikten bahsetmesinin anlamı nedir?

Mahkemenin kendisi cellat rolüne bürünmüşken ve masum insanları öldürme arzusuyla sarhoş olmuşken, onlardan adaletli bir hüküm zaten beklenemez.

Bir tek pişmanlığım var; halkımıza benim adaletsiz bir şekilde idam cezasına çarptırılmamızın nedenini açıklayamadım. Ama medyanın tamamının bize düşman olması tam olarak mümkün değil. Halkımız ve dünya halkları gerçeği kesinlikle öğrenecekler.

Benim ölümüm bu baskıcı rejimin çöküşüne sebep olacak ve inşallah yapılan bu adaletsizlik İslami hareketin uzun bir yol kat etmesine vesile olacaktır.

Dün yine Tevbe Suresi'ni  (9,17-24) okudum.  19. ayette, canla ve malla Allah yolunda cihadın ödülünün Allah'ın evine (Kabe'ye) hizmet etmekten ve hacılara su vermekten daha önemli olduğu yazıyordu.

Yani, Allah bizzat kendisi belirtiyor ki, Allah yolunda adil bir İslam toplumu oluşturmak için, adaletsizliğe karşı savaşırken canlarını verenler, ecelleriyle ölenlerden, daha yüksek bir mertebeye sahiptir.

Eğer Allah beni cennetinde böyle onurlu bir yere getirmek istiyorsa böyle bir ölümü, kucaklayabilmek için hazır olmalıyım. Çünkü zalimlerin elinde adaletsiz bir ölüm cennete kesin bir bilettir.

Yanlış hatırlamıyorsam 1966 yılında, Mısır'ın tiranı Albay Nasır, Seyyid Kutub, Dr. Abdulkadir Udeh ve birçok diğerlerini ölüme mahkûm etmişti. "İslami Hareket yolunda dava ve sıkıntılar" konulu birçok vaaz dinledim.

Bu tip vaazları dinlerken, birçok kez Profesör Gulam Azam sol eliyle omzuma dokunur ve derdi ki, "Bir gün darağacından sarkan urgan bu omuzlara da düşebilir". Ben de ellerimi omuzlarıma götürür ve bunu düşünürdüm.

Eğer Allah gerçekten kararını yerine getirecek, İslami Hareketi ve beni, bu zalim rejimin düşüşü için ileriye taşıyacaksa, bunda kayıp nedir ki?

Şehitlerle ilgili yüksek konumdan bahsederken, O mübarek Peygamber (sav) şehit olmak için tekrar tekrar hayata gelme arzusunu dile getirmişti. 

Şehit olarak ölenler de, cennete girdiklerinde tekrar dünyaya dönmek ve Allah yolunda yeniden şehit olmak arzularını dile getireceklerdir.

Allah'ın sözü muhakkak ki haktır, peygamberin sözü kesinlikle doğrudur. Bu ikisinde şüpheye düşende iman namına hiçbir şey yoktur!

Eğer hükümet kararını gerçekleştirir ve beni idam ederse, cenaze namazımın Dakka'da yapılmasına izin vermeyebilir. Eğer mümkün olursa, cenaze namazımı köyümdeki cami ve evimde düzenleyin.

Eğer Padma Nehri'nin öbür tarafında yaşayan insanlar cenazeme gelmek istiyorlarsa, evimin olduğu tarafa geçmeliler. Bu konu hakkında bilgilendirilmeleri gerek.

Mezarımla ilgili daha önce konuşmuştuk, “annemin ayaklarının dibinde” olmasını istiyorum. Mezarı taşla/mermerle çevirmek gibi pahalı/müsrif ve bidat uygulamalara başvurmayın.

Onun yerine elinizden geldiğince yetimlere sadaka verin. İslami Hareket şehitlerinin ailelerine yardım edin, onları yalnız bırakmayın, özellikle de benim tutuklanmam ve kararın açıklanmasından sonraki protestolarda şehit olanların.

Zor durumda olan bu ailelere öncelik verin. Okulunu bitirdikten sonra Hasan Moudud'u evlendirin, aynı şekilde Nazneen'i de.

Peyori, ah Peyori, Sana ve çocuklarıma karşı olan görevlerimi yerine getiremedim. Lütfen beni affet ve ödülünü Allah'tan bekle.

Sen çocuklarımıza ve Allah'ın dinine karşı olan görevini yerine getirdikten sonra ikimizi tekrar buluşturması için Allah'a özellikle dua edeceğim,. Sen de dua et, Allah bu Dünya’ya dair tüm sevgi ve isteği zihnimden çıkarsın ve tüm kalbimi Allah ve Resulü’nün sevgisiyle doldursun.

İnşallah, cennetin merdivenlerinde buluşuruz. Çocuklarıma her zaman helal kazanmalarını öğütle. Farz ve vacib ibadetlerinize hepiniz çok çok dikkat edin, özellikle de namazlarınıza.

Aynı tavsiyeleri akrabalarıma da ilet. Babama da baş sağlığı dile, onu teselli et ve rahatlat, eğer ben gittiğimde o hala hayattaysa…

Abdülkadir Molla

Kaynak:http://www.haksozhaber.net/abdulkadir-mollanin-esine-yazdigi-mektup-43224h.htm


Tags:

 
 
 

Bir cevap yazın