Sünnet de Vahiydir ve Kur’an Gibi Şer’i Delildir

Sünnet de Vahiydir ve Kur’an Gibi Şer’i Delildir  

Sünnet de Kur’an gibi Şer’î delildir ve Yüce Allah (cc) dan gelen bir vahiydir. Sünneti terk edip yalnızca Kur’an’la yetinmek açık küfürdür. Böyle bir görüş, o kişiyi İslâm’dan çıkarıcı bir görüştür.

Sünnetin Allahu Teâla’dan gelen bir vahiy olduğu Kur’an’ın açık nassı ile sabittir.

Allahu Teâla ayette şöyle buyurmaktadır:

قُلْ إِنَّمَا أُنذِرُكُمْ بِالْوَحْيِ  

“De ki ben ancak vahy ile uyarıyorum.”[1]

إِنْ يُوحَى إِلَيَّ إِلا أَنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُبِينٌ  

“Bana vahyolunur. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.”[2]

 إِنْ أَتَّبِعُ إِلا مَا يُوحَى إِلَيَّ  

“Ben ancak bana vahyolunana uyarım.”[3]

 إِنَّمَا أَتَّبِعُ مَا يُوحَى إِلَيَّ مِنْ رَبِّي

“Ben ancak Rabimden bana vahyolunana uyarım.”[4]

 وَمَا يَنْطِقُ عَنْ الْهَوَى (3) إِنْ هُوَ إِلا وَحْيٌ يُوحَى 

“O asla hevasından konuşmaz. Ancak O’na vahyolunur.”[5]

Hiçbir şekilde tevile/yoruma yer bırakmadan, Resulün getirdiklerinin, konuştuklarının ve uyardığı şeylerin yalnızca vahiyden kaynaklandığı, vahiy ile sınırlı olduğu hususunda bu ayetlerin hem delaletleri hem de sübutu kat’idir/kesindir.

Bu nedenle Sünnet de Kur’an gibi vahiydir.

Kur’an’a bağlı kalmanın farziyeti gibi, Sünnete bağlı kalmanın farziyeti de yine Kur’an’ın açık nassı ile sabittir.

Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:

وَمَا آتَاكُمْ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا 

“Resul size neyi verdiyse onu alın, sizi neden alıkoyduysa onu da bırakın.”[6]

 مَنْ يُطِعْ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللَّهَ 

“Kim Resule itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur.”[7]

 فَلْيَحْذَرْ الَّذِينَ يُخَالِفُونَ عَنْ أَمْرِهِ أَنْ تُصِيبَهُمْ فِتْنَةٌ أَوْ يُصِيبَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ 

“Onun emrine muhalefet edenlere bir fitnenin veya elim bir azabın isabet etmesinden sakınsınlar.”[8]

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا أَنْ يَكُونَ لَهُمْ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ  

“Allah ve Resulü bir şeye hükmettiği zaman, mümin erkek ve mümin kadına artık işlerinde başka yolu seçmek yaraşmaz.”[9]

فَلا وَرَبِّكَ لا يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لا يَجِدُوا فِي أَنفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا

“Dikkat edin! Rabbine andolsun ki aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin edip, sonra senin verdiğin hükmü içlerinde bir sıkıntı duymadan tamamen kabul etmedikçe iman etmiş olmazlar.”[10]

 أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ

“Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin.”[11]

 إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمْ اللَّهُ  

“Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun, Allah’da sizi sevsin.”[12]

Getirdikleri hususunda Resule tabi olmanın farziyeti hakkında bu ayetlerin tamamı açık ve net ifadelerdir. Zira Resule itaat, Allah (cc) ya itaat sayılır.

Getirdiklerine tabi olmanın farziyeti açısından Kur’an ve Hadis, Şer’î delildirler. Bu konuda Hadis de Kur’an gibidir.

Bu nedenle, “yanımızda Allah (cc) nın Kitabı var, yalnızca onda olanı alırız” demek caiz değildir.

Çünkü bu ifadeden Sünneti terk anlaşılır.

Bilakis Kur’an ve Sünnet bir araya getirilmeli ve Kur’an delil olarak alındığı gibi Sünnet de delil olarak alınmalıdır.

Hadis olmaksızın yalnızca Kur’an’la yetinmek düşüncesinin bir Müslüman’dan çıkması caiz değildir.

Nitekim Resulullah (sas) bu noktaya dikkat çekerek şöyle buyurmuştur:

يوشك أن يقعد الرجل منكم  عَلَى أَرِيكَتِهِ يحدث بحديثي فَيَقُولُ بَيْنَنَي وَبَيْنَكُمْ كِتَابُ اللَّهِ فَمَا وَجَدْنَا فِيهِ حَلالاً اسْتَحْلَلْنَاهُ وَمَا وَجَدْنَا فِيهِ حَرَامًا حَرَّمْنَاهُ وَإِنَّ مَا حَرَّمَ رَسُولُ اللَّهِ كَمَا حَرَّمَ اللَّهُ  

“Sizden bir adam çıkarak, koltuğuna yaslanır bir halde benden bir hadis okuyacak ve ardından da

“sizin ile benim aramızda Allah’ın kitabı var. Onda helal bulduğumuzu helal kabul ederiz. Haram bulduğumuzu da haram kabul ederiz”

Diyecektir. Hâlbuki Allah’ın Resulünün bir şeyi haram kılması Allah’ın haram kılması gibidir.”[13]

Cabir’den merfu olarak gelen rivayette ise şu ifade yer almaktadır:

من بلغه عني حديث فكذب به فقد كذب ثلاثة : الله , ورسوله والذي حدث به

“Kim benden bir hadis duyarsa  ve onu yalanlarsa, üç şeyi yalanlamış sayılır: Allah’ı, Resulünü ve kendisine hadis aktaranı.”[14]

Bu nedenle; “Kur’an’la Hadisi kıyaslarız. Eğer Hadis Kur’an’a uymazsa onu terk ederiz” denilmesi büyük bir hatadır.

Çünkü bu tür bir ifade, Kur’an-ı tahsis etmek, mukayyet kılmak veya mücmelini açıklamak için gelen Hadisi terk etmeye götüren bir ifadedir.

Hadis ile gelen bir şeyin, Kur’an’a uymadığı veya Kur’an’da bulunmadığı görülebilir.

Fer’i olanları, asli olanlara ilhak eden Hadisler bu türden hadislerdendir.

Kur’an’da olmayıp Hadisler vasıtasıyla ulaşılan birçok hükümler vardır. Özellikle açıklayıcı hükümler, Kur’an’la değil yalnızca Hadislerle gelmiştir.

Bu nedenle Hadisler, Kur’an’a kıyas edilmezler. Hadisin getirdikleri alınır onun dışındakiler ise geri çevrilir.

Gelen bir hadis, Kur’an’da manası kat’i olan bir nassla çeliştiğinde, hadis dirayeten yani metin açısından reddolunur.

Çünkü Hadisin anlamı Kur’an’la çelişmektedir.

Mesela, Kays’ın kızı Fatıma‘nın rivayet ettiği aşağıdaki Hadis dirayeten reddolunan hadislerdendir. Rivayette deniliyor ki;

Resulullah (sas) zamanında kocam beni üç talakla boşadı. Bunun üzerine ben Nebi (sas) ‘e geldim. Fakat Nebi(sas) benim için ne nafaka ne de ev hükmünü uyguladı.

Bu Hadis reddolunur. Çünkü bu, Kur’an-ı Kerim’deki Allahu Teala’nın şu ayeti ile çelişmektedir:

أَسْكِنُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ سَكَنتُمْ مِنْ وُجْدِكُمْ

“Boşandığınız, fakat iddeti dolmamış kadınları gücünüz nispetinde kendi oturduğunuz yerde oturtun.”[15]

Bu durumda Hadis, hem sübutu hem de delaleti kat’i olan Kur’an’ın nassı ile çeliştiği için reddolunur.

Ancak hadis Kur’an’la çelişmiyorsa, Kur’an’ın ifade etmediği şeyleri kapsıyorsa veya Kur’an da olanın üzerine ilave yapıyorsa, hem Kur’an’da olan hem de Hadiste olan alınır.

Yoksa Kur’an’da geçtiği için biz sadece Kur’an’da olan ile yetiniriz denilemez. Çünkü Allah her ikisini de emretmiştir. Her ikisine birden inanmak vaciptir.

[1] Enbiya: 45

[2] Sad: 70

[3] Ahkaf: 9

[4] Araf: 203

[5] Necm; 3,4

[6] Haşr: 7

[7] Nisa: 80

[8] Nur-63

[9] Ahzab: 36

[10] Nisa: 65

[11] Nisa: 59

[12] Âl-i İmrân: 31

[13] Hakim ve Beyhaki

[14] Mecmu’ul Zevaid

[15] Talak: 6

Yazan: Şeyh Takıyyuddin en-Nebhani (Rahimehullah Filistin 1914-1977, Mutlak Müctehid)

Kaynak: İslam Şahsiyeti kitabı Cilt 1


Tags:

 
 
 

Bir cevap yazın